VİKİNG SAVAŞÇISI

By biyazar

72.2K 4.9K 1.2K

O bir Türk ama aynı zamanda bir Viking Savaşçısı... Asya arkadaşına hediye etmek için aldığı antika bir saat... More

BÖLÜM 1 - SAAT
BÖLÜM 2 - ÖLÜM UYKUSU
BÖLÜM 3 - KRAL BJORN
BÖLÜM 4 - YENİ AİLE
BÖLÜM 5 - SAVAŞ
BÖLÜM 6 - YAZI / TURA TANRILARIN KUMARI
BÖLÜM 7 - MERHAMET
BÖLÜM 8 - ZORLU YOLCULUK
BÖLÜM 9 - İNFAZ
BÖLÜM 10 - TUTSAK
BÖLÜM 11 - İFTİRA
Bölüm 12 - Venire
Bölüm 13 - DÜĞÜN
BÖLÜM 15 - HÜKÜM
BÖLÜM 16 - İNTİKAM
BÖLÜM 17 - PİŞMANLIK
Bölüm 18 - ASYA
Bölüm 19 - KUTLAMA
Bölüm 20 - HAZİNE

Bölüm 14 - TUZAK

3.6K 249 185
By biyazar

     Ragnar genç kadının uyumasını bekledikten sonra Boda'ya seslenip ona sıcak su hazırlamasını emretti. Günlerdir eve uğramamış üstüne bir de düğün merasiminde her yeri kan içinde kalmıştı. Bir kısmı suya girdiğinde aksa da yüzündeki savaş boyaları da hala duruyordu. Ragnar'ın şu an en çok ihtiyacı olan şey sıcak bir banyoydu. 

Hizmetçi hemen suyu kaynatıp küveti doldurdu ve oradan ayrıldı. O gider gitmez Ragnar da üzerindeki berbat kıyafetlerden kurtulup kendini suya bıraktı. Bir süre öylece durup düşüncelerin beynine hücum etmesine izin verdi. 

Ama dönüp dolaşıp düşüncelerinin Astrid'e gelmesine engel olamıyordu. Düğünde bütün geleneklerini eksiksiz bir şekilde yapmayı başarmıştı. Onun kadar narin biri için kurban merasimi oldukça zor olmalıydı fakat o bunu gayet iyi bir şekilde idare edebilmişti. Kanı yüzüne sürdüğünde gözlerindeki ifade Ragnar'ın aklından çıkmıyordu. Belki de ona haksızlık etmişti. Bu genç kadın onun düşündüğünden daha fazlasıydı ama yine de ona güvenmesi için erkendi. 

Ragnar bu düşünceler içinde kaybolmuşken Asya da yavaş yavaş gözlerini açmayı başarmıştı. El yordamıyla yattığı yeri yokladı ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Sonra yavaşça doğrulmaya çalıştı ama başına öyle bir ağrı girdi ki kendini tekrar yatağa bıraktı. 

"Ah... Tanrılar. Lanet olsun." Başı çatlıyordu ve hayatında ilk defa böyle bir durumla karşı karşıya kalmıştı ama kalkmak zorunda olduğunu biliyordu. Etrafına baktığında Ragnar'ın yine ortalıkta olmadığını gördü. Kim bilir yine hangi cehennemdeydi. Nasıl olsa istediğini elde etmişti bu yüzden belki de Asya öncekinden bile daha az umurundaydı artık. 

Asya ayaklarını yataktan aşağı sarkıtıp elleriyle gözlerini ovuşturdu ve beceriksizce ayağa kalktı tam ileri doğru bir adım atmıştı ki dengesini sağlayamayıp sendeledi. Yürümeyi unutmuş gibiydi dün gece ne kadar içmişti o içkiden Tanrı bilirdi... 

Daha sonra odanın kapısını aralayıp salona geçiyordu ki içerden sesler geldiğini duydu. Salona geldiğinde Ragnar'ın küvette olduğunu gördü neyse ki kadına arkası dönüktü. Asya onu görür görmez hızlıca yanından geçip mutfağa yönelmişti ki Ragnar'ın sesi evin içinde yankılandı

"Astrid." 

