ZEHR-İ VİRAN

By AsiMavera

738K 30.6K 20.4K

Yasak olanın verdiği haz mıydı; bizi günaha iten? Ya da aşk mıydı; yasak olmasına rağmen günahını göze aldır... More

ZEHR-İ VİRAN
❦1❦ ↑ ENKAZ ↓
❦2❦ ↑Gece Gözlü↓
❦3❦ ↑Samira SANCHEZ ↓
❦4❦ ↑İÇİNDE KALAN↓
❦5❦ ↑O BENİM KARIM!↓
❦6❦ ↑AFFET BENİ ARAP KIZI..↓
❦7❦ ↑BEN HEP SENİN YANINDA OLDUM..↓
❦8❦ ↑ZEHR-İ VİRAN↓
❦9❦ ↑İZİN VERİR MİSİN?↓
❦10❦ ↑GEÇ KALMAK İSTEMİYORUM!↓
❦11❦ ↑SEN VE BEN, BİZ OLDUK MU Kİ ?↓
❦12❦ ↑SENİ TANIMAYACAĞIMI MI SANDIN ARAP KIZI..↓
❦13❦ ↑SENİNLE OLMAYACAĞIM↓
❦14❦ ↑BİZ TEHLİKELİYİZ↓
KARANLIK OKYANUS
❦15❦ ↑GECENİN SEVGİLİSİ↓
❦16❦ ↑BİR SON - BİR BAŞLANGIÇ↓
WhatsApp Grubu
❦17❦ ↑ACI VE TATLI↓
❦18❦ ↑DEĞERSİZ↓
DESTİNA
❦19❦ ↑MAZİNİN YARALI İZLERİ↓
❦20❦ ↑ M E Y U S ↓
❦21❦ ↑UFAK DOKUNUŞLAR↓
❦22❦ ↑ RİYAKAR GECE ↓
❦23❦ ↑ KELEPÇE ↓
❦24❦ ↑MEZARLIK↓
❦25❦ ↑ İDAM ↓
❦26❦ ↑ ÖFKENİN YANKISI ↓
❦27❦ ↑ DÜĞÜN ↓
❦28❦ ↑ İNTİHAR VE GÖZYAŞI ↓
❦29❦ ↑YERLE BİR↓
❦30❦ ↑ GECENDE BENİM GÜNDÜZÜNDE ↓
❦31❦ ↑ HAKİKATLER ↓
❦32❦ ↑ ZİHNİN MECRUH TUTSAKLIĞI ↓
❦33❦ ↑KIRILAN ZİNCİRLER↓

❦34❦ ↑ İLK TEMAS ↓

7.7K 444 1.4K
By AsiMavera

Size dönüm noktası niteliğinde bir bölümle geldim, kemerleri bağlayıp şok olacağınız bir bölüme kendinizi hazırlayın! 

Finanel son 3!

Diğer bölüm ve sonraki bölümlerin tümü Samira El-Rauj'un bakış açısından yazılacak, umarım bu hoşunuza gider:))

Sınır yok ama siz yine de oy verip satır aralarına yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz...

+300 YORUM.

🎼 Valse - Evgeny Grinko

34. BÖLÜM: "İLK TEMAS."

Hayat bir bıçak misaliydi, nerede zorlanırsan oradan keser, bir kez kanın tadını aldı mı doymak nedir bilmezdi.

Sözde babası ve kocası kanına susamış gibi öfkeli gözlerle kızı izlerken, Samira asla duraksamıyor, kendinden emin bir edayla tam karşılarında dimdik duruyordu. Öfke dolu gözleri, hırsla dolup taşmış kalbiyle karşı koyuyordu hayatını mahvedenlere. Zerre vicdanı sızlamıyor, zerre kadar üzülmüyordu kocası ve babasının başına geleceklere.

"Ben Samira El-Rauj." Çenesini dikleştirdi, zehir gibi parlayan yemyeşil gözlerini karşısındaki insanların üzerinde ağıca gezdirdi. "Ben Kamelia El-Rauj'un kızıyım ve bu soyadını artık sadece annemin hatırı için kabulleneceğim."

Gözleri babasının keskin bakışlarıyla karşılaştı, Samira onun artık üzerinde eskisi gibi büyük bir etkisi olmadığının farkına vardı. Bir bakışıyla canı yanan, gözleri dolup hasretle babasına bakan o kız artık yoktu. Şey Amer o kızı kendi elleriyle yok edip, yaptıklarıyla yeni bir Samira var etmişti.

