GERİDE KALANLAR (Tamamlandı)

By __okuyan94__

418K 34K 11.7K

İki ruhun hayatlarına düşen bir mektup her şeyin başlangıcı olacaktı. Maral Çetin, tüm kanıtlar babasının in... More

| Tanıtım |
-Giriş-
-1- "Dilhun"
-2- "Arayış"
-3- "Haber"
-4-"Hezeyan"
-5- "Yol"
-6- "İkinci Mektup"
-7- "Saldırı"
-8-"Yardım"
-9- "Güven"
-10- "Umut"
-11- "Fotoğraf"
-12- "Empati"
-13-"Gerçek"
-14- "İnatçı"
-15- "Tuzak"
-16- "Tartışma"
17'den Alıntı
-17- "Pano"
-18- "Sarsılma"
-19-"Köstebek"
-20-"Yıkıntı"
-21-"Nikah"
-22-"Geriye Dönüş"
-23- "Sığınak"
24'ten Alıntı
-24-"Vicdan"
25'ten Alıntı
-25-"Anahtar"
-26-"Gerçekler ve Bedeller"
Alıntı
-27- "Ait Olunan Yer"
-28- ''Geride Kalan'' 1.Kitap Finali
Alıntı
-29- "Belirsizliğin İçinden"
-30- "Yardım ve Çırpınışlar"
-31- 1.Kısım "Saklanan Çürümüş Detaylar"
-31- 2.Kısım "Saklanan Çürümüş Detaylar"
-32- "Bir Tutam Kırık Gerçek"
32.Bölümün Devamı
-33- "Geçmişin İzleri"
Alıntı
-34- "Beklenmeyen Darbe"
-35- 1.Kısım "Konuşulması Gerekenler"
-35- 2.Kısım "Konuşulması Gerekenler"
-36-"Zamana Karışan Anı"
-37- "Uzanan Yardım Eli"
-38- "İçi Dolu Sorular ve Haber"
-39- "Birbirine Bağlı Kesik Bağlantılar"
-40-"Yanılgı"
-41- "Sonu Gelmeyen Sorgu"
-42- "Kırılma Noktası"
-43- "Hayal ile Gerçek Arasında"
-44- ''Kaçınılmaz Gerçek''
-45- ''Zor Kabulleniş''
-46- ''Bazı Ayrıntılar ve Dalgalananlar''
-47- ''Normal''
-48- ''Ufak Gezinti''
-49- ''Ekrana Yansıyan Geçmiş''
-50- ''FİNAL'' 1.KISIM
-50- ''FİNAL'' 2.KISIM
FİNAL SON KISIM
YENİ HİKAYE DUYURUSU

-18'e Ek Bölüm-

5.5K 598 39
By __okuyan94__

-18' e Ek Bölüm-

Evin içinde garip bir durum hakimdi. Sultan Polat'ın geri dönüşü ev ahalinde farklı etkiler oluşturmuştu. İkizler sanki annelerinin geri döneceği biliyorlarmış gibi şaşırmamışlardı. Buket'in yüzünden gülücükler eksik olmuyordu. Otogardan annelerini Hamza abileri almıştı. Alim'in yüzünde ise yaşadığı şokun kalıntıları yüz hatlarına yansımıştı. Bu evde misafir olmaya başladığım andan itibaren annelerini hep merak etmiştim ama geri dönebilme ihtimali pek aklıma gelmemişti.

Annesiyle de tanışmıştım. Güler yüzlü bir kadındı. Yüzünün yuvarlaklığı ikizleri anımsatıyordu. Yanaklarının hafif toplu hali mahallelerde olan ton ton teyzelere, benzetmeme neden olmuştu. Benden haberi vardı. Evlerinde kalmaya başladığımı kızları söylemişti. Kendisine de evlerini bana açtıkları için teşekkür etmiştim. Kızları gibi karşılaşmış, samimi tavırlar sergilemişti. Oğlu Hamza dışında kimseden olumsuz tavır almamıştım. Hatta bir ara benimle özel konuşmak istediğini de söylemişti. Ne hakkında olduğunu bilmiyordum ama gerilmeme neden olmuştu. Çocuklarını anneleriyle hasret gidermeleri için baş başa bırakıp, yukarıya çıkmış ve salonun penceresinden aşağıya bakıyordum.

Zar zor alıştığım bu eve anneleri tarafından olumlu karşılanmış olsam da buraya ait olmadığıma dair o his yine üstüme çöreklenmişti. Buraya ait değildim. Düşüncelerimin en gerilerine atsam da gerçek buydu. Akrabalarımı bile tanımıyorken bu insanların yanına ait olduğumu nasıl hissederdim? Benimki zorlama bir histi. Benim gibi çekingen ruh haline sahip olan biri daha vardı. Alimdi. Annesi, diğer çocuklarıyla içeride otururken o arka bahçedeydi. Arabayı park ettikten sonra içeriye geleceğini söylemişti ama gelmemişti. Orada öylece duruyordu. Geçenlerde Ceyda ile konuştuğum yerdeydi. Düşünceli bir hali vardı. Ruhunun kavgasıyla baş başaydı. İçinden çıkamadığı şey her ne ise yanında olmak istiyordum. Belki benimle konuşmazdı ama yanında dursam, yeterdi. Çünkü o öyle yapmıştı. Abisinin olumsuz duruşuna rağmen yanımda durmuştu ya da kimseyi kendime inandıramadığım zaman dilimlerinde bana inanmayı seçmişti. Onu izlediğimi görmemişti ama yanına gitmek istiyordum. Bu his öyle kuvvetliydi ki, kendimi zapt etmem çok zordu. Zapt edemedim de. Yaklaşık beş dakikanın sonucunda ayaklarım beni aşağıya, kapıya yöneltti. Sessiz olmaya özen gösteriyordum. Kimsenin dışarıya çıktığımı bilmesine gerek yoktu. Salondan neşeli sesler, geliyordu. Bu seslerin için de Alim de olması gerekiyordu. Salon girişinin, önünden hızla geçerek içeriden görünmediğimi düşünmeye çalıştım. Sonuçta biri görse sesleneceğini düşünüyordum. Montumu üstüme geçirdim, sessizce evden sıvıştım. Yukarıya çıkar çıkmaz, Buket'in elbisesini değiştirmiş, kıyafetlerimi giymiştim. Arka bahçeye geçene kadar arkamı kollamayı hiç bırakmamıştım. Dönemece geldiğimde ise durakladım. Oradaydı. Bahçeyi çevreleyen duvara yaslanmış, bakışları yerdeydi.