Kadın mecburen duraksayıp ona dönmek zorunda kaldı. Ellerini önünde birleştirerek hafifçe gülümsedi

"Ragnar..." demekle yetindi. Adamın aklından neler geçtiğini anlamaya çalışıyordu. 

"Berbat görünüyorsun" derken kadına gülümsüyordu. Asya onun gülümsediğine çok nadir şahit olmuştu o yüzden oldukça şaşırmıştı 

"Teşekkür ederim, her yeni gelinin duymak istediği iltifatlar bunlar..." şimdi dik dik adamın gözlerinin içine bakıyordu. Berbat göründüğünü söylemek zorunda mıydı? Üstü başı kir içindeydi uykusuz ve yorgundu ayrıca tüm bunların sorumlusu da kendisiydi zaten. Yine de kalkmış Asya'ya berbat görünüyorsun diyordu. Küstah herif...

Ragnar onu sinirlendirmekten keyif alıyordu ama neyse ki genç kadın bunun farkında değildi. Su iyice soğumuştu ve artık işlerine dönmeliydi. Yerde duran havluyu işaret etti Asya onun ne istediğini anlamıştı havluyu ona uzattı. 

Ragnar havluyu aldığı gibi sudan çıktı Asya bunu beklemiyordu 

"Tanrı aşkına Ragnar!" ona bağırıp hemen arkasını döndü. Ragnar bir kahkaha attı ve havluyu vücuduna sarıp kadının koluna uzandı Asya'yı kendine çevirdiğinde kadının yüzü kıpkırmızı olmuştu. 

"Artık karı - kocayız. Bunun farkına varsan iyi olur." dedi. Asya ise ona cevap vermedi öylece dikiliyordu. 

Ragnar onunla konuşması gerektiğini düşünüyordu. Ne de olsa onun karısıydı bu yüzden 

"Sana söylemem gereken önemli şeyler var" dedi. Sesi oldukça ciddiydi bu Asya'nın ürpermesine neden olmuştu. Düğün ertesinde bu denli önemli ne olmuş olabilirdi.

"Savaşa gidiyorum." dedi Ragnar pat diye. 

"Ne? Nasıl yani? Şimdi mi?" 

Asya şaşkınlıktan ne söyleyeceğini şaşırmıştı. Aklında binlerce soru vardı. Ne savaşı, ne zaman, kiminle... Sorularını sıralamasına fırsat vermeden Ragnar ona açıklama yapmaya çalıştı.

"Hayır şimdi değil. Ama ne zaman gideceğimi de sana söyleyemem. Kiminle ve nerede olduğunu da... Sadece ortadan pat diye kaybolmak istemedim normalde böyle yaparız. Eşlerimize çocuklarımıza hiç kimseye söylemeyiz..." 

"Ah.. Anladım. Yani hiç bir şey söylemeyeceksin. Ne kadar süreceğini ne zaman döneceğini de.."

"Hayır söylemeyeceğim. Senin güvenliğin için. " Ragnar ona her şeyi anlatmak istiyordu. Hem de hayatında ilk defa biriyle her şeyini paylaşmak istiyordu. Ama bunu asla yapamazdı.

"Peki ben burada ne yapacağım?" 

"İstediğin her şeyi yapmakta özgürsün. Fakat yaptığın her şeyden gittiğin her yerden Boda'nın haberi olması şartıyla. Biz yokken sizin güvenliğinizi onlar sağlayacak."

"Ragnar savaşa kimler gidiyor? Bütün erkekler mi?"

"Hayır. Eli kılıç tutan ve savaşan herkes. Kadınlar ve çocuklar da."

Asya'nın gözleri korkuyla irileşmişti

"Peki ya Sigrid? O da mı savaşa gidecek." 

"Hayır. Tutsakları yanımızda götürmeyiz. Onlara güvenilmez."