İnsanların hayret dolu nidaları solonun duvarlarına çarpıp yayılırken Samira'nın dudakları hafifçe iki yana doğru kıvrıldı. "Annemin bıraktığı yerden ben devam edeceğim."

Sadece birkaç adım ötesinde, kendisine doğru çevrilmiş namluların odağında dikilip kalan Araz'ın gözleri sonuna kadar açılmış, duyduklarını idrak edemiyor gibi kalakalmıştı. "Ve annemin bana bıraktığı yetkilere dayanarak," Başını omzunun üzerinden çevirip Araz'ın gözlerinin içine baktı. "Araz Sanchez'i, yetkilerini kötüye kullanmaktan dolayı görevinden azlediyorum."

Zaman durdu, Araz içine çektiği nefesi yeniden vermeyi bile unuttu. Gözlerini tek bir an kırpmadan kızın gözlerine bakmaya başladı. Yüzlerce insanın olduğu salonda bir anda ölüm sessizliği yaşandı, Araz olduğu yerde donup kalmıştı. Samira'nın göğsü hissettiği yoğun tatmin karşısında huşuyla kabardı. Hemen gerisinden çıkıp gelen adamın elinde duran dosyaları alıp yeniden insanlara doğru çevirdi bakışlarını.

"İşte," dedi kâğıtları havaya doğru kaldırıp gösterirken. "Görev anında yaptığı tüm usulsüzlükler bu dosyanın içinde. Gerisini hakem heyetinin inisiyatifine bırakıyorum çünkü onların tarafsız bir şekilde Araz Sanchez hakkında toplanıp gereken cezai uygulama için gerekli hükmün adaletli bir şekilde verileceğine inanıyorum."

Aylar önce gelen teyzesi ve dayısı ile olan görüşmesinden herkes birhaberdi, Cesar'da yalnızca kızın onlarla görüştüğünü biliyor ama sohbetin ne ile alakalı olduğunu bilmiyordu. Samira anlatmayınca kendisi de özeli olduğu için sormaya yeltenmemişti. Ama şu an itibariyle sohbetlerinin ne yönde olduğunu anlayabiliyordu.

Araz'ın gözleri kısıldı, omuzları düştü; sanki biri dokunsa olduğu yere yığılıp kalacakmış gibi küçüldükçe küçüldü. "Evet, Ben Samira El-Rauj kendi sözde kocamı yine kendi ellerimle görevden alan o kadınım."

Dudaklarını birbirine bastırdı, kelimelerin bir iğne gibi diline batıp canını yaktığı dakikalardı. "Bir hadiste der ki: 'Merhamet etmeye merhamet edilmez.'" Bir süre durdu, bekledi. Cümlelerini bir an sansürlemek, tüm her şeyi ortaya sermek istemese de, Araz'ın kendisine karşı hiçbir zaman ağır sözlerini sakınmadığını fark etti. "Araz Sanchez Arabistan sınırları içerisinde beni nikâhına aldı, hemen sonra karşıma geçip aramızdaki evliliğin asla gerçek olmadığını ve kendisini çok sevdiği bir sevgilisi olduğunu anlattı."

Üzerindeki gözlerin bir kısmı Araz'a çevrildi, bakışlar duyduklarının hayretiyle daha dikkatli bir hal aldı. Araz Sanchez'in itibarı, gücüyle tüm ülkelerin topraklarına nam salan adam dakikalar içerisinde başından beri küçümseyip durduğu karısı tarafından parçalara ayrıldı.

"Beni evlenmeden önce Şeyh Amer'in tutsaklığının verdiği psikolojideyken 'özgürlük' vaadiyle kandırdı. Evlendikten sonra ise karısının ve kendisinin beslemesi olarak gördüğünü dile alıp, sizlerin ona sunduğu güce güvenerek bana psikolojik şiddet uyguladı. Düğün günümde sevdiği kadın..." Tam o an Elly'le kesişti bakışları kızın, dilini ısırıp adını geriye doğru yuvarladı. Ne olursa olsun onun ismini anmayacaktı, onun meselesi Araz'laydı, Elly'i bu işe bulaştırmamalıydı.

