MOR SALKIMLI SOKAK ( Tamamlan...

By frezya_hikayeleri

308K 27.9K 4.9K

Gözüm yaşlı tekrar tekrar okudum Neslihan'ın mektubunu. Beklediğim son bu değildi onun için. Ölsün istemedim... More

TANITIM
TARUMAR OLMUŞ BAHÇE
BİR GECE VAKTİ
ARKA BALKON
MUTLULUK EŞİTTİR KEDER
KIŞA DÖNEN YAZ
ANNEMİN GÖZYAŞLARI
HER ŞEY YOLUNDA
ANILARDA YOLCULUK🌿PART1🌿
ANILARDA YOLCULUK🌿PART2🌿
ANILARDA YOLCULUK🌿PART3🌿
PİŞMANLIKLAR
BEN NE YAPTIM?
LEYLA'NIN VUKUATLARI
HAYAT ZITLIKLARDA SAKLIDIR
"KAÇIRMA ELALARINI BENDEN"
KAÇIRMA ELALARINI BENDEN 🌿PART2🌿
SENİN DARBELERİN BANA HEDİYEDİR SEVGİLİM
SENİN DARBELERİN BANA HEDİYEDİR SEVGİLİ 🌿PART2🌿
SENİN DARBELERİN BANA HEDİYEDİR SEVGİLİM🌿PART3🌿
SENİN DARBELERİN BANA HEDİYEDİR SEVGİLİ🌿PART4🌿
EFSUNLU BİR GECE
İZMİR YOLCUSU KALMASIN
TATLI TELAŞLAR
YENİ YILA GÜNLER KALA
BİR RÜYA GİBİYDİ ALAÇATI
BiR RÜYAYDI ALAÇATI 🌿PART2
ACIYA BULANAN YENİ YIL
ŞİMDİ NE OLACAK?
CAN KIRIKLARI
BİR YAŞLI HAYAL GÖZLERİMDE
GERİ DÖNÜŞ
İMTİHAN VE CEZA
BAHTI SAÇLARINDAN KARA
İKİLEMLER
ÖMÜR BİÇİLEN HAYAT
TEKLİF
TEKLİF 💕 PART2
NİKAH
KAPANMAYAN YARALAR
YENİDEN HAYATA
YENİ HAYAT
BIÇAK YARASI
ACININ PROSEDÜRÜ YOK
YAĞMUR
KURŞUN YARASI
YAZ SONU DEDİKODULARI
FOTOĞRAFLAR
FOTOĞRAFLAR II
HER ŞEY SENİNLE GÜZEL
İTİRAFLAR
İTİRAFLAR II
İTİRAFLAR III
AŞK SANDIĞIN KADAR DEĞİL YANDIĞIN KADAR
İÇİMİZDEKİ YANGIN
AĞAÇ KAFE'DE BİR AKŞAM
KAN ÇİÇEKLERİ
KAN ÇİÇEKLERİ II
UYANIŞ
UYANIŞ II
YANSIN GECELER
BİTEN SEVGİLERİN ARDINDAN
ENDİŞE DOLU SAATLER
HAYAT TEKERRÜRDEN İBARET
DÖNÜŞ
HAZAN MEVSİMİ
CAN ÇEKİŞEN AŞKLAR
YENİ BİR SAYFADAN SANA BAKMAK
SEN BENİM ŞARKILARIMSIN 💞FİNAL💞
KÜÇÜCÜK BİR DUYURU
TEŞEKKÜRÜ BİR BORÇ BİLİRİM
ÖZEL BÖLÜM
15 TEMMUZ 2023
GERI SAYIMA BASLAYALIM MI?

EN GÜZEL ANLARIMIN KATİLİ

3.4K 347 143
By frezya_hikayeleri

🥀🥀🥀🥀🥀

Ben geldim.

Yarın gelecektim ama hazır olunca hemen atayım istedim.

Leyla ❤️ Yağız çiftiyle geldim.

Daha önce yazmıştım artık günümüze dönüyoruz diye. Leyla'nın Mor Salkımlı Sokak'a dönmeden önce İzmir'deki son mutlu gününü paylaşayım istedim.

Onu Mor Salkımlı Sokak'a götüren son İzmir gününü şimdi hep beraber yaşayarak okuyalım. Veeeee...

Pamuk eller yıldızı parlatıp, klavyeye dokunmaya hazır mı? Okuyan herkesten yorum bekliyorum bu gece yarın yada sonraki günlerde. Çok ihtiyacım var yorumlarınıza.

Şimdi ben kayboluyorum yeni bölümün hazırlıklarına adım atmaya başlıyorum. Sizde beni yalnız bırakmayın olur mu?

Umarım seversiniz bölümü, ben yazarken keyifle yazdım.( Son kısmı hariç.)

Sevgiyle kalın.

🥀🥀🥀🥀🥀

ÜÇ YIL SONRA

İZMİR - ALSANCAK

Ağustos 2017

Elimdeki sıcak ballı süt dolu bardağı camın mermerine bırakırken omzumda hissettiğim polarla beni sarıp sarmalayan kocama omzumun üzerinden kısacık bir öpücük bahşettim.

Benim kısacık bir an vaadettiğim o öpücükle Yağız'ın yetinmesini tabii ki beklemiyordum.

Omzumdaki elleri belime kayıp üzerimdeki sabahlığın kuşağını bulup çözmeye yeltendiğinde gecenin uzun olacağının sinyallerini tenime yavaş yavaş bırakıyordu.

