PSİKOZLAR 2

بواسطة psikozlukdizboyu4

16.9K 1K 1.5K

İntikamların ardından birbirlerini toplayan, eksik parçalarını birleştiren Psikozlar'ı şimdi büyük bir macera... المزيد

●FRAGMAN●
●KARAKTERLER●
1.Bölüm ●SIRDAŞ●
3.Bölüm ●BİR ŞANS DAHA●
4.Bölüm ●ASAT●
5.Bölüm ●DENİZ KIZI●
6. Bölüm ●KANATLARINI YAK●
7.Bölüm ●ÇOCUK CAN●
8.Bölüm ●ALEVLER●
9.Bölüm ●OKYANUS●
10.Bölüm ●ÇAĞLESYA●
11.Bölüm ●KUMBAR●
12.Bölüm ●TATİL●
13.Bölüm ●BARAS●
14.Bölüm ~GEÇMİŞ~
HERKESE SELAM!!

2.Bölüm ●SÜRPRİZ●

1.5K 111 301
بواسطة psikozlukdizboyu4

Alesya'dan...

Keşke sorsaydım ama yapamadım işte. Olmadı. Bu konuya girmek için henüz cesaretimi toplayamamıştım. Nasıl soracaktım ki? Nasıl bununla yüzleşecektim? Bunu bize yaşatan kişinin çok tanıdık biri olmasından korkuyordum. Bana çarpan kişi Araf'tı ama Araf'ın arkasında kim vardı? O kadar çok merak ediyordum ki bunun arkasındaki gerçeği fakat henüz bunu Araf'a soracak cesareti kendimde bulamamıştım. Dün Berkan ve diğerleri ile karşı karşıya geldiğimizde yaşadıklarımız aklıma gelmişti ve sormak o an aklımdan uçmuştu. Bir daha ki sefere mutlaka soracaktım. Bu konunun ayrıntısını bilmeliydim. Bu işin arkasında kim olabilirdi ki? Düşündükçe birine ya da bir yere varamıyordum.

Bir anda gelen esnemeyle tüm düşüncelerim uçup gitmişti.

"Hoahh!"

"Yavaş açsana ağzını kızım. Yemin ediyorum midene kadar gördüm Alesya." ve yine bir kardeş terörüne uğramıştım. Kahvaltı sofrasında ağzımı kapatmayı unutarak esnediğim için çok değerli kardeşim Görkem yine bana laf sokmaktan kaçınmamıştı. "İstersen bağırsaklarıma kadar da göstereyim Görkem?" dedim. Görkem yüzünü iğrendiğini belirterek buruştururken "Ben almayayım sağ ol canım." dedi ve kahvaltısına döndü. Derin bir nefes verip ben de önümdeki bana gülümseyerek bakan salatalıklarıma döndüm. Kendime uyguladığım kısa süreli rehabilitasyonuma son vermiştim.

Uzun zamandır anksiyete haplarıma bağlı yaşıyordum. Onlar olmasaydı kendimi toparlayamazdım. Zor zamanlar geçiriyordum ve her ne kadar kızlar yanımda olsalar da bu yetmiyordu. Çünkü geceleri yatağa başımı koyduğumda sadece düşüncelerimle başbaşa kalıyordum. İyileşmek için kızlarla da haftanın başına kadar pek görüşmemiştim. En azından kendime gelmek, kafamı toplamak ve daha da mantıklı düşünebilmek açısından iyi gelmişti. Eminim onlar da benim gibi düşünüyorlardı.

Uzay'la karşılaştığım zaman biraz daha iyi olmuştum. Yeni birilerini görmek ve tanımak sanırım değişiklik yaratmıştı. Her sabah ormana veya deniz kenarına bisiklet sürmeye gitmiştim. Kafamı toplamak için ne kadar temiz yol varsa hepsini denemiştim. Açıkcası iyi de gelmişti. Şuan eskisine göre iyiydim. Kahvaltım bittiği zaman "Ben çıkıyorum ey ahali! Okuldan sonra kızlarla olurum Anasu." dedim masum masum ona bakarak. Annem ters ters bana bakarak "Alesya, bu aralar çok fazla dışarıdasın. Neler oluyor? Kızları tanıyorum, ailelerini de biliyorum ama etraf tekin değil. Ev çevrelerinde olacaksanız tamam ama daha uzak yerler için bir süreliğine hayır." dedi ciddiyetle.

Ona da hak veriyordum. Benim için endişeleniyordu ve bu sıralar kötü olduğumu da anlamıştı. Odamdan dışarısı için çıkmadığım sürece odada kalıyordum. Bu onu daha da telaşlandırıyordu ve başıma bir şey geleceğinden korkuyordu. "Haklısın anneciğim. Özür dilerim seni endişelendirdiğim için. Ev çevresinde oluruz." dedim ve yanağından öptüm. "Hadi bakalım, selam söyle kızlarıma da." dedi gülerek. Koltuğa fırlattığım çantamı kaparak direkt evden çıkmıştım. Yolda yürürken gökyüzüne bakarak düşünmeye başlamıştım. Çağan nasıldı? Onunla da bir süredir konuşmuyordum. Evet, olanlardan sonra son yakınlaşmalarımız da yalan olmuştu. Sanki birbirimize yabancı gibiydik. Onu özlüyordum. Hem de her saniye ama bana az şey yaşatmamıştı. İçten içe ona da kızgındım. Her ne kadar depo olayında suçsuz olsa da bu yaşananları engelleyecek hiç bir şey yapmamıştı.

Acaba beni gerçekten sevmiyor muydu?

Bu soruyu bu aralar kendime çok soruyordum. Kendi duygularımdan artık emindim ama Çağan'dan bihaberdim. Bana karşı içinde tuttuğu her şeyi en ufak ayrıntısına kadar bilmek istiyordum ama Çağan her ne kadar eğlenceli, sempatik, tatlı birisi olsa da duygularını içinde yaşayan biriydi. Benden önce bir kıza aşık olmuş muydu acaba ya da sevmiş miydi? Bilmiyorum ama bunları onun ağzından duymak istiyordum. Gönül isterdi ki ilk aşkı olmak ama bunun için geç mi değil mi bilmiyordum. Küçüklüğünde beni gördükten sonra kendini hiç bir kıza adamadığını söylemişti. Baktığında bu çok tuhaf geliyordu. Bunca yıl beni sevip hiç karşıma çıkmaya cesaret edememiş miydi?

Aynı okula gelmeseydik belki de hiç karşılaşmayacaktık. Düşününce Çağan'ın beni bulamayıp sonradan vazgeçmiş olma ihtimali de kulağa mantıklı geliyordu. Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey Kumsal'dı. Çünkü resmen Kumsal'a çarpmıştım. "Pardon kanka." dediğimde Kumsal gözlerini kısarak bana baktı ve o an kendimi korkulu rüyalarımdaymışım gibi hissettim. Kıs kıs gülerken Kumsal "Alesya hanım sonunda teşrif ettiler. Acaba ne hakkında düşünüyordu da kocaman beni fark etmedi?" dedi aynı zamanda koluma girerken.

"Hiç canım, kim hakkında olacak?" dedim geçiştirerek. Asu "İnandık mı? İnanmadık. Dökül." dediğinde "Off! Çağan hakkında düşünüyordum işte. Başka ne olabilir ki?" dedim derin bir nefes verirken. Kızlar da anlayışla kafa sallamışlardı. Konu ne zaman Piçizler'e gelse böyle uzunca bir sessizliğe gömülüyorduk. Herkes düşüncelerinde kayboluyordu. Bu ne garip bir çıkmazdı böyle? Ne aklımızdan ne de hayatımızdan çıkmıyorlardı. Hepimiz içinde sıkışıp kalmıştık. Bir türlü kaçamıyorduk. Adeta labirent gibi dolanıp kalmıştık. Çıkış yolunu bulana kadar daha ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış yola sapacaktık?

Kumsal "Her neyse canım. Sizce de artık Piçizlerle konuşma zamanı gelmedi mi?" dedi merakla. Asena "Konuşalım artık. Ben daha fazla ertlemek istemiyorum. Bize olan bu gereksiz tavırlarından sıkıldım. Hayatımızdan mı çıkıyorlar, kalıyorlar mı ne yaparlarsa yapsınlar. Ben yoruldum ve bıktım artık." dedi kırgın bir tonla. Asena içine daha çok kapanmıştı bu süreçte. Bizimle bile konuşmuyordu, dünya ile iletişimi kesmiş gibiydi. Doğru olanı bu muydu bilmiyordum ama onun için belli ki buydu. Bana da saygı duymak düşüyordu. Her ne kadar içine kapanmasını istemesem de onu engelleyemezdim. O kendine bu şekilde mutlu olacağı bir yol çizmişti. İnsanların olduğu kişiyi değiştiremezdik. Hemde hiç bir zaman. Kişi ne ise o'dur. Bu konuda fikrim hiç değişemeyecekti. "Sen nasılsın Asena? Dün okul çıkışında bir anda gittin. Endişelendim senin için. Çok kötü gözüküyordun." dedim. Kumsal "Evet ben de, senin yerinde olsam ben de kötü hissederdim." dedi. Asena "Daha iyiyim. Dün Barlas ve Burcu'yu öyle görünce kendimi kötü hissettim ama geçti. Barlas'ı artık kafama takmamaya çalışıyorum. Sevgilisiyle mutlu." dediğinde onun için tekrar üzülmüştüm. Onun yerine kendimi koyduğumda sanki içimden bir parça kopmuş gibi hissettim. Çağan'a çok değer veriyordum ve onun içinde zor olmalıydı. Asu "İyi olmana ve Barlas'ı kafana takmamana sevindim. Umarım aynı şeyi hepimiz yapabiliriz." dedi iç çekerek. Kumsal "Umarım." dediğinde Asu gibi ben de iç çektim.

Asu "O zaman bugün okul çıkışında bana gidelim. Piçizler'le de konuşalım. Eğer konuşmayı kabul ederlerse benim evimde bu işi bugün hallederiz." dedi. Kumsal "Abin evde değil mi?" diye sorduğunda Asu "Hayır, abim villaya taşındı ya. Evde yalnız yaşıyorum ben." dediğinde olaylardan bir çok şeyi unuttuğumu fark etmiştim. Kumsal hatırladığını belli ederek "Doğru unutmuşum." dedi. "O zaman bugün Piçizler'le konuşuyor muyuz?" dedim heyecanla. Asena "Evet. Artık bu defteri kapatmanın zamanı geldi." dedi. Bence de artık çözülmeli ve aramızda ki bu soğukluğun bitmesi gerekiyordu. Tabii bize yaşatılanları unuttuk mu? Hayır! Hem de asla!

Okul bahçesinden içeriye giriş yaptığımızda gözüm direkt Piçizler'in oturduğu çardağı aramıştı. Benim için bu durum artık bir döngü olmuştu. Okul bahçesine girer girmez bunu yapıyordum. Sebebi açıkca belliydi bence. Çağan... Onun hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Konuştuktan sonra eskisi gibi olabilecek miydik? Yoksa bu düşmanlık sonsuza kadar sürecek miydi? Tekrar eskisi gibi Psikozlar ve Piçizler mi olacaktık? Tek istediğim eskisi gibi Çağan'la birlikte olmaktı. Onun yanında olmak. Tekrar beni güldürmesi, ağlatması, üzmesi, sevmesi... Hepsini istiyordum. İyisiyle de kötüsüyle de Çağan'ın yanımda olmasını istiyordum.

Beni sevdiğini düşünüyordum ama son yaşananlardan sonra bundan şüpheliydim. Belki de bana olan hislerini bitirmişti. Çardağa baktığım sıra Çağan'la göz göze gelmiştik. Aramızda biraz mesafe olduğu için nasıl baktığını kestiremiyordum ama bu şekilde olmayı bile özlemiştim onunla. Gülümsediğini gördüğümde içimdeki bazı çiçeklerimin rüzgardan dolayı yan yattığını hissetmiştim. Yani heyecanlanmıştım. Kafamı direkt önüme çevirirken alttan alttan gülümsedim. Onu özlemiştim. Onu kalbimde hissetmeyi özlemiştim. Bana verdiği hisler çok özeldi. Çağan benim ilk aşkımdı. Bana hissettirdikleri de bir ilkti.

Sınıfa geldiğimizde kızlarla yine aynı şekilde yerlerimize kurulmuştuk. Asena yanımdaydı ve yine kulağındaki kulaklıklarıyla beraber camdan dışarıyı seyrediyordu. Kumsal telefonunda oyalanıyordu. Asu ise önündeki kağıda bir şeyler yazıp çiziyordu. Ben de sabahları hissettiğim o garip duygularla başbaşaydım. Böyle sevdiğim birini göreceğim için heyecanlıydım ama ona herhangi bir şey yapamayıp uzaktan seyredeceğim için de üzgün gibiydim.

Kısacası ne hissettiğimin bir adı yoktu. Karmakarışıktı. Canım sıkıldığı için yanımdaki Asena'nın kulaklıklarını çekerek bana dönmesini sağladım. "Ne oldu?" dedi Asena. "Canım sıkıldı konuşalım." dedim. "Yine neye sıkıldın?" dedi Asena. "Sadece kötü hissediyorum kendimi. Sabah Çağan'ı gördüğümde tuhaf oldum. Böyle heyecanlandım. Bana gülümsediğinde içim kıpırdadı ama sonra yine ve yine olanlar aklıma geldi." dedim. Asena derin bir nefes verirken "Anlıyorum seni Alesya. Barlas'a baktığımda ben de öyle hissediyorum ama olanlar yüzünden artık içimde hiç bir ümit kırıntısı kalmadı." dedi. "Belki konuştuğumuzda bir ümit olabilir." dedim. Asena olumsuzca başını sallayıp "Sizin açınızdan belki ama Barlas ve benim açımdan zor. Sevgilisi var ve anlaşılan sevgilisini baya bir seviyor." dedi.

"Bilemiyorum Asena. Barlas'ın sana bunca zaman yaptığı her şeye oyun demesi bana mantıksız geliyor. Bir insan seni durduk yerde oyun oynayacak kadar neden takıyor ki?" dedim. "Barlas Demir bu! Her şeyi beklerim artık ondan." dedi kaşlarını karşıdan sınıfa giren Barlas'a bakarak çatan Asena. Kafamı o tarafa çevirdiğimde hepsi sıralarına oturmuşlardı. Barış "Günaydın Psikozlar." deyince Kumsal "Size de günaydın ya da aymadı." dedi. Ateş "Allah razı olsun valla. Ağzınızdan duyduğum en hayırlı şey buydu." dediğinde gülmemek içim kendimi zor tutmuştum. Barış "Nasıl yani? Aymadı derken?" dediğinde Asu "Sizinle önemli bir şey konuşmamız gerekiyor. Okul çıkışı müsaitseniz ve konuşmak istiyorsanız benim evimde toplanacağız." dedi hiç konuyu uzatmadan. Barlas "Hangi konuda?" dediğinde "Şuana kadar ne yaşadıysak o konuda Barlas." dedim kararlılıkla. Demek istediğimi anlamışlardı sanırım. Yüzlerinden belli oluyordu. Hepsi birbirlerine bakıp sonra bize dönmüşlerdi.

Ateş "Sanırım çözdünüz?" dedi meraklılıkla. Asena "Çözdük." dedi kafasını bizden tarafa çevirmeden. Barlas'a bakmamaya çalışıyordu. Hislerini kendi içinde bitirmek için büyük bir savaş veriyordu ve ben ona yardımcı olamadığım için kendimi suçlu hissediyordum. Keşke onun yükünü hafifletecek bir şeyler yapabilme şansım olsaydı. Çağan "O zaman bugün okul çıkışında Asu'ya gidiyoruz." dedi gülümseyerek. Barış "Olur gidelim ve konuşalım artık şu konuyu." dedi hafif yandan Kumsal'a bakarak. Kumsal pek gülümsemiyordu. Barış yüzünden çok fazla yaralanmıştı ve bunları iyileştirmek hayli zaman alacaktı.

Hepimiz farklı farklı yaralara sahiptik ama ortak yaramız Piçizler'di.

Hoca sınıfa girip ders anlatmaya başladığında sıkılarak Asena'ya döndüm. Normal bir şekilde dersi dinleyerek önündeki defterine not alıyordu. "Asena?" dediğimde bana dönerek "Ne oldu?" dedi. "Dün hakkında ne düşünüyorsun? Berkan'ın bu kadar uğraşmasını bir türlü anlayamıyorum. Her şey ortadayken üstelik." dedim. "Maalesef öyle. Berkan cidden ileriye gitmeye başladı. Gerçekten artık kendimi elimden bir kaza çıkmasın diye zor tutuyorum." dedi. "Peki Araf meselesi? Bu konuyla nasıl yüzleşeceğim bilmiyorum." dedim. Asena "Yüzleşeceğiz Alesya. Birlikte yüzleşeceğiz çünkü başımızda bilmediğimiz büyük bir bela var." dedi. "Doğru. Berkan'dan sonra birisi daha çıktı şimdi. Berkan ve diğerlerine hala nasıl güvenebildiğimize inanamıyorum. O zaman aklımız neredeydi acaba?" dedim. Asena "Ailem onun ailesini tanıyor diye koşulsuz güvendim ve hata ettim. Üstüne üstlük bu işe hepimiz karıştık. Böyle birisi olduğunu tahmin edememiştim." dedi. "Edemezdin zaten Asena. Ailemin güvendiği insanlara bende güvenirdim. Senin bir suçun yok. Berkan bize bu iş için ilk başta çok korumacı davrandı ama sonra hiç ilgilenmedi bile. Resmen depo diye gözü kör olmuş." dedim. "Haklısın. Piçizler de gözleri kör bir şekilde bize hiç düşünmeden, anlamadan, dinlemeden zarar verdiler. Biz bunları yaşarken Berkan gözümüzün yaşına bile bakmadı." dedi kaşlarını çatarken. "Araf ve Berkan karşıma çıktığı zaman son seferki gibi sakin kalabileceğimi sanmıyorum." dedim. Asena "Gel bir de bana sor. Dün bile zor tuttum kendimi onu parçalamamak için." dedi.

Berkan konusu kapanmaya başladığı için içten içe sevinsem bile henüz onlarla karşı karşıya konuşmadığımız için kapanmadığından tereddüt duyuyordum. Ece bize doğruları anlatmıştı bundan emindim. Çünkü her şey birbiriyle bağlantılıydı. Berkan her seferinde farklı şeyler söylediği için sadece kafa karışıklığı yaratıyordu. Asena'ya dönüp "Peki sen dün okul çıkışında gittikten sonra ne oldu? Aklım sende kaldı." dedim. Asena "Sizin yanınızdan ayrıldıktan sonra sinirle eve doğru gidiyordum. O sırada kiminle karşılaştım dersin?" dedi sırıtarak. "Samet mi?" dedim ben de sırıtarak. Asena hemen gülüşünü bozarken gözlerini devirerek "Hayır tabii ki, çekikle karşılaştım." dediğinde şoka girmiştim. O sırada arkasına ışık hızıyla dönen Kumsal ve Asu "Çekik kim?" demişlerdi. Asena ile kısa bir süre aramızda bakışma geçtikten sonra kızlara döndük. O sırada toparlamak adına "Teneffüste konuşalım. Şimdi hoca bize bakıyor kızacak." dedim. Asu "Öyle olsun bakalım." dedi ve önüne döndü.

Kızlar önüne dönünce Asena'nın kulağına eğilip "Bence kızlara anlatmanın zamanı geldi." dedim. Asena "Bence de. Teneffüste artık." dedi. Ben de önüme dönüp dersi dinlemeye başladım.

Ders sanki hiç bitmeyecekmiş gibi geçtikten sonra teneffüs zili çaldığında Kumsal ve Asu bize ışık hızıyla döndü. Asu "Anlat çabuk hadi meraktan çatlayacağım." dedi. Asena "Şimdi bu Alesya arkadaşımız bana dedi ki 'Senin aklına birisini sokmak istiyorum.' Ben de işte ilk başlarda istemiyordum çünkü zaten birisini sevdiğimi biliyorsunuz. Sonra biz bahçede oturup böyle birilerine bakmaya başladık. Kimse ilgimi çekmemişti zaten Alesya da bana kimseyi uyduramadı." dedi ve nefes alıp devam etti. "Arife hoca servis öğrencilerine açık büfe hazırlarmıştı, yememiz için de bizi çağırmıştı. Hatırladınız mı o günü?" dediğinde "Evet." dedi Kumsal heyecanla. Asu ve Kumsal dikkatlice Asena'yı dinliyorlardı.

"Servis atölyesinde yemeğimizi yerken çekik gözlü bir çocuk gördüm ve gerçekten dikkatimi çekti. Zaten koreli erkekleri sevdiğimi biliyorsunuz. İşte görünce de baya dikkatimi çekti. Ben de Alesya'ya gösterdim. Alesya da işte olabilir dedi zaten. Sonra biz beden dersindeyken bu çekik futbol oynuyordu. Alesya 'Sevgilisi var mı? Git sor.' dediğinde şaşırmıştım. Sonra çekik gözlü kantine su almak için gittiğinde ben de bir anda nasıl olduysa cesaretle çocuğun yanına gittim. 'Sevgilin var mı?' diye sordum. Bu da 'Var.' dedi. Ben de bunu duyduktan sonra en başından heveslenmeyip bırakayım dedim. Böyle." dediğinde kızlar şaşkınca ağızlarını açmış Asena'ya bakıyorlardı. Asu sınıfı inletircesine "Oha! Yok artık!" diye bağırınca çoğu kişinin yüzü bizden tarafa dönmüştü. Kumsal da Asu'nun verdiğe tepkiye gülerken aynı zamanda şaşkınlıkla açtığı ağzını kapatmış Asena'ya bakıyordu.