"Evet, yanlış duymadınız kocamın sevdiği kadın tarafından düğün günümde darp edildim, hem de bu Araz Sanchez'in bizzat gözlerinin önünde yaşandı. Kendisi kılını bile kıpırdatmadan tüm olanları sadece izledi, sevgilisinin karısına karşı olan saldırısına asla müdahale etmedi."

"Samira yeter!" diye bağırdı Araz. "Yeter artık, kapa çeneni! Alacağını almadın mı zaten, sus artık!"

Araz'ın öfkeli soluklarını duyabiliyordu fakat göz ucuyla dahi bakıp onu kaaleye almadı. Bugün hesap günüydü, bu hesap güdülecek bu mevzu burada kapanacaktı.

"Bugün burada sizin karşınızdaysam bunun nedeni tüm duyduklarınızın intikamını almak istediğimden değil, ben zaten intikam seven birisi hiç değilim. Hoş, bu zamana kadar insani bağlarla kimseye bağlanmamış olmamın da bir etkisi olabilir bilemiyorum ama..." deyip, göz ucuyla babasına doğru baktı. Salondaki herkes kızın ne demek istediğini anlamıştı. Dahası vardı, ortamdaki herkes kızı dikkatle dinliyor, aralarından birçoğu Samira'nın tüm bu anlattıklarından sonra bu denli güçlü duruşuna karşı büyük bir hayranlık duyuyorlardı.

"Araz Sanchez uğruna onuruma göz koyduğu girişimlerinden sonra aşkından öldüğü sevgilisi tarafından terk edildi. Bu ayrılık onun gözlerini daha da körleştirmiş olmalı ki asla haddi olmadan bana yaklaşmaya kalktı." Araz kızın üzerine doğru yürüyecekti ki elinde tabancalarla kendisini durdurmaya çalışan adamlara yenileri eklendi. Hiç birinin şakası yoktu, Araz bunun farkındalığıyla yeniden durmak zorunda kaldı. "Aramızda gerçek bir evliliğin hiçbir zaman olmadığının özellikle üstünü çiziyorum."

Bakışlarını bir kez olsun karşısındaki inşaların arasında olduğunu bildiği adama, Cesar'a çevirmiyordu. Ama onun kendisinin aksine doğruca üzerine sabitlediği bakışlarından emindi.

"Hiçbir kadının izni olmadan bedenine dokunamazsınız, bunun aksi iğrençlik bunun aksi haysiyet yoksunluğudur." Araz gözlerini sımsıkı kapadı, birazdan zapt edilemeyecek kadar kontrolden çıkacağını hissediyordu. "Söylediklerini yapmayacak bile olsa bunu dillendirmesi bile tiksinilmesi gereken bir durum, bir kadına sadece bedensel olarak değil psikolojik tacize girer ve karşıdaki dünyanın en güçlü adamı da olsa buna hakkı yok. Ben arkası güçlü bir kadın olmayabilir, karşısında zannettiği gibi aciz biri olabilirdim. Benim çaresizliğim sadece benim değil, nefes alan her canlının acizliğini gösterirdi. Ki bu şeklide olan benden başka onlarca kadın olduğuna eminim."

Oradaki herkesin Araz'a bakarken ki gözlerinde oluşan hayranlık silinmiş, yerine çok daha öfkeli ifadeler yerleşmişti. Araz Sanchez, Samira'ya göre bunu sonuna kadar hak etmişti.

'Senin için üzüldüm Arap Kızı. Fakat senin benden iğrenmen, benim sana her dokunduğum da daha fazla zevk almamı sağlayacak.'

Zaman bir anlığına dondu, yüzler silikleşti, Samira yapacakları için her şeye rağmen kendisini suçlu hissetti. Fakat bunu çok kez düşünmüş, çok kez kendi içinde mahkemesini kurmuştu. Adalet herkes içindi, işin içine duygularını karıştırmamalıydı.

"Biliyorsunuz ki bugün burada yeni lider kararları için toplanıldı. Tüm bu sistemi oluşturan, bu liderleri seçip çarkı döndürmelerinde yardımcı olan lider ülkenin Rusya olduğunu biliyoruz. Rusya'daki atalarım bu sistemi kurmak, çarkı döndürmek için nesiler boyu büyük çabalar vermiştir. Ve ben artık bu sistemin başına geçecek, sistemin geçerli olduğu tüm zincirlerlerde gerekli ve yegâne olan şeyin, yani adaleti herkese sağlanması için çabalamaktan onur duyacağım."