Tam ona döneceğim anda "Dönme," dedi buğulu sesiyle. "Senin şahane manzarana karşı, benim şahane manzaram," dedi ve ekledi.

"Güzel karım üşüyor musun?"

"Yanıyorum," diye fısıldadım sol omzumdaki saçlarımı poların altından çıkarmaya odaklanan sevgilime. Ne dediğimi anlamamıştı büyük ihtimal. "Ama ben bu poları atacaktım üzerin....." cümlesi yarım kaldı ve omzuma bıraktığı poları aynı hızla ayaklarımın dibine düşürdü.

Saçlarımı hızla sağ tarafıma toplayıp koluma kadar sıyırdığı sabahlıktan ortaya çıkan sol omzuma ıslak bir öpücük bıraktı bilerek isteyerek. Bütün hislerimi ayağa kaldırmak istercesine.

Gözlerimin önünde körfezin suya yansıyan şahane ışıkları oynaşıyordu. Camın önüne bıraktığım bardağı alarak sehpaya bırakışını ve camın önündeki mermere kalçasını dayamasını izledim Yağız'ın, içimde ona doğru artan istekle.

Son üç aylık sınav stresim bugün sonuçlanmıştı. Gecesini gündüzüme kattığım, son bir yılımı dünyevi zevklerimi erteleyerek, sadece ara ara kocamı ihmal etmemeye çalıştığım o sancılı sürecin meyvesini bugün almıştım. İstediğimden de yüksek bir sonuçla kendi branşım da atanmayı garantilemiştim. Ben ödülümü almıştım. Sıra beni hevesle bekleyen kocamın ödülündeydi.

İki yana açtığı bacaklarının arasına beni aldığında eli az önce çözmeye çalıştığı ama çözemeyip kördüğüm olarak dolaştırdığı sabahlığın kuşağına gitti.Dünyanın en önemli işini yapıyordu şuan kendince.

"Burayı alırken en çok burda vakit geçireceğini düşünmüştüm. Beni yanıltmadın. Son bir yılda her bunaldığında soluğu burda camın önünde aldın."

"Sen de en güzel vakitlerini hastanede geçirmedin mi sevgilim?" dedim tatlı bir sitemle.

"Bazen beni bu manzarayla aldatıyorsun, diye düşündüğüm zamanlarım oldu ama sen hep beni çok yanılttın. Çünkü seni ne zaman bu manzaranın önünden kollarıma aldıysam içimdeki tutkunun kat ve kat fazlasını verdin bana. İşte bu yüzden, sırf bu yüzden seni bu manzaraya dalmış haldeyken koynuma almalara doyamıyorum," dedi üzerimdeki sabahlığı ayaklarımın dibine düşürürken.

"Ne öğrendiysem senden öğrendim binbaşım," dedim vurgularcasına.

"Bir daha söyle," diye fısıldadı Yağız geceliğin üzerinden karnıma sıcacık dudaklarını bastırırken.

"Binbaşım," dediğimde "Henüz ben alışamamışken, senin sesinden duymak eşsizken, yeni rütbemle sana hükmetmek istemem ne derece doğru acaba?" Diye konuştu hızla boynuma dudaklarını bastırırken.

"Aşkta her şey kabulümdür binbaşım. Başıma ne gelecekse yalnız senden gelsin yeter. Ama ben senin ne emir erinim, ne de tedavi ettiğin askerciklerindenim. Ben senin karınım. Geceleri koynunda uyuduğun,sevmelere doyamadığın, öfke nöbetlerinde sakinleştiğin, huzurlu uykulara koynumda daldığın karın. Unutma bunu. Ne yarın mesaide binbaşıyken, ne de şimdi kollarımda kocamken," dedim boynuna doladığım kollarında aşka adım adım giderken.

Aynı gün sabah saatleri...

Bu sabah onun doğum gününe uyanmıştım. Özel bir gün olmasını istemiştim. Hem sınav sonucumun açıklanmasıyla rahatlamış olmamın, hem de artık tüm zamanlarımı sevgilime ayıracak olmanın mutluluğuyla tüm günümü onun yeni yaşının kutlama planlarına ayırmıştım.Henüz haberi yoktu hazırladığım romantik kutlama programımızdan.

Güzel bir gecenin sabahında, "biraz daha," diyerek ertelendiği kalkma eylemi sonunda son dakikada apar topar hazırlanarak işe gitmişti. Küçük bir çocuk gibi yanımdan hiç ayrılmak istememişti bu sabah. Aynı benim gibi. Ben de kollarından hiç çıkmak istememiştim. Bütün gece onunla sevişirken aklımdan da bugünü ona nasıl unutulmaz kılabilirim düşünceleriyle doluydum.

Geceye en sevdiğimiz lüx restoranda romantik bir akşam yemeği rezervasyonu yaptırarak başladım güne. Sonra alışverişe çıktım. Kendime şık bir gece elbisesi alırken ona da şık bir takım elbisesi alarak işyerine teslimini sağlamak adına başhekim sekreterini aradım.

"Işılcım, Leyla ben nasılsın?

"Teşekkürler Leyla Hanım iyiyim. Sanırım Binbaşımı aradınız. Binbaşım az önce Tugay Komutanlığı'na gitmek için çıktı."

"Işılcım Yağız'ı aradım ben. Binbaşıyla işim yok, karıştırdın galiba," dedim gülerek.

"Bende ta kendisinden bahsediyorum. Ahh sizin haberin yok o zaman.Yüzbaşıma bu sabah terfi yazısı geldi Leyla Hanım. Tugay Komutanlığı'na da sanırım bu nedenle çağrıldı."

