i'll make you my lover ♡ ¸. •...

By dushessamoon

135K 13.9K 14.9K

her şey okul dolabımda, üzerine ''lee minho'ya'' yazılmış ve dolabıma bırakılmış o beyaz zarfı bulmam ile baş... More

Episode 1
Episode 2
Episode 3
Episode 4
Episode 5
Episode 6
Episode 7
Episode 8
Episode 9
Episode 10
Episode 11
Episode 12
Episode 13
Episode 14
Episode 15
Episode 16
Episode 17
Episode 18
Episode 19
Episode 20
Episode 21 ama b me'li, basketbollu, hyunminli ve minsunglu
Episode 23
Episode 24
Episode 25
Episode 26
Episode 27
final 'bu gece genciz
final' umutlar ve yıldız tozları serpilmiş hikaye

Episode 22

4K 370 257
By dushessamoon

multi: passenger let her go

multi bittikçe başa sarmanızı isteyeceğim, keyifli okumalar.

·

Hayatın pek çok dönemi vardı. İlk adımların atıldığı giriş kısmı vardı mesela. Sonrasında hataların yapıldığı ve pek çok dönüm noktasının yer aldığı gelişme kısmı vardı. Sonuç kısmı ise hikayenin iyi ya da kötü bittiği noktaydı ve sanırım ben tam o kısımdaydım.

Jisung hayatıma girmeden önce yapmanın yıkmaktan daha zor olduğunu düşünüyordum. Sırf bu sebeple yıktığım çok fazla şey olmuştu. Ama sonra bir gece ansızın jisung'un dudaklarını  hissettim ve sol yanımda bir şeyler titredi. Yapabilirsin minho dedi zihnimde birileri. Yakıp yıktığın gibi yeniden inşa da edebilirsin. Kırdığın bir kalp cehennem oluyorsa sana, onu cennete çevirebilirsin. Kaçmak yerine onun yanında kalabilirsin, ellerini tutabilirsin. Dudaklarını her hissedişinde daha fazlasını isteyebilirsin çünkü sen aşıksın.

Kalın duvarlarının ardında ben aşık olmam dediğin bir adama aşıksın hemde. Bir zamanlar canını yakmayı planladığın sarışının gözlerinden akacak tek damla yaşla sende yerle bir oluyorsun, o kadar aşıksın. Ne kadar kaçarsan kaç yolun sonunda hep o var. Her dakika, saniye gülüşünden öpmek istediğin sarışının.

Bu hikayenin en başında jisung'un "seni sevgilim yapacağım lee minho." demesini ve bunun üzerine nasıl güldüğümü anımsıyorum.

Jisung aklına koyduğunu yapan, sevdikleri uğruna veremeyeceği savaş bulunmayan biriydi ve dediğini yapmıştı, başarmıştı. Üstelik beni sadece sevgilisi yapmakla kalmamış kendine de bağımlı hale getirmişti.

Onun olmadığı her yerde gözlerim onu arıyordu. Burnumun ucunda kokusu, ellerim arasında teninin sıcaklığı olmadıkça yaşadığımı hissedemiyordum.

Ve işte tam da bu yüzden şuan ellerimi başımın altında birleştirmiş, uzandığım çift kişilik yatakta tavanı seyrediyordum.

Chan hyungların evindeydik ve saatin gece yarısını geçtiğini tahmin ediyordum. Sevgili chan hyungumuz ailesinin şehir dışına çıkması gerektiğini söylerek bizi evine davet etmişti. Üstüne birde hyunjin ve seungmin çiftinin nihayet kavuşmasını kullanarak hepimizi bir araya toplamıştı. Açıkcası hyunjin ve seungmin umrumda değildi ancak jisung gitmemiz gerektiği konusunda baya afilli bir konuşma yapmıştı ve sonuç olarak şimdi buradaydık.

Tek sorun gece boyunca kavuşmasını kutladığımız çiftin pek kavuşmuş gibi durmamalarıydı. Hyunjin seungmin'in peşinde kuyruğu misali dolanıp durmuştu, her fırsatta benim manyak dostumu öpmeye falan da çalışmıştı ama kim seungmindi bu. Bir ilişkinin başlangıcının mantık olduğunu savunuyordu ve sırf bu yüzden hyunjin'e iq testi yapılmadan aralarında bir şey olmayacağından bahsediyordu.. Biliyorum şaka gibi, ama dedim ya kim seungmindi bu.