Herkes önce birbirine baktı, duydukları şey imkânsız sayılmazdı biliyorlardı. Rusya, başından beri bu zincirdeki düzeni kurandı. Bazı ülkelerde adaletsizlik olduğunun farkındalardı ama yetersiz delil kaynaklarından dolayı kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Şimdi bir kız çıkıyor, her şeyi düzelteceğini söylüyordu.

"İşe Amerika Birleşik Devletlerinden başlıyorum," deyip çenesini dikleştirdi, gözleri ilk kez tam karşısında duran adam Cesar Massimiliano ile birleştirdi. "İtalya'da son derece sorunsuz yürüttüğü işlerini göz önüne alarak çok daha büyük olan bu görevi, yani Amerika Birleşik Devletleri'nin sorumluluğunu bizzat kendisine vermekten onur duyuyorum."

Bir alkış tufanı koptu, bu demek oluyordu ki buradaki herkes tarafınca Cesar Massimiliano seviliyor, sayılıyordu.

Samira ilk kez gözlerini çevirip adamın gözlerinin içine bakarken genişçe gülümsedi, samimi oldukça içten bir gülümsemeydi bu. Cesar'da olduğu yerde donup kaldı, bunun asla beklediği bir şey olmadığındandı. Buraya gelirken Şeyh Amer'in aralarındaki dostuğulu hiçe sayarak ettiği tehditler üzerine görevinin tamamen elinden alınacağını sanarak gelmişti ama olanlar şimdi tam tarsini işaret ediyordu. Düzen altüst olmuştu ve Cesar bazen hayatın yerli yerinde durmasındansa altüst olmasının daha iyi olabileceğini düşündü.

Samira kez babasına çevirdi yüzünü, gülümsemesi bir güz gibi aniden solup yitti.

"Suudi Arabistan için yıllardır tek bir lider, tek bir ticaret yolu var. Araştırmalar sonucu hiçbirinin kasten yapılmadığını fakat sorumluluklarına karşı gereken ilgiyi vermediği için dönen çarkta gelişen oldukça fazla istenmeyen durumla karşılaştım. Bu çarkta ilgisizliğe yer yok, bu zincirde adaletsizliğe yer yok. Yani anlatmak istediğim ben tüm bu serveti ve gücü Şeyh Amer El-Rauj'un hak etmediğini düşündüğüm için kendisini görevinden azlediyorum."

Samira daha fazla bakamadı babasının hayretle kısılan gözlerine, önce bakışlarını kaçırdı, hemen sonra usluca yumdu gözlerini.

'Beni neden diğer evlatların gibi sevmedin baba!' diye çığlık attı içindeki küçük kız. 'Benim neden ellerimi tutmadın? Odamdan kaçıp sana geldiğim her seferde neden ittin beni? Beni neden istemedin baba? Ben ne yaptım ki sana? Ben sana ne yaptım? Ben senin bir yudum sevginden, bir parça şefkatinden başka ne istedim ki senden, çok gördüğün bunlar mıydı gerçekten bana? Bu bile hak etmeyecek kadar değersiz miydim ben senin gözünde? Öyle olsun baba, dilim ne kadar aksini iddia etse de ben kalbimde her daim seveceğim seni, sen bir kez olsun bana kızım deyip tek bir güzel cümle kurmamış olsan da...'

İstemsizce doldu gözleri, yolunu şaşırmış bir nehir gibi aktı yanaklarına. Diline dizilen kelimeler sanki bir iğneymiş gibi yutkundu, hepsini kalbine yuvarlayıp babasını taşıyan noktaya saplansın istiyordu. Bu andan sonra babasına söyleyebileceği tek bir kelimesi dahi yoktu, hepsini bir iğne misali yüreğinde taşıyordu.

'Beni on dokuz yıl boyunca bir odaya hapsetmen bile sorun değildi biliyor musun, ben yine affeder, ben yine kanardım sana. Eğer beni bir çöpmüşüm gibi Araz'ın kollarına sunmasaydın baba. Ben zaten sana karşı hep dizlerimin üzerindeydim, tüm yaptıklarına rağmen kalbimde de hayatımda da sana kocaman bir yer vermiştim; eğer o son tekmeyi atmasaydın baba... Birde Araz'ın karşısında dizlerimin üzerinde bırakmasaydın beni...'

Gözlerini aniden açtı, hissettiği tüm yoğunluğa rağmen sertçe karşısındaki insanlara baktı.