"Hiç bahsetmemişti," diye mırıldandım. "Yani terfi beklediğini," diye düzelttim cümlemi.

"Işılcım şimdi bugün eşimin doğum günü. Bilmiyormuş gibi yap. Kendisine az sonra bir takım elbise yollayacağım odasına bırakır mısın?"

"Tabii ki Leyla Hanım."

"Teşekkür ederim görüşmek üzere," diyerek telefonu kapattım. Kutlama sebeplerimiz gün içinde artışa geçmişti. Benim sınav sonucum, (ki hala aklına gelmemiş olmalıydı yoksa çoktan arardı sormak için) , onun doğum günü ve üzerine onun terfisi ile güzel bir kutlama yemeği bizi bekliyordu. Büyük ihtimal şaşıracaktı.

Alışveriş maratonu bitince en sevdiğim pastaneye uğrayıp onun için üzerini binbaşı apoletlerinin süslediği "İyi ki doğdun Binbaşım," yazılı pastanın siparişini verdim. Ben akşam yemeğine hazırlanırken, verdiğim pasta siparişimi pastanenin güler yüzlü kızı Ecem kapıma kadar getirip teslim etmişti. Bu gecenin süpriziydi. Henüz onun terfi aldığını ona göre ben bilmiyordum daha.

Akşamı içimde bir yerlere koyamadığım bir heyecanla karşıladım. Hazırlanarak çağırdığı taksiyle lüks restoranta doğru yola çıktım. Telefonuma gelen bildirimle telefonumu elime aldım.

Gönderen : SEVGİLİM

"Meleğim geldim ama yoksun daha."

Mesajıyla elim hemen klavyeye dokundu.

GÖNDERİLEN : SEVGİLİM

"Şimdi kapının önündeyim. Geliyorum."

Yazarak gönder tuşuna bastım. Çantamdan taksi ücreti için cüzdanımı çıkarırken "üstü kalsın" diyen o büyülü sesle aracın kapısı açıldığında Yağız'la göz göze geldik.
Ne zaman mesajımı alıp dışarıya çıkmıştı anlayamadım.

"Meleğim," diyen sesiyle bana uzattığı elini tutarak araçtan indiğimde gözleriyle baştan aşağıya beni kontrol ederken "Çok güzel olmuşsun. Umarım bu kıyafetinde burda bana tatlı sürpriz hazırlamamışsındır," diyerek sol elini sırtıma koymasıyla "Tam da bunu diyordum işte," dediğinde tatlı bir tebessümle "çok tatlısın hayatım," diyerek uzanıp yanağına küçük bir buse bıraktım.

Sevgili kocam yanağına koyduğum buseden çok sırtıma bakma telaşındaydı.

"Abartma sevgilim çok fazla dekoltem yok."

"Emin misin?" dediğinde sırtıma çapraz gelen kalın şeritlerin dışında açıkta kalan tenime dokunduğunda, henüz elbisemin yırtmacını görmediğine emin oldum.Büyük ihtimal yırtmacın son bulduğu yere takacaktı.

Aslında kıskanç bir adam değildi ama son yıllarda yaş aldıkça kendisinin yaşlandığını benimse her geçen gün daha güzelleşip serpildiğimden dem vurup yaptığı kıskançlıkları kendince haklı sebeplere dayandırmaya çalışıyordu.Ve bu güzel geceye onun kıskançlıkları gölge düşürmezdi umarım.

"Alışamıyorum bebeğim kusura bakma. Senin tenini başkalarının görmesine alışmamı da bekleme," diyerek elini sırtımın çıplak yerlerinde dolaştırarak yüzünde çapkın bir gülümsemeyle restorana girdik.Bize ayrılan herkesten uzaktaki masamıza geldiğimde nazikçe yerime oturmama yardımcı olarak karşıma oturdu.

"Bu güzel geceyi iyi düşünmüşsün ne zamandır dışarıda yemek yemiyorduk!" diyerek yine bana attığı küçük taşlardan bu gece çokça nasipleneceğe benziyordum.

"Hayatım neden tadını çıkarmıyoruz?Doğum gününü evde kutlamaya devam edeceğiz zaten ama uzun zamandır bu kadar özenmemiştim. Ben sadece günlük koşuşturmacalarımızdan biraz daha anlamlı olsun istemiştim bu yemeği."

"Affedersin," diyerek masanın üzerinden elimi tutarak bir öpücük bıraktı. Tenime bıraktığı her öpücüğün anlamını artık biliyordum. Elimin üzerine bıraktığı hafif öpücük onun yemek boyunca uyumlu olacağının bir göstergesiydi.

Avucumun içini öptüğünde sevgisini sunuyordu. Bileğimi hafifçe okşadığında özlediğini anlatıyordu.
Ama ben en çok tenime bıraktığı ıslak öpücüklerini seviyordum. Tenime koyduğu ıslak öpücükleri onun arzusunu haykırma şekliydi.
Bu öpücükler "Ben seninim ve seni istiyorum," deme şekliydi.Ve bu geceyi düşünürken de aklımda sadece onun tenime bırakacağı ıslak öpücükleri vardı. Ne zaman, nerede ve nereye koyacağı öpücükleri. Bunun düşüncesi bile bir gün beni arzudan öldürebilirdi.

Keyifle yediğimiz akşam yemeğimiz çok uysalca yaptığım dansa gitme teklifimin kabul görmesiyle son bulunca kendimizi Karşıyaka'daki gece kulüplerinden son günlerin gözde mekanı Mona'da bulduk. Güzel bir gece geçirecekti burada sürpriz dolu.