Ragnar haklıydı. Sigrid ile araları şimdilik iyi gibi görünse de Ragnar onun kocasını öldürmüştü ve aralarında bir çeşit kan davası vardı. Savaş ise intikam almak için iyi bir ortam olurdu.

Asya Sigrid'e güveniyordu ama Ragnar'ın ona hiç bir zaman güvenmeyeceği aşikardı. Ayrıca iyi ki de gitmiyordu. O da giderse Asya yapayalnız kalacaktı ve bu savaşlar kim bilir ne kadar sürüyordu. Belki haftalar belki de aylar... Acaba nereye gideceklerdi keşke öğrenmenin yolunu bulabilseydi.  Asya başını kaldırıp Ragnar'a baktı

"Umarım çok uzun sürmez." dedi ve onu salonda bırakıp mutfağa yöneldi. Ragnar üzerini değiştirip hazırlıklarını yapmak için gitmeden önce ona ve kendisine yiyecek bir şeyler hazırladı. İlk defa hizmetçiler ortada yoklardı onları bilerek baş başa bırakıyorlardı muhtemelen Asya da kendince bir şeyler hazırlayarak Ragnarla birlikte kahvaltısını yaptı. 

Yemek yerken hiç konuşmadılar. Ragnar muhtemelen savaş stratejilerini düşünüyordu. Asya da onların savaşlarının nasıl olabileceğini hayal etmeye çalışıyordu. Ragnar'ın zarar göreceğinden pek endişelenmiyordu aslında. Onu savaşırken görmüştü çünkü. Oldukça güçlü ve yetenekli bir savaşçıydı. Aynı zamanda çok da zekiydi ama yine de... 

Asya karnının doyduğunu fark etti ve o sırada Ragnar da gitmek için ayağa kalkmıştı. Genç kadın etrafı toplarken Ragnar hiç bir şey demeden evden ayrıldı. Asya hemen alt kata koşup Sigrid'i bulmaya gitti. Hizmetçiler dedikodu yapıyorlardı Boda bile onlara katılmış bir şeyler anlatıyordu ama genç kadın Sigrid'i orada göremedi. Hizmetçilere onu sorduğunda ise az önce burada olduğunu ama nereye gittiğini bilmediklerini söylediler. 

Asya bunun üzerine tekrar yukarı çıktı. Sigrid muhtemelen onları rahatsız etmemek için hizmetçilerin kullandığı kapıdan çıkmıştı yakında gelir diye düşünerek odaya gitti. Üzerindeki kıyafetleri çıkardı temiz eşyalar bulmaya çalıştı daha sonra Boda'ya su hazırlattı ve o da merasimin kirlerinden kurtulmaya çalıştı. Hala aklı almıyordu bunları nasıl yapabilmişti... 

Akşam üzeri Sigrid onun yanına geldi. Asya nihayet onu gördüğü için çok rahatlamıştı. 

"Ah. Sigrid nihayet buradasın. Sana anlatmam gereken şeyler var. Nerelerdeydin?" Genç kadın onu görünce heyecanına yenik düşmüştü. Sigrid ise bu durumdan pek hoşnut görünmüyordu.

"Buralardaydım Astrid. Ne oldu?" diye sordu. Asya onun bu kaçamak cevabını umursamadı. 

"Ragnar savaşa gidiyor. Bana bunu bu sabah söyledi inanabiliyor musun?" Sigrid buna Asya kadar şaşırmamıştı.

"Nereye gidecekmiş?" diye sordu. Asya da omuz silkti.

"Bilmiyorum. Kimse bilmiyormuş bana da söylemiyor. " Sigrid ona cevap vermedi. Sadece başını salladı ve mutfağa yöneldi fakat Asya'nın onu rahat bırakmaya niyeti yoktu. O da peşinden mutfağa koştu

"Sigrid söylesene ne savaşı bu durup dururken? Neden şimdi gidiyor? " 

Ama Sigrid'in ona vereceği bir cevap yoktu. Asyadan tarafa bakmıyor elindeki işlerle kendini meşgul ediyordu.