Asu "Bu şimdi mi söylenir Asena?" dedi ve yan yan bana baktı. Kumsal "Ben ne tepki vereceğimi bilmiyorum arkadaşlar. Asena'dan beklenmedik hareketler." dedi. Asena "Nasıl söyleseydim Asu? Zaten her şey bir anda oldu. Çocuğun sevgilisi olduğunu öğrenince de konuyu kapatmıştım." dedi. Ben kaşlarımı çatarak "Kapatmıştın? Nasıl yani? Tekrar mı açıldı?" dediğimde Asena gülümseyerek "Galiba." dedi. Ben şaşkınlıkla "Çabuk anlatıyorsun." dedim.

"Dün işte okul çıkışı çarpışınca konuştuk baya ve sevgili olayı yalanmış, o an panikten var demiş. İsmini de öğrendim, Burak Martin Kim." dediğinde hepimiz gözlerimizi pörtletmiş Asena'ya bakıyorduk. Kızlara bugün öğrendikleri şeyler fazla gelmiş olmalı ki ne tepki vereceklerini bilmiyor gibiydiler. Ben de açıkcası son duyduklarıma baya şaşırmıştım. "Adı baya garipmiş." dedim. "Çocuk Koreli çünkü." dediğinde Asena hepimiz şaşkınlıkla ona baktık. "Koreli bir erkek istiyordun, Allah sana verdi." diye Kumsal dalga geçtiğinde güldük.

Kumsal "Şimdi bu çocuk bizim okuldaydı değil mi?" dediğinde Asena "Evet 12. Sınıf." dedi. Asu "O zaman sonraki teneffüste şu çekik gözlü çocuğu bir görelim bakalım." dedi hafif bağırarak. Bu bağırmayı duymayan kalmadı tabii ki. Çekik gözlü çocuğun panikten sevgilim var dediğini duymak kulağa güzel gelmişti. Asena'nın bu çocuğu beğendiğini anlamıştım. Anlaşılan benim aklına sokma işi işe yaramıştı. Kızlar bunu şimdi öğrendikleri için her ne kadar şaşırsalar da biraz kızmışlardı da.

Kumsal "Hayır yani, en başından bize de söyleyebilirdiniz. Bizden saklamanıza gerek yoktu. Asena'ya destek olmak dışında başka bir şey yapmazdık." dedi kızdığını belli edercesine. Asu "Kumsal haklı. Ne zaman senin yanında olmadık?" dedi kaşlarını çatarak. "Oldunuz ama beni de anlayın. Size söylersem çocuğa karşı bir şeyler hissetmekten korktum. Nasıl desem, arkadaşlara anlatınca bir yerden sonra o kişiyi düşünmeye başlıyorsun anlıyor musunuz? Hem ben de Alesya'nın planını ilk başta ciddiye almamıştım." dedi. Kumsal "Her neyse olan oldu artık. Biz önümüze bakacağız ama böyle bir şey olduğunda artık bizden saklamayın." dedi. Asena "Saklamayız." dedi gülümseyerek.

Ders zili çaldığında önümüze dönmüştük. Çekik olayı yeniden canlanmaya başlamıştı. Aferin kız Alesya! Bir planın işe yaradı sonunda. Asena için güzel bir şeyler yapabilmiştim. Belki de bu çekik gözlü çocuk sayesinde Barlas'ı unuturdu. Derin bir nefes vererek arkama yaslandım. Peki ben ne yapacaktım? Çağan'la olurumuz var mıydı? Bilmiyordum. Var gibiydi aslında. Çağan ne düşünüyordu bu konuda? Artık bir şeyleri anlamaya başlamış gibiydi sanırım.

Hoca sınıfa girdiğinde kendimi sıkıntıyla sırama bıraktım. Okul yavaş yavaş bitmeye başlıyordu bu işin güzel yanıydı, bir de staj kısmı yani benim sevmediğim kısım vardı. Yorgunluğumu iliklerime kadar hissediyordum ve bir aydan az bir süre sonra staja başlayacaktım. Bunun için de artık otel bulmam gerekiyordu. Kafamı elime yaslayarak tahtaya yasladım. Ders hiç bitmeyecek gibi akıp gidiyordu. Son dakikalara yaklaşınca kafamı sıraya koyup Çağan'a bakmaya başladım. Dersi dinliyordu ama sanki düşünceli bir hali vardı. O da benim gibi yorgun gözüküyordu. Benim gibi çoğu şeyi içinden dert ediyor olmalıydı. Bu zamanlarda onun benim yanımda olmasını, ben de onun yanında olmak isterdim. Yüzünü avuçlarımın içine alıp 'Hepsi geçecek.' demek isterdim. Artık bunu yapabilir miydim bilmiyordum. Bugün konuştuktan sonra anlayacaktım. Zil sesini kulaklarımda duyduğumda kızlarla beraber bahçeye inmiştik.

Çekik gözlü çocuk yani Burak arkadaşlarıyla yine okul bahçesinin ortasında futbol oynuyordu. Biz de onları net bir şekilde görebileceğimiz bir çardağa geçmiştik. Kumsal "Yalnız çocuk çok tatlı, tipi de baya iyi." dediğinde Asu "Değil mi? Gerçekten Allah özene bözene yaratmış. Şu boya şu posa bak." dedi oğluna görücüye çıkmış teyzeler gibi. Asena kaşlarını çatarak onlara dönmüştü. Kumsal o bakışları üzerinde hissettiğinde "Yani eniştemiz de maşallah..." diyerek toparlamaya çalışmıştı. Hepimiz Kumsal'a gülerken Asena "Nereden enişteniz oluyormuş? Öyle bir şey olmayacak." dedi. Asu "Belli olmaz." dedi sırıtarak. O sırada Kumsal da ne ara çıkarttığını göremediğim telefonuyla Burak'ın fotoğraflarını ve videosunu çekiyordu.

Asena "Kumsal ne yapıyorsun? Şimdi görecek." dediğinde Kumsal "Görmez görmez, fark edemeyeceği şekilde tutuyorum." dedi. "Kumsal Hanım kimi çekiyormuş?" diyen Barış'la kafamız ne zaman geldiklerini fark etmediğim Piçizler'e döndü. "Sizene acaba?" diyen Kumsal'ı dinlemeyip yanına ittirerek zorla oturan Barış "Bence bizedir o. Hadi söyle bakalım kimi çekiyorsunuz gizli gizli?" dedi kaşlarını çatarak. Barış yine Kumsal'ı öküz gibi kıskanmıştı. "N'aber Dişi Goril? İşi gücü bıraktın erkek kesiyorsun galiba." dedi dibime kadar girerken. Piçizler'in hepsi çardağa yanımıza kurulmuşlardı. Çağan'a dönüp "Öyle yapıyorum Çağan. İşim gücüm kalmadı." dedim ters ters ona bakarak. Ateş "Önceki teneffüs de harıl harıl konuşuyordunuz. Hayırdır?" dedi. Asu "Vay! Ateş Bey kızları bırakıp bizi dinlemeye başlamış." dedi. Barlas "Şu futbol oynayan çocuğu çekiyordunuz değil mi?" dedi kaşlarını çatarak oraya bakarken. "Nasıl anladın?" diyen Kumsal'a sen olmamışsın bakışlarımı attım. Barlas "Telefonu çevirip duruyorsun Kumsal. Anlamak zor değil." dediğinde Asena Kumsal'a sessizce küfür etmişti. Barış "Niye o çocuğu çekiyorsun kızım? Burada ben varken ayıp olmuyor mu?" diyen Barış'a bakıp hepimiz göz devirdik. "Kendim için çekmiyorum Barış merak etme." dediğinde Piçizler hareketlenmeye başlamışlardı. "Lan kimin için o zaman?" diye parlayan Çağan'a şaşkınlıkla dönmüştük.

"Ebem için Çağan, çok merak etmiş de çekelim dedik." dediğimde Çağan kaşlarını çatarak "Senin için mi yoksa?" dedi ısrarla. Derin bir nefes vererek "Hayır." dediğimde derin bir 'oh!' çekmişti. Herkes ona garip garip bakarken "Oh! Ne çok kola içmişim be!" dedi toparlamak adına. Ateş "Geriye Asu ve Asena kaldı. Hanginiz?" dedi. Sonra Ateş şüpheyle Asu'ya döndü. "Sen çekik gözlü mü seviyordun?" dedi kaşlarını çatarak. Asu ona öyle bir bakış atmıştı ki. Kendimi gülmemek için zor tuttum. "Asu değilmiş arkadaşlar." dediğinde Barlas kaşlarını çatarak Asena'ya döndü. Daha sonra tekrar çekik gözlü çocuğa bakmıştı. Bu sefer hepimiz çocuğu kesmeye başlamıştık. Barlas "Beğenmedim. Samet varken bu çocuk olmamış." dediğinde Asena kaşlarını çatmıştı. Sanırım söylediği şeye sinirlenmişti. Asena "Samet benim kardeşim gibi. Sevgilim ya da flörtüm değil. Onun hakkında böyle konuşma." dedi. Çağan "Maşallah taş gibi çocuk şimdi. Aferin Asena ağzının tadını biliyorsun." dediğinde şok içerisinde ona baktım. Az önce kıskanan çocuğun söylediklerine bak. Barlas kafasını hızlıca Çağan'a çevirirken. "Bence Samet daha iyiydi." dedi. Çağan "Valla Samet kim bilmiyorum ama bildiğim bir şey var o da bu çocuk baya iyi." dedi. Barış "Çağan kardeşim çok beğendiysen sana alalım." dediğinde Asena "Ne var? Çağan gayet de haklı." dediğinde kaşımı kaldırarak ona baktım. Kumsal "Evet yani. Hakkını yemeyelim." dediğinde Barış "Kumsal bugün macera arıyor bence. Hala yanındaki varken cidden mi?" dedi egosunu okşamaya devam ederek. Kumsal "Yanımdaki insan dışında her şeye benziyor bence." dedi kızgınca. "Ovv! Barış bu laftan sonra hala yerinde oturabiliyor mu?" diyen Ateş'le hepimiz gülmüştük.

Çağan bana dönerek "Sence ben neye benziyorum Dişi Goril? Kesin aşırı yakışıklı, mükemmel ideal erkek tipine benziyorumdur değil mi?" dedi kollarını kaldırıp kaslarını gösterirken. O an aklıma gelen ilk şeyi söylemiştim. "Acayip hayvanlara benziyisen Çağan." dediğimde herkes gülmeye başlamıştı tabii ki Çağan hariç. Çağan kaldırdığı kollarını hayal kırıklığıyla indirerek dramatik bir şekilde "Herkesten beklerdim ama senden değil Dişi Goril. Alındım, gücendim." dedi. Yanaklarını sıkmamak için kendimi zor tutuyordum. Çok tatlıydı. Gülümseyerek ona baktım. Gülümsediğimde iç çekerek o da gülümsemişti.

Karşıdan yanımıza gelen Ece ve Doğukan birbirlerine sarılmışlardı. Birlikte oldukları için mutluydum. Yanımıza geldiklerinde "Ooo kankalarımız yan yana dedikodu grubu kurmuşlar ve bizi çağırmamışlar görüyor musun Ece? Hain bunların hepsi." dedi. Kumsal "Aa ayıp ediyorsun Doğukan! Biz sizin daha önemli işleriniz vardır diye düşündük ondan." dedi gülerek. Biz de bu söylediğine gülmeye başlamıştık. Doğukan da sırıtıyordu ama Ece kızarmıştı.

Doğukan "Ee cidden neden burada toplandınız?" dediğinde Ateş "Asena'nın yavuklusunu kesiyoruz." dediğinde yan gözle Barlas'a baktım ve gözlerimi kıstım. Fakat yüzünde hiç bir tepki yoktu. Tek yaptığı kafasını hiç çevirmeden sürekli çekik gözlü çocuğa bakmaktı. Garip... Ece "Vayy! Kimmiş o?" dedi gülerek. Asu "Şurada futbol oynayan çekik gözlü, uzun boylu, tatlı çocuk." dediğinde Ateş "Tatlı mı? O tatlıysa ben neyim Asu? Asena dışında herkes yorum yaptı çocuk hakkında." dedi trip atarak. Asu "Sana ne oluyor Bok Beyinli? Kıskanıyor musun yoksa?" dediğinde Ateş beklemeden "Ne kıskanacağım sanki? Bir ona bak bir de bana. Hiç şansı yok." dedi arkasına yaslanarak. Asu "Senin olduğunu nereden çıkarttın ki?" dedi. Ateş cevap vermeyip düşünceli bir şekilde yere baktı ve "Benim her zaman şansım olur kızım." dedi. Asu göz devirerek derin bir nefes verdi. Asena "Benim yorumum bende kalsa iyi olur Ateş." dedi çekik gözlüye bakarken. Barış "Ovv! Asena neler düşünüyor acaba?" dedi. Çağan lafa atlayarak "Asena kankam ben seni anlıyorum. Bunlar öküz anlamaz seni." dediğinde kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Asena nereden senin kankan oluyormuş?" dedim. Çağan "Sen anlamazsın Dişi Gorilim yorma kafanı." dedi sırıtarak. Doğukan "Yalnız enişte de maşallah..." dediği zaman koptum. Barlas derin bir nefes vererek "Bu kadar beğendiysek çocuğu nüfusumuza alalım da rahatlayın." dedi. İçten içe kıskanıyor olabilirdi. Fakat Barlas'ın sevgilisi vardı ve herhangi bir hamle yapmamaya özen gösterdiği apaçık ortadaydı. Asena da artık yaptığı hiç bir harekete ümitlenmiyordu. Onun için en iyisi buydu. Barlas'ın sözü üzerine kimse bir şey dememişti. Tek yaptığımız hep birlikte çekik gözlü çocuğu izlemekti. Çocuğun hala anlamamış olması da şaşılası bir durumdu.

Zil çaldığı zaman hep birlikte sınıfa çıkmıştık. Merdivenlerden çıkarken kızlarla aramızda fısır fısır konuşuyorduk. Arkamızda Piçizler olduğu için duymamalarına özen gösteriyorduk. Asu "Nasıl da hemen geldiler? Cidden dengesiz bunlar." dedi. Asena "Çekik gözlü olayını öğrenmeleri hoşuma gitmedi. Keşke öğrenmeselerdi." dedi. Ece "Bir şey olmaz ya. Hem Barlas umursamadı bile." dedi. "Mesele Barlas'ın bilmesi değil. Rahatsız oldum Ece." dedi. Kumsal "Tamam ya. Şans eseri öğrendiler ne yapalım? Bir daha dikkatli oluruz." dedi. Asena "Umarım oluruz." dedi. Asu "Çekik gözlü çocuk cidden yakışıklı ama sana yakın davrandıysa belki olursunuz Asena." dedi sırıtarak. "Aynen ama bilemiyorum. Çocuk sanki biraz utangaç gibi." dedim. Asena "Utangaç değil. Tatlı ve sempatik ama tam olarak nasıl birisi olduğunu hala ben de çözemedim." dedi. Kumsal "Yakında çözersin bu gidişle merak etme." dedi Asena'yı dürterek. Asena da gülerek "Olabilir." dedi.

Sınıfa geldiğimizde ders tarihti ve Çağan'ın yanına geçecektim. Bir kaç hafta önce tarih dersinden nefret ederken şimdi her şey normale dönmeye başladığı için tabii ki sevmeye başlamıştım. Çantamı alıp Çağan'ın sırasına kurulmuştum. Çağan "Nasılsın?" diye sorduğunda garipçe ona baktım. Bir anda bunu sorması garibime gitmişti. "İyi olmaya çalışıyorum Çağan. Sen nasılsın?" dedim. Çağan dirseğini sıraya yaslayıp yüzünü eline dayayarak bana döndü ve "Aynı şekildeyim Alesya." dedi yorgun sesiyle. Neşeli olan Çağan değil de yaşadıklarından yorulmuş olan Çağan sonunda karşımdaydı.

"Neden bu kadar yorulduğumuz sence de ortada değil mi Çağan?" dedim gözlerimi kırpıştırarak. "Her şeyi henüz bilmiyorum ki Alesya. Duyduklarıma sevinecek miyim sence?" dedi. Gözlerinin içine bakarak "İlk duyduğunda sevineceksin ama sonra yaptıkların aklına gelince üzüleceksin Çağan." dedim. Çağan kaşlarını çatarken "Nasıl yani?" dediğinde "Bugün öğreneceksiniz nasıl olsa. Bu kadar düşünme Çağan. Sonuçta intikamları alırken de düşünmüyordunuz." dedim en kırgın sesimle. Çağan "Hakkettiğiniz için aldık." dedi soğuk sesiyle. "İşte ben de bundan bahsediyorum Çağan Dinçer. Gerçekten hakkettiğimizi mi düşüneceksin hala?" dedim. Çağan "Kafam çorba oldu. En iyisi günün sonuna biraz beyin hücresi ayırayım Alesya. Kapatalım konuyu." dedi. Kafamı olumsuzca sallayarak sıraya koydum. Şu anda dalgaya almazdı ama o da bu konuda çok teredütte olmalıydı. Her ne kadar Çağan'ı sevsem, yanımda istesem de bana yaşattıklarını unutamıyordum. Hafızama bir kere yapışıp kalmışlardı. Bundan çok pişmanlık duyacaktı. Yani ümidim o yöndeydi.

Hoca geldiğinde kafamı kaldırıp ayağa kalkmıştım. Tarih dersi hep sıkıcı ve boğucu geçiyordu. Şevket Hoca komik birisiydi ama o bile tarihi eğlenceli bir hale getiremiyordu. Çağan'a dönüp "Hadi taş, kağıt, makas oynayalım." dedim bir an da. Çağan şaşkınlıkla "Ne alaka?" dediğinde "Hiç öylesine canım sıkıldı." dedim. "O zaman boş boş oynamayalım değil mi? İddiaya girelim. Kazanan kaybedene istediğini yaptıracak tamam mı?" dedi. Ben de "Kabul." dedim. İlk turu Çağan kazanmıştı. "Hadi bakalım Dişi Goril. Daha iki tur var. Kazanamayacaksın bence." dedi sırıtarak. İkinci turu ve üçüncü turu da ben kazanmıştım. Çağan şaşkınlıkla bana bakarken "İnanamıyorum. İlk kez bu iddiayı sen kazandın. Normalde bunları ben kazanırdım." dedi. Omzuna hafifçe vurup "Gıcıklık yapma kaybettin işte. İstediğimi yapacaksın." dedim. Çağan muzipçe sırıtarak "Tabii Alesya Hanım. Acaba ne istiyorsunuz?" dedi. "Teneffüste bana tost ısmarlayacaksın ama birlikte yiyeceğiz." dedim. Çağan egosunu okşayarak "Benimle vakit geçirmek istiyorsan söylemen yeterliydi." dedi. "Seninle vakit geçirmek istediğimi de nereden çıkardın? Karnım acıktı benim." dedim kaşlarımı çatarken. Çağan "Ee o zaman sana tostu ısmarlar giderim ben." dedi. "Git tabii öküz. Anca gidiyorsun zaten." dedim.

Çağan "Tamam kızma. Yeriz birlikte tost. İstediğin tost olsun." diyerek eliyle önüme gelen saçları kulağımın arkasına yaslamıştı. Bu yaptığı hareket kalbimin ritimsiz bir şekilde atmasına sebep olurken heyecandan ne yapacağımı bilemediğim için kafamı hiç düşünmeden sıraya koymuştum. Ben ne yapıyordum? Kendime gelmeliydim. Bu adam bana neler yaşatmıştı? Nasıl hemen yumuşuyordum? Bu hareketlerime artık bir son vermeliydim. Kızların yanında bile artık saçma sapan hareketler yapmayı bırakmıştım. Çağan'ın yanındayken eski halim bir anda geri dönüyordu. Onun yanındayken kendimi kaybediyordum. Ders bir şekilde akıp giderken çantamda duran ufak karalama defterimi çıkartmıştım. İçinden herhangi açtığım bir sayfaya hissettiğim duyguları yazmaya başladım.

'Bugün yine küçük bir çocuğun kar yağsın diye beklediği umutlarla doluydum. Herkes bir şey söylüyor ama nedense benim için en çok senin ne söylediğin önemli. Neden seni atlatamıyorum? Neden seni aklımın en ücra köşelerinden silemiyorum? Neden oraya yapıştın kaldın? Neden kalbimin içinde seni yaşatmaya devam ediyorum? Çok yoruldum ben, hem de çok. Kimselere söyleyemiyorum. Herkes bizi sır gibi biliyor. Bilenler de bildiğini unutuyor ama ben seni unutamıyorum.'

Yanımda uyuklayan Çağan'a bakıp olumsuzca kafamı salladım. O benim sevgimi hakkedecek ne yapmıştı? Beni hiç dinlemeye tenezzül bile etmeyen bir insandan bahsediyordum. O olaylardan sonra sadece kendi hayatları üzerine odaklanmışlardı. Evet belki biz de hatalıydık ama kimse bize hatamızın ne olduğunu sormamıştı. Herkes sadece zarar verip, yakıp yıkıp, dökmüştü. Geriye de hepimiz yani koca bir harabe kalmıştı. Bizi kendi ateşlerinde yakmışlardı. Mumdan olan kalplerimizi yaktıkları çakmaklarla eritmişlerdi.

Ben Çağan'dan yaralarımın etrafına yıldız çizmesini beklerken, beni daha da yaraladı. Ona artık nasıl güveneceğimi bilmiyordum. Kalbim sayamayacağım kadar parçalanmıştı. Yine de hala ona olan sevgim yüzünden bazı şeylere tolerans gösteriyordum. Belki birlikte atlatabiliriz diyordum. Çağan tarafından herhangi bir hareket gelmediği sürece artık ben de adım atmayacaktım.