Mekana girişte omzuma bıraktığı öpücüklerine adım atmamla açılan yırtmaca verdiği tepkiyle başlangıçta sessiz kaldı. Sonra bütün gece intikam bakışları atarak yırtmacı kapatma telaşı yaşadı. Çünkü gecenin ilerleyen saatlerinde kutlamamıza onun İzmir'de ulaşabildiğimiz liseden ve Harp Okulundan sevdiği arkadaşlarını ve ortak arkadaşlarımızı da çağımıştım.Yalnız onun için bu gecenin çok mutlu unutulmaz bir yeni yaş kutlaması olmasını istemiştim. Yasin abinin katkıları çok fazlaydı bu geceye. Arkadaşlarına ulaşan ve Mona 'da adımıza rezervasyon yaptıran yetmeyip mekanın tüm masrafını karşılayandı Yasin abi.Jestini yapmıştı her zamanki gibi.

Beklemediği bir şeydi bu buluşma kocam için.Uzun zamandır görmediği arkadaşlarını karşısında görmek onun mutluluğunu anlatmaya kelimelerin yetmedi anlardı. Bazen bir sarılma bir gülümseme çok şey anlatırdı. Yıllardır görmediği arkadaşlarıyla buluşmuş yaşadıkları güzel anları yeniden yad etmişlerdi. Ama bu anlarda bile beni sakınmasından, saklamak istemesinden, yırtmacımla mücadelesinden ve onca kalabalıkta bile çekinmeden beni arzuyla öpmekten hiç vazgeçmedi. Yırtmacımı kapatma adı altında bacağımı her hafifçe okşamasında içimde artan şehvetin kontrolünü sağlamada tüm duyularımı alarma geçirmişti bütün gece.

İyi ki mekanın üst katında loş bir ortamdaydık sadece biz vardık burada arkadaşlarımızla. Beni kıskanarak yaptığı tüm hareketleri çok yersizdi. Arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi evliydi ve bazıları çoktan çoluk çocuğa karışmıştı. Ama şu bir gerçekti ki içlerinde eşi en genç olan kocamdı yani içlerinde en küçük bendim ve hepsiyle aramda neredeyse sekiz yaş vardı. Aslında Yağız böyle gecelere özellikle çok sevdiği bir arkadaşı bile olsa bekar birini çağırmıyordu. Ama bu gece aramızda sayılı da olsa bekarlar da vardı. Çünkü ben evli, bekar ayrımı yapmadan davet edebileceğini söylemiştim Yasin abiye. Zaten kim evli, kim bekar bilmiyordum ki.

Mekana girip arkadaşları geldikçe mutlu olmuştu ama beni yeni gelen her arkadaşına tanıştırırken geriliyordu.Bunda elbisemin etkisi büyüktü. Yaş almak bir erkeği ancak bu kadar kıskanç yapabilirdi. Gece tüm bu kıskançlıklara rağmen olaysız bitmişti ve arkadaş topluluğumuzu uğurlayarak en son biz çıkmıştık mekandan.

Yağız'ın tek kadehte olsa içtiği şarap yüzünden aracını kulubün otoparkında bırakarak eve taksiyle dönmüştük.Takside bile durmamış yrtmacımla mücadelesine devam etmişti. Şifon kumaşın onun parmaklarında bıraktığı yırtma isteğini gözlerinden ve baş parmağının tersini bacağıma sinirle ama dudaklarına iliştirdiği çapkın bir gülüşle sürtmesinden anlıyordum. Bu da beni daha da ihtirasa sürüklüyordu. Gece tahmininden daha uzun geçecekti.

Taksi daha kapının önünde durmadan adama uzattığı yüz TL' nin üzerini bile almadan araç durur durmaz elimden tutarak hızla kapının önüne çekiştirdi beni peşi sıra.

Alsancak'ta bahçe içinde bir binanın beşinci ve altıncı katında bulunan dubleks bir evde yaşıyorduk.Körfezin şahane manzarası gözlerimizin önündeydi. Yağız burayı ben daha İzmir'e dönmeden bir arkadaşı aracılığıyla telefonuna gelen fotoğraflardan beğenerek almıştı. Okul hayatım boyunca yurt sorunum olmaması için hemen tadilatını yaptırarak anahtarın bana teslim edilmesini sağlamıştı. Adıma açtırdığı ortak hesabımıza da yüklü bir miktar para yatırarak evin iç dekorasyonu istediğim gibi yapabileceğimi söylemişti.

Okuldan tanıdığım araştırma görevlisi Nafiye Hanımın yakın iç mimar tanıdığı ile evimizi harika bir yaşam alanına dönüştürmesi için anlaşmıştım. Sürekli irtibat halindeydik.Daha doğrusu ben evin içinde yaşarken mobilya seçimi yerleşimi gibi işlere giriştiğimiz için o, sabahları ben okula giderken eve gelerek evin içinde gerekli çalışmaların yapılmasını sağlıyordu. Taa ki ben okuldan dönene kadar. Akşamları benim eve gelmemle oda evden çıkıyordu. Çok sıcak kanlı bir arkadaştı aynı zamanda Özge. Benden en fazla on yaş büyüklüğü vardı. Ama iyi anlaşıyoruk. Özge'yle haftasonları ev için alışverişe bile çıkmıştık.On gün içinde şık ama ferah bir evimiz olmuştu onun yardımları ile.