"Bilmiyorum Astrid. Kimseye bilgi vermezler. Savaşa gideceğini söylediği için bile şanslısın..." 

Sigrid elindekileri salona götürüyordu o sırada Ragnar eve geldi ve konuşmaları böylece bitmek zorunda kaldı. 


Sonraki bir kaç gün Asya kendince cevaplar peşinde koştu ama kimse bir şey bilmiyordu. Sigrid bir şeyler biliyor gibi ise de çoğunlukla ortalarda yoktu. İşleri olduğunu söyleyip dışarı çıkıyor saatler sonra geldiğinde ise Asya ile çok az konuşuyordu. 

Asya bundan kendisini sorumlu tutuyordu. İkisi de buraya geldiklerinde tutsaktı ama şimdi Ragnar onunla evlenmişti ve ne yazık ki Sigrid'in hanımı olmuştu bu yüzden de arkadaşlıkları sekteye uğramıştı. 

Asya böyle olmasını hiç istemiyordu Sigrid onun buradaki tek arkadaşı ve güvendiği tek kişiydi fakat kadını onunla arkadaş olmaya da zorlayamazdı. O yüzden elinden geldiğince ona eskisi gibi davranmaya çalışıyor, onunla sohbet etmeye sorunlarını dinlemeye çalışıyordu fakat ne yazık ki bu hiç kolay değildi. Çünkü genç kadın ona pek müsaade etmiyordu... 


Bir sabah uyandığında Ragnar'ın yine yanında olmadığını fark etti ama bu sefer içinde kötü bir his vardı. Bütün gece kabuslar görmüştü ve kan ter içinde uyanmıştı. Hemen yataktan fırlayıp evin içinde koşmaya başladı. Hizmetçilerin kaldığı kata indiğinde bazı yatakların çok muntazam bir şekilde toplandığını ve dolap kapaklarının açık olduğunu gördü. Dolaplardan bir kaçı artık boştu.. 

Hemen Boda'yı bulup ona neler olduğunu sordu. 

"Gece savaşa gittiler" dedi kadın 

"Hepsi mi? Hizmetçiler de mi?" Asya nefes nefese kalmıştı. Bu kadar erken olacağını tahmin etmiyordu.

"Eli kılıç tutan herkes. Ah Tanrılar şu kızla cezalandırılacak ne yaptım ben?" 

Boda yine Asya'ya söyleniyordu. Anlaşılan koca evde sadece üçü kalmıştı. Boda, Asya ve Sigrid. 

Asya kendisini dışarı attı. Köyün içinde oradan oraya koşuyor ve bomboş evlere bakıyordu. İskeledeki gemilerin hiç biri şimdi yoktu. Evlerin çoğu boştu sadece küçük çocukları olan anneler ve hamile kadınlar kalmışlardı geride. Birde Boda gibi artık yaşlanmış kadınlar. 

Asya ağlayacak gibi olmuştu. Ragnar'a ve onun halkına o kadar alıştığının farkında bile değildi ama şimdi bomboş bir köy hayalet kasaba gibiydi. Ruhsuz ve sessiz... Onlar olmadan kim bilir ne kadar zaman yaşayacaklardı. Oldukça sıkıcı zamanlar olacağını düşünüyordu.. 

Asya incecik bir elbiseyle dışarı koşmuştu ve artık üşümeye başladığını hissediyordu. Eve en kestirme yoldan dönmenin yollarını düşünürken Venire'in evi gözüne çarptı ve oraya yöneldi.  Tam eve girecekken evin yanındaki barakadan sesler duyduğunu sandı. İlk başta önemsemedi ve evin kapısını açmak için kapının koluna uzandı ama şimdi insan iniltisi gibi bir şey kulağına geliyordu. Asya bunu görmezden gelemezdi. Kapıdan uzaklaşıp barakaya doğru yürümeye başladı. Yaklaştıkça sesler artmıştı. Asya iyice meraklanmıştı. 