Zil çaldığında önümdeki defteri direkt kapatıp çantama attım. Çağan da zilin sesiyle kalkmıştı. "Hadi inelim kantine." dedi. Asu bana seslenip "Alesya gelmiyor musun?" dediğinde "Bu teneffüs işim var." dedim ve ne diyeceğini beklemeden Çağan'la beraber sınıftan çıktım.

Merdivenlerden inerken Çağan yavaşça elini elime uzatmıştı. Tutup tutmamak arasında kalmıştım ki karar veremeden Çağan elimi tuttu. Elimi tutuğunda kalbim ritimsizce atmaya başladı.

Kantine indiğimizde hala el ele tutuşuyorduk. "Neyli tost yersin?" dediğinde "Karışık." dedim. Elini bırakıp kenardaki ikili masalardan birine oturdum. Otururken bana tost alan Çağan'ı inceledim. Çok karizmatik gözüküyordu. Kumral saçları dağılmış, yanaklarındaki kemikler belli olmaya başlamıştı. Kahverengi gözleri bu sıralar bana daha da koyu bakıyordu. Çağan sayesinde kahverengi gözlere de aşık olmuştum. Çağan elinde iki tostla buraya gelirken düşünmeye başladım. Çağan bunca olaydan sonra nasıl benim yanımda rahat olabiliyordu?

"Sanırım kafanla aranda olan konuşmayı bölüyorum Dişi Goril ama tostlar hazır." diyerek birini önüme koymuştu. Tostu yerken aklıma anılar gelmeye başladı. "Dağ evinde kaldığımız günü hatırlıyor musun?" dedim. "Hatırlıyorum. Çok güzel gündü." dedi gülümseyerek. "Peki lunaparka gittiğimiz günü hatırlıyor musun?" dedim gülerek. "Hatırlamaz mıyım? Aşırı eğlenmiştik. Hem o günün anısı bende çok büyük." dedi Çağan gülümsemesini daha da büyülterek.

"Güzel günlerdi ama ne olduysa o günlerden sonra oldu." dedim acıklı bir gülümsemeyle. Çağan bir anda "Yılbaşı gününü hatırlıyor musun?" dedi gülümsemesini yüzünden silerken. "Kötü günleri hatırlamak istemiyorum." dedim tostuma bakarken. Tüm iştahım bir anda kaçmıştı. "Bu anlarla da yaşamayı öğrensen iyi olur. Hayatının her anında hatırlayacaksın çünkü." dedi ciddi tavrıyla. Kaşlarımı çatarken "Peki sen benden aldığın delicesine intikamı hatırlıyor musun Çağan?" dedim. Çağan yediği tostu bırakırken ciddi tavrını koruyarak "Gayet iyi hatırlıyorum." dedi. "Hiç pişman değil misin?" dedim titremeye başlayan sesimle. "Değilim çünkü yaptıklarımızda haklıydık. Size olan güvenimizi kaybettik ve sonucu intikam oldu Alesya." dedi en soğuk sesiyle. Kafamı iki yana sallarken "Bugünün sonunda hala böyle mi düşüneceksin bilemiyorum Çağan Dinçer." dedim ve burnumdan gelen tostu bırakıp ayağa kalkmışken Çağan kolumdan tutarak gerisin geri yerime oturtturmuştu.

"Tamam şu konuyu kapatalım. Bak ne diyeceğim, tostu yersen sana caramio alacağım." dedi sırıtarak. "Çağan ben çocuk muyum? İstesem kendim de caramio alırım değil mi?" dedim. Çağan "Aynı mı olur o zaman?" dedi kaşlarını kaldırarak. Düşününce aynı olmazdı ama Çağan'a da bunu söyleyemezdim. "Neden aynı olmasın? Gayet de olur." dedim. Çağan "Benim aldığım caramioların senin için bir anlamı yok yani?" dedi tripli sesiyle. Gözlerimi devirerek "Çağan özel gününde falan mısın? Anlamları o zaman vardı ama şimdi aynı olur mu bilmiyorum." dedim. "Deneyelim ve görelim o zaman tamam mı?" dedi inatla. Tostumu yemeğe başladım bu sefer.

Tost bitince Çağan'la beraber kantin kısmına geçerek Fatih abiden iki tane caramio aldık. Çağan bana tekrar caramio aldığı için heyecanlanmıştım ama bunu ona belli etmedim. "Ee nasılmış? Farklı oldu değil mi?" dedi kasılarak. "Bilmem?" dedim önden giderken. Çağan hafif koşarak bana yetişince "Nasıl bilmem? Bence hoşuna gitti." dedi bu sefer önüme geçip beni durdururken. Kafamı kaldırdığımda ne kadar yakın olduğumuzun farkında değildim. Kendimi biraz geri çekecekken Çağan omuzlarımdan çekerek daha da yakınlaştırmıştı. "Aynı mı oldu? Yoksa farklı mı? Bu benim için önemli Alesya." dediğinde Çağan'ın da hislerinin aynı olup değişmediğini fark etmiştim. "Farklı." dedim kısılan sesimle. Yakınlığımızdan dolayı fark etmeden mayışmıştım.

Kendimi toparladığımda Çağan " Buna sevindim." dedi gülümseyerek. Zil sesi duyulduğunda "Hadi sınıfa çıkalım." dedi ve omzumda duran eli yavaşça elime indi. Çağan'la gereksiz bir şekilde çok yakınlaşmıştım. Sevdiğim için yaptıklarımın farkında değildim ama bu yanlıştı. Günün sonunda üzülen ben değil, o olacaktı.

Son derse geldiğimizde artık düşünüyordum. Bugün artık ne olacaksa olsun moduna girmiştim. Gerçekten yaşadıklarımız az buz şeyler değildi ve bittiğindende emin değildim. Okul bittiğinde Piçizler ile gidip konuşacaktık ve bu konuşmadan sonra artık aramızdaki bağın güçleneceği ya da kopacağı belli olacaktı. Acaba daha da bağlanabilir miydik? Çağan ile aramda bir şey olabilir miydi? Bugünden sonra ümitlerim o yönde artmıştı. Çağan bir yana Berkan'lar konusunda ne yapacaktık? Onlarla konuşmamız gerekiyordu. Gerçeklerle yüzleşsekte, bize bunları yaşatan kişilerle yüzleşebilecek miydik?

Yanımdaki Asena da düşünceliydi. O da her ne kadar sert davransa da içten içe yüzleşemeyeceği korkularla savaşıyordu. Sert olmak korkusuz olmak değildi. Hem de hiç olmadı. Sert olmak bir şeylere öfkeli olmaktı ama göstermeden öfkeyi yaşamaktı. İçinde, derinlerde bir yerde yaşamak...

Zil çaldığı zaman Kumsal "Oh be! Sonunda gün bitti. Sanki hiç bitmeyecek gibi geçti." dedi. Asena "Değil mi? Bugün çok mu uzundu, bana mı öyle geldi?" dedi. Asu "Bugün değişik bir gündü kabul ediyorum. Günün sonunda daha değişik olacakmış gibi." dedi Piçizler'e bakarak. Ateş "Hazır mısınız Psikozlar?" dediğinde Asu "Biz doğuştan hazırız. Hadi yürüyün." dedi.

Sınıftan hep beraber çıkmıştık ama Piçizler arkadan konuşa konuşa geliyorlardı. Merdivenlerden inerken "Bakalım ne tepki verecekler? Bence pişmanlıktan ölecekler." dedim sinirle. Asu "Hele bir pişman olmasınlar. Evimden kovmayan ne olsun?" dedi aynı sinirle. Kumsal "Ben de pişman olacaklarını düşünüyorum çünkü onlar da bir terslik olduğunu anladılar bence." dedi. Asena "Terslik olduğunu anlasalar da anlamasalar da önemli değil. Yeter ki doğruları bilsinler gerisi önemli değil." dedi.

Okul kapısından çıktığımızda karşılaştığımız kişilerle kaşlarımı çattım. Berkan...

Sinirle soludum. Onları görmeye artık dayanamıyordum. Onları gördükçe yaşadıklarım, yaşadıklarımız aklıma daha çok geliyordu ve onları her gördüğümüzde o günümüz kötü geçiyordu. "Gerçekten bıktım!" dedi Kumsal sinirle. "Cidden amaçları ne? Daha fazla mı çok canımızı yakmak istiyorlar?" dedi asu kaşlarını çatıp.

Bahçenin ortasına geldiğimizde Berkan önümüze geçmişti. Berkan "Asu konuşalım, lütfen." dedi yalvarırcasına. "Hayır dedim Berkan! Seni görmek istemiyorum. Bunun neyini anlamıyorsun?" diye çıkıştı Asu. Sinirle yumruklarımı sıktım. Bu kadarı fazlaydı. Asena'ya baktığımda sadece Berkan'a bakıyordu. Kumsal ve Piçizler kaşlarını çatmıştı. "Biz size ne yaptık?" deyince Berkan ona baktım.

Kumsal hızla Berkan'ın yanına gidip tokat attığında şaşkınlıkla ona baktım. Kumsal sinirle soluyordu. Berkan'ın yüzü de sola çevrilmişti. "Sen bizim hayatımızın içine ettin Berkan! Kaç ay boyunca biz sizi masum sanıyorken asıl pislik olan senmişsin, sizmişsiniz. Biz senin yüzünden yıprandık. Fiziksel olarak da çok zarar gördük. Yeter artık bırakın peşimizi!" diye bağırdı Kumsal ve ardından Berkan'ın yakasını tuttu "Bir daha karşımıza çıkma adi herif." deyip Berkan'ı itti. Kumsal haklıydı. Eğer Kumsal yapmasaydı ben yapacaktım. "Biz sizi sadece korumaya çalıştık." deyince Araf baktım ve sinirle gülmeye başladım. Herkes bana bakmıştı. "Bizi korudun?" dedim Araf'ın üstüne gidip. "Evet." deyince Araf, sinirle erkekliğene tekme attım. Araf önümde diz çöküp orasını tuttu. Araf'ın çenesini sıkıp bana bakmasını sağladım. "Sen bana arabayla çarptın Araf! Sonra Çağan'ın üstüne attın." diye bağırınca şaşkınla bana baktı. "Ne oldu? Öğrenemeyeceğimi mi sandın?" dedim ve boğazını sıkmaya başlayınca Araf elimi tutup çekmeye başladı. "Kim yaptırdı bunu sana?" dedim sinirle. "Söylemem." dedi Araf kısık sesiyle. Yüzü kırpkırmızı olmuştu. Titremeye başlamıştım ben de. "Söyle lan." dedim bağırarak ve daha çok sıktım boğazını. Asu "Alesya dur." deyip beni çekti. "Nefesiz kalacak." dedi yumuşak sesiyle. "Gebersin." dedim sinirle. "İyi değilsin. Kimin yaptırdığını sonra öğreniriz." dedi ve beni Araf'tan uzaklaştırdı. Hızlıca nefes alıp veriyordum ve titriyordum. "Sakin ol." dedi Kumsal ve bana sarıldı.

"Tebrik ediyorum seni Barlas Demir." deyince Berkan, Kumsal'dan ayrılıp ona baktım. Kavga istiyorlardı. Barlas hiç bir şey demeden gözlerini Berkan'a dikmeye devam etti. "Size ihanet edenleri hala yanınızda tutuyorsunuz." dedi pis kahkasını dışarıya vurup. Yüzümü buruşturup ona baktım. İğrenç bir herifti. Gururu yoktu. "Kes sesini!" dedi Ateş sinirle. "Ne oldu Ateş Kara? Doğruları duymak zoruna mı gitti?" dedi tekrar kahkaha atıp. Anıl ve Miraç sadece olanları izliyordu.

"Ölmek istemiyorsan bence sus!" dedi Çağan. "Asu benimle sevgili oldu, Alesya'da Araf'la sevgili oldu hatta Araf'la öpüştüler. Düşmanlarınızın yanında oldular ve siz hala onları yanınızda tutuyorsunuz. Yazık!" dedi Berkan dalga geçerek. Ateş hızla Berkan'a yürürken Barış Ateş'in kolunu tuttu. "İstediğini verme." dedi Barış ama o da burnundan soluyordu. Ateş sinirle ellerini saçlarına daldırıp soludu.

"Bırak Barış gelsin. Bakalım ne yapacak?" dedi Berkan. Ateş koyu gözlerle Berkan'a baktığında korkmuştum. Berkan'ı öldürecek gibi bakıyordu. "Hadi gidelim." dediğinde Asena sakince, şaşkınlıkla hepimiz ona baktık. Asena Berkan'ı umursamadan yanından geçince Kumsal da onun arkasından gitti. Derin nefes alıp ben de arkalarından gittim.

Okul bahçesinden çıktığımızda sinir hücrelerimin tavan yaptığını hissediyordum. Gerçekten Berkan'ların hangi yüzle hala karşımıza çıkabildiklerini anlamıyordum. Bize çektirdikleri yetmezmiş gibi bir de yüzsüzce karşımıza dikilip kendilerini savunuyorlardı. Neyse ki Araf'a az da olsa dersini verebilmiştim. Piçizler arkamızdan gelirken kızlarla aramızda konuşuyorduk. "Cidden bıktım artık. Berkan resmen bana takıntılı olmaya başladı." dedi Asu. Kumsal "Bence de seni takıntı haline getirmiş. Halini gördünüz mü? Neredeyse yalvaracaktı. Dua edelim de sana zarar verecek bir şey yapmasın." dedi. Asena "Ben de ondan korkuyorum. Takıntılı olduğu için az çok sana zarar verebilir, konuştuğun insanları rahatsız edebilir. Bu kişi Berkan'sa işin daha zor ama biz yanındayız. Sana bir şey yapamaz." dedi. Ben de "Aynen yapamaz ve Araf'ın bugün yediği dayaktan sonra büyük ihtimalle karşımıza zor çıkarlar. Berkan artık planlı hareket eder." dedim. Asu "Haklı olabilirsiniz." dedi iç çekerek. "Piçizler'in nasıl dayandığına şaştım." dedi Kumsal. "Çok sinirlendiler ama hiç bir şey yapmadılar. Garip." dedim. "Asena da sakince durdu." dedi Asu. Asena "Bıktım artık. Berkan'ı dövsem de sövsem de kafasındakini yapacak. O yüzden kendimi yormak istemiyorum ama Kumsal ve Alesya çok iyi yaptınız. Keşke biraz daha dövseydiniz." dediğinde "Asu gelmeseydi öldürecektim." dedim kaşlarımı çatıp. Böyle konuşuyorduk ama cidden öfkeli ve sinirliydik. Hepimiz patlamaya hazır saatli bomba gibiydik.

Asu'nun evine geldiğimizde ayakkabılarımızı çıkarıp içeriye girdik. Asu "Oturma odasına geçin hepiniz ben hemen geliyorum." dedi. Oturma odasına herkes bir köşeye yayılmıştı. Barış "İyi misiniz kızlar? Cidden kötü gözüküyorsunuz." dedi merakla ama asıl merak ettiği Kumsal'dı. Kumsal "İyiyiz merak etmeyin. Sadece sinirliyiz." dedi.

Ateş "Berkan ve çetesi bu ara çok çevrenizde dolanıyorlar. Dikkatli olun." dedi ciddiyetle. Asena "Oluyoruz zaten merak etme." dedi sinir dolu ses tonuyla. Asu elinde tepsiyle beraber içeri girince ona döndüm. Bize su getirmişti. Uzattığı suyu içince biraz rahatlamıştım. Piçizler sessizce bizi izliyorlardı. Herkes bir kaç saniye sonra farklı bir ruh halinde olacaktı. Asu "Rahatladınız mı Psikozlar'ım." dedi gülerek. Kumsal gülerek "İçime serin sular serpildi adeta." dedi. Bu söylediğine hep beraber güldük.

Barlas "Ee? Anlatmaya başlayacak mısınız?" dedi ciddiyetle. "Evet." dedi Kumsal. "Doğukan bize sadece kızlara kötü davranmayın, onların bir suçu yok dedi ama bize hiç bir şey anlatmadı." dedi Çağan. "Bizden duymanızı istedik." dedim. "Aferin Doğukan." dedi Asu. "Ben sözümü tutarım." dedi Doğukan gülümseyip. "Ee kim anlatıyor? dedi Barış. Kızlarla aramızda bakıştıktan sonra anlatması için Asena'yı seçtik. Ben her şeye hakim olsam da konuşurken duygularımı kontrol edemezdim ve ağlayabilirdim. Bu yüzden bu sorumluluğa girmek istemiyordum.

Asena "Nereden başlayayım? Bence en başından yani Berkan ile tanışmamızdan sonra olan her şeyi sırasıyla anlatayım." dedi. Barlas "Anlat. En başından ayrıntılı bir şekilde." dedi ciddiyetle. "Ben Berkan'la ilk tanışan kişiydim. Aileme akşam yemeğine gittiğimde komşumuzun oğlu olduğunu öğrendim. Sonra konuşmaya, yakınlaşmaya ve arkadaş olmaya başladık. Bir kaç hafta sonra ben kızları bizim eve yatıya kalmaya götürdüm. Orada da iyice onlarla yakınlaştık." dedi ve durdu. Piçizler'in tepkisini ölçmek ister gibi bakıyordu ama hepsi sessiz ve ciddi bir şekilde Asena'yı dinliyorlardı. "Daha sonra Berkan ve tayfası bir gün bizimle bir şey konuşmak istediklerini söylediler. O zamanlar iyice yakın arkadaş olmuştuk. Biz de işte kafede toplandık. Kafede bize sizin bir deponuz olduğunu, o depoda kalpazanlık ve çocuk kaçırıp fidyecilik yaptığınızı söylediler." dedi ve yine aynı şekilde durdu. Piçizler sessizliği ve ciddiyeti koruyorlardı ama şuan kaşları çatılmıştı. Devam et der gibi bakıyorlardı. "Biz de hemen güvenmedik sorduk, kanıt falan istedik. Ece bize bir kaç bir şey gösterdi ve deponun yerini öğrenmek için plan yaptık. O zamanlar sizin suçlu olduğunuzu ve gerçekten bu işleri yaptığınızı düşünüyorduk. Sonra size yakınlaşmaya karar verdik çünkü o sıralar bir şeyler değişmeye başlamıştı aramızda. Biz de size yakınlaşıp güveninizi kazanmaya karar verdik." dedi ve derin bir nefes verdi. Olaylar o kadar uzundu ki tek nefese sığmıyordu.

"Berkan bize güvence sağlamıştı. Bizi koruyacağını ve bizi bu işe bulaştırmak istemediğini söylüyordu ama gözü depodan dolayı dönmüştü. Biz de size yakınlaştık ve başarılı da oldu. Bizi depoya götürdüğünüzde Asu deponun yolunu videoya çekti ve siz fark etmediniz. Depoya girdiğimizde iki tane çocuk getirdiğinizi görünce Berkan'a hak vermeye başladık. Gerçekten çocuk kaçırıyor gibiydiniz. Size ne yaptığınızı sorduk ama bize tek bir şey bile söylemediniz. Bize o lanet depoya götürecek kadar güvendiniz ama o çocuklara yardım ettiğinizi söyleyecek kadar güvenmediniz. Sonra da bize yapmadığınızı bırakmadınız." dedi. Kendine hakim olmaya çalışıyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra söze devam etti. "Her neyse işte. Siz söylemeyince biz de şüphelerimizi doğruladık ve Berkan'a deponun yolunun olduğu videoyu yolladık. Kendisi deponun yerini öğrendikten sonra yüzümüze bile bakmadı. Yanımıza bile zor geliyorlardı. Biz de deponun olayı kapandı, siz öğrenmeden rahatlayacağız diye düşündük. Her şey gayet güzel bir şekilde gidiyorken sonra Alesya'ya okul çıkışı araba çarptı ve biz bu olayı didik didik araştırdık. Ben o güne ait dakika dakika kamera görüntülerini inceledim ve arabanın çarptığı ana gelince durdurup görüntüyü netleştirmeye çalıştım. Başarıyordum da. Ta ki odaya Miraç girip elimden bilgisayarı alana kadar. Görüntüyü kendisi düzenlemek istediğini söyledi. Peki neden?" dedi ve sinirle güldü. O günler aklıma gelince istemsizce üzülmüştüm. Çok ağır zamanlardı.

"Neden çünkü Alesya'ya arabayla çarpan kişi Araf'tı. Araf'ın pisliğini örtmek için o bilgisayarı elimden alıp görüntüyü değiştirdi ve bize Çağan olarak gösterdi." dedi. Piçizler şimdi şaşkın ve kızgın gözüküyorlardı. Asena lafına devam edip "Daha sonra biz bu görüntüye inanıp size karşı öfkelendik. Zaten nefret ediyorduk bir de öfkemiz üstüne baskı yapmaya başlamıştı. O yılbaşı günü yaptığımız davranışlar hep bunun yüzündendi. Sonra okulda gelip sizinle konuştuk. Çağan da bunun üzerine yaptığını kabul edince sizden uzaklaşmaya karar verdik. Depo olayını da o gün bizim vesilemizle öğrenmiş oldunuz. Bilmediğiniz apaçık ortada çünkü arabayla çarpan Çağan değildi. O gün bize kızdığınız için de Çağan çarptı diyerek intikam savaşını başlatmış oldunuz." dedi. Piçizler artık ne tepki vereceklerini bilmiyor gibiydiler.