Yapılan çalışmaları, mobilya tercihlerimi Yağız'a hiç göstermedim. Gelip görmesini istiyordum, yüzünden anlık okumayı istiyordum tepkilerini.
Ben ablamın bıçaklandığı haberini aldığım o gün apar topar Balıkesir'e döndüğümde o da ilk kalkan eğitim uçağıyla İzmir'e gelmiş, evimize bensiz girmişti. Tepkilerini görememiştim ama evimizi beğendiğini ve benimle orada yaşamak için sabırsızlandığını da fısıldamıştı kalbime.

Şimdi apartmanın otomatik yanan giriş ışığı eşliğinde, rezidansın parmak izimizle açılan kapısından içeriye girerek asansöre yöneldik. Asansörden içeriye girer girmez Yağız'ın dudaklarımı istilası aynı anda oldu. Aceleci ama bir o kadar baştan çıkaran, ısrarcı öpüşlerine eve girene kadar dayanmak istiyordum.

Kapıdan içeriye girer girmez ayakkabılarını çıkararak hızla üst kata çıktı. Aceleci öpüşlerinden bu geceden ansızın neden vazgeçtiğini anlamamıştım. Bende mutfağa yöneldim. Bir büyük bardak su içtikten sonra yatak odasına çıktım. Yağız odada yoktu. Banyodan gelen su sesiyle üzerimi değişmek için kendimi dolabın önünde buldum. Bu gece için aldığım gecelikleri yatağın üzerine bırakarak son anda kendimi banyoda onun yanında buldum. Yağız boylu boyunca küvete uzanmış başını küvetin kenarına koyarak gözlerini kapatmıştı.

"Sevgilim," diyerek yanına adımladım ve küvetin kenarına oturdum. Ellerimi önce alnında, sonra şakaklarında masaj yaparcasına dolaştırmaya başladım. Gözlerini hiç açmadı, hiç bir tepki vermedi.

"Konuşmayacak mısın?" Diye sorduğumda yine tepkisiz kaldı. Bu gecenin böyle bitmesine izin vermeyecektim tabii ki.

"Elbisem yüzünden mi bu tribin?"

"Yorgunum Leyla. Saçma sapan kafanda kurduklarınla karşıma geçme lütfen."

"Bütün gece yırtmacımla mücadele ettin. Oysa ben mutlu olursun sanmıştım bu organizasyon için. Üzüleceğini bilseydim kimseyi aramazdım," diyerek bir hışımla kalktığım yerimden banyodan çıkmak için arkamı dönmüştüm ama geç kalmıştım.

Yağız'ın bileğimdeki eli beni durdurmakla kalmadı, bütün kuvvetiyle kendine çekerek üzerimdeki elbiseyle Yağız'ın kucağına düşmeme neden oldu.

"Sakın bana böylesi güzel bir gecede sırtını dönme sevgilim. Bazı şeyleri kabullenmem zor oluyor senin ne kadar masum olduğunu biliyorum.
Eğer kendimi buraya atmasaydım seninle sırf bu yırtmaç yüzünden kavga çıkarabilirdim.Yaşlanmak bana yaramadı galiba.Seni hiç evden çıkarasım yok."

"Yaşlanmak demeyelim de binbaşım, yaş almak diyelim. Ayrıca benim gözüm senden başkasını görmüyor sevgilim. Dün de yanımdaydın, bugün de. Yarında sen yanımda olacaksın.Doğacak çocuklarım senin genlerini taşımalı. Senin kadar yakışıklı, anlayışlı, vicdanlı, sağduyulu olmalılar. Senin gibi merhametli ve sevgi dolu."

"Çocuklarımız?"

"Bu gece çalışmalarına başlayacağımız çocuklarımız. Ben senden minik bir bebeğim olsun istiyorum. Minik bir kız yada babası gibi bana düşkün bir minik adam."

"Bunu sevdim," diyerek başladığı o beni benden alan ıslak öpücükleriyle kalbimi daha da çok istila etmeye başlamıştı bile.

"Senin şahane manzarana karşı benim şahane manzaram," dediğinde dün gece yaşadıklarımızı anımsamayı bırakarak beni her daim sarıp sarmalamaya hazır kocama döndüm.

"Bugün tatil. Neden erkenden uyandın, çok yorgundun hani?"

"O senin yatağımdaki sıcaklığınla alakalıydı. Sen gidince yatak soğudu, uyumak anlamını yitirdi."

"Bak sen," dedim tatlı bir alayla.

"Şu bebek çalışmalarına devam mı etseydik? Çenen kapanır böylece. Ayrıca sivrilen dilinin ayarlarını yeniden gözden geçiririz hem, hafiften alaylar seziyorum konuşmalarında. Kocayla alay edilmez küçük hanım."

"Seninle sahilde yürüyelim mi?" Dedim konuştuğundan çok farklı bir şey söyleyerek.

"Seninle yeniden uykuya dalmak kadar cazip değil," diyerek beni yine yeniden kucaklayarak yatağa götürdüğünde, "Yaşlanıyorsun ama hiç yorulmak yok," dedim performansına gönderme yaparak.

"Hani yaş alıyordum ben? Böyle diyordun dün gece güzelim,ne oldu? Ayrıca küçük hanım, insanın kendinden oldukça genç karısı olunca yaşlanmaması gerektiğini anlıyor insan. Hem seninle gençleşiyorum ben, boşuna mı evlendim seninle?"

Söylediklerine göz devirip kendimi önce onun ıslak öpücüklerine, sonra da koynunda huzurlu uykulara bıraktım.