"Ben artık buradayım, adalet ve çok daha sistemli bir düzen için." dedi olduğu yerde dikleşip, gözlerini kaşır gibi nemlenen yanaklarını sildiğinde. "Şimdi sizden..." dediği an Araz hırlar gibi bir ses çıkardı. Bu sabrının son kırıntısıydı. Dışarıdan içeriye akın eden üç dört adam kendisinin adamıydı, Araz onlara doğru gidip bellerinde taşıdığı bir silahı almaktan geri durmadı.

"Sen yaptın değil mi her şeyi!" diye bağırdığında, silahı doğrulttuğu kişi Samira değil Cesar'dı. "Sen planladın tüm bunları!"

Samira yüzündeki buruk ifadeyi an itibariyle tamamen silip yerine sinir bozan bir tebessüm yerleştirdi. Ayağındaki topuklu ayakkabılar nedeniyle oldukça temkinli adımlar atıp merdivenlerden aşağı doğru indi.

"Silahı sence de yanlış kişiye doğrultmuyor musun Araz?" diye keyifle sordu Samira. "Seni görevden alan, itibarını sömüren kişi benim."

Araz yüksek sesle anlamsız bir sözcüğü haykırdı. "Saçmalık!" dedi beyazına kadar kan oturan gözlerini Samira'nın gözlerine sapladığında. "Bunların hiç biri gerçek değil."

Samira omzunu silkti, sonra onu daha fazla delirtmek ister gibi gülümsedi. "Gerçek mi değil mi bu davetin sonunda göreceksin Araz, şimdi..." Uzanıp buraya gelmeden önce parmağına göstermelik bir şeklide taktığı Araz'a ait olan evlilik yüzüğü çıkardı. "Herkesin olması gerektiği yere dönme zamanı."

Parmaklarının arasında duran yüzüğü bir tur çevirirken başını yere doğru eğip üsttün üstten baktı adamın suratına. "İndir o elindekini."

Cesar o kadar inanamıyordu ki tüm olanlara, karşısında kendisine silah doğrultmuş olan adamı bile umursamadan doğruca Samira'yı seyrediyordu. Bakışları her zamankinden çok daha karanlık, duruşu çok daha su geçirmezdi. O da tıpkı Samira gibi dimdik, kendisinden emin duruyordu fakat yine de gözlerindeki şaşkınlığı bir türlü silmeyi başaramıyordu.

"Bunun bir bedeli olmalı öyle değil mi?" diye sorduğu an, Araz'ın da bakışlarının son derece karanlık olduğunun farkına vardı. Normal zamanlarda bile doğru yanlış ayırt edemezken şimdi hiç ayarı yoktu. "Bunun bedelini ödetmeliyim öyle değil mi!" diye haykırdığında, Samira elinde tuttuğu yüzünü dış kapıya doğru usulca fırlattı.

Salonda yüzüğün yerde yuvarlanma sesinden başka hiçbir şey ses yoktu, herkes dikkatle olanları seyrediyordu. "Sahi, dün resmi olarak tamamen boşandığımızdan haberin var mı Araz?" diye sorduğunda, Araz artık verecek bir tepki bile bulamıyordu. Samira usulca gülümsedi. "Tabi ya, ben senin bu konuda da beni epey zorlayacağını bildiğimden bu olaya da el atmak zorunda kaldım. Sanırım asistanlarına yeterince iyi bir miktar vermiyor olmalısın, aksi halde benim için epey ufak bir miktar onun yanında değer bulmaz ve anlaşmalı boşanma evraklarımızı sana sıradan iş dosyasıymış gibi imzalatmazdı."

Araz'ın elinde tuttuğu silah gevşedi, yüzü artık neredeyse moraracak kadar kızarmış, gözleri kan çanağı kesilmişti. "Bu kadar süredir sana neden katlanıyorum, neden karşında sessiz kalıp her söylediğine evet çekiyorum sanıyorsun? Senin o iğrenç laflarına, hatta az önce iznim dışı sırf bana eziyet etmek, dokunup çığırından çıkarmak için kaldırdığın o dansa bile bu son için değerdi, değdi de..."

Araz artık konuşamıyor, duyduklarını asla idrak edemiyordu. Arap Kızı karşısına geçmiş kendisinden boşandığını, kendisini görevden azlettiğini söylüyor, herkesin karşısında itibarını yerle bir ediyordu.