Öte yandan jeongin tüm gece boyunca chan hyung'un kolları arasında ortamdaki tek sapın chan hyung ve kendisi olmasına mızmızlanıp durmuştu.

Chan hyung'u biliyorsunuz, kim bilir ne zamandır hepimizin bir arada olmasını hayal ediyordu. Bu yüzden o sap olmayı pek umursamamış ve yine gururlu bir baba misali bizi izlemişti. Yanındaki kıskanç küçük şeytan ise ortamdaki üç çiftin ayrılması konusunda beddualar falan okumuş olmalıydı. Neyse ki hepimiz küçük kıskanç şeytanların dualarının kabul olmadığını biliyoruz.

Aslında ben bu gece inanılmaz sabırlı bir insan olduğumu fark etmiştim. Bunu bana fark ettiren mahlukat ise gecemin katili, bizim kıskanç şeytan jeongin çocuğundan daha katlanılmaz tek kişiydi. Evet, felix. Namı değer çilli kornişon turşusu.

Gece boyunca bir yanında sevgilisi bir yanında da jisung vardı. Kabus gibi bir çocuktu, sevgilimi benimle paylaşmıyordu ve jisung sırf ona olan zaafından felix'e karşı çıkamıyordu bile. İşin acı kısmı, herkes sevgilisiyle el ele, diz dizeyken ben tüm gece bir ahtopot misali benim sarışınıma yapışan çilli çocuğu izlemiştim.

En sonunda sinirden baş ağrım falan başlayınca ve sanırım diğerleri sahiden felix'e saldırma ihtimali fark edince beni üst kattaki boş odalardan birine yollamışlardı. Bense kibarca ortamdan kovulmamı jisung'un da yanıma gelmesine bağlı olarak kabul etmiştim. Chan hyung kaş gözle bana sevgilini yanına göndereceğim, merak etme tarzından bir şeyler anlatınca bende kabul etmiştim.

Şimdi bir yatağın üzerinde uzanıyordum. Baş ağrım daha kötü bir hal almıştı ve sanırım sinirden kaynaklı değildi. Biraz gözlerimi kapatıp dinlenebilsem geçebilirdi ama yapamıyordum. Çünkü jisung yanımda değildi.

Uyumayı geçin o yokken gözlerimi kapatıp dinlenemiyordum bile. Yurtta beraber uyuduğumuzdan yine onu arıyordum. Sarışınımın tenini, sıcaklığını ve kokusunu.

Derin bir iç çekip uzandığım yerde biraz daha küçüldüm. Tam gözlerimi kapatıp o çilli çocuğa yaratıcı küfürlerimi armağan edecekken ise odanın kapısı açıldı.

Kahvelerim dakikalardır görmek istediği yüzü yakaladığında dudaklarım keyifle kıvrıldı.

Jisung gelmişti.

Odaya girip ardından kapıyı kapattığında onu izliyordum. Bana kirpiklerinin altından bir bakış attıktan sonra derin bir nefes aldı.

"Bu şekilde dinlenebildiğini hiç sanmıyorum." diye mırıldanırken pencerelere yönelmiş ve perdeleri kapatmıştı.

"Bende sanmıyorum."

Yanıma gelmeden önce odanın ışık seviyesi azalttı ve üzerindeki ceketten kurtulduktan sonra uzandığım yatağa geldi. O benim aksime oturur pozisyonda, sırtını yatağın başlığına verdiğinde hala onu izliyordum.

"Beni korkutuyorsun." diye mırıldandığında parmaklarını omuzlarımın üzerinde gezdiriyordu ve ses tonu sahiden endişeli çıkıyordu.

"Neden?"

"Sürekli hastalanıyorsun ve ben bunun arkasında başka bir şey olmasından korkuyorum."

Dudakları arasından çıkan kelimeler oldukça saf bir sevgiye ve korkuya yuva ediyordu. Bu yüzden gülmeme engel olamadım.

"Sadece bir baş ağrısı sung, hem sende biliyorsun hep alt kattaki ruh emiciler yüzünden oluyor."

Söylediklerim nefesiyle gülmesine neden olduğunda bende güldüm.

"Kaç kere dedim şöyle hitap etme felix'e diye."

"O çilli şeytan yatsın kalksın senin varlığına dua etsin sevgilim."