Asena "Bizden intikamları almaya başladığınızda Berkan ve tayfası yanımızdan bir anda nedense kayboldular. Berkan bizi koruyacağını söyledi ama kılını bile kıpırdatmadı. Asu'yu siz dövdürttükten sonra biz Araf'ın evinde toplanıp onlarla tartıştık çünkü Asu Berkan'ın sevgilisi olduğu halde Berkan onu koruyamamıştı. Ben de bu olaydan sonra iyice şüphelenmeye başladım ve bilgisayarımdan Berkan hakkında ayrıntılı bir geçmiş taraması yaptım. Üç yıl önce kalpazanlık cezası olduğunu görünce ve sizin de araba kazasının olduğu gün başka yere bilet aldığınızı görünce Berkan'a ve size olan güvenimizi kaybettik." dedi ve duraksadı. Yaşananlar cidden zordu ve şuan onlarla tekrar yüzleşiyorduk. Lafına devam ederek "Bunların sonucunda kendimiz araştırmaya karar verdik. Ben araba olayındaki görüntüleri iyice araştırdığım gün Halil Ersim diye birisine ulaşmıştım ve kızlarla gidip adamı sıkıştırmıştık. O sırada Alesya hastahanedeydi tabii ki. O bize Kıvanç adında birisinin arabayı ondan kiraladığını söyledi. Biz araba olayının Çağan'la bağlantılı olduğunu öğrenince olayı kurcalamayı bırakmıştık. Ama sonra şüphelenince ve kendimiz çözmeye başlayınca Kıvanç'ı ziyaret ettik. Bize Berkan olduğunu söyledi. İşte burada duruyorum çünkü olay buradan sonra sizin arkadaşınız Doğukan ve Ece'ye bağlanıyor." dedi ve soluklanarak arkasına yaslandı.

"Kıvanç bize Berkan'la alakalı olduğunu söyleyince biz araba olayını bir köşeye bırakıp depo olayıyla ilgilenmeye başladık. Ben bilgisayarda yine uzun araştırmalar yaparak depoda kurtardığınız çocuklardan birine ulaşıp, kızlar ve Samet'le konuşmaya gittik. Çocuğun ailesi, onu kurtardığınızı söyledi. Ama biz yine de emin olamayıp çocuğa onu kimin kaçırdığını sorduk. Elimizde hepinizin resimleri vardı ve onları telefondan çocuğa gösterdik. Çocuk en sonunda Anıl, Araf ve Kıvanç'ı gösterip beni kaçıran abiler bunlar dedi. Sonra sizin fotoğraflarınızı görünce de beni kurtaran abiler de bunlar dedi. Biz de o an tamamen depo olayında suçsuz olduğunuzu öğrendik ve pişman olduk. Sonra Ece bizi aradı." dedi burada aslında işlerin en karışık kısmı vardı. "Ece bizi arayıp çağırınca apar topar benim evime gittik. Ece kaçırıldığı için durumu çok kötüydü. O toparlandıktan sonra bizimle konuşmak istediği konular olduğunu söyledi. Hepimiz karşı karşıya oturduk ve konuşmaya başladık. Cesur Ece'yi kaçırdığı için ilk onun hakkında konuştuk çünkü buradan sonraki tüm olaylar onunla bağlantılı. Cesur Ece'yi kaçırdı çünkü Ece bizimle gerçekleri konuşmaya geliyordu. İşin ucu Kıvanç'a çıktığı için Cesur Ece'yi kaçırdı. Kıvanç ve Cesur yakın arkadaş oldukları için birnevi birbirlerini kolluyorlardı. Aynı zamanda Cesur Berkan'ın bizi dinlemesi için yolladığı ajanıydı. Doğukan Ece'yi kurtardıktan sonra Ece bize gerçekleri anlatmak için direkt evimize gelmişti. Berkan kısacası depo için bizi öne sürdü ve arkasını da sağlama aldı. Araf olayına gelince de Araf başka bir adamın emri altında Alesya'ya araba ile çarptı. Araf arabayı Cesur'dan isteyip Kıvanç'tan aldı ki kimse çarpanın o olduğunu öğrenmesin. Sözde Alesya'yı seviyormuş numarası yaparak da kendini masuma çıkardı. Ama yalanları gün yüzüne çıktı." dedi ve derin bir nefes vererek arkasına yaslandı. Olayların hepsini anlatmıştı. "Bir de depoda alkol alım-satımı yaptığınızı bize en başında söyleseydiniz bunca olay yaşanmazdı." diye ekledi.

Piçizler donmuş kalmışlardı. O kadar çok olay olmuştu ki. Onlar bile şu anda yaşananları duyunca ne tepki vereceklerini bilmiyor gibiydiler. Ben bile yaşananları film izler gibi dinlemiştim. Hayatımız film şeridi gibi kopup geçmişti. Yaşananlar düşündükçe ağır geliyorlardı. Zamanında nasıl bunca olayı atlattığımızı düşünemiyordum. Çok zordu. Çağan "Araf kimden emir alıyor olabilir ki?" diye sordu. "Biz de bilmiyoruz. Başımızda bilmediğimiz başka bir düşmanımız var." dedim derin bir nefes verirken. Barış "Ben duyduklarıma hala inanamıyorum." dedi şaşkınca. Ateş "Kamera şakası falan mı yapılıyor? Berkan'ın oyunu resmen ince ince çizilmiş gibi." dedi sinirle. Barlas "Sizden intikam aldık ama size olan güvenimiz kırıldığı içindi. Deponun içinde ne yaptığımızı zamanla söyleyebilirdik ama siz de deponun yerini hiç araştırıp sormadan söylediniz. Yani hepsini hak ettiniz." dedi sert sesiyle ama sanki onun da yüzünde hafif bir hayal kırıklığı var gibiydi.

Ece "Kızları suçlamayın. Onlar her ne kadar Berkan'a inansalar da niyetleri kötü değildi. Bu işe girerken ne sizi ne de Berkan'ı değil, zarar gören masumları düşündüler." dedi. Doğukan "Ece haklı. Size en başında bu intikam olayının saçmalık olduğunu söyledim ama beni dinlemediniz. Eğer inat etmeyip oturup konuşsaydınız böyle olmazdı." dedi kızgınca. Barış ayağa kalkıp ellerini saçlarından geçirirken sinirli ve stresli gibiydi. "Bunca zamandır birbirimize işkence edip durmuşuz resmen." dedi bağırarak. Bağırmasıyla hepimiz irkilmiştik. Asu "Aynen öyle Barış. Bize deponun yerini gösterecek kadar güvendiniz ama hiç bir zaman orada ne yaptığınızı söyleyecek kadar güvenemediniz. Eğer bunlar olsaydı şimdi bu şekilde olmazdık." dedi sinirle.

Herkes gerilmişti ve sessizce düşüncelere dalmıştı. Herkesin kafası karışıktı. Kimse ne yapacağını, ne tepki vereceğini, nasıl telafi edeceğini bilemiyor gibiydi. Neler atlatmıştık biz... En sonunda bunu da oturup konuşmuştuk. Piçizler öğrendiklerine baya şaşırmışlardı. Sonunun güzel biteceğini tahmin ediyorduk ama bu şekilde bir anda her şeyin koca bir yalan olduğunu duymak insana çok ağır geliyordu. Aylarca sevdiğimiz insanlara işkence edip işkence görmüştük. Şimdiyse bunca yaşanmışlığın cevalini çekiyorduk.

"Kaçak alkol satıyormuşsunuz, Doğukan söyledi." dedi Kumsal. "Bir ay önce bıraktık." dedi Barış. Asu "Neden bunu yapıyordunuz ki?" dedi kaşlarını çatıp. "Bir kaç ay önce birisi bize iyi para karşılığında sözleşme imzalattı. Zaten kısa bir süre olduğu için kabul ettik. Sözleşme de bitti. Normalde o tarzda işlere bulaşmıyoruz." deyince Barlas "Anladım." dedi Asu. "Yaptığınız iş büyük suç. Bir daha yapmamaya çalışın yaparsanız da dikkatli olun." dedi Asena. "Oluruz düşünceli kankam." deyince Çağan ortamdaki gerginlik kalkmıştı. "Merak ediyorum da okuldakiler neden sizden korkuyor." dedim. "Güçlüyüz çünkü. Çevremiz geniş, üstüne de paramız var." dedi Ateş hava atarcasına. "İlla bir şey yapmışsınızdır." dedi Kumsal şüpheyle. "Bize karışanları sıkıştırıp dövmüş ve biraz da işkence etmiş olabiliriz ve biz hep böyleydik. Boş yere kimseyi dövmeyiz zaten. Her kavgayı kazandığımız için ve buradaki en ünlü bar bizim olduğu için namımız daha çok yükseldi. Hep böyle oldu zaten. İlkokul, ortaokul ve lise. Hepsinde tanınıyorduk." dedi Çağan. "İnsanlara zarar mı veriyorsunuz?" dedi Asu kaşlarını çatıp. "Bize karışıyorlar ne yapalım başka?" dedi Ateş. "Ben burada Piçizler'e katılıyorum. Bana ve Duhan'a karışanları az hastanelik etmedim." dediğinde Asena güldük. "Sen Psikopat'sın." dedim gülerek. "Hangi bar sizin?" dedi Ece. "Black Bar." dediğinde Doğukan şaşkınlıkla onlara baktım. Demek ki o yüzden hep oraya gidiyorlardı. "Oranın sizin olduğunuzu herkes biliyor ama düşmanınız Kıvanç Karanfil oraya geliyor. Garip." dedi Kumsal kaşlarını çatıp. "Bilgi almak içindir." dediğinde Asena ona baktım. "Öyle de zaten." dedi Barış. "Nereden öğrendiniz?" dedim. "Bizim bir tane çalışan vardı onun Kıvanç'a laflar yetişdirdiğini duyduk. Öyle öğrendik." dedi Barlas. "O çalışanın sonunu tahmin bile etmek istemiyorum." dedi Kumsal. "Bize ihanet edenler karşılığını her zaman alır." dedi Ateş kaşlarını çatıp. Ateş öyle deyince ben de kaşlarımı çattım. Bizden de intikam almışlardı.

"Bizi ilgilendirmez ama Berkan ile senin miras olayın varmış, anlatır mısın?" dedi Asena Barlas'a bakıp. Konuyu değiştirmişti ve Asena tüm olayları çözmek istiyordu. Doğru olanı da buydu. Aklımızda bir soru bile kalmasını istemiyordum. Fazlasıyla yorulmuştuk ve daha hiç bir şey kaldıramayacak durumdaydık.

"Berkan'ın dedesi ve benim dedem ortaktı. Bu bize kadar böyle sürdü. Dedelerimiz ölünce babalarımız ortaklığı devam ettirdi. Ta ki Berkan'ın babası yani Ali amca işleri batırana kadar. Babam da bu yüzden ortaklığı bitirdi. O zaman daha ben 7 yaşındaydım. Ailerimiz düşman olmuştu. Ali amca daha çok batınca babam ona borç para verdi ve Ali amca bu sayede tekrardan eski makamına geri döndü. Ailerimiz ne kadar birbirini sevmese de Berkan'la bizim arladaşlığımız hiç bitmedi. Berkan 14 yaşındayken bazı kişilerle arkadaşlık kurup kalpazanlığa karıştı. Ne kadar bırak desem de bırakmadı. Onun iyiliği için polise şikayet ettim ama yeterli kanıt olmayınca Berkan'ı saldılar. O saatten sonra Berkan bana düşman oldu. Bu yüzden babası tekrardan batıyordu ki babam yine yardım etti. Olay bu kadar." dedi Barlas ve derin nefes alıp arkasına yaslandı.

Şaşkınlıkla Barlas'a baktım. Olaylar çok garipti ve hiç iyi bir geçmişe benzemiyordu. "Peki siz de mi Berkan ile arkadaştınız?" dedim Çağan'a bakıp. Çağan "Hayır, sadece Barlas arkadaştı. Biz sadece Berkan'ı tanıyorduk." dedi. "Anladım." dedim gülümsemeye çalışıp.

Asena ortamdaki gergin havayı dağıtarak "Ben tuvalete gidiyorum." dedi ve hızlıca kalkıp gitti. Onun gitmesiyle herkes derin bir nefes verip arkasına yaslanmıştı. Düşününce aklıma yarın Asena'nın doğum günü olduğu geldi. Bir anda heyecanla yerimde sıçrayarak "Yarın 6 Nisan ve Asena'nın doğum günü. Biz nasıl unuttuk?" dedim şaşkınlıkla. Kumsal "Cidden, kafamız başka yerdeydi. Ne yapacağız yarın?" dedi endişeyle. Asu "Zaten bir kaç gün önce alacağımız hediyelere karar vermiştik ama yarın Asena'ya belli etmeden okuldan sonra hediye bakmaya gideriz." dedi. Ateş "Birlikte gidelim. Hem size yardımcı oluruz." dedi. Barış "Aynen. Ateş haklı. Hediye seçmenizde yardımcı oluruz." dedi arkasına yaslanırken. Asu "İyi olabilir aslında. Bir işe yararsınız." dedi gülerek. Barlas "Pastayı ve süslemeleri bana, Doğukan'a ve Ece'ye bırakın. Asu senin evinde yapalım. Asena'yı çağırma işini size bırakıyorum." dedi. Asu "Nasıl yani? Siz de mi bizimle kutlayacaksınız?" dedi şaşkınca. Ateş "Evet, neden olmasın? Aramızdaki sorunlar az da olsa çözüldü bence. Hem ne kadar kalabalık o kadar iyi." dedi göz kırparak. "Asena deliğe düştü galiba. O kadar parti planladık kız ortada yok." dedim. Herkes gülerken Çağan "Bir şey diyeceğim. Asena hacker değil miydi? Ses dinleme cihazı falan koymuş olmasın?" dediğinde bir kez daha güldük. Kumsal "Bak olabilir aslında. Asena'dan beklerim."

Ece "O zaman yarın Psikozlar ve Piçizler ilk kez aynı görevde olacaklar." dedi. İşte burada ona katılıyordum.

İlk kez iyi bir şey uğruna aynı tarafdaydık.

Çağan'la beraber evin önüne geldiğimizde bana döndü. Bir eli yanağıma giderken gözlerime baktı. "Sana zarar verdim. Hem de bir hiç uğruna." dedi hafif bir sinirle. "Pişman mısın?" dedim gözlerine bakarken. Çağan "Bilmiyorum. Evet suçsuzsunuz, arada kalmışsınız, kandırılmışsınız ama bizim bu konuda ne kadar ip üstünde olduğumuzu bilmiyorsunuz." dedi. "O zamanlar tek düşünüdüğümüz depodaki masum çocuklardı Çağan. Böyle bir şey yaptığınızdan o çocukları depoda gözümüzün önünde tuttuğunuzda emin olmuştuk." dedim. Çağan "Sen de haklısın. Hiç bir şey bilmeden o görüntüyü görsem öyle düşünürdüm. Neyse ki artık doğruları biliyoruz. Sen yanımdasın, ben de senin yanındayım. Zamanla belki yaralarımız da kapanır." dedi gözlerime garip bir şekilde bakarak. Derin bir nefes vererek "Kapanır mı bilemiyorum. Sen o intikamı telafi edecek bir şey yapmayacak mısın?" dedim merakla. Çağan "Zamana bırakmalıyız belki de. Bir anda düzeleceğini sanmıyorum. Yaşanmamış gibi de yapamayız ama deneyebiliriz." dedi gülümseyerek. "Deneyebiliriz." dedim ben de gülümseyerek. "Hadi geç olmadan içeriye geç. Yarın okul çıkışında hediye bakmaya gideceğiz daha Asena kankama." dedi gülerek. "Aaa evet! Canım Asena'm on sekiz oluyor." Çağan "Senin doğum gününde yanında olamamıştım ama umarım bir sonrakinde olabilirim." dedi gülümseyerek. Ona gülüp "Neyse artık hadi iyi geceler sana Goril Bey." diyerek lafı uzatmadan eve doğru yürümeye başladım. Çağan da "Sanada Dişi Goril." dedi. Demesiyle arkamı dönüp el salladım. O da el salladı.

Eve girince gülümsemeden edememiştim. Onu özlediğimi bir kez daha anlamıştım. Bugün de gerçekleri ortaya çıkarttıktan sonra huzura kavuşmuştum. En azından artık doğruyu biliyorlardı ve aramızdaki bağın kopmadığını anladım. Piçizler de hala yanımızdalardı. Annem mutfakta yemek hazırlıyordu. Onun yanına gidip yanağından bir tane öptüm. "Nasılsın Anasu?" dedim gülerek. O da alayla "Hayırdır Alesya Hanım? Yüzünüzde güller açıyor." dedi. "Olabilir." dedim tezgaha oturup hazırladığı poğaçalardan bir tane yerken. "Neden acaba?" dedi kalçasını sallarken. Bu yaptığı harekete güldüm. Annem hep neşeli bir kadındı ama geçmişte yaşadıkları yüzünden panik atakları çok oluyordu. Bir olay olduğunda ruhu ondan başka bir şey duymazdı.

Annemin hep yanında olurdum. Benden başka evde pek fazla kimseyle dertleşmezdi. Görkem'le bile benimle konuştuğu kadar konuşmuyordu. İçindekileri ve duygularını rahatlıkla bana anlatabiliyordu. Bu yüzden annemin yeri bende ayrıydı. "Bilmem." dedim sırıtarak. Annem "Hayırlısı." dedi yan yan bana bakarak. Poğaça bitince tezgahtan kalkıp odama çıktım. Odama gelir gelmez üstüme eşofmanlarımı geçirip yatağıma kuruldum. Bugün uzun zaman sonra geçirdiğim en güzel günlerden biriydi. Bu sıra güzel bir şeyler olmaya başlamıştı. Umarım bundan sonra da olurdu.

Yanımda olması gereken kişiler yanımda olursa sorun olmayacaktı.

-

"Nasıl desem ki kanka? Dün çok mutlu hissettim konuşmadan sonra. Üstümden büyük bir yük kalktı sanki." dedim. Şuan kızlarla çember yapmış konuşuyorduk. Ece "Biraz olsun rahatlamanıza ve olayları atlatmanıza sevindim kızlar. Umarım daha da mutlu olursunuz." dedi gülümseyerek. Ece'yi seviyordum. Dün ki konuşmanın kritiğini yapıyorduk. Asena "Benim de öyle. Sabah uyandığımda nedense mutsuz hissetmiyordum." dedi. Kumsal "Ben de uzun zaman sonra ilk kez düşüncelerimde boğulmadan yatağımdan kalktım." dedi. Haklıydı da. Ben de kelebek misali hafifleyerek uyanmıştım. Asu "İçimizi dökmek bizi rahatlattı demek ki. İhtiyacımız olan buymuş kızlar." dedi derince bir nefes vererek. Ece "Öyleymiş." dedi. "En güzel şey aklımızda soru kalmaması." dedim gülümseyerek. "İki tane soru var; Piçizler ve biz ne olacağız ve bizim bilmediğimiz düşmanımız kim?" dedi Kumsal düşünceli şekilde. "Bunları düşünmeyin. Onlar zamanla olacak şeyler. Adam karşımıza yakında çıkacak zaten. Onu aramaya çalışmamıza gerek yok. Piçizler'e gelirsek de o da yavaş yavaş olacak." dedi Asena. "Asena haklı. Bunları düşünüp kafamızı yormayalım. Güzel günlerimizin tadını çıkartalım. Eskisi gibi eğlenelim, gülelim." dedi Asu heyecanla. "Ben bu işte varım kanka." dedi Kumsal gülerek.

Biz çardakta konuşurken yanımıza Piçizler gelmişti. Doğukan "Ne yapıyorsunuz kankeytellolarım ve sevgilim." diyerek Ece'nin yanağından öptü. İlişkileri çok güzel gidiyordu ve sağlam temeller üzerine kurduklarına emindim. Doğukan'ın Ece'yi üzmesini istemiyordum. Hayatı belli ki küçüklüğünden beri zor geçmişti. Doğukan ise hayatına giren güzel şeylerdendi. Umarım hiç ayrılmazlardı.

Ateş "Valla ben bu kızları artık anlamıyorum birader. Sabahtan akşama kadar dedikodu, gıybetle besleniyorlar." diyerek oturduğu yerde yayılmaya başladı. Barış "Tabii ki oğlum. Ne zannettin? Kim bilir kaç tane kız senin kuyunu kazmıştır Ateş?" dedi. Çağan "Ateş yavrum, yapma dedim. Etme dedim. Sözümü dinle dedim. Böyle nereye kadar dedim. Yok. Bir türlü anlatamadım. Kızların ahını aldın hep." dedi ellerini kaldırarak. Çağan'ın kızlarla hiç alakası yoktu ve bu özelliği bana güven veriyordu tekrardan. Kızlarla alakası olsa bile ona bu konuda güvenirdim çünkü o sevdiği insana sadık olabilecek biriydi. Ona gülümseyerek baktım. Söylediği şey ne kadar dalgasına olsa da şuan buna gülmeyen tek bendim. Ona bakıyordum ve içimdeki bazı duygular tepinmeye başlıyordu.

Ona baktığımı hissetmiş olmalı ki bana dönerek göz kırptı ve aynı şekilde bakmaya başladı. Ateş fısıldayarak "Arkadaşlar yavaşça Çağan ve Alesya'yı burada bırakıp gidiyoruz. Yoksa çok yanlış şeylere şahit olacağız." dedi. Onu omzundan hafif ittirerek "Pisliksiniz ya." dedim. Doğukan "Siz de kardeşlerimi gözlerinizle yediniz kızlar. Eridi bittiler garipler." dedi yaşlı teyzeler gibi. Ona bakıp güldüm. Barlas "Doğukan sen de iyice karı kılıklı oldun! Şu hallere bak." dedi kafasını iki yana sallayarak. Doğukan "Barlas, Asena bitti, şimdi de sıra bana mı geldi kardeşim? Ayıp oluyor ama." dedi bir tarafını dönerken. Barlas "Ne diyorsun oğlum sen? Yemin ediyorum tek normal ben kaldım aranızda. Ayrıca bir daha öyle saçma sapan şeyler söyleme." diyerek kafasını çevirdi.