Yüzük tam kapının önünde duraksadığında, hem o kapının hem de sahnenin olduğu perde kapısından onlarca adam yığıldı. Hepsi takım elbiseli, hepsinin elinde tetiği çoktan çekilmiş silahlar duruyordu ve odaklarında sadece bir kişi vardı; Araz Sanchez.

"Eğer yanlışlıkla bile o tetiğe dokunursan buradan çıkacak tek şey cansız bedenin olur Araz." dedi küçümseyici bir sesle. "Senin aksine ben sevdiklerimden körü körüne vazgeçmem. Onların canına ufacık bile zarar gelmesine izin vermem. Ve belirtmek isterim ki ben çocukluğumu görünmez kanatlarıyla sarıp sarmalayan, hayatımda yokken dahi var olan bu adamı belki de kendimden bile çok seviyorum..."

Samira'nın gözleri yayı gerilmiş bir ok gibiydi, doğruca Cesar'ın gözlerine saplanıp kaldı. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Samira'nın adamlarından biri bu durum karşısında kalakalan Araz'a doğru uzanıp elindeki silahı usta bir hareketle aldı.

"Biliyorum herkes şaşkın, ama zannederseniz ki ben zaten tam on dokuz yılımı dört duvar arasında geçirirken ömrümün belki de yarısını hiç yoktan harcadım. Diğer yarısına da beklentiler sığdırıp, bir çöp gibi yaşamaya devam etmek istemiyorum." diye oldukça net bir şekilde konuştu Samira. Hemen sonra birkaç adım atıp hemen Cesar'ın karşısına dikildi.

Samira az önce oldukları yeri yakıp yok etmişti, şimdi kalan enkazın üzerinden basıp geçmek, yanında bu adamı da götürmek ister gibi tüm heybetiyle duran adama doğru gözlerinde yeşeren bir umutla bakıyordu.

"İşte sana bahsettiğim vakit geldi..." Parmakları kavradığı ufak çantasını parçalamak ister gibi sıktı. "İki yol arasında yalnız bir tercih hakkın var." diye mırıldandı, istemsizce sesi titriyor, Cesar'la o iki yolda ayrı düşecek olmanın düşüncesi mahvolmasına neden oluyordu. "O yollardan birinde Amerika'da sorunsuzca liderliğinin hükmünü sürmek var." deyip, sol elini havaya, adamın önüne doğru uzattı. "Diğerinde ise o hükmü sürerken eğer istersen yanında tutabileceğin benim elim."

Yüreği sanki bir yol, Cesar o yolun üzerinden geçen yüklü bir arabaydı. Sadece bakışlarıyla bile öyle şiddetli ağrıları var ediyordu ki zihninde, Samira delisi olduğu bu adam karşısında kemikleri kırılıyormuş gibi acıyordu. Ödü kopuyordu, kendisini istemeyecek, yolları tam burada ayrılacak diye kafayı yiyordu. Tamam, belki geçmişi hakkında pek bir şey bilmiyordu ama adam ona değer vermişti; onlarca ilkini kendisiyle yaşamasına izin vermiş ona duygusal olarak bağlanmasına izin vermişti. Samira tüm bunlardan güç alarak atmıştı tüm adımlarını, sonunda ise tek istediği bunları yaptığı için pişman olmamaktı.

Cesar ağzını açmadı, tek kelime bile etmedi. Bir süre öylece bir kızın uzattığı zarif ellerini, birde korkuyla kendisinin yanıtını bekleyen güzel gözlerini seyretti. Başından beri çaresizlikle kavrulan bir yüreğin başını tutarken şimdi o kız Rusya gibi bir devleti arkasına almış, tüm gücü ve ihtişamıyla karşısına dikilmişti. Cesar kalbinin hissettiği yoğun tatmin duygusuyla atmasına izin verdi.

Bir an sonra uzanıp o eli tuttuğunda, Samira'nın gözlerindeki tedirginlik silindi. Yerini çok daha fazlası, çocuksu bir sevinç kapladı. "Cesar," diye ismini zikrettiğinde kalbi deli gibi atmaya başladı. Dili damağı kurudu, zihni bir ateş gibi yanmaya başladı. Samira dilinin ucuna dizilen kelimelerden kaçamadı. "Benimle evlenir misin?"