Başımı gömdüğüm boynundan hiç çıkarasım yoktu. Ama onun telefon konuşmasından vücudunun an be an gerildiğini hissediyordum. Sabahın erken saatinde iyi bir güne uyanmadığımızı hissetmiştim.

Uyku dolu bir ses ve açmaya çalıştığım uykudan şiş gözlerle "Ne olmuş?" dercesine ona baktığımda saçlarıma küçük bir öpücük bıraktı göz kırparak.

Kulağımı telefona doğru biraz daha yaklaştırınca konuştuğu sesin mesai arkadaşına ait olduğunu anladım.

"Anladım Vedat, tamam.Ben tamamen unutmuşum bunu. Sen yarın eğitime katılacağıma dair bilgiyi Tugay'a geç. Sonra da ilk uçuş kaçtaymış araştır bakalım."

Kapanan telefon ile sıkıntılı bir nefes bıraktı. Beni daha da kollarına çekerek "Almanya'da uluslararası bir eğitim seminerine konuşmacı olarak katılmama dair emir gelmişti. Tamamen aklımdan çıkmış peşpeşe iki önemli ameliyata girince," dedi sıkıntıyla.

"İyiymiş, neden sıkıldın ki şimdi?"

"Yaklaşık iki haftalık bir eğitim bebeğim. Ben iki haftayı sensiz nasıl geçireceğim, bana biraz da bundan bahsetmek istermisin? Seni yanımda götürmek mümkün olsaydı keşke," dedi derin bir nefes alarak devam etti.

"Seni yanımda götürsem, bütün gün eğitim, seminer çekeceğiz yetmeyecek. Akşam olunca toplantılı sıkıcı yemekler devam edecek. Bütün gün odada çok sıkılırsın. Tek başına da gezmene gönlüm elvermez. Keşke kendi ülkemizde olsaydı."

"Geceleri sıkıntımızı atarız olmaz mı?" diyerek cilveyle dolgun dudaklarını öptüm.

"Yavrum sabahları erken saatlerde başlıyor eğitimler. Geceleri geç uyursam sabahları da gecikme ihtimalim var, gecikmesem bile dikkat dağınıklığı yaratabilir. Uluslararası bir eğitim olunca her şey üst düzey önem arz ediyor Genelkurmay'da ve tüm çalışanlarda.Yani bir hekim olarak katılsam da sonuçta Genelkurmay ve ülkemi temsil edeceğim. Ülkemin prestijini düşünmek durumundayım. Ama sen yanımda olursan sana da hayır diyemem ama eminim ki eşli katılım yoktur. Ama gelmek istersen tabii ki seni burda bırakmam, beni de hiç bir kuvvet engelleyemez karımı yanımda götürmek için," diyerek sırtımı yine nevresimle buluşturdu. Baştan çıkarıcı dokunuşlarına kendimi bırakırken ben, telefonuna gelen bildirime baktı ve ardından ekledi.

"En azından akşama kadar vaktimiz var, değerlendireyim biraz daha."

Daha istekli daha arzuluydu öpücükleri. Güne böyle başlamak güzeldi de gerçekten on beş gün olmayacak olması can sıkıcıydı.

Uykunun kollarından ikinci kez sıyrılışımda önce banyoda duşumu aldım, sonra da mutfağa gittim. Çünkü vakit öğleyi geçmişti. Aşk karın doyurmuyordu ve ben felaket açtım.

Hızlı bir şekilde güzel bir kahvaltı hazırladım ve terasa masaya taşıdım. Güzel bir ağustos sabahıydı. Pazar gününün tüm tembelliği hakimdi havaya adeta. Güneş, sardunya ve fesleğen saksılarıyla dolu terasımızı yeni yeni terketmişti, yerini tatlı tembel bir gölgeye bırakmıştı. Yeniden içeriye girdim çıplak ayaklarımla. Mutfağa girmeden üst kata çıkarak Yağız'a baktım. Yatak boştu. Odanın içerisinden diğer odaya giriş yaparak giysi odasına baktığımda kendine küçük bir valiz hazırlıyordu.

Kapıya omzumu dayayarak onu izlemeye başladım. Banyodan yeni çıkmıştı. Islak saçlarını taramadan dağınık haliyle bırakmıştı. Üzerine giydiği siyah tişörtü geniş sırtını rahatça sarmış, kaslı bacaklarını ortada bırakan yine siyah pamuklu şortuyla evin rahatlığında şahane bir görüntü sunuyordu bana.

"Neden küçük bir valiz? "

"Çünkü bütün gün üniformayla olacağımdan fazla bir şey götürmüyorum. Bu eğitimlerde sivil olamıyoruz maalesef. Hizmetiçi bir eğitimde bile üniforma zorunluluğumuz var."

"Anladım.Ama senin üniformalarında hala yüzbaşı apoletlerin var."

"Evdekilerde evet. Ama iş yerindeki üniformalarımda yeni apoletler çoktan yerini aldı. Onları Vedat havaalanına getirecek."

"Vedat dün gece yoktu sanırım."

"Nöbetçiydi. Beraber katılıyoruz eğtime zaten."

Valizin fermuarını çekerek kapıya geldi ve bana sarılarak boynuma bir öpücük bıraktı.

"Sor hadi, bekliyorum."

"Neyi?"

"Kafandaki o soruyu, gözlerinden okuyorum bana nasıl soracağını düşünüp sormadığın soruyu. "

Elimi yanağına dayayarak boynunun sol yanına dudaklarımı bastırdım.Onun gözlerini kapatarak bana teslim oluşunu çok seviyordum.