Kumsal "Siz neden geldiniz? Biz konuşuyorduk kendi aramızda." dedi. Barış "Merak ettik. Hem sen benim dedikodumu mu yapıyorsun Kumsal? Bana sor ne soracaksan." dedi sırıtarak. Kumsal kaşlarını çatarken "Ne dedikodunu yapacağım senin? Öküz!" dedi inatla. "İnatçı Keçi değil misin? Hemen başlıyor inadın." dedi gülümseyerek. Kumsal da gülümser gibi oldu ama hemen yüz ifadesi değişti. Uzun zaman olmuştu Barış ona 'İnatçı Keçi' demeyeli. Asu "Biz bu şekilde eğleniyoruz Ateş Bey. Bir itirazınız mı vardı?" dedi. Ateş "Var Asu Hanım. Benim hakkımda az konuşursan sevinirim. Kızlara karşı malum imajım çiziliyor." dedi sırıtarak. Asu "Senin inadına palavra atmaz mıyım ben şimdi Bok Beyinli?" dedi sinirle soluyarak. Doğukan "Ateş yanlış sularda yüzüyorsun kardeşim. Bence sen sus." dedi. Çağan "Keşke ben de sizinle dedikodu yapabilsem. Ancak hayvan gibi karı kız meselelerini konuşun hep." diyerek ağzıyla garip garip sesler çıkarttı. Barlas "Çağan içinde var demek ki kardeşim. Sen neden bizimle takılıyorsun ki? Al işte hemcinslerin burada." diyerek bizi gösterdi. Çağan "Barlas bebeğim hiç yakışıyor mu bunlar senin ağzına? Ben olmazsam sen yapamazsın." dedi. Barlas "Yürü git. Ne yapıyorsan yap banane." dedi. Çağan "Söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum ama kirli donlarınızı, çoraplarınızı ben topluyorum hep. Bir gidersem evi bok götürür." dedi. Bu dediğine kızlarla aynı anda kahkaha atmıştık. Barış "Çağan sen eve gelme bu akşam sakın. Yoksa benden dayak yiyeceksin." dedi sinirle. Kumsal'a karşı imajı çizilmişti. Çağan "Gerçekler acıdır Barış Bey." diyerek sinsice güldü. Asena "Dışarıdan ne kadar temiz görünseniz de duyduklarımdan sonra artık böyle düşünemem sanırım." dedi suratını buruşturarak. Ateş "Çağan'ın tuzu kuru. Biz öyle değiliz. Annemiz bize her dakika ev temizletmiyor." dedi gülerek. Çağan kaşlarını çatarak ona bakmıştı. "Hain! Bir de beğenmiyor musun? Kirli donlarını kendin toplarsın artık." dedi.

Asena "Çağan tam bir ev beyi olmuş. Allah sabır versin sana." dedi. Çağan "Asena kankam halimden anlıyor bir tek." dedi derin bir nefes vererek. Biz konuşup eğlenmeye devam ederken, Asena bir anda yerinden kalkıp tuvalete gideceğini söylemişti. Bu fırsat ile tekrar doğum günü planını konuşmaya başladık. "Biz okul çıkışı hediye almaya kesin gidiyoruz. Ne alacağımıza karar verdik. Barlas sen pastayı halledebildin mi?" dedim. Barlas "Merak etmeyin. Malzemeleri aldım ben. Siz alışverişteyken pastayı yaparım. O sıra Doğukan ve Ece de evi süsler." dedi. Asu "Tamam o zaman. Okul çıkışı siz önden gidersiniz. Kızlarla ben arkadan gelelim ki Asena çakmasın. O bizden ayrılınca benim evimin önünde buluşuruz." dedi. Ateş "Tamamdır o zaman. Plan hazır okul çıkışı gideriz." dedi. Zil çalınca hep beraber sınıfa çıktık.

Sırama kurulduğumda yanımda kulaklıklarını takmış dışarıyı izleyen Asena'ya baktım. Bugün yüzü gülümsüyordu. Doğum günü olduğu için olmalıydı. Onun bu halini görünce mutlu olmuştum. Uzun süredir gördüğümüz kabustan sonunda uyanmıştık ve yaşadıklarımız bir nebze de olsa bitmişti. Fakat aklıma takılan tek şey arkamızda duran bilmediğimiz düşman kimdi? Bana neden arabayla çarpmıştı? Ben bir insanı bu kadar kızdıracak ne yapmış olabilirdim ki? En tuhafıysa bu işe bana yakın olan Araf'ı seçerek ulaşmıştı. Kulağa garip geliyordu. Düşündükçe beynim artık yoruluyordu. En iyisi düşünmemek diyordum fakat elde değildi. Başımızda böyle büyük bir düşman varken rahat olamıyordum. Her an her dakika korkudan ip üstünde duruyordum.

Karşımda ders anlatan matematik hocasıyla derin bir nefes verdim. Matematik hiç bir zaman benim dersim olmadı. Aramız iyi değildi. Ben dil öğrencisiydim ve gelecekteki hedefim ingilizce öğretmeni olmaktı. Genel olarak dil ve sözelim daha ağır basıyordu. Sayısal olarak fenim iyiydi ama matematiğim ortaydı. İyi denemezdi. Ülkemizdeki tüm kapıları matematik dersinin açması da üzücü bir durumdu. Matematik bilmiyorsan artık hiç bir şey olamıyordun. Herkesin ilgi alanı, yetenekleri ve becerileri farklıydı. Neden herkesi aynı yoldan sokmaya zorluyorlardı? Farklı yollardan geleceğe açılmaya ihtiyacımız varken hem de...

Derin bir nefes verdim. Hayatımız iyi gitmezken, ülkemizdeki şartlar da iyi gitmiyordu. Sözde özgür bir ülkeydik. Ülkemi çok seviyordum. Önderimiz, kurtarıcımız Atatürk'ü de anlatamayacağım kadar çok seviyordum. Onun bize sunduğu imkanlar tartışılamazdı ama günümüz şartları gerçekten kötüleşmeye başladı. Herkes içinde biriktirdiği geleceğe açık umutları birer birer kaybediyordu. Bu üzücü bir durumdu. Özellikle gençlerin durumu en vahimiydi. Kimse sesimize kulak vermiyordu. Kafamı sıraya koyarak biraz olsun uyumaya karar verdim. Belki kafamdaki karanlık bulutlar dağılırdı diye düşündüm. Ta ki kafama bir parça kağıt atılana kadar.

Kağıdı yerden alıp içinde ne yazdığına baktım.

'Benimle en alt katta buluş. -Ç'

Notu fırlatan Çağan'a baktığımda bana bakmadan dersi dinliyordu. Ona geri cevap vermeyip kafamı sıraya geri koydum. Acaba ne istiyordu? Merak etmeye başlamıştım. Uyuklamaya başlayınca gözlerimi daha fazla açık tutamadım ve kendimi bıraktım.

Uyandığımda teneffüs zili çalmıştı. Kızlar sıralarında oturup bir şeylerle uğraşıyorlardı. Onlara bir şey söylemeden yerimden kalktım. Kumsal "Nereye?" dediğinde düşündüm. "Hava almaya çıkacağım biraz." dedim. Kumsal "Tamam." dediğinde direkt sınıftan çıktım. Merdivenden inerken düşünüyordum. Yine ne olmuştu? Aşağı katta neden buluşuyorduk? Garip.

Çağan iki gündür garip davranıyordu. Yakınlaşmaya başlamıştık. Bu yakınlık acaba nereye kadar gidecekti merak ediyordum. Aşağı kata indiğimde kimseyi görememiştim. Burası genelde boş olurdu. Okulun deposu gibi bir şeydi. Yalnız başıma olduğum için ürkmeye başlamıştım. Titrek sesimle "Çağan burada mısın?" dedim. Ses ya da her hangi bir hareket gelmeyince ben de bir kaç saniye bekleyip yukarı çıkmak için harekete geçtim. Bir anda birinin beni kendine çekmesiyle ufak bir çığlık attım. Direkt ağzımı kaparken Çağan "Şşt! Sessiz ol Dişi Goril. Bağırma." dedi. Elini ağzımdan çektiğinde "Sen manyak mısın? Ödümü koparttın. Ayrıca neden beni buraya çağırdın?" dedim sinirle. Çağan "Yalnız kalalım istedim." dedi arkasındaki duvara yaslanırken. "Neden yalnız kalmak istiyorsun ki?" dedim sorgulamaya devam ederek. "Seninle konuşmayı seviyorum." dediğinde kalbimin ritimsiz bir şekilde attığını hissettim. Heyecanlanmıştım. "Önemli bir şey mi old-" diyemeden Çağan kollarını boynuma sarmıştı. Yaptığı harekete şaşırmıştım.

"Ne yapıyorsun?" dedim. "Bunu ne kadar zamandır beklediğimi bilmiyorsun." dedi. Bunu demesiyle ben de sarılmasına karşılık verdim. "Seni özledim." dedi daha da sıkı sarılırken. "Ben de." dedim kısık sesimle. Çağan benden ayrılıp "Sana bir şey getirdim." dedi. Cebinden çıkarttığı kolyeye bakıp gülümsedim. Süngerbob'lu kolyem. Onu Çağan'ın suratına fırlattığım aklıma gelince somurttum. Keşke o gün susup Çağan'ı dinleseydim. Çağan bana bakıp "Ne oldu? Yüzün düştü." dediğinde "Suratına fırlattığım gün aklıma geldide." dedim. Çağan gülümseyip yanağımı okşadıktan sonra "O zaman artık sana geri taktığım gün aklına gelsin olur mu?" dedi ve arkama geçip saçlarımı yana atıp kolyeyi boynuma taktı. Kolyeye dokunup gülümsedim ve "Olur." dedim. Çağan da kolyesini çıkarınca onları yan yana getirdim. Çağan Squidward ve Sünger Bob'u öpüştürünce omzuna bir tane vurdum. "Pislik yapma." dedim gülerek. "Ne var bence gayette güzel oldu. Bence biz de uygulamalıyız. Öpüşmek barışmak lazım." dedi. Alayla ona bakıp "Rüyanda görürsün." dedim. "Öyle deme ya. Ben aslında baya gerçekte de gördüm gibi ama neyse sen öyle diyorsan." dedi sırıtmasını daha da büyüterek. "Gıcıksın cidden." dedim. "Öyleyim ama senin gıcığınım değil mi?" dedi. Dediği şey beni gülümsetmişti. Yanağını sıkıp "Olabilir." dedim.

Çağan'ın eli yüzümde dolanırken saçlarımın arasına karışmıştı. Dışardan biri görse hemen yanlış anlayabilirdi. Ama niyeti bu değildi. Ne yaptığını ben de bilmiyordum. Sadece yüzünde garip bir ifade ve saçlarımda dolanan eli vardı. Sanki beni yavru kedi sever gibi seviyordu. "Ne yapıyorsunuz siz burada?" diye bir bağırmayla ikimiz de korkuyla yan tarafa dönmüştük. Şuan utançtan yerine dibine girebilirdim. Karşımızda bizim okulun kel müdürü vardı. Çağan'la yusuf yusuf olmuştuk. Ne diyeceğimizi bilmiyorduk. Müdür kızgınca "Size ne yapıyorsunuz burada dedim. Duymadınız mı?" dediğinde Çağan "Hiçbir şey öyle konuşuyorduk arkadaşımla değil mi arkadaşım?" dedi beni dürterek. "Sadece konuşuyorduk hocam." dedim Çağan'ı onaylayarak. Müdür sabır dileyerek yukarı baktıktan sonra "Bıktım sizden. Çabuk kaybolun gözüm görmesin sizi." dedi. Çağan müdürün önüne gidip alnından öptükten sonra "Çok sağolun hocam. Bu kıyağınızı hiç unutmayacağım." dedi. Adam ilk başta şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi.

Daha sonra "Defolun!" diye bağırınca Çağan'la koşarak yukarı çıktık. Yukarı çıktığımızda durmadan gülmeye başladım. Resmen müdürü öpmüştü. "Müdürü öperken ne düşünüyordun acaba?" dedim gülmeye devam ederken. Çağan "Bilmiyorum. O an şaşkınlıktan dua et başka yeri öpmedim." dedi iğrenerek. Bu dediğiyle ben de iğrenmiştim ama o an aklıma gelince yine güldüm. "Müdürün artık yüzüne bakamam sanırım." dedim. Çağan "Boşver. Ne güzel anımız oldu işte. Lisede kaynatırken müdüre yakalandık." dedi sırıtarak. Kaşlarımı çatıp "Kaynattığımız falan yoktu. Sadece konuşuyorduk." dedim. Çağan "Tabii ama müdür basmasaydı kaynatabilirdik değil mi?" dedi. "Hayır öyle bir şey olmazdı Çağan." dedim kaşlarımı çatmaya devam ederken. Çağan eliyle kaşlarımı düzeltip "Çatma şu kaşlarını, çirkin oluyorsun." dedi. "Çatarım ve ayrıca ben hep güzelim." dedim triple.

"Doğru. Hep güzelsin." dedi gülümseyerek. Söylediğine gülümsedim. Hoşuma gitmişti. Sınıfa geldiğimizde direkt kendimi sırama attım. Kızlar uyukluyorlardı. Asu telefonuna bakıyordu. Ders zili çalınca ben de kitaplarımı çıkartıp az önce yaşananları düşündüm. Aklıma geldikçe güleceğime emindim. Müdürün yüzüne bakarken artık yaşadığımız anı aklıma gelecekti. Asena "Alesya'ya bir şey olmuş kızlar. Bu gülüşü nerede görsem tanırım." dedi dalga geçerek. Kumsal "Zaten dünden beri teneffüslerde kayboluyorsun. Neler oluyor?" dedi gülerek. "Çağan dersteyken bana kağıt fırlattı. Aşağı katta buluşalım yazıyordu." dediğimde Asu "Oha. Düşündüklerim olmadı değil mi?" dedi şaşkınlıkla. "Ya hayır saçmalama. Sonra ben de aşağıya indim. Çağan'ı ilk göremedim yukarı çıkacaktım. Korkuttu beni." dedim. Asena "Ee bu kadar mı?" dedi. "Dur bir saniye anlatıyorum. İşte sonra duvara yaslandı falan konuşmaya başladık. Biz yakın dururken bir anda müdür bizi yakaladı." dedim. Ece "Sonra ne oldu?" dedi heyecanla. "Kızdı ama giderken Çağan adamın kelinden öptü." dedim. Kızlar haykırarak gülmeye başlayınca ben de güldüm. O anlar gözümün önünden geçti.

Dersler bir şekilde geçip gittikten sonra çıkışa gelmiştik. Piçizler bilerek bizden önce hızlıca çıkmışlardı. Biz de olabildiğince Asena'yı yavaşlatıp sonunda kendimizi sınıftan okul bahçesine atabildik. Yolda giderken "Bugün çok güzeldi. Umarım bundan sonraki günlerimiz de böyle güzel geçer." dedim. Asena "Umarım ama sanmıyorum. Başımızda bilmediğimiz bir bela varken düşünemiyorum." dedi. Kumsal "Öyle demeyin ya. Olumlu olalım. Güzel şeyler olacak diyelim." dedi. Asu "Kumsal haklı. Hep olumsuzu çağırıp durduk. Biraz da olumlu konuşalım. Her şey bizim için iyi olsun." dedi. Ece "Evet kızlar. Endişelenmeyin her şey yoluna girecek." dedi gülümseyerek.

Asena "Bugün bir şeyi unutmadınız mı sizce de kızlar?" dedi. Sanırım doğum gününden bahsediyordu. Kızlarla birbirimize bakıp anlamış gibi yaptıktan sonra Asena'ya dönüp "Hayır, ne vardı ki?" dedim kaşlarımı çatarak. Asena kaşlarını çatarak önüne dönerken "Yok bir şey önemli değildi zaten." dedi. Sesinde çok belli etmese de hafif bir hayal kırıklığı vardı. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bilmiyordu ki onun için büyük bir parti hazırlıyorduk. Asena kendi yol ayrımına gelince "Görüşürüz." diyerek cevabımızı bile beklemeden eve gitti. Asu "Trip yiyoruz. Hadi hayırlısı." dedi gülerek. Kumsal "Bir şey olmaz. Akşam kutlama yapacağız nasıl olsa." dedi. Ece "Neyse kızlar. Hadi oyalanmayın çok işimiz var." dedi.

Asena'yı bıraktıktan sonra hızlıca Piçizler'in yanına geldik. Çağan "Nerede kaldınız ya? Ağaç olduk burada." dedi. Ateş "Evet hadi gitmemiz lazım. Saat 4:30 şu anda ve akşam 6'da burada olmamız lazım." dedi. Barış "Ateş haklı. Barlas, Ece, Doğukan siz de elinizi çabuk tutun. Bir şey lazım mı?" dedi. Doğukan "Yok kanka her şey tamam. Biz hallederiz, siz artık gidin." dedi. Asu onlara kapıyı açmaya giderken biz de arabaya doluştuk. Bu araba ne ara buraya gelmişti. "Ne ara arabayı getirdiniz?" dedim. Ateş "Şoförü aradık geldi biz yoldayken." dedi. Asu da geri dönünce yola koyulduk. Yakındaki bir alışveriş merkezine gidiyorduk. Asena için ortak hediye olarak kırmızı don almaya karar vermiştik. İlk başta hediyeye bakıp hayal kırıklığı yaşasın sonra da asıl hediyelerimizi görsün istiyorduk. Ben asıl hediyemi babama hazırlatmıştım ama alışveriş merkezindeki mağazadan teslim almam gerekiyordu. Kumsal da bir çanta dolusu makyaj eşyası ve bakım ürünü hediye edecekti. Asena her ne kadar kullanmayan biri olsa da her kızın zor durumlar için ihtiyacı olan bir şeydi. Asu da en iyi olanlarından bir boks eldiveni ve death note alacaktı.

Piçizler ne alacaklardı bir fikrim yoktu. Tek bildiğim onların da alacağıydı. Sessiz yolculuğumuzdan sonra alışveriş merkezine varmıştık. Alışveriş merkezinin ortasında duruyorduk. Barış "İkişer ikişer dağılıyoruz o zaman." diyerek bizim ne diyeceğimizi beklemeden Kumsal'ı peşinden sürükledi. Ateş de "Biz kaçtık. İyi eğlenceler gençler." diyerek o da Asu'yu sürükledi. Çağan'la ben şaşkınca kalmıştık. Birbirimize bakıp güldükten sonra Çağan "İlk ne alacaksın?" dedi. "İlk gidip babamın buradaki şubesinden hediyeyi almamız lazım." dedim. Çağan "Olur hadi gidelim." diyerek kolunu omzuma attı. Bu yaptığı hoşuma gitse de biraz utanmıştım. Mağazaya geldiğimizde içerisi biraz doluydu. Görevlilerden birisi beni görünce "Hoşgeldiniz Alesya Hanım. Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi gülümseyerek. "Babamın gönderdiği elbiseyi almaya geldim." dedim. "Tabii hemen getiriyorum." dedi. O gittikten sonra Çağan "Burası babanın mı?" dedi. "Babamın olanlardan bir tanesi sadece." dedim derin bir nefes vererek. Çağan "Aslında yakında babanla babam ortaklık yapabilirler." dedi. "Nasıl yani?" dedim kaşlarım çatılırken. "Babam, babanın yeni kreasyonu için fotoğraf çekimi yapacakmış." dedi. Anladığımı belirtircesine kafamı salladım. "Bu güzel bir haber." dedim gülerek. Çağan "Evet. Bir de o zaman gelince bir sürprizim olacak dedi ama nedir bilmiyorum." dedi. "Anladım. Yakında öğreniriz zaten." dedim sırıtarak.

Görevli kıyafeti getirince teşekkür edip oradan ayrıldık. Çağan "Sırada ne var Dişi Goril?" dedi. "Sırada çamaşırcı var." dedim. Çağan'ın kaşları çatılırken "Ne alaka?" dedi. "Görürsün." dedim sırıtarak. Elinden çekerken yürüyen merdivenle yukarıya çıktık. "Neden oraya gidiyoruz ki?" dedi anlamadığını belirterek. "Göreceksin biraz sabret." dedim. Victoria Secret'a gelince beklemeden direkt içeriye daldım. Kızlar kırmızı don işini bana bırakmışlardı. Ateş ve Barış'la girmek istemiyorlardı. Bu durumda iş başa düşmüştü. Asena için seksi çamaşırların olduğu kısma gidip bir tane kırmızı don aldım. Arkamdaki Çağan gözlerini kocaman açmış şaşkın ördek gibi bana bakıyordu.

"Alesya, korkuyorum." dedi çocuk gibi. "Sana da alayım mı?" dedim gülerek. Yanımızdaki teyze bize şaşkınlıkla bakarken gülmeden edemedim. Çağan "Çok utanıyorum. Allah kahretmesin seni." dedi kafasını eğerken. Teyzeye bakıp "Kızım daha yeni genç kız oldu da. Çamaşır alıyoruz." dedim Çağan'ı göstererek. Teyze "Aaaa!" yaparak ağzını kaparken hızla yanımızdan uzaklaştı. Çağan iyice domates gibi kızarmıştı ve gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Hadi, hadi utanma. Çıkalım buradan şunu alıp." dedim yanağını sıkarken. Çağan benden önce mağazadan çıkarken ben de elimdekileri ödedim ve çıktım. Az önceki anlar aklıma gelince gülmekten kendimi alı koyamıyordum. Çağan'a bakıp bir kez daha güldüm. "Mağazaya girmekle hata ettim." dedi kendini yellerken. Daha ne kadar gülebilirdim? Şuanki hali hem çok komik hem de çok tatlıydı.