"Changbin hyung'un dizlerinde uyuyakaldı. Çocuk gibi ve ben asla kıyamıyorum ona."

"Bana kıyıyorsun." dediğimde kaşlarımı çatıp sinirli olduğumu sandığım bir ifade takındım. Bu sırada jisung'un omuzlarımda daire çizen parmakları hareketini durdurdu.

"Her zaman olay çıkarmaya bu kadar meyilli miydin?"

"Bir ruh hastasıyla çıkıyorsun. Unuttuysan diye söylüyorum."

Jisung gözlerini devirip hiç unutur muyum canım tarzı bir şeyler mırıldandıktan sonra parmaklarını çenemde hissettim. Büyük ihtimalle farkında değildi ama gözleri yüzümdeki her bir detayı ezberlemek ister gibi suratımda geziniyordu.

"Sensiz uyuyamadığımı fark ettim."

Benim kahvelerimde onun detaylarındaydı. Dalgalandırılmış sarı tutamlarında, her zaman koyu renk olan ve bugün daha parlak gözüken dudaklarında, gözlerinde ve kirpiklerinde..

Söylediklerim hoşuna gitti ama o gülüşünü gizlemek ister gibi dudaklarını ısırdı.

"Gelsene."

Kolumu kaldırıp oraya gelmesi için yer açtım. Bana karşı çıkmadan kollarım arasında yerini aldığında ciğerlerime dolan kokusuyla ağrılarımın hafiflediğini hissettim. Bu kadar güzel kokması haksızlıktı ama o tamda bu kadar güzel kokuyordu.

Yüzü benim yüzümün hizasındayken kolumu beline sardım ve onu biraz daha kendime çektim. Jisung bununla güldü, nefesimi dudaklarımın üzerini okşayıp geçti.

"Sen çok fena aşık olmuşsun lee minho." dediğinde üzerimdeki ince örtünün daha büyük bir kısmını onun üzerine kaydırmıştım.

"Öyle mi olmuş?"

Yanlış tahmin etmiyorsam yüzlerimiz arasındaki mesafe maksimum 5 cm falandı. Dudaklarına bakmak başımı döndürüyordu, sanki bir şey söylesem koyu pembe dudaklara dokunabilirim gibiydi ama dokunamıyordum.

Jisung'un sağ elini yanağımın üzerinde hissettim. Baş parmağı tenimi okşarken gözlerimi kırpıştırarak izledim onu.

"Başka çok aşık birisini tanıyorum."

Dalgın hareler yine yüzümün her ayrıntısında gezindi.

"Her detayın o kadar güzel ve nefes kesici ki aşık olmamak elimde değil."

Biraz daha dudaklarım üzerine çarpan ılık nefeslere karşı koyabileceğimi sanmıyordum. Vücudumum her yanı karıncalanıyordu ve başım dönüyordu. Ve ben biliyordum bunun herhangi bir hastalık değil de jisung'un üzerimdeki etkisi olduğunu.

"Gözlerinin içinde bir gökyüzü taşıdığını biliyor muydun?"

Parmakları yanaklarımdan yukarı çıktı. Önce kirpiklerime ufak bir dokunuş bahşetti, ardından da göz kapaklarıma.

Onun bu hareketiyle göz kapaklarım titreyerek kapandı. Sol yanımda çok ince bir sızı hissettim. Han jisung ciddi anlamda beni mahvediyordu. Her sözüyle, hareketiyle ve dokunuşuyla.

Gözlerimi hafifçe araladıktan sonra onu taklit ederek harelerimi suratının her bir ayrıntısında gezdirdim.

"Peki sen her hareketinde bu yeri daha yaşanabilir kıldığını biliyor musun?"

"Ondan mı her güldüğümde gülüşümden öpmek istiyorsun?"

Sarışınım oldukça keyifli bir ses tınısıyla konuştuğunda hmm'ladım. İkimizde çok yavaştık, içinde bulunduğumuz oda loş bir ışıkla aydınlanıyordu ve yine ikimizin nefesleri dışında her şey sessizdi.

"Ve yine her detayında bir cennet saklıyorsun jisung."

Karşımdaki kahveler söylediklerimle öyle güzel parıltılar ile aydınlandı ki nefesimi tutmadan edemedim.

"Sana asıl cenneti göstereyim mi?"

Ufak bir fısıltı. Dudaklarıma çarpan ve biraz sonra gelecek şeyin habercisi nefesler.