"Bu eğitimlerde kadın personel katılımı vardır sanırım."

"Sana 'hayır yok,' diyerek seni rahatlatmak istemiyorum. Elbette var. Ama benim aklım tek bir kadında olduktan sonra onların çok da bir önemi yok. Sakın Leylam aklında saçma sapan şeyler kurma olur mu güzelim?"

"Tamam.Hadi inelim artık kahvaltıya.Çok açım. Terasa hazırladım."

Birlikte aşağıya inerek mutfağa girdim. Ben çayları doldururken oda ekmek sepetini alarak terasa gitti.Tepsiye çay bardaklarını yerleştirerek mutfaktan çıkmak üzereyken yeniden girdi içeriye. Elimden tepsiyi alarak sağ elimi sol eline hapsederek el ele terasa çıktık. Yan yana oturduk ve eşsiz körfez manzarasına karşı birlikte yolculuk öncesi son kahvaltımızı yaptık. Terasa koyduğum küçük radyoda çok eskilerden bir Ajda Pekkan şarkısı ortamı doldururken ansızın bana döndü, başımı döndüren yeşil gözleri.

"Bu yaz nereye gitmek istersin?" Dedi ansızın.

"Maldivlere," dedim hiç düşünmeden.

"Oldu bil," diyerek telefonundan birini aramaya başladı.

"Işıl önemli bir görev veriyorum döndüğümde hazır olsun. Maldivlere.." cümlesini tamalayamadan telefonu elinden aldım.

"Işılcım görevi unut. İyi tatiller tatlım." diyerek telefonu kapatıp masaya bıraktım.

Anlamsızca soru dolu gözleriyle bana baktı. "Maldivler'i öylesine söylemiştim. Daha kendi memleketimde gezip görmediğim bir çok yer dururken yurt dışı seyahati en son istediğim şey. En çok kendi kültürümü tanımak istiyorum. Maldivler bekleyebilir sevgilim."

"Pekala, o zaman sana on beş gün mühlet bize güzel bir yaz tatili planı ayarla. Sonra oturup tarihleri netleştiririz."

"Emredersiniz binbaşım!"

"Serseri," diyerek kenara koyduğum tepsiye kahvaltılıkları yerleştirmeye başladı bende ona ayak uydurdum hemen.

"Hadi hazırlanıp bir markete gidelim. Evde bir şey kalmadı.Ama önce gidip arabamızı alalım," dedim.

Taksiyle Karşıyaka'daki Mona'dan arabamızı aldık. Önce markete gittik. Sonrada birlikte sahilde bir çay bahçesinde mola verdik.O günlük gazete turuna dalarken ben elimdeki kitabı okumayı tercih ettim. Yağız'ın telefonu yine çalana dek. Göz ucuyla baktığım ekranda Yasin eniştemin adını görmek çok şaşırtmamıştı.

"Doktor ne çok arar oldun bu günlerde beni."
.......
"Dinliyorum."
......
"Anladım. Geçmiş olsun. Tabii ki söyleyeceğim ama bu konudaki düşüncemi biliyorsun. Leman'a sevgilerimi ilet.Görüşürüz."

Kısa süren telefon görüşmesini sıkıntıyla telefonu kapatmasıyla sonlandırdı. Ardından gazetesini sakince ama yüzünde yine hiç görmek istemediğim tepkisizlikle katlamasını izledim.

Bir süre sessizce durgun denizi izledi. Gözleri puslandı, o güzel yeşilleri siyaha döndüğünde en sonunda gözlerini üzerime mıhladı. Önemli bir şey söyleyeceğini umarken yüzüme baktı ve "Hadi eve gidelim," diyerek ayaklandı. Masaya bıraktığı paranın arkasını her zamanki gibi umursamadı ve elimden tutarak evin yoluna koyuldu.

"Anlatacak mısın?" dediğimde kısaca
"Evde konuşalım güzelim, evde,"
diyerek beni susturdu.

On beş dakikalık yolu tam kırkbeş dakikada tamamladı. Sanki hiç bilmediği bir şehirde evimizin adresini arar gibiydi. İzmir'in bütün sahillerini gezmiş kadar olmuştum yol boyunca.

Eve girer girmez kendini salona attı. Koltuğa otururken beni de tam karşısına oturttu.

"Şimdi beni iyi dinle," diyerek derin bir nefes aldı. Gözlerini gözlerime kenetleyerek konuşmaya başladı.

"Baban dün gece bir kalp krizi geçirmiş. Yasin durumunun kritik olduğunu söyledi. Tek sorun kalbi değilmiş. Çoklu organ yetmezliği de ortaya çıkınca Leman yolun sonuna gelindiğini anlayarak sana haber vermesini söylemiş Yasin'le. Baban mütemadiyen senin adını sayıklıyormuş."

Bana asırlar gibi gelen bir sessizliğin ardından yaşlı gözlerle Yağız'a baktım.

"Onun için yapabileceğim hiçbir şey yok."

"O zaman bu elalardan, bu inciler neden dökülüyor Leylam?" diyerek gözümden akan yaşı parmaklarının sıcaklığında buhara çevirdi. Ben sessizlikle konuşmaya devam ederken bir kaç damla daha karıştı onun buharına.

"Bana yaşattığı o travmanın izlerini hala taşıyorum bedenimde. Şimdi beni karşısında görmeyi hiç haketmiyor o. Ama gidip yüzüne tek tek çarpasım var bunları. Evet evet gitmeliyim. Son nefesini verirken vicdan azabı ağır olmalı," diyerek hızla kalktım yerimden.