Barakanın kapısına geldiğinde yavaşça kapıyı aralayıp içeriye baktı. Ama içerisi çok karanlıktı ve bir şey göremiyordu. İçeri girip kapıyı ardından kapattı ve gözlerinin karanlığa alışmasını bekledi. O kapıyı açtığında ses kesilmişti bu yüzden Asya'nın içini bir korku kapladı ama yine de neler olduğunu öğrenmeliydi. 

O esnada gözleri karanlığa alıştı ve barakanın arka ucunda bir adamın yerde oturduğunu gördü. Adam halatlarla bağlanmıştı. Ağzı, elleri ve vücudu yaslandığı tahta direğe sıkıca bağlıydı ve Asya ona yaklaşınca her yerinin kan içinde olduğunu gördü. Hemen adama doğru koştu. 

Adamın önünde dizlerinin üzerine çöktü hemen ağzındaki bandajı söküp konuşması için onu serbest bıraktı. O sırada adamın gömleğinin kan içinde olduğunu gördü. Gömleğin düğmelerini titreyen elleriyle açtığında adamın bir kaç açık yarası olduğunu ve o yaralardan kan süzüldüğünü fark etti. 

"Ah Lanet. Lanet. Kim yaptı bunu sana!!" Asya bir taraftan burada neler olduğunu öğrenmeye çalışıyor bir taraftan da elbisenin eteğini yırtıp adamın yarasına bastırıyordu. Kanamayı hemen durdurmalıydı yoksa adam kan kaybından ölecekti. Adam zar zor bir şeyler mırıldanıyordu.

" O... O.. Kadın..." Asya yarasına bastırınca adam acı içinde kıvranmaya başladı. 

"Hey hey. Sakin ol. Seni kurtaracağız sadece kanamayı durdurmamız lazım. Tamam mı? Dayan." 

Asya'nın elleri titriyordu ne yapacağını bilmiyordu. Çok fazla kan vardı. Çok fazla kan.. Ama adamı kurtarmak zorundaydı ona bunu kimin yaptığını öğrenmek zorundaydı. 

Elbisesinden kopardığı parçaları yaralarına iyice bastırıyordu. Adamın ellerini alıp yarasının üzerine koydu.

"Bastır buraya" diye bağırdı. 

"Bu- buradan. Git..." adam eliyle ona kapıyı gösteriyordu.

"Hayır. Hiç bir yere gitmiyorum. Bastır şuraya" adamın elini alıp tekrar yaranın üzerine koydu.  Hemen ayağa kalkıp ellerini ayaklarını çözmeye başladı. Elleri soğuktan donmuştu ve zar zor hareket ettirebiliyordu ama nihayet adamı çözmeyi başarmıştı. 

"Seni buradan götürmeliyiz. Çabuk. Kalk." Asya adamın kolunu alıp boynuna doladı adam ise zar zor ayağa kalkabilmişti. Yürüyecek mecali yoktu ama ona bunu yapanlar ölüme terk etmişlerdi. 

"Hadi. Seni kontrole gelmeden saklamamız lazım. " adam kapıya yöneldiğinde Asya onu ters yöne çevirdi. 

"Hayır hayır oradan çıkamayız. Arka taraftan." 

Adam başını salladı bir yandan yarasına eliyle tampon yapmaya çalışıyordu diğer yandan topallayarak Asya'nın onu barakadan çıkarmasına yardımcı olmaya çalışıyordu ama bu halde hiç bir yere gidemeyeceğinin farkındaydı. 

Bu kadın onu bırakıp kendini kurtarmalıydı ama adamın ona bunu söyleyecek mecali bile yoktu... 

Nihayet barakadan çıktılar ama Asya şimdi ne yapacaklarını düşünmemişti. Adam bunu fark etti bu kadın buralara yeniydi ve etrafı bilmiyordu. Kuzeyde saklanabilecekleri mağaralar vardı sadece köyün yerlileri bilirdi hatta onların da çoğu bilmezdi. Kadına eliyle gidecekleri yönü işaret etti.

"Bu taraftan..." Asya nefes nefese başını salladı ve adamı oraya taşımaya koyuldu. Ama o kadar ağırdı ki... 