Sanki herkes nefesini tutmuştu, kimseden tek bir ses çıkmıyor, Samira'nın kalp atışlarından başka hiçbir şey duyulmuyordu. Kocaman salonda sanki etrafta eli silahlı adamlar yokmuş, o silahları Araz'a doğrultmuyormuş, babası ve diğer insanlar kendilerini izlemiyormuş, yalnızca ikisi varmış gibi yoğun hislerle birbirlerini seyrediyorlardı.

Gözleri umutla karşısında dikilen sevdiği adama bakıyor, dudaklarını hissettikleri karşısında sıkıca birbirine bastırarak daha fazlasından kaçınmak için elinden geleni yapıyordu. "Geçmişin silik hatıralarının üzerini bu kez benimle, belirgin bir kalemle yeniden yazmak ister misin?"

Cesar sertçe yutkundu, yeşil yeşil gözleriyle kendisinden bir cevap bekleyen güzel kıza çok daha dikkatli bakmaya başladı. Bu kızı kucağına ilk alan kendisiydi. Adı verilirken orada, hemen annesinin yanındaydı. Bu kızın emanet edildiği ilk kişi kendisiydi. Ama düşünüyordu da belki de ona karşı bu denli sevgi dolu olmasının tek nedeni Samira'nın annesi Kamelia değildi, bunu kendisi de istemişti.

Asla konuşmadan, tek kelime bile etmeden kızın tuttuğu eli çekiştirerek salonun çıkışına doğru yönlendirdi. Alaz olduğu yerde şaşkınca olup biteni izledi, Şeyh Amer içinde öfke bile hissetmeye hakkı olmadığının bilincinde sessizce tüm olanları kabullendi.

Bir alkış tufanının daha koptu arkalarından, bu alkış kendisine değil Samira içindi biliyordu. Şimdi Araz yok, şimdi Şeyh Amer yoktu. Artık Samira'nın korkuları yoktu...

Koridorlardan bir fırtına gibi geçerlerken kız dudaklarını ısırıyor, kalbi panikle atıyordu. Kendisine kızmış mıydı? Yoksa çok daha fazlası mı... Elini tutmuştu, belki de bu kendisini istediğinin kanıtıydı. Ama emin de olamazdı, çünkü ona sorduğunda hislerinin kendisi gibi olmadığı cevabıyla yüzleşmek zorunda kalmıştı.

Lüksün, şatafatın doruklarda olduğu otelin giriş katına geldiklerinde Cesar duraksadı. Önce etrafa kısa bir bakış atıp sonra tekrardan kızı tuttuğu elinden çekerek gözüne kestirdiği odalardan birine girip kapıyı kilitlediğinde, duraksadı. Bakışları kızın gözlerini bulmadı. Samira genzinde biriken acıyla yutkunup titreyen parmaklarını o da tıpkı Cesar gibi avuçlarına doğru yuvarladı.

"Ben biliyorum, senin kalbin bir başkasına ait ama..." dediğinde, söylediği şey bir kezzap gibi göğsüne dökülüp hem kalbini hem de kaburgalarını harlanarak yakıp kavurdu. Başını sanki bir suç işlemiş gibi önüne eğip, tırnaklarını kıyafetinin kadife kumaşına sürtmeye başladı. "Ama bildiğim bir diğer şeyde onu bu saatten sonra asla istemiyor olduğun, yani Linda öyle..."

Cesar aniden kıza doğru atıldı, bir elini ince beline dolayıp diğerini ensesi boyunca kaydırarak saçlarını avuçları arasına aldı. Samira'yı kendisine doğru çektiği an kızın bedeni savurularak sertçe adamın bedenine yaslandı. Cesar kızın avuçladığı saçlarını canını asla yakmayacak bir şekilde geriye doğru çekip başını kendisine doğru kaldırdığında kendisi de daha fazla eğildi ve yüzleri aralarasındaki tüm mesafeyi tamamen kapattı.

"Samira," dediğinde, kızın adı adamın ağzından inler gibi çıkmıştı. "Samira..."

Bulundukları yakınlık nedeniyle Samira'nın dudakları aralandı, Cesar'ın bakışları tutkuyla yanmaya başladı. Adamın kuzgun siyahı gözleri iyice karardı, uzun gür kirpikleri kısık bakışlarla seyretti kızın aklını bulanmış şaşkın halini. Eğildi ve sakallarını kızın pürüzsüz teninde usulca sürtündü. Hemen sonra dudaklarını çenesinin altına yasladı, çenesi boyunca kaydırıp dudaklarının üzerine kadar uzandı.