Merdivenlerden çıkarak kendimi giyinme odasına attım. Elime geçen ilk valizi açarak içine eşyalarımı doldurmaya başladım. Bir yandan da gözyaşlarıma engel olamıyordum. Kendimi o kadar kaptırmışım ki valiz hazırlamaya, dolabın bana ait raflarında bir şey kalmayınca çantanın başına çöktüm ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

Yılların birikimini dışarıya atıyordum. Bunca zaman bastırdığım tüm duygular tek tek karşıma geçmiş beni selamlıyordu adeta. Yağız ne zaman yanıma geldi, ne zaman çantayı önümden aldı bilmiyorum hiç.

"Hiç bir yere gitmiyorsun," dedi kararmış gözleriyle. "O travmayı beraber yaşadık seninle. Seni o enkazdan bugünlere nasıl getirdiğimi hiç konuşmayalım. Sen biliyorsun. Benim de tepkimi biliyorsun. Gitmeni istemiyorum."

"Tabii ki gideceğim. Gideceğim ve bunca birikmişliği üzerimden atacağım. Hiçbir şey olmamışçasına bu dünyadan göçüp gitmesine izin vermeyeceğim. "

"Gitmiyorsun dedim Leyla. Gitmiyorsun."

"Şimdi duşa giriyorum sevgili kocacığım. Sonra da hazırlanıp çıkıyoruz. Beni terminale sen bırakacaksın."

Siyaha çalan gözlerin öfkeye dönüşünü izledim an be an. Alnındaki ve boynundaki deli damarı sinirle atmaya başlamıştı yine.

"Sana gitmiyorsun dedim neden dediğimin tam tersini yapıyorsun acaba? Gidilmeyecek diyorsam gidilmeyecek. Kalbini neden kırdırtıyorsun bana?"

Çalan telefonuna baktı hızla.

"Efendim Vedat," diye bağırdı. "Tamam geliyorum, bekle beni aşağıda. "

"Kocan olarak son kez söylüyorum Leyla, gitmiyorsun ve ben de seni terminale falan götürmüyorum. Unut bunu."

"Beni nasıl engelleyeceksin acaba, çok merak ettim binbaşı? " dedim sinirle.

"Ah ne güzel! Yine binbaşı olmuşuz. Seni tekrar bir enkaz olarak bulmak istemiyorum güzelim. Lütfen aklım sende kalmasın," diyerek bana yaklaştı ve alnıma sıcak bir buse bıraktı.

"Veda buse mi aldığıma göre ben duşa gidiyorum çünkü senin kadar olmasa da benim de gidilecek bir yolum var."

"Benim sözümün hiç mi hükmü yok sende?"

"Üzgünüm binbaşı bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok. Belki de ayağıma gelen son şansı değerlendirmeliyim. Bunca yıl cesaret edemediğim adımı son kez atmalıyım belki."

"Döndüğümde bir enkaz gibi bulmayayım seni Leyla yoksa çok canını yakarım," diyerek dudaklarıma hırsla son bir öpücük bıraktı canımı acıtarak. Valizini alıp odadan ayrıldı kapıyı ardından çarparak. Sonrada alt katın çarpan kapı sesiyle beni kocaman bir boşlukta bıraktı. Biliyordum ki aklı bende kalarak gitmişti.

"Bu defa seni dinlemeyeceğim binbaşı. Üzgünüm," diye mırıldanarak bende banyonun kapısını hırsla çarparak ılık suyun bedenimi sarmasını bekledim.

Gözlerimden akan yaşların arasından babamaydı yine tek kızgınlığım, tek öfkem.

" En güzel anlarımın tek katilisin baba, neden?Beni hiç mi sevmedin sen?" sorusu döküldü gözyaşlarıma bulanmış dudaklarımdan.

🥀🥀🥀🥀🥀

SON SÖZ:

Sizce kim haklı? Hesap sormak isteyen Leyla mı yoksa onun yeniden bir enkaza dönmesini istemeyen Yağız mı?
Cevapları tam da buraya alayım yazmak istemeyenlere Leyla diyorsanız yeşil kalbinizi, Yağız diyorsanız mavi br kalbimizi bırakmanız isterim.

Şuanda Mor Salkımlı Sokak'ta son günlere ulaşmak isterken Kartal ve Cennet'in yakınlaşmalarına ara verdim. Ne zaman ki Leyla mutlu sona ulaşır o zaman Kartal ve Cennet için geri dönüşüm başlar.

Siz yine de okumadıysanız
SİYAH KURDELE'ye bir göz atın.

Seviliyorsunuz.

Allah'a emanet olun.






















Continue Reading

You'll Also Like

21.1K 2.1K 45
Hiçbir zaman kavuşamayacağını hissetmek... Aşık olduğun kişiyi özlemek, yokluğunda hissedilen derin duyguları ifade edebilmek için kullanırmış Portek...
62.6K 4.5K 39
Dilem hayat boyu mücadele etmek zorunda kalanların hikayesi. Dilem başı dik ve özgürlüğü yaşam felsefesi edinmişlerin hikayesi. •🌿🤎• "Biliyorum, b...
1.8M 111K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...
32.3K 3.4K 36
"Yapma, n'olur," dedi ve ben ilk defa onun birine yalvardığını gördüm. Ben onun gözlerinde ilk defa yaş gördüm, yüreğim dağlandı. "Olması gereken bu...