Yolda bir kaç kez yere düşüp kıvranmaya başladı Asya ona nasıl yardım edeceğini bilemiyordu sadece bir an önce saklanmak zorunda olduğunu biliyordu. 

Adam tekrar yere yığıldığında Asya ona doğru eğildi ve elleriyle adamın yüzünü kavradı

"Bana bak. Hey. Aç gözlerini şimdi pes edemezsin.!"

Adam gözlerini açıp kadına baktı

"Evet işte böyle adın ne? Bana adını söyle."

"T- Tyne..." adam öksürüklerinin arasında adını söyleyebilmişti.

"Benim adım da Astrid. 

Tyne ! Şimdi gücünü toplamalısın. Seni güvenli bir yere götüreceğim. Tamam mı? 

Hadi kalk. Lütfen. Ah Tanrılar..."

Kadın tekrar kolundan tutup onu kaldırmaya çalıştı. Tyne ise orada ölmeyi diliyordu ama kadın o kadar inatçıydı ki onunla başa çıkamayacağının farkındaydı. Ölmesine izin vermeye niyeti yoktu. Tekrar ayağa kalktı ve yola koyuldular. 

Astrid adamın tarifiyle onu nihayet bir mağaraya götürmeyi başardı. İçeri girdiklerinde mağaranın girişine sağa sola gelişi güzel ağaç dalları atarak girişi gizledi. Sonra adamın yarasına bakmak için tekrar geri döndü. Neyse ki kanaması durmuştu ama yaralar muhtemelen mikrop kapacaktı. Bir şeyler yapması gerekiyordu ama kendisini tükenmiş hissediyordu... Hava da kararmaya başlamıştı.

Astrid adamın yattığı yere doğru yürüdü yanında diz çöküp ona baktı. 

"Tyne. Bunu kimin yaptığını bilmek zorundayım." 

"Sarışın. Bir kadın.." dedi sadece. 

" Burada bütün kadınlar sarışın... Off." Astrid derin bir iç çekti. Bu sonra çözmesi gereken bir problemdi. Şimde hemen eve dönmeliydi zaten uzun süredir ortalarda yoktu. 

Bir de bunun açıklamasını yapmakla uğraşamazdı. 

"Burası güvenli mi? Ben geri dönmek zorundayım."

Adam evet anlamında başını salladı. Astrid tam ayağa kalkarken onu kolundan yakaladı. 

"Kimseye. Güvenme.." dedi zar zor ve

"Dikkatli ol " diye sözlerini tamamladı. 

Astrid ona başını salladı ve mağaradan çıkarken girişi  görünmemesi için iyice kapattı. Onu bu halde yalnız bırakmayı hiç istemiyordu ama geri dönüp araştırma yapmalıydı. Belki bir şeyler öğrenebilirdi. Bunu kim ve neden yapmış olabilirdi? 

Mağaraya gelirken yaralı bir adamı taşıdığı için yol çok uzun gibi gelmişti ama neyse ki eve dönüş yolu o kadar uzun sürmemişti. Hava tam kararmamıştı ve köyün girişine ulaştığında ormanda bir süre beklemesi gerektiğine karar verdi. Üstü başı kan içindeydi onu gören olursa bunu açıklamasının hiç bir yolu yoktu. 

Soğuktan donmamak için bir yol arıyordu adam yanındayken onun vücut ısısı bir nebze olsun korumuştu ama şimdi akşam olmasının da getirdiği dondurucu bir soğuk vardı. Neyse ki havanın kararmasını çok beklemek zorunda kalmadı. Hemen evlerin arka kısmından dolaşarak Ragnar'ın evine ulaştı. Ön kapıdan girmenin akıllıca olmadığını düşünerek arka kapıya yöneldi. Sessizce içeri girdi. Etraf oldukça karanlıktı evde henüz mumlar yakılmamıştı. Astrid bunu fırsat bilerek kimseye görünmeden odasına girdi ve kapıyı arkasından kapatıp odadaki küçük dolabı kapının arkasına itti. Birinin içeriye dalması riskini alamazdı. Kanlı elbiseleri üzerinden çıkardı onları bir top haline getirip sakladı. 