"Aa! Öyle deme Çağan. Sen artık genç kız oldun. Bunlara ihtiyacın var." dedim gülmem daha da şiddetlenirken. Çağan "Gül sen gül. Bunun intikamını alırım senden." dedi. İntikam deyince yüzüm düşmüştü. Çağan halimi fark edince "Tamam, özür dilerim. Sadece şakaydı." dedi sarılmak için harekete geçerken onu durdurdum. "Hadi sıra senin hediyende." dedim. Çağan'ın yüzü düşerken "Tamam, hadi oyuncakçıya gideceğiz." dedi. Oyuncakçıya gelince etrafa iyice göz attım. Buradan ne alacaktı ki? "Ne almayı düşünüyorsun?" dedim. Çağan "Asena'ya göre bir oyuncak alacağım." dedi gülerek. "Nasıl bir oyuncakmış bu?" dedim. "Görürsün." dedi.

******

Büyük bir reyonun önüne geldiğimizde şaşkınca Çağan'a baktım. "Ne alacağız buradan?" dedim. "Şu yukarıdaki kutuları görüyor musun?" dedi. "Evet."
"Heh! İşte ondan alacağız." dedi. "Ne var onun içinde?" dedim. "O kadarını sen de Asena ile beraber öğrenirsin." deyince kaşlarım çatıldı. Oyuncak reyonu boyumuzu aşıyordu ve Çağan'la ne yaparsak yapalım bir türlü alamıyorduk. "Nasıl alacağız onu? Çok yukarıda." dedim. "Ben senin omuzlarına çıkayım Dişi Goril." dedi. "Mantıklı. Öyle alabiliriz." dedim kararlılıkla. Çağan zor bela omzuma çıkınca bir türlü yerimden kalkamamıştım. "Senin Allah belanı..." diyordum ki Çağan'ın ayağı oyuncaklara çarpınca beraber yere yapıştık. İki şapşal... Çağan resmen kafama uçan tekme atmıştı. Beyin travması geçiriyordum. "Ne yaptın? Şapşal!" dedim. Kafamı kaldırınca Çağan ve bana şaşkınlıkla bakan küçük bir çocuk gördüm. Çocuk ağzını metrelerce açmıştı ve elindeki şekeriyle bize bakıyordu. Hafif dişlerimi göstererek sırıttım. "N'aber?" dedim el sallayarak. Çocuk aynı şaşkınlıkla arkasını dönüp gitti. Çağan başını tutarak yerden kalkarken ona öyle bir bakış attım ki gözleri yerinden fırladı, öyle bir bakış attım ki ismini unuttu...

"Eee? Dişi Goril? Bence sen sırtıma çıkmalıydın." dedi ağzında geveleyerek. Ona kaşlarımı çattım ve "Seni mahvederim Çağan. Çağır bir görevli alsın. Geldiğimiz hale bak." dedim. Çağan sırıtıp "Doğru. Bekle çağırıp geliyorum." dedi. Allah'tan elimdeki poşetleri bir kenara koydum da ezilmemişlerdi. Yan reyondaki barbie'leri görünce sırıtmaya başladım. Küçükken barbieleri çok severdim. Yılbaşında özel olarak çıkanlar ise kavuşmak için beklediğim hayalim olurdu. Kutuların arasında gözlerimi gezdirirken, küçük olmayı ne kadar özlediğimi fark ettim. Küçükken her şey daha masum, daha düzgün, daha da yolundaydı. Büyüdükçe her şey değişmişti. Yüzüm düşerken barbielere daha fazla bakmak istemedim. Çünkü küçüklüğüm bile çoğu zaman inişli çıkışlı geçmişti. Zordu yani.

Çağan yanında bir görevliyle gelince görevli elindeki çubukla kutuyu aşağı çekti. Kutu Çağan'ın kucağına düşmüştü. "Teşekkür ederiz." dedim. Hediyeyi aldıktan sonra kasaya geldik ve Çağan ödemeyi yapıp paketletti. Bizim alışverişimiz bittiği için ilk olarak Kumsal ve Barış'ın yanına gittik ama önce ben Kumsal'ı aradım.

-Alo neredesiniz?

-Hala makyaj malzemelerini tamamlıyoruz. İşiniz bitti mi?

-Evet bitti, yanınıza geliyoruz.

-Tamam bekliyoruz.

Konuşma biter bitmez direkt yanlarına gittik. Gittiğimizde karşılaştığımız manzaraya şaşkınlıkla baktım. Kumsal Barış'a rimmel ve ruj sürmüştü. "Ne oluyor oğlum sana?" dedi Çağan ağzı açık bir şekilde. Barış "Deneme tahtası oldum. Bu sabahtan beri sürdüğü beşinci ruj." dedi ve masumca Çağan'a baktı. Çağan Barış'a bakıp gür bir kahkaha patlatmıştı. Kumsal'a bakıp sırıttım. Kumsal "Senden güzel makyaj mankeni oldu Barış. Hem sen benimle gelmek istedin. Alesya gelseydi ona sürerdim yapacak bir şey yok." dedi. Ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Elimle ağzımı kapatıp ona bakmamak için kafamı eğdim. Barış'ın tipi çok komikti. Resmen palyaçolara benzemişti. "Gülmesenize. Ben hep insaniyetimden sürdüm bunları." dediğinde artık dayanamayıp gülmeye başladım. Barış huysuzca sızlanırken Kumsal bir anda elindeki allıkları sürmeye başladı. Çağan gülmesini durduramazken "Barış'ın en sonunda bu hale geleceğini biliyordum." dedi.

Biz gülerek eğlenirken yanımıza Ateş ve Asu geldiler. Ateş'in elleri poşet doluydu. Ateş ilk başta neye güldüğümüzü anlamayıp "Neye gülüyorsunuz?" dediğinde Çağan eliyle Barış'ı gösterdi. Ateş ilk Barış'ı gördüğünde affalladı ama daha sonra Çağan'ı geride bırakan etraftakilerin bize dönmesini sağlayacak bir şekilde gür bir kahkaha attı. Asu da Barış'ı görür görmez "Bu anı kaçıramam." diyerek fotoğraf çekti. Barış kaşlarını çatarak "Hayır saçmalamayın. Silin çabuk o fotoğrafları." dedi. Ateş "Bakayım çektiğin fotoğrafa." diyerek Asu'nun yanına gitti. Asu fotoğrafı gösterince Barış "Bakın o fotoğrafları silin dedim. Sakın görmeyeyim!" dedi. Ateş "Bu fotoğrafları bana at hemen." dedi ve gülmeye devam etti. Ateş ve Çağan şebek gibi birbirlerine yaslanarak Barış'a gülmeye devam ettiler. Barış sinirle eliyle yüzündeki ruju silmeye çalıştı ama aksine daha da yüzüne bulaştırdı.

Kumsal Barış'ın üstüne atlayarak "Hayır saçmalama! O makyajı bozmaman gerekiyordu. Ya Barış ne yapıyorsun ya?" dedi sinirle. Asu bu anın da fotoğrafını çekmişti tabii. Sadece ikimiz fark etmiştik ve birbirimize Adnan Ziyagil gülüşü attık. Barış "Kızım git Alesya'ya, Asu'ya yapsana. Bana niye yapıyorsun?" dedikçe Kumsal ısrarla kızıyordu. "En başında gelen sendin banane. Gelmeseydin ben de sürmezdim." dedi. Ateş "Tamam yeter. Tartışmayın. Hadi siz işinizi halledip gelin biz mağazanın çıkışında bekliyoruz." dedi. Mağazanın dışına çıkınca Asu'ya "Ne aldın sen?" diye sordum. Asu "Boks eldiveni ve death note." dedi. Death note duyunca gülmeden edemedim. Tam Asena'lıktı.

Asu "Sen ne aldın?" diye sorunca "Ben de babama tasarlattığım elbiseyi teslim aldım. Bir de ortak hediyemizi." diyerek sırıttım. Asu "Ortak hediyemize bayılacak. Hem de hayatında aldığı en güzel hediye olacak." dedi gülerek. Ateş yanımıza gelip "Ne kıkırdayıp duruyorsunuz? Ne oldu?" dedi. Asu "Bir şey olduğu yok Bok Beyinli. Kızsal meseleler." dedi. Ateş "Neymiş o kızsal meseleler? Merak ettim." dedi. "Niye sen kız mısın? Kızsan söyleyeyim." dedi kaşlarını kaldırıp. Ateş kafasını kaşıyıp "En iyisi sizi kızsal meselelerinizle başbaşa bırakayım." dedi. O sırada Kumsal ve Barış yanımıza gelmişlerdi. Kumsal tripli bir şekilde kollarını önünde bağlamıştı.

"Halletiniz mi?" dedim. Kumsal "Hallettik halletik. Hadi gidelim artık. Saat 17:30. Yarım saate evde olmamız lazım." dedi. "Tamamdır." dediğimde aşağı inmeye başladık. Ateş "Yalnız Barış kardeşim, senden baya güzel kadın olurmuş." dediğinde Barış "Yürü git Ateş. Yoksa seni alışveriş merkezinin içinde öldürürüm." dedi. Çağan "Öyle deme Barış. Mazallah tırnakların kırılır." dedi. Barış "Oğlum bak eğer, o fotoğrafları bir yerde görürsem hepiniz bittiniz." dedi. Hepimiz sus pus olurken arabanın yanına hele şükür gelmiştik. Arabaya binince ayaklarımı hissetmiyordum. Bir de daha parti ve eğlence kısmı vardı. Anlaşılan bu gece baya yorulacaktık.

Arkama yaslanıp yolu seyretmeye başladım. Bugün uzun zaman sonra Piçizler'le ilk kez vakit geçiriyorduk. Doğum gününe katılmak istemeleri beni şaşırtmıştı. Gerçekleri öğrenir öğrenmez hepsi asıl hallerine dönmüşlerdi ama bu bana normal gelmiyordu. Bu şekilde olmamalıydı. Biz çok zarar görmüştük. Çağan'a nasıl güvenip, onun sevgisine karşılık verecektim? Ya da kendi sevgimi kabullenip yaşadıklarımı ezip geçecek miydim? Bilmiyordum. Tek bildiğim her şeyin daha güzel olması için uğraştığımdı. Bunu düşündüğümde istemsizce sırıttım. Gelecekte hepimizi büyük bir şok bekliyordu.

Evin önüne geldiğimizde hepimiz poşetleri alıp apar topar eve girdik. Doğukan ve Ece hem evin içini hem de bahçeyi süslemişlerdi. Açıkcası etraf çok güzel gözüküyordu. Arka bahçeye uzunlamasına bir masa kurmuşlardı ve en başa Asena oturacaktı. Masanın üstünde ağaçların arasından geçen led ışıklar vardı. Etrafta da üstünde Psikopatımız yazan balonlar vardı. Evin içindeyse pastayı üfleyeceği bir masa kurmuşlardı ve üstünde 'Doğum Günün Kutlu Olsun.' yazan bir pankart vardı. Masa örtüsü siyahtı ve kenarlarını mavi kurdelelerle bağlamışlardı. Yine salonda da renkli ışıklar vardı.

Kumsal "Sanırım aşık oldum. Çok güzel olmuş." dedi hayranlıkla. Asu "Evet aşırı güzel ama bunun toplaması da var." dedi gülen yüzü solarken. "Biz niye topluyoruz, çağır birisini toplasın. Hem ben olsam bir hafta sökmem." dedim. Ece "Değil mi? Hepsi Doğukan'ın fikriydi. Beni şaşırtmaya devam ediyor." dedi gülümseyerek ona bakarken. O sırada Doğukan kaslarını kaldırmış Piçizler'e şekil yapıyordu. Gülerek kafamı yana salladım. Bu çocuk hiç değişmeyecekti. Barlas mutfaktan çıkarken "Hoşgeldiniz. Hallettiniz mi?" dedi ciddiyetle. Asu "Hediyeler tamam. Yemekler ne durumda?" dedi. Barlas "Yemekler hazır. Ben hazırladım hepsini. Pastayı da ben yaptım." dedi sırıtarak. Kumsal şaşkınlıkla "Barlas'a bakın. Asena için mutfağa girmiş yemek yapıyor. Milletçe alkışlıyoruz." dedi her ne kadar şakayla karışık olsa da samimi olmadığı belliydi. Çünkü sevgilisi olduğu halde Asena'ya karşı yaptığı olumsuz hareketler hiç birimizin hoşuna gitmiyordu. Barlas sırıtarak "Asena eminim çok beğenir." dedi. Bu sırıtışın altında bir hinlik yatıyordu bunu anlamak zor değildi. Hele benim gibi bir sinsi için hiç değildi.

Asu "Her neyse. Her şey tamamsa geriye Asena'yı buraya getirmek ve hazırlanmak kalıyor." dedi. Ateş "Nasıl getireceksiniz?" dedi. "Kumsal, Asena'yı getirme işini sana bırakıyorum. Hazırlandığınız zaman mesaj at biz de kurduğumuz planı uygulayalım. Onu zaten anlamasını sağlamadan hazırlarsın. Asu, ben ve Ece şimdi hazırlanır buraları tamamlarız." dedim. Kumsal "Tamamdır. Ben çıkıyorum o zaman, gerisi sizde. Asena ile evden çıkıp yaklaştığımız zaman mesaj atarım." dedi. Ece "Tamam o zaman her şey hazır. Sen çık biz de hazırlanalım." dediğinde Kumsal çantasını ve telefonunu alıp evden çıktı. Ece, ben ve Asu, Kumsal çıktıktan sonra yukarıya çıkmıştık. Piçizler de mutfakta Barlas'a son dokunuşlar için yardım edip tabakları falan hazırlıyorlardı.

Yukarıya çıktığımızda ilk iş olarak Asu'nun dolabını açtım. Asu "Ne giyeceksiniz?" dedi. Göz atarken elimle geçtiğim elbiseler arasında mor, yeşil ve pembe, ekoseli, dar, askılı bir elbise gördüm. Elbiseyi direkt elime alıp "Bunu giyeceğim ama üstüne mor bir hırkan ya da buna uyacak bir şeyin var mı?" dedim. Asu "Bekle bakıyorum hemen." diyerek dolabı kurcaladı. Elinde lila rengi bir yarım hırkayla bana dönerek "Bence bu ideal." dedi ve elime tutuşturdu. Elbiseyle yan yana tuttuğum zaman renkleri aslında uymuştu. Ayakkabı olarak da platformlu bilek boy siyah bağcıklı botları seçtim. Seçtiklerimi yatağın üstüne bırakıp Ece'ye yardıma gittim. Ece elinde iki tane altla dönmüştü. "Sence hangisi?" dedi. Birisi normal siyah bir etekti diğeriyse ekoseli bej rengi bir şort etekti. Şort etek hoşuma gitmişti. "Bu şort etek çok güzel. Bunun üzerine de bir şey bul." dedim. Ece dolabı kurcalayıp siyah yarım bir üst, kırmızı bol ince bir ceket bulmuştu. Ayağına da dizlerine kadar gelen siyah bir bot. O da seçtiklerini giyerken Asu'ya baktım. Asu da bordo ve açık mavi renkte, kareli pileli bir etek seçmişti ve onun altına da ince tül siyah uzun çorap. Üstünede yün beyaz bir yarım üst ve takım olarak hırkasını seçmişti. Ayakkabı olarak da siyah bir topuklu seçmişti. Seçtiklerimizi giyindikten sonra şaşkınlıkla aynada kendimize baktık. Çok hoş görünüyorduk. Ece "Çok güzel olduk! Şuan aşırı heyecanlandım." dedi. Asu "Doğukan seni böyle görünce heyecanlanacak mı orasını bilemem." dedi gülerek giydiği şorta bakarken. Piçizler'in en sevmediğim özelliğiydi. Giydiğimize karışmalarıydı. Sevgilim olsa bile karışamazdı. O kim ki? Ben kendimi korurdum. Eğer bu giysinin içinde mutlu hissediyorsam onu giyerdim. Kimse de bir şey diyemezdi. Ece "Doğukan kıskanç birisi ama anlayışsız değil. Eğer ben kendimi rahat hissediyorsam karışmaz." dedi. Asu derin bir nefes verirken "Göreceğiz." dedi.

(Kızların giydikleri kıyafetler)

"Neyse kızlar, Piçizler'i bırakın şimdi. Daha makyaj ve saç var." dedim. Ben direkt saçlarımı elime aldığım maşayla dalgalandırmaya başladım. Ece saçlarını tarayıp yukarıdan alarak ufak bir at kuyruğu yapmıştı. Alttan da kalan saçlarını salmıştı. Asu elindeki düzleştiriciyle saçlarının üstünden geçiyordu. Saçlar eninde sonunda bittiğinde apar topar yüzümüze bir şeyler sürmüştük. Asena ve Kumsal her an gelebilirlerdi ve ben çok gergindim. Hiçbir şey eksik olsun istemiyordum. Asena'yı bugün öyle üzgün görünce içime bir öküz oturmuştu. O mutlu olsun istiyordum. Dudaklarıma sürdüğüm açık kırmızı rujum ve çektiğim eyeliner bitince masadaki parfümden bir kaç fıs sıktım.

Kızlar da makyajlarını bitirince artık hazırdık. Kapıdan çıkmadan önce son bir kez halime baktım. Gayet güzel olmuştum ve en önemlisi mutluydum. Kendime bir gülümseme attıktan sonra kızlarla birlikte odadan çıktım. Aşağıya inerken "Ailenden izin aldın değil mi? Bugün kızlarla hep birlikte bende kalıyoruz." diyen Asu'ya dönüp "Merak etme aldım." dedim gülümseyerek.

Aşağıya inerken evin içinde ayak seslerimiz yankılanıyordu. Demek ki Piçizler hala mutfaktaydılar. Salona indiğimizde Asu "Bunlar ne yapıyorlar? Bitmedi mi hala?" dediğinde Piçizler bir anda arkamızdan "Aaa!" diye bağırdılar. Biz korkuyla onlara döndük. Onlar hayvan gibi gülerken ilk başta ne olduğunu anlamamıştım. Akılları sıra bizi korkutuyorlardı. Yüzlerindeki kahkaha bize döndüklerinde yavaş yavaş solarken kaşları çatılıyordu. Doğukan "Ece? Bunları şimdilik giydin değil mi? Partide daha rahat bir şeyler seçeceğini umuyorum." dedi. Ece "Hayır bu şekilde giyindim parti için." dedi. Doğukan "Hayır saçmalama. Bu ne böyle kızım? O eteğin biraz daha kısası yok muydu? Bu çok uzun olmuş!" dedi kızgınca. Asu "Baya anlayışla karşıladı." dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Çağan "Ne gülüyorsun Alesya? Senin de aşağı kalır yanın yok. Çok kısa bu elbise olmaz." dediğinde "Pardon? Duyamadım bir daha söyler misin?" dedim gür bir şekilde.

Çağan kaşlarını daha çok çatarken "Eteği çok kısa diyorum bu elbisenin, başka elbise yok muydu?" dedi. "Kısa olması seni neden geriyor? Herhangi bir şeyim değilsin. Kendini topla." dedim kızgınca. Ateş "Bu kızlar ne dersek diyelim bizi dinlemiyorlar. Neyse bizim yanımızdasınız zaten bir sorun olmaz." dedi ama kaşları hala çatık bir şekilde Asu'ya bakıyordu. Asu "Yanımızda olmasanız da bir sorun olmaz ama neyse." dedi uzatmayarak. Konu dağıldığında Çağan'a kızgındım. Henüz bir şeyim değildi ve benim işlerime karışamazdı. Bir şeyim olsa bile karışamazdı. Giymek istersem giyerdim. Bu kadar.

Kumsal'dan mesaj gelince mesajı açıp baktım.

Ruh hastası

Biz hazırız. Asu arasın artık.

Panikle evin içinde Asu'ya bağırdım "Kumsal hazırız yazdı. Ara artık Asu." dedim. Herkes işini bitirdiği için salonda oturuyorduk. Kumsal'dan işareti aldığımız için Asu telefonu eline aldı ve herkese sessiz olmasını söyledi. Biz sessiz bir şekilde pür dikkat onu dinliyorduk. Asena telefonu açınca Asu;

-Alo Asena! Neredesin? Acil yardıma gel.

Sesini titretiyordu ve oyuncu bir şekilde Asena'yı zor durumda olduğuna ikna etmişti.

-Evet Asena kötü bir şey oldu. Evimde birisi var aşağı katta. Yukarıya saklandım beni fark etmesin diye.

Sesi artık ağlamaklı çıkıyordu ama ağlamıyordu. Ateş sessizce Çağan'a fısıldayarak "Bunlar da ne oyuncu he! Sezonluk dizi çekerler yeminlen." dediğinde gülmemek için kendimi tuttum.

-Tamam Asena çabuk olun. Lütfen yardım edin çok korkuyorum.

Dedikten sonra Asena bir kaç bir şey daha söyledi ve Asu telefonu kapattı.

Asu gülerek "Nasıl da inandı? Geliyorlar şimdi herkes yerini alsın." dedi. "Dur acele etme Kumsal mesaj atınca alırız. Her şey hazır değil mi?" dedim. Barlas "Evet hazır. Sadece ışıkları kapatmamız lazım." diyerek yerinden kalktı. Bahçe ve evin ışıklarını önceden kapattı. Eğer buraya yaklaştıklarında Asena görürse anlayabilirdi. Hem arka bahçeye kurulu masa vardı. Onu fark etmemesi gerekiyordu. Barış "Asena panikten bize kim bilir neler yapacak?" dedi ürkekçe. Doğukan "Ben korkuyorum valla." dediğinde Çağan "Kapıya Barış ve Doğukan geçsin." dedi gülerek. Barlas "Aynen. Siz konfetileri patlatın biz de saklanalım gelince bağırarak çıkarız." dedi. Ateş "Asena sert bir kız arkadaşlar. Korkarsa cidden ağzımıza..." dediğinde sustu. Asu "Amma korkak çıktınız siz de. Bir şey olmaz." dedi sırıtarak. Telefonum titreyince aceleyle elime aldım.