Sabırsızca onu onayladığımda sarışın başını koyduğu yastıktan hafifçe kaldırarak dudaklarıma yöneldi. Gözlerim kendiliğinden kapandı ancak o beni deli edecek bir yavaşlıkla yaklaştı dudaklarıma. Öleceğim sandım, biraz daha birleşmezse bu dudaklar öleceğim dedim.

Neyseki birleşti dudaklarımız. Jisung'u hissetmemle ellerimin sırtına çıktı. Onun elleri de yanaklarımı buldu yeniden. Baş parmakları tenimi okşarken dudakları beni incitmekten korkarcasına hareket etti. Ama benim ona karşılık verişimle daha derin bir hal aldı bu öpücük.

Uzun süre ben onun, o da benim dudaklarımla baş başa kaldı. Sonra yavaşça geri çekildi, düzensiz nefesleri arasında mırıldandı.

"Minho.. nefes.. almalıyız."

Kendini geri çekmek istediğinde izin vermedim. Biliyordum, nefes almak önemli şeydi ama jisung'un dudakları bana her şeyi unutturacak güzellikteydi. Şuan nefes almak düşüneceğim en son şey olurdu sanırım.

Ellerimden birisi üzerindeki gömleğin düğmelerine değdi. Sonra yeniden birleştik, ben çektim bu sefer onu kendime. Ne kadar öpersen öpeyim yetmeyeceğini bildiğim o dudaklara ben kapandım bu sefer.

Jisung yattığı yerden biraz daha doğruldu, bende onunla hareket ettim ama bunları yaparken bile ayrılmadık. Jisung dizinin birini bacaklarımın arasına koydu. Gömleğinin düğmelerinde yer eden elimi yatağa bastırarak avucunu avucumun içine hapsetti. Parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi ve ölümcül güzellikte bir öpücükle baş başa bıraktı bizi.

Nefessiz kalana kadar öptüm onu. Tamam o belki benim üzerimdeydi ancak jisung hep daha yumuşaktı. Her dokunuşunun ardında beni incitmekten korkuyor oluşu vardı, biliyordum. Oysa şimdiye kadar beni hiç incitmemişti. Hiç yakmamıştı canımı.

O yumuşacık, tüy kadar hafif bir öpücük başlatmıştı ama ikimize de yetmemişti. Bu yüzden dahasını istedik ve nefessiz kalana kadar da öptük birbirimizi.

Nefes almak için ayrılmamız grektiğinde jisung üzerimden kalktı ve az önceki yerini almadan önce dudaklarını elmacık kemiklerime dokundurdu. Göz kapaklarıma da değdi o dudaklar.

Sonra yeniden kollarım arasına girdi, alnını alnıma yasladı. Gözlerimi kapattım bende. Kollarım arasında sevgilim, dudaklarımda hala onun hissi, burnumun ucunda kokusu ve teninin bana evi hissettiren sıcaklığı ile mayıştığımı hissettim. Şimdi tam anlamıyla dinlenebileceğimi bilerek gözlerimi kapattım. Bunları yaparken hala nefes nefeseydim.

Tam gözlerimi kapatmış, sarışınımla bir uykuya dalacakken ise jisung'un dudaklarını yeniden benimkilerin üzerinde hissettim.

Az öncekine hiç benzemeyen tüy kadar hafif ama ölümcül güzellikte bir öpücüktü. Beş-altı saniye kadar sürdü. Daha çok iyi geceler dileği gibiydi.

Sonra usulca mırıldandı.

"Seni seviyorum."

~

Bölümü baya dağınık bir kafayla yazdım, kontrol etme şansım da olmadı o yüzden hatalarım varsa kusura bakmayın.

Önceki bölümde kursakta kalan hevesler vardı, bu bölüm onu gidermeyi amaçladım. Umarım birazcık da olsa moral olabilmiştir size.. Çünkü biliyorsunuz bu dönem en çok ona ihtiyacımız var.

Fazla uzatmıyorum, benden bu kadardı. Çok mutlu ve sağlıklı kalın 💕

Continue Reading

You'll Also Like

40.9K 4.8K 11
chan, üst komşusu seungmin'in geceleri ağlamasından bıkmıştı. -chanmin | texting | minific
114K 13.3K 34
değişiyorsun, dayanamıyorum
172K 9.3K 60
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
113K 6.2K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...