Samira'nın göğsü ateş yakılmış gibi yanmaya, bakışları usulca titremeye başladı. Cesar yavaşça Samira'nın alt dudağını kendi dudaklarının arasına aldı. Önce yavaşça dudağını emdi, hemen sonra onu belinden iterek savrulan elbisesi eşliğinde hemen arkasındaki duvara yasladı. Cesar, saniyelik bir şeklide geri çekildikten hemen sonra bu kez Samira'yı sertçe öpmeye başladı.

Samira ilk başta öylece kalakaldı, fakat sonra hissettiği duygulara yenik düştü ve elini kaldırıp adamın ensisine doğru bastırdı, tıpkı kendisi gibi ensesinde dökülen dalgalı saç tutamlarına parmaklarını dolayıp üzerinde gezdirdi. Adamın kendisini delirmiş gibi öpmesine izin verdi.

Sıcak, ıslak dilini ağzının içinde hissettiğinde ağzından dökülen anlamsız mırıltılara engel olamıyordu, bedenini arkasındaki duvara daha fazla bastırdı. Adam sanki aralarında ufacık bile mesafeyi istemezmiş gibi kızın üzerine daha fazla gitti. Başını sağa sola eğiyor, diliyle diline dokunuyor, dudaklarını emerek kızı deliye çeviriyordu.

Duygular bir bardak içki gibi ağızlarından içine akıyor, ikisinin de kalbi bu duyguyu bir benzinmiş gibi kullanarak kavruluyordu. Samira'a artık nefes alamıyor, gözleri yaşadığı anın getirisi bir şeklide bulanıklaşıyor, kalbi birazdan duracakmış gibi bir deli kuvvetiyle atıyordu. Bir adam yaşıyor, bir kadın o adam için ölüyordu. Zaman bir daire gibi oldukları anı sarıyorken, Samira tam bu anı durdurmak ve burada kalmayı diliyordu.

Ne bir gün geri, ne de bir gün ilerisini istemez gibi adamın boynuna sıkıca sarılıyor, tüm hissettikleriyle Ceser'ın kendisine vereceği her şeyi kabulleneceğini dokunuşlarıyla itiraf ediyordu.

Adamın kızın beline yerleştirdiği parmakları sertçe etine gömüldü, bu hareket Samira'nın gözlerinin daha fazla bulanıklaşmasına neden oldu ve bu kez çekinmeden dudaklarını aralayıp adamın dudaklarını öpen kendisi oldu. Dakikalarca süren bu öpüşme galibi olmayan bir savaşa dönüştü. Cesar aralarındaki hararet bir an olsun dinmezken sonunda kendini durdurdu, geri çekilmeden hemen önce sertçe kızın ağzını öptü.

Bakışları kıza uzanan bir köprüydü ve az önce o köprüden geçmiş, geride kalan tüm yolları ateşe vermişti.

"Evet," dedi erkeksi, boğuk bir sesle fısıldadığında. "Seninle evlenirim güzelim..."  

Bölüm Sonu. 

- Samira ve yaptıklarına inanabiliyor musunuz? 

- Araz Sanchez, sizce bu kadarını hak etti mi? 

- Samira ve Cesar evlenecek gibi görünüyor... Peki siz bunu istiyor musunuz? 

- Bölümü sevdiniz mi? Umarım sevmişsinizdir...

Diğer bölüm Samira'nın ağzından yazılacağı için daha detaylı olacak ve olaylar daha da açık bir şekilde anlatılacak. Bu geçiş bölümü gibi bir şeydi. Yorumlarınızla bölümün daha kısa sürede yayımlanacağını size hatırlatmak isterim. 

İnstagram: 'asimavera'

SEVİLİYORSUNUZ.

Continue Reading

You'll Also Like

124K 8.9K 25
Kızının varlığından bile haberdar olmayan iki baba ve babasının kim olduğunu bilmeyen bir kız.
60.9K 5.7K 66
Asi ve Alaz Twitter üzerinden tanışırlar.
383K 22.3K 44
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
79.4K 3.8K 32
17 yıllık hayatında hep şiddet ile büyümüştü İzel Ece. Hayat ona hep zorluklarla gelmişti. Yaptığı tek şey evden okula, okuldan eve gitmekti. Onun ya...