Ruh Hastası

Yaklaştık evin oradayız neredeyse.

"Herkes yerlerini alsın! Geliyorlar!" diye bağırdım. Barlas "Tamam. Ateş sen ışıkları kontrol et." dedi ve herkes aceleyle koltukların arkasına saklandı. Barış ve Doğukan da kapının orada ellerinde konfetilerle bekliyorlardı. Kapı da aralıktı. Asena ve Kumsal'ın konuşma sesleri bahçeden geliyordu. Dış kapıyı bilerek hafif aralık bırakmıştık.

Kapı hızlıca açılınca bir anda ışıkları açıp, konfetileri patlattık. "Doğum günün kutlu olsun Psikopat!" diye bağırdık. Asena o anın korkusuylan Barış'a yumruk, Doğukan'a da tekme atmıştı. Biz şaşkınlıkla onlara bakıyorduk. Barış gözünün altını tutup "Yine mi?" dedi isyan ederek. Kumsal hemen yumruk yiyen Barış'ın yanına, Ece de tekme yiyen Doğukan'ın yanına koştu. Barış "Ah yüzüm gitti!" diye sızlanıyordu. İstemsizce sırıttım. Asena "Ne oluyor burada?" dedi şaşkınlıkla. Doğukan "Doğum günü... ah!" derken sözü kesildi çünkü acıdan kıvranıyordu.

Asena şaşkınlık içerisinde olan ruh halinden çıkıp gülümseyerek bize bakmaya başladı. Sanırım yaptığımız sürpriz onu mutlu etmişti. Bir an gözleri sulanır gibi oldu ama hemen kendisini toparladı. Bu arada Kumsal onu cidden güzel giydirmişti. Üstündeki elbise şık ve zarif duruyordu. Lacivert, üstünde dantel deseni olan, göğüs dekolteli bağlamalı, uzun kollu bir elbiseydi. Ayağında da dizlerine kadar olan kadife lacivert botları vardı. Kumsal ise bej rengi pileli bir etek ve yarım uzun kollu V yaka üst giymişti. Etek ve üstü takımdı. Kıyafetiyle uyumlu renkte bağlamalı bir topuklu ayakkabı giymişti. İkisi de çok güzel olmuşlardı. Barlas kaşlarını çatarak Asena'yı süzdükten sonra "Bu ne Asena? Biraz abartılı değil mi?" dedi. Asena "Hayır nesi varmış elbisenin? Gayet güzel." dedi. Barlas "Çok açık bu! Hoşuma gitmedi." dedi sinirle soluyarak. Aslında beğendiğini anlamak zor değildi ama kıskandığı için bunu dile getiremiyordu. Asena da bu duruma kızmıştı belli ki. Doğum günüydü ve anlayış bekliyordu. Barlas'ın kaşları düzelirken "Neyse. Güzel olmuşsun, ne de olsa bugün doğum günün." dedi bizi şaşırtarak içten bir gülümseme sunarken. Bu gülümsemenin Asena'ya özel olduğunu anlamak zor değildi. Asena'da Barlas'a bakıp gülümsemişti.

(Kızların giydikleri)

Barış bağırarak yerden kalkarken irkilerek ona baktık. "Kumsal bu kıyafetin hali ne? Her tarafın meydanda. Daha kapalı kıyafetin mi yoktu? Bak yoksa alalım kıyafet dediğin ne kadar ki?" dedi sinirle. Kumsal "Sanane Barış. Üstüm gayet güzel ve kıyafetimden memnunum." dedi. Barış "Ben değilim efendim. Çok açık bu kıyafet!" dedi üstüne bastırarak. Kumsal derin bir nefes verirken "Tamam Barış. Artık susacak mısın? Çünkü seni ilgilendirmiyor." diyerek yanımıza geldi. Sinirlenmişti. Piçizler her ne kadar şu anda uysal olsalar da bize yaptıklarından sonra hayatlarımıza karışmaları canımızı sıkıyordu.

Asena konuyu dağıtmak adına "Çok mutlu oldum. Asu ilk başta beni çok korkuttun. Cidden bir şey oldu sandım ve ödüm patladı. Buraya nasıl geleceğimi bilmen gerekiyordu." dedi kızgınca. Asu Asena'ya sarılınca "Ya Psikopat Hatunum kızma. Başka nasıl çağıracaktık seni? Heyecanı olmazdı bir kere." dedi. Biz de onlara gülerek baktık. Sonra Asena bağırarak "Hani sarılmak yok mu?" dedi. O an hepimiz koşarak Asena'nın üstüne atlayıp sarıldık. Resmen sevgi yumağı olmuştuk. Asena fısıldayarak "Sizi çok seviyorum." dedi. Kendimi duygusal bir panda gibi hissetmiştim. "Asena sus yoksa makyajım akacak." dedim. Kumsal "Evet. Hem ben bu makyaj için ne kadar uğraştım. Bozulursa seni pastanla boğarım." dedi. Hepimiz güldük. Barlas "Sevgi boğuşmanız bittiyse artık partiye geçsek mi?" dedi. Asena Piçizler'in burada parti için olduklarını yeni fark etmiş olmalı ki "Sizin burada ne işiniz var?" dedi sırıtarak. Barış "Ee günaydın! Daha yeni mi fark ediyorsun? Neredeyse her şeyi biz yaptık." dedi triple. Asena "Kusura bakmayın. O an panikle sizi Asu'nun dediği adam sandım." dedi. Doğukan "Eğer burada gerçekten adam olsaydı cesedini çıkaracaklarmış demek ki. Biz yaşadığımıza şükür edelim Barış." dedi gülerek. Bu söylediğine hepimiz gülmüştük. Çağan "Siz daha durun. Bu başlangıç. Hediyeleri verince yiyeceğiniz dayağı düşünün." dedi.

Barlas "Tamam bu kadar tatava yeter. Partiye geçelim." dedi. Piçizler mutfağa gitmişlerdi tekrar. Asena ve biz masanın etrafında toplanmıştık. Kumsal elinde telefonuyla video çekiyordu. Barlas elinde kocaman bir pastayla salona girmişti ve arkasında Piçizler yemek tabaklarını taşıyorlardı. Elimizi hiçbir şeye sürdürmüyorlardı. Asena şaşkınlıkla ağzını açmıştı. Acaba hangisine şaşırmıştı? Pastaya mı yoksa Barlas'ın pastayı taşımasına mı? Bu düşünceyle sırıttım. Barlas üstünde mumlar yanan pastayı Asena'nın önüne koyunca hepimizin yüzü düşmüştü ama bu sadece bir saniye sürmüştü. Çünkü pastanın üstünde Barlas'ın resmi vardı ve altında kırmızı jöleyle 'Beni artık rahatça yiyebilirsin.' yazıyordu. Asena şaşkın ifadesini bırakıp sırıtmaya bırakmıştı.

Kumsal "Yalnız pasta aşırı yaratıcı olmuş." dedi gülerek. Asu "Barlas'ın suratını her gün gördüğümüz yetmiyormuş gibi bir de pastada yiyeceğiz." dedi bıkkınlıkla. Barlas "Pasta Asena'ya özel siz karışmayın." dedi gülümseyerek. Her ne kadar soğuk birisi olsa da bu yaptığı hareket nedense hepimizin hoşuna gitmişti. "Bunları yapmak nereden aklınıza geldi?" dedi Asena sırıtarak. Barlas "Ben yaptım. Pasta ve yemekler benim elimden." dedi kasılarak. Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Asena'ya gösteriş yapıyordu. Asena sırıtıp "Güzel gözüküyorlar. Ellerine sağlık." dedi. "Neyse neyse, susun da artık kız dileğini tutup mumları üflesin." dedim ve masanın yanında duran konfetiyi aldım. Asena gülümseyerek kafasını eğdi ve bir kaç saniye bekleyip dileğini tuttuktan sonra mumları üfledi. O üfler üflemez elimdeki konfetiyi patlattım. Herkes akışlarken Asena daha da mutlu olmuştu.

Doğukan "O zaman parti!" diye bağırarak müzik setinden gürültülü bir dans müziği açtı. Hepimiz saçma bir şekilde dans etmeye başlamıştık. Asena da eğleniyordu. Dans etmeyi sevmezdi ama az biraz ediyordu işte. Asena önündeki pastasından eline çatal alıp Barlas'ın gözü olan kısmı yemişti. Herkes eğlendiği için bu yaptığını fark etmemişlerdi ama benim sinsi radarımdan kaçmazdı. Dans ederek Asena'nın yanına gittim ve "Sonunda yedin şu gözleri." dedim. Asena irkilerek bana dönünce "Kızım ne öyle sinsi sinsi yaklaşıyorsun? Hem ben yedim onları zaten." dedi sırıtarak. "Öyle deme ya. Pasta sayesinde biz de rızıklanacağız. Bize de bırak." dedim gülerek. O da bu espriye gülmüştü. Asena pastasını ufak ufak yemeye devam ederken müziği durdurdum.

"Hadi toplaşın yemek yeme zamanı." dedim. Herkes masanın etrafına toplanınca hazırlanmış tabaklardan aldılar. Ben de bir tane aldım ve herkes gibi masaya oturup yemeğe başladım. O sırada herkes konuşuyordu. Çağan "Hödöyölörönö mörök ödöyör mösön?" dediğinde ne dediğini anlamamıştık. Asena "Ne diyorsun Çağan?" dediğinde Çağan tam konuşacakken yanına gidip elimle ağzını kapattım. "Ye de konuş Goril Bey." dedim. Çağan. "Tömöm." diyerek yemeğe devam etti. Ateş "Hediyelerini merak ediyor musun demek istedi arkadaş." dedi. Asena "Merak ediyorum ama bir şey almak zorunda değildiniz." dedi kibar olmaya çalışarak. Asena'ya dönüp "Almak zorundaydık." dedim. Kumsal "Saçmalama. Biz senin arkadaşlarınız. Almazsak içimiz rahat etmez." dedi. Asu "Aynen öyle." diyerek Kumsal'a katıldığını belli etti. Barış "O yumruğu yine yemek bana en büyük hediye oldu zaten." dedi gülerek. "Yine derken? Sana kapıda yumruk attığım zaman da yine mi demiştin. Ben sana ne zaman yumruk attım ki?" dedi Asena kaşlarını kaldırarak. Barış "Dağ evinde de vurmuştun ya bana." dediğinde şaşırmıştık. Kumsal "Asena ne zaman dağ evinde sana vurdu ki?" dedi. Ateş gülmeye başlayınca Asu "Ne gülüyorsun?" dedi kaşlarını çatarak. Ateş "Size oyun oynamıştık o gün. O aklıma gelince gülmeden edemezdim." dedi. "Ne oyunu?" diye sordum şaşkınlıkla.

Barış "O gün sizi dağ evine götürdüğümüzde sizi korkutmayı planlıyorduk. Sizi korkutup bizim yanımıza çekecektik ve yakınlaşacaktık. Ben ve Ateş o maskeleri takıp sizi korkutan kişilerdik. Alesya ve Asena gök gürültüsünden korktuğu için koridorda koşarlarken karşılarına çıktım. İkisi de korktular tabii. Ben de o sırada Asena'dan yumruk yedim sağ olsun." dedi. Kumsal aydınlanmış gibi "Aaa! Demek sen aşağıdaki mutfağa o yüzden maskeyle gelip beni korkuttun. Nasıl anlayamadım?" dedi gülerek şaşkınlıkla. Biz de şaşırmıştık. Resmen bizimle yakınlaşabilmek için her şeyi ince ince ayarlamışlardı. Bu o zamanlar için baya şaşırtıcı bir gerçekti. Sonuçta düşmandık. Şimdi düşman değildik sanırım. Yani eskide kalmıştı hepsi. Dost gibiydik ama daha fazlası olur muydu bilmiyordum. Belki bazılarımız için olabilirdi.

Asena "Resmen her şeyi ayarlamışsınız. Siz bizden daha da fenasınız. Hem hak etmişsin o yumruğu." dedi kaşlarını çatarak. Barlas "İntikam alıyorduk aynı zamanda. Kız istemeden sonra size sinirlenmiştik ama yine de abartmadık. Korku filmi izlettik, sonra uyumaya gidince de maskeyle sizi korkutup yanımıza çektik. Bu kadar." dedi. Çağan "Evet Barlas haklı. O gün hem iddia fırsatıyla beraber bunu da değerlendirmiştik." dediğinde kaşlarımı çattım. İntikam dedikleri zaman kötü oluyordum. Yaşadıklarımız çok zordu ve o intikamlar çok ağırdı. Asena "Haklısınız. Siz intikam alarak çözüyorsunuz sorunlarınızı. Unutmuşum bir an kusura bakmayın." dedi en soğuk sesiyle Barlas'ın gözlerinin içine bakarak. Eğlenceli ortam dağılmış bir anda keskin bir ciddiyet oluşmuştu. Doğukan ortamı dağıtmak amacıyla "Hadi bakalım arkadaşlar. Yemekleriniz bittiyse hediye verme zamanı." dedi. Ece de ona katılıp "Evet hadi bahçeye çıkalım. Orada verelim." dedi neşeyle.

Hepimiz onaylayınca içeriden hediyelerimizi alıp bahçeye çıktık. Gergin ortam neyseki bir anda dağılmıştı. Asena'nın da keyfi yerine gelmişti. Bahçeye çıktığımızda hepimiz masaya oturmuştuk. Doğukan bahçedeki ışıkları da açmıştı ve ortam çok hoş gözüküyordu. Asena doğum günü kızı olarak en baş köşede oturuyordu. "Burası da çok güzel olmuş. Çok uğraşmışsınız." dedi Asena sevinçle. Çocuksu bir hali vardı ve bu hali benim çok hoşuma gitmişti. Uzun zamandır böyle sevindiğini ve güldüğünü görmemiştim.

İlk olarak ortak hediyemiz olan kırmızı donu verecektik. Kızlarla beraber poşeti tutarken Asena'ya "Bu bizim ortak hediyemiz." dedik hep bir ağızdan. Doğukan "Ben bile merak ettim. Ne aldınız acaba?" dedi. Çağan "Merak etme bence." dedi yutkunarak. Doğukan sorarcasına ona baktığında Çağan kaşlarını olumsuzca yukarı kaldırıp indirdi. Asena elimizdeki poşeti alırken direkt yırtarak açtı. "Biraz kibar ol." dedi Ateş gülerek. "İki saat o paketi açmakla uğraşamam." dedi Asena sırıtıp. Asena hediyeyi açarken biz de gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Asena elini poşetin içine atıp çıkarınca aydınlanır gibi donu çıkarttı. Asena kırmızı donu görür görmez şaşkınlıkla ne yapacağını şaşırdı ve yüzünü buruşturarak elindeki dona baktı. Piçizler öksürerek kafalarını oynatıp çevirmeye başlamışlardı.

Asena elindeki iç çamaşırı fırlatınca Doğukan'ın yüzüne düşmüştü. Doğukan "Allah!" diye bağırdı. Ece "Aaa!" diye bir tepki verince ben artık kopmuştum. Asena utançla çamaşırı Doğukan'ın suratından alıp direkt poşete geri tıkarak yanına koydu. Barlas sırıtıyordu ve kahkaha atmamak için resmen ağzını kapatmıştı. Asena bize iç çamaşırı fırlatacağına Doğukan'ın yüzüne geldiği için Asena'ya gülmekle meşguldük. Biz gülerken Asena "Çok güzel değil mi Asu? İlk gecemizde giyerim artık." dediğinde Piçizler mosmor olmuşlardı. Asena ve Asu'yu lezbiyen sanmışlardı. Ateş şaşkınlıkla "Nasıl yani?" dedi. Asena "Bilmiyor musunuz? Asu benim karım." dedi. Ateş ve Barlas bir an ciddiye almışlardı. Barlas kaşlarını çatarak "Siz lez misiniz?" diye sordu. Asu "Evet öyleyiz Barlas. O yüzden Asena'ya kanka diyorum ben." dedi gözlerini devirerek. Barlas "Doğru. Unutmuşum." dedi. Kırmızı dondan sonra ilk olarak hediyesini yanında oturduğu için Kumsal verecekti. Asena aldığı hediyeye bakarak "En çok seninkini merak ediyordum. Acaba ne aldın?" dedi gülümseyerek. Kumsal "Hoşuna gidecek baya!" dedi imayla. Asena kaşlarını kaldırarak elindeki hediye paketini açmaya başladı. Barış "Bizzat ben gördüm ne aldığını. Çok güzel." dedi huysuzca. Dediği şeyle gülmüştük. Kendi üstünde denenmişti nasıl olsa.

Asena paketi açtığında kocaman bir makyaj çantasıyla karşılaşmıştı. Rengi kahve tonlarındaydı. Dışında da bir çok cebi vardı. Asena "Teşekkür ederim Kumsal ama ben makyaj eşyasına sahip değilim." dedi gülerek. Kumsal göz devirerek "İçini de bir açsaydın keşke." dedi. Asena bu sefer çantanın içini açtığında şaşkınlıkla ağzı açıldı. Bir sürü makyaj eşyası vardı. Asena "Ben bunları kullanmayı bilmiyorum ki?" dedi sorarca. Kumsal "Bir şey olmaz ki. Zamanla öğrenirsin kullanmayı ve her kızda olması gerek bence. Acil durumlar için en azından." dedi gülerek. Asena gülümseyerek "Teşekkürler." dedi. Sırada Asu vardı. Asu elindeki iki adet poşeti Asena'ya verip "Güle güle kullan." dedi. Asena yine poşeti yırtarak açtıktan sonra bir çift boks eldiveniyle karşılaştı. Ağzı şaşkınlıkla açılırken gözleri parladı. Onun tarzı olan bir şey olduğu için mutlu olmuştu. "Süpersin karıcım! Uzun zamandır aynı eldiveni kullanıyordum. Çok güzeller." dedi gülerek. Asena'nın Asu'ya şakadan bu şekilde demesi bana komik geliyordu. Bazen çok ciddi alıyorlardı olayı tabii. Asena diğer pakete geçince aynı şekilde onu da açtı. Ondan da death note çıkmıştı. Masadaki herkes gerilmişti. Asena sinsice sırıtmıştı. Bu defterin olayını bilmeyen kalmamıştı herhalde?

Sıra bana gelmişti. Hediyemi Asena'ya verip dikilemeyeceğim için yerime oturdum. Asena paketi açtıktan sonra babamın tasarladığı siyah tüllü elbiseyle karşılaştı. Asena sırıtarak elbiseyi kaldırdı ve "Bu çok güzelmiş!" dedi gülümseyerek. Ardından "Teşekkür ederim. Çok beğendim." demeyi de unutmadı. Gözlerinin içi parlıyordu. "Babam onu senin için özel olarak tasarladı. Hoşuna gitmesine sevindim." dedim. Sırada Ateş'in hediyesi vardı. Ateş "İşte benimki kanka. Umarım beğenirsin." diyerek önüne bir kutu şeklinde paket koydu. Paketi açınca karşımıza uzaktan kumandalı bir araba çıkmıştı. Asena hep bundan istediğini dile getiriyordu ve görünce sevinmiştik. "Ooo! Hep bundan çok istiyordum. Teşekkürler." diyerek Ateş'le yumruk tokuşturdular. Asena arabayı biraz çimlerde sürdükten sonra sıra Çağan'ın hediyesine gelmişti. Çağan'ın hediyesi de Ateş'inki gibi kutu şeklindeydi. Kutuyu açınca bir anda bir şey Asena'nın gözüne yumruk atmıştı. Biz ilk başta şaşırmıştık ve korkmuştuk ama sonra ne olduğunu anladığımızda gülmüştük. Sadece Asena pek eğlenmiş gözükmüyordu. Aksine kızmıştı ve Çağan'a patlayacaktı. Çağan gülerken kafasını Asena'ya çevirdiğinde yüzüne bir yumruk yemesi bir olmuştu.

Ben koşarak hemen yere düşen Çağan'ın yanına gittim. Elimle gözünü tutarken "İyi misin?" dedim. Çağan zor bela "İyiyim." dedi sızlanarak. Herkes gülmeye başlamıştı. Bende gülüyordum. Çağan "Ah! Dişi Goril öp de geçsin bari." dedi. "Kalk çabuk Çağan! Bir tane de ben patlatacağım yoksa." dedim. Çağan yerinden fırlarken ben de kalktım. "Bugün hepimiz dayak yiyeceğiz orası anlaşıldı." dedi Barış gülerek. "Siz de düzgün davranın. Nasıl karaktere sahip olduğumu biliyorsunuz. Ayrıyeten Çağan hediyen için teşekkür ederim. Bu hediyeye baktıkça aklımda hep seni işkence ederek dövdüğümü hayal edecem." dedi Asena gözlerini kısıp Çağan'a bakarak. "Asena beni korkutuyorsun." dediğinde Çağan masadaki herkes gülmeye başladı.

Sırada Barış'ın hediyesi vardı. Barış direkt iki tane bileti Asena'nın önüne bırakmıştı. Asena "Bunlar ne?" dediğinde Barış "Boks maçı biletleri. Barlas ve Senin adına aldım. Birlikte gidersiniz." dedi göz kırparak. Asena sırıtmıştı ve "Neden Barlas?" dedi. Barış "Sallamasyon yaptım o denk geldi. Şansa bak!" dedi alayla. Barlas da ona bakarak sırıttı ve "İyi sallamışsın." dedi. Asena "Katılıyorum." dedi gülümseyerek.