Kalbimin sıkıştığını hissettim. Sanki bir el onu gördüğüm an kalbimi sıkıyordu. Daha önce hissetmediğim bir duyguydu. Kalbim Alim'i gördüğünde istemsizce tepki veriyordu, engelleyemiyordum.

Öne doğru adımladım. Attığım adımlarla ayakkabımın altındaki yaprakların ezilme sesi duyuldu ve bakışlarını kaldırması kaçınılmaz oldu. Bakışlarımız çarpıştı, yutkundum. Yanına gelmemi beklemiyordu, belliydi ama bir şey de demedi. Yanına varana kadar da ikimizde konuşmadık.

"Burada ne yapıyorsun?" diye sordum, tam önünde dururken. Rüzgar arkamdan esti, saçımın ucunu omzumdan önüme düşürdü. "İçeriye gelmeyecek misin?"

Baktı. Cevap vermedi.

"Anneni özlemedin mi?" diye sordum bu sefer de.

Bakışlarını kaçırdı. "İçeriye geç," dedi başıyla yolu işaret ederken. "Üşüteceksin."

"Bunu bugün ikinci kez söylüyorsun," dedim yanına doğru geçerken. Sırtıma değen duvarın yüzeyini hissettim. Ona bakmayı sürdürdüm. "Neden burada bekliyorsun? İçeride olman gerekiyor. "

"Neden ilgileniyorsun?" diye sordu, sustu. Sesinde sorgulayan bir tın vardı. Bakışlarını takip ettim. Elinde tuttuğu bir yüzüğü avuç içinde sıvazlıyordu. Üstünde tuğra simgesi vardı. Yanlarında ise ay ve yıldız simgesiyle bütünleşmişti. Kimin olduğunu merak ettim ama o an sormadım.

"Çünkü ailen içeride ve ailenle olman gerekiyor. Bunu göremiyor musun? Yanlarında olmayınca eksik hissediyor olacakları aklına gelmiyor mu? Akıllı bir adamsın, Alim Polat. Sen de biliyorsun. İçeride olman gerekiyor."

Alim, çözülmesi gereken bilmeceydi. İpuçları vardı. İzleri belliydi ama bilmecenin sonuca varılmasını zorlaştırıyordu.

Kaskatı kesildi. Elindeki yüzüğü sıvazlamayı bıraktı. Dudaklarına gelen kelimeyi zorla yuttu, adem elması oynadı. Cevap vermeyecekti. O an öyle sandım. Yanıldım. Derin bir nefes aldı.

"Yapamam," dedi hiç beklemediğim an da bakışlarını gözlerime çevirdiğinde. Gözlerinde hissettiği pişmanlığı perdelemeden önüme sunuyordu, ruhum sarsıldı. "Yüzüne bakamam. Yaptığım hatalardan sonra yanlarında olmayı hak etmiyorum."

"Onlar ailen Alim. Annen, abin, kardeşlerin. Senin canların. Böyle yaparak onları cezalandırıyorsun."

"Anlamanı beklemiyorum," dedi bakışlarını kaçırırken.

"Ama anlıyorum," dedim sözüne devam etmesini engellerken. "Kendini suçlu hissediyorsun. Bu yüzden o kulübeye kendini kapatmışsın. Sana kurulan tuzağın suçunu kendine mahal etmişsin. Kendi içinde suçluyu bulmuşsun ama tek yaptığın kendini ailenden sakındırmak olmuş."

"O adama çok fazla takıktım," dedi zorla. İskender Vural'dan bahsediyordu. "Bu kadar takık olmasam, belki..."

"Sen işini yaptın, Alim. Bunun için kendini suçlama sakın. Yapılması gerekeni yapmış olmasaydın eğer sen sen olmazdın."

"Bana çabuk inanmışsın," dedi sanki bunu kendisine söylemiş gibiydi. "Abim bile tereddüt etmişken, sen nasıl bana güvenebiliyorsun?"

Sorusuyla afalladım. Çünkü kalbim güvenmeyi seçiyor.

"Çünkü bana yalan söyleyeceğini düşünmüyorum. Yalan söylemiş olduğunu varsaysam bile her türlü zararlı sen çıkıyorsun. Bu da çok saçma olurdu."

Başını çevirdi. Bakışları yumuşamıştı. "Tüm bu söylediklerin hakkımdaki çıkarımların. Beni tanımıyorsun."

"Ben abisine inat bana yardım eden adamı tanıdığımı biliyorum. Peki, sen kendini tanıyor musun?" Sırtımı duvardan çekip, doğruldum. Yürümeye başladım. Kendime yanında fazla kalmamam gerektiğini hatırlattım.

"Bu nasıl soru