Daha sonra üzerine temiz giysiler giydi. Saçı başı dağılmış yüzü gözü kir içinde kalmıştı. Dağılmış bir haldeydi. Hemen saçlarını tarayıp kendine çeki düzen verdi. O sırada salondan sesler duymaya başladı. Boda ve Sigrid'in sesleri geliyordu. Evde sadece üçü kaldığı için yemeği birlikte yiyeceklerdi. 

O sırada Sigrid odanın kapısına geldi genç kadına seslendi. 

"Astrid. Orada mısın?" genç kadın kendine son bir kez daha bakıp iyi göründüğünden emin olduktan sonra

"Evet. Evet. " dedi telaşla.

"İyi misin Astrid?" diye sordu. Sigrid'in sesindeki endişeyi fark ettiğinde sakin olmaya çalıştı ve 

"Ah evet hemen geliyorum Sigrid " neşeli bir ses tonu takınmaya çalışmıştı. Nihayet genç kadın kapıdan ayrılınca dolabı önünden çekti ve derin bir nefes alıp kapıyı açtı. İçeri yemek masasına geçti. 

Yemek boyunca Boda ikisini göz hapsine almış ama bir şey dememişti. Asya da elinden geldiğince normal davranmaya çalışıyordu ama aklı mağarada bıraktığı adamdaydı. Onu yalnız bırakmamalıydı. 

Nihayet yemek bittikten sonra herkes odalara çekildi. Asya odanın içinde volta atıp dudaklarını kemiriyordu. Bir şeyler yapmalıydı. O sırada kararını verdi. Mutfağa gidip aklındaki bitkileri bez parçalarına sarmaya başladı. Yanına bir de onları ezmek için havan aldı. Hepsini odaya getirip kapının arkasına yine dolabı çektikten sonra bir çanta hazırladı. Çantasına yiyecek bir şeyler koymayı da ihmal etmemişti.

Bu sefer üzerine kalın şeyler almıştı. Ragnar'ın düğünde ona verdiği pelerini giymişti. Bu keşmekeşin içinde onu tamamen unutmuştu... 

Mağaradaki adamı düşündü. Ragnar da yaralanabilirdi. Hatta ölebilirdi. Hiç geri gelmeyebilirdi... Asya hemen kendini topladı o Ragnar Lothbrok 'du. Geri gelecekti. Şimdi onun için endişelenmekten daha önemli şeyler vardı. Tyne'yi kurtarmalıydı. 

Evin pencereleri sadece içeriden açılabiliyordu. Bu yüzden Asya pencereye bir şey sıkıştırıp aralık kalmasını sağladı böylece güneş doğmadan dönüp kimse anlamadan eve girebilecekti. 

Ayakları karlı zemine battığında hiç vakit kaybetmeden koşmaya başladı. Pelerinin şapkasını da kapatmıştı kimsenin onun böyle bir şey yapabileceğinden şüphelendiğini sanmıyordu. O yüzden etrafına dikkat etmeden doğruca mağaraya gidiyordu. 


Ama ne yazık ki hatasını çok geçmeden fark edecekti ve Asya'nın bu küçük hatasının bedeli bir çok kişinin canına mal olacaktı. 

Asya'yı takip ederken 

"Ah küçük kuzu.. Ne kadar da saf" diye düşündü genç kadın. Başına geleceklerden habersiz, yalnızca o zavallı aptal Tyne'ye yardım etmeye çalışıyordu ama pek yakında ona kimsenin yardım etmeyeceğini öğrenecekti...


Continue Reading

You'll Also Like

71.4K 3.3K 30
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
23.5M 1.4M 77
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
2.4M 103K 27
Psikiyatrist, karanlık kadar çekici ve zeki bir adam... Şizofren, öldürücü güzellikte bir kadın... Her şey çok normaldi ta ki kadının aslında şizofre...
141K 6.1K 14
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...