Doğukan ve Ece "Biz ortak hediye aldık." dediler ve Asena'ya büyük bir miktarda hediye çeki verdiler. Asena "Teşekkür ederim. Çok düşünceli." dedi gülümseyerek. Nazik olmaya çalışıyordu. Çünkü bazen ne tepki verceğine karar veremiyor gibiydi. Bu akşam ona sürpriz olmuştu. Barlas "O zaman geriye ben kaldığıma göre artık verebilirim." dedi ve ayağa kalktı. Asena Barlas'ın hediye aldığını duyunca şaşırmıştı ve heyecanlanmıştı. Barlas elindeki küçük kutuyu Asena'ya vererek "Aç ve bak." dedi. Asena heyecanla kutuyu açtığında şaşırmıştı. Hayranlıkla kutunun içindeki hediyeye bakıyordu. Asena "Barlas bu..." dedi ve bir kaç saniye bekledikten sonra "Bu çok güzel." dedi. Heyecandan ve sırıtmaktan cümleleri bir araya getiremiyordu.

"Beğenmene sevindim. Takayım istiyorsan?" dediğinde Asena "Olur." dedi. Barlas da Asena'nın beğendiğini duyunca sevinmişti. Pek belli etmediği için anlamak zor oluyordu. Barlas kolyeyi taktıktan sonra Asena'nın boynundaki kolyeye hayranlıkla baktık. Cidden zarifti ve incelikle seçilmiş olmalıydı. Asena'ya da çok yakışmıştı. Acaba bir anlamı var mıydı?

"Çok güzelmiş." dedi Kumsal hayranlıkla kolyeye bakarak. "Evet çok güzel." dedi Asu. Asena gülümseyip elini boynuna götürdü ve kolyeyi baş parmağı ile okşadı. "Hepinize tekrardan çok teşekkür ederim. Hiç böyle doğum günü kutlamamıştım." dedi Asena gülümseyerek. "Senin her zaman yanındayız." dedim Asena'ya gülümseyip. Çağan "Hediyeleri verdiğimize göre eğlenmeye devam." deyip ayağa kalkıp ses sisteminden hareketli bir şarkı açtı. Biz bahçede parti yaparken bütün mahallenin sesimizi duyduğuna emindim ama burada böyle şeylere alışkın oldukları için kimse bir şey demiyordu.

Kızlarla hem dans edip hem de bir yandan konuşuyorduk. "Çok güzel bir gün." dedi Asu dans ederken. "En mutlu olduğum günlerden birisi." dedi Asena. "Barlas'ın sana aldığı kolye çok güzel ve kolye almasına şaşırdım." dedi Ece. "Ben de şaşırdım ama sevindim." dedi Asena. "Acaba bir anlamı var mı?" dedim. "Bilmiyorum ki? Sanki okyanusun içine bir deniz kızı giriyor gibi." dediğinde Asena "Evet öyle gibi." dedi Kumsal Asena'ya katılıp. "Bunları düşünmeyin ve eğlencenize bakın." dedi Asu bağırarak ve dans etmeye devam etti. Asena ve Asu güzel dans ediyorlardı.

Asu kıvırtmaya başlayınca "Asu!" dedi Ateş kızgınca. Asu Ateş'in inadına daha çok kıvırtınca Ateş derin nefes aldı. "Eğleniyor muyuz gençler?" diyerek yanımıza gelen Çağan'a baktım. "Evet!" diye hepimiz bağrınca Çağan yüzünü buruşturdu. "Buradan sonra kesinlikle hastaneye gitmemiz lazım." dedi dalga geçerek. Asena dans etmeyi bırakıp masanın yanına gitti ve tıkınmaya devam etti. Gülerek ona baktım. Her yerde aynıydı Asena. "Yavaş ye kanka. Boğulcan. Önünden kaçıran yok." dediğinde Doğukan hepimiz gülmeye başlamıştık. "Asena yüzünden dünyada kıtlık çıkacak." dedi Barlas. Asena ağzı dolu bir şekilde Barlas'a bakınca gülümsedim. Çok tatlı görünüyordu. Barlas gülümseyip Asena'ın saçını karıştırınca Asena gözlerini büyüttü ama sonradan gülümsedi.

Ece ve Doğukan birlikte dans ediyorlardı, Ateş Asu'ya hala kıvırtmamasını söylerken Kumsal ve Barış ise aralarında gülerek konuşuyorlardı. Çok güzel bir ortamdı. İçim ısınmıştı ve mutluydum. Keşke hep böyle olabilseydik.

Arkadan elimi birisinin tutmasıyla şaşkınlıkla arkama baktım. Çağan'ı görünce alt dudağımı ısırdım. Herkesin içinde elimi tutması beni utandırmıştı ama herkes kendi halinde olduğu için fark etmemişlerdi. Çağan bir şey demeden beni içeriye soktu. İçeriye girince "Ne oldu?" dedim. Çağan birden bana sarılınca şaşırdım. Bugün çok yaklaşmıştık. "Karşılık ver." diye fısıldadığında belini kollarımla sardım ve başımı göğsüne koydum. Çok huzurluydum. "Ne oldu ki?" dedim sessizce. "Sadece sarılmak istedim." dediğinde gözlerimi kapadım.

Uzun süre sarılı kalınca Çağan'dan ayrıldım. Çağan elini yüzüme koyup baş parmağıyla yanağımı okşayınca içimdeki kelebekler canlanmıştı. "Yaşadığımız her şeyi sana unutturacağım ve yeni bir sayfa açacağız." dedi hafif gülümseyip. "Unutmayı çok isterim." dedim sessizce. "Yaralarını saracağım." dedi Çağan. Sadece gülümseyerek Çağan'ın gözlerine baktım. Kahverengi gözleri parlıyordu. Hayrandım bu gözlere. "Çocukların yanına gidelim artık." dediğimde Çağan "Tamam." dedi.

Bahçeye tekrardan çıktığımızda Barlas ve Asena havuzun yanında dikilmiş tartışıyorlardı ve herkes gülerek onları izliyordu. "Ben seninle bu maça gitmem. Başkası ile giderim." dedi Asena inatla. Neden tartıştıkları anlaşılmıştı. Asena'nın Barlas'ın gelmesini istediğini çok iyi biliyordum ama her zamanki Asena işte.

"O yere benden başka erkekle gidemezdin." dediğinde Barlas "Giderim." dedi Asena. "Bu tartışma çok uzun sürecek. Biraz eğlenelim mi?" dediğinde Ateş şaşkınlıkla ona baktık. Ateş, Barlas'ın ve Asena'nın yanına gittiğinde merakla ona baktık. "Acaba ne yapacak?" dedi Asu merakla. "Bilmiyorum ki." dedi Doğukan. "Çok tartıştınız. Biraz suya girin de rahatlayın." dedi Ateş ve Barlas ile Asena'yı havuza itince herkes kahkaha atmaya başladı.

Barlas ve Asena suyun yüzeyine çıkınca Asena saçını düzeltmeye çalıştı. "Ne yapıyorsun?" dedi Barlas kızgınlıkla. "Serinlettim kanka sizi." dedi Ateş ve koşarak bizim yanımıza geldi. "Çok iyi yaptın." dedi Barış gülerek. Çağan kahkahasını hala durduramamıştı. "Kolyem yok." diye bağırınca Asena hepimiz ona baktık. "Ateş elimde kalacaksın." dedi Asena sinirle. "Bittin Ateş." dedi Doğukan sessizce. "El-fatiha." deyince Çağan güldük.

Barlas yüzerek Asena'nın yanına gitti ve avcunu açtı. "Burada." dediğinde Asena rahatlamıştı. Barlas Asena'ya yaklaşıp tekrardan boynuna takmıştı. "Senin kolyen daha güzel." dedi Çağam kulağıma fısıldayarak. "Biliyorum." dedim. "Onu hiç bir zaman kaybetme Alesya." dedi Çağan yumuşak sesiyle. "Kaybetmem." dedim gülümseyerek ve boynumdaki kolyeyi okşadım. Benim için çok anlamlı bir kolyeydi. Bunu kaybedersem çok üzüleceğimi biliyordum.

Asena havuzdan çıkınca mini olan elbisesi daha çok kısalmıştı. Piçizler arkasını direkt dönerken Barlas Asena'nın önüne geçmişti kimse görmesin diye ama o da bakmıyordu. Asena kaşlarını çatmış elbiseyi düzeltmeye çalışıyordu. "Asena gel sana rahat kıyafetler vereyim. Barlas abimin bir kaç kıyafeti var sana da onları vereyim." dedi Asu. İkisi de kafasını olumlu anlamda salladığında içeri geçtiler.

"Gittiler mi?" diye sorunca Barış "Gittiler." dedi Kumsal. "Kısa giyinmeyin diye boşuna demiyoruz." dedi Ateş. "Sen havuza atmasaydın böyle bir şey olmazdı." dedi Ece. "Ama komikti kabul edin." dedi Ateş gülerek. "Hadi içeri geçelim. Saat gece 12 olmuş. Hava soğumaya başladı." dedi Barış. Hepimiz tamam deyip oturma odasına geçip oturduk. Çok yorulmuştuk. İçeri geçtiğimizde Asu da yanımıza gelip oturmuştu.

"Ayaklarım ağrıyor." dedi Kumsal ayağındaki topukluları çıkartıp. "Benim de ağrıyor." dedi Ece ve o da çıkardı. Ben ve Asu da çıkarınca rahatlamıştık. "Neden giyindiniz ki o ayakkabıları?" dedi Çağan. "Üstümüze uyumlu olsun diye giydik." dedi Asu. "Siz kızlar kendinize işkence ediyorsunuz." dedi Doğukan. "İşkence ediyorlar ama sonuç olarak güzel bir şey ortaya çıkıyor." dedi Ateş çapkınca. Asu yanındaki kırlenti Ateş'e fırlatınca güldük. "Asena ve Barlas nerede kaldı?" dedim. "Bilmiyorum. Kıyafetleri verip buraya geldim." dedi Asu.

Biz sohbet etmeye devam ederken Asena ve Barlas içeriye girmişti. Asena altına tayt üstüne bol tişört giymişti. "O kıyafetleri giyeceğime bunları giyseydim daha rahat olurdum." dedi Asena ve tekli koltuğa oturdu. "Bugün güzel olman lazımdı." dedi Kumsal. "Ben her halimle güzelim." diye kendini övünce Asena hepimiz güldük.

"Staj konusunu naptınız?" diye Barış konuyu ortaya atınca ona baktık. Derin nefes almıştım. Bir de o konu vardı. "Daha staj görüşmesi için bir otele gitmedik." dedi Asu. "Ben ayarlayayım mı?" dediğinde Barlas "Nasıl?" dedim. "Babam otel işletiyor zaten. Biz orada stajyer olarak çalıştık hep. Sizide yanımıza alabiliriz." dediğinde "Olur." dedi Asu. "Bunu da halletsek başımız rahatlar." dedi Ece. "O zaman yarın okula gitmeyin. Sabah erkenden sizi otele götürelim." dedi Ateş. "Çok heyecanladım." dedi Kumsal. "Heyecanlanacak bir şey yok rahatla kanka." dedi Doğukan. "Ailerimiz tanıştığı için zaten babam sizi tanıyor. Direk orada stajyer olarak başlayacaksınız." dedi Barlas. "Ben o zaman Arife hocaya 'Biz yarın mülakata gidiyoruz.' diye yazayım." deyince Asu "Yaz." dedim.

"Hangi bölümde staj yapacaksınız?" dedi Barış. "Pastane." deyince Kumsal, Asu ve Ece aynı anda "Ben de." dedi. "Ben soğuk ya da sıcak mutfak. İkisi de benim için fark etmiyor." dedi Asena. "Aynen benim için de fark etmiyor." dedim. "Tamam ona göre ayarlanır zaten." dedi Barlas. "Teşekkür ederiz şimdiden Barlas." dedi Asu gülümseyerek. "Rica ederim. Bizim yanımızda olmanız daha iyi olur. Bilmediğimiz birisi daha var." deyince yüzümüz düşmüştü. "Barlas haklı." dedi Barış. "Kimin yaptığını bulalım." dedi Çağan sinirle. "Hayır. Bırakalım da o ayağımıza gelsin." dedi Asena. "Neden ki?" dedi Çağan. "Biz onu bulsak bile ne değişecek ki Çağan? Neden yaptığını bize söylemez ki. Bırak o gelsin, geldiğinde zaten amacını bize gösterir." dedi Asena. "Asena'ya katılıyorum. Zaten yeni yeni olayları çözdük. Biraz ara verelim." dedi Ateş arkasına yaslanıp. "Siz yine de dikkatli olun. Hem daha Berkan olayı bile kapanmadı." dedi Doğukan kaşlarını çatıp. "Oluruz." dedi Ece. "Bugün bu konuları konuşmayalım." dediğinde Kumsal ona hak vermiştim. "Bence de başka konudan konuşalım." dedim.

"Nasıl tanıştınız?" dedi Çağan. Kızlarla ilk tanışmamız aklıma gelince gülmüştüm. İlk tanışmamız bile olaylı geçmişti. "Asu anlat." deyince Kumsal Asu anlatmaya başlamıştı. "Okula kayıt yaptırmıştım ve sınıfımı, diğer bilgileri öğrenmek için okula doğru yol almıştım. Daha 1 ay olmuştu yeni eve taşınalı. O yüzden yolları pek bilmiyordum. Kısa yoldan gideyim derken yıkılmış olan eski binalar ile karşılaştım." dedi Asu ve derin nefes aldı. O gün onun için çok da güzel bir gün değildi. Çok korkmuştu. Biz bile korkmuştuk. "Burada sadece okulun iki sokak arkasında öyle bir yer var. Orada da hep sersiler gidiyor." dedi Doğukan. "Anlatmaya devam et." dedi Ateş Asu'ya.

"Sonra iki tane sarhoş ile karşılaştım. Peşime takıldılar. Bir çıkmaz sokakta beni sıkıştırdılar ve iğrenç sözler söylediler." dedi Asu. "Bir şey yaptılar mı?" dedi Ateş sinirle. Piçizler kaşlarını çatmış Asu'yu dinliyorlardı. Bu olay hiç hoşlarına gitmedikleri belliydi.

"Hayır bir şey yapmadılar, o da Asena sayesinde. Asena son dakikada yetişti sonra zaten çocukları dövmeye başladı. Asena çocukları döverken yanıma ilk gelen Kumsal'dı. Her zamanki merakla bir sürü soru sormuştu. İlk tanışmamızdan kendinisi belli etmişti." dedi Asu gülerek. "Kavga sesleri duyunca merakla oraya koştum." dedi Kumsal gülerek. "Sonra bir dakika bile geçmeden Alesya yanımıza geldi. Ben korkmuştum baya ve şok içerisindeydim. Alesya yanımıza geldiğinde Kumsal ve Alesya beni sakinleştirmeye çalıştı. Asena da çocukları dövdükten ve yanımızdan kovduktan sonra o da bizim yanımıza geldi. İlk tanışmamız böyle." dedi Asu derin nefes verip.

"İlk tanışmanız bile kavgalı, dövüşlü ve aksiyon içeriyor." dedi Çağan. "O günden sonra aksiyonsuz bir tane günümüz olmadı zaten." dedim. "Nasıl dövdün iki kişiyi Asena?" dedi Barış şaşkınlıkla. "Sarhoş oldukları için kolay oldu." dedi Asena. "Ardından da o gün sizle karşılatık." dedi Kumsal. "Ooo Piçizler ve Psikozlar'ın karşılaması." dedi Ateş dalga geçerek. "İlk markette karşılaştık değil mi?" dedi Barış. "Evet ama birbirimizin yüzüne bile bakmadık." dedim. "Bizim okuldan olduğunuzu bilmiyorduk ki. Yeni gelmiştiniz okula." dedi Barış. "Yeni geldiğimize rağmen direkt bizle uğraştınız." dedi Kumsal gözlerini devirip. "O topu keşke sana yedirseydim Ateş." deyince Asu kahkaha attık. "O gün baya şaşırdık ama." deyince Ateş "Neden ki?" dedi Asu. "Sizi hiç okulda görmediğimiz için yeni öğrenciler olduğunuzu anladık. Güzeldiniz bir de. Sizin dikkatinizi çekmek için top attım. Asu'nun kafasına geldi o da." dedi Ateş gülerek. "O gün az kalsın elimde kalacaktınız." dedi Asena. "Biz de zaten sizin o tavırlarınıza şaşırdık." dedi Ateş. "Hangi tavırımıza?" dedim merakla. "Ben topu atınca diğer kızlar gibi 'Ay.' diyeceğinizi sonra ben de sizin yanınıza gelip 'Pardon yanlışıkla oldu.' falan deyip sizle yakınlaşacaktık ama Asu öyle bir çıkış yaptı ki sonradan arkasından siz de gelince şaşırdık. O gün direkt anlamıştık etrafımızdaki kızlar gibi olmadığınızı." dedi Ateş. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Siz cidden sapıtmışsınız." dedi Asena başını olumsuz anlamda sallayıp. "O gün bile Asena siyahlar içindeydi. Bir de şapka takmıştı. Dedim kesin biz bugün öldük, azrailimiz geldi." dedi Çağan gülerek. "Siyah Asena'ya yakışıyor." dediğinde Barlas sırıtmıştım. Asena'ya baktığımda gülümsüyordu ama bir yandan da tepki vermemek için kendini zor tutuyordu.

"Vay be! Bütün günlerimiz olaylı geçmiş." dedi Çağan. "Artık dinleniriz." dedi Asu. "Psikozlar adı nereden çıktı? Bir de bize taktığınız Piçizler lakabı nereden çıktı?" dedi Doğukan. "En merak ettiğim konulardan bir tanesi." dedi Barış gülerek. "Okuduğum kitapdaki başrol çocuk Psikoz hastasıydı. Serseri gibiydi ve katilleri seviyordu. Onlarla ilgili araştırma yapmayı seviyordu. Ben de katillerle ilgili araştırma yapmayı sevdiğim için ve biraz Psikopat birisi olduğum için Alesya dalgasına hep Psikoz'sun sen derdi." dedi Asena. "Biraz mı psikopatsın?" dedi Çağan dalga geçerek. "Hayatımda senin gibi psikopat görmedim." dedi Barış gülerek. "Neyse sonra kızlarla aramızda whatsapp grubu açtık. İkide bir grubun adını değiştiriyorlardı. Ben de en sonda sinirlenip 'Psikozlar' yaptım ve öyle de kaldı. Ben Psikoz'sam siz de Psikoz'sunuz mantığını kullandım." dedi Asena gülerek. "Güzel mantık." dedi Ateş. "Bizim grup adımız böyle işte. Sizin grup adınızı Alesya anlatsın. Ben yoruldum." dediğinde Asena anlatmaya başladım.

"Çok büyük bir şey değil aslında. Biz size hep 'Piç.' diyorduk. Sonra ikiz olan çocuklara nasıl ikizler deniliyorsa biz de Piçizler demeye başladık." dedim. "Zeki olan insanların kafaları çok başka çalışıyor. 20 sene kalsa ben bulamazdım bu adı." dedi Doğukan. "Salaksın çünkü." dediğimde "Alındım." dedi Doğukan gülüp.

"Saat gecenin üçü. Biz artık kalkalım." dedi Barlas. Barlas saati söyleyince şaşırmıştım. Zaman çok çabuk geçmişti ve güzel konuşmuştuk. Kavga etmeden eğlenerek konuşmuştuk ve bu yüzden çok mutluydum.

"Berkan konusunda cidden dikkatli olun. Her an size bir şey yapabilir." diye uyarınca Barış ellerim yavaştan titremeye başlamıştı. Kahretsin! Bugün ilaçlarımı almayı unutmuştum. Derin nefes almaya başladım. Bu konu beni geriyordu. Hem de çok. Aklıma gelenlerle kalbim sıkışıyordu. "Araf'ın söylemediği altında çalıştığı bir düşmanınız var. Biz sizin yanınızda olacağız ama siz yine de dikkatli olun hep." dedi Ateş. Derin nefes alış verişlerim artmıştı ve titremem de fazlasıyla artmıştı.

Asena beni fark edip "İyi misin?" dedi sessizce. Bu güzel günün bozulmasını istemiyordum. "Evet iyiyim." dedim gülümseyeme çalışarak. "Biz de kalkalım artık." dedi Doğukan. Onlar ayaklanınca biz de ayaklandık. Ayağa kalktığımda gözlerim kararıyordu. Yerimde sendelerken başımı tuttum. Hiç iyi değildim. Nefes alamıyordum ve gözüm kararıyordu. Çağan yanıma gelip "İyi geceler Dişi Goril." dedi ama ben ona bir şey diyemeden bütün kontrol gücümü kaybedip kendimi bırakmıştım. En son güçlü kolların beni tuttuğunu ve 'Alesya.' diye bağrışlarını duyuyordum. Gerisi karanlık...

--------------------- Psikozlar ----------------------
Bölümün sonu. Uzun bir bölüm oldu. Vote ve yorum yapmayı unutmayın.

-Berkan sizce kızları rahat bırakacak mı?

-Kumsal ve Alesya'nın Berkan ve Araf'a vurmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Piçizler ve Psikozlar bundan sonra artık ne olacak?

-Çağan ve Alesya çiftini seviyor musunuz?

-Barlas'ın Asena'ya verdiği kolyenin anlamı var mı sizce?

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.6M 59.7K 56
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
1.6M 53.7K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
668K 30.1K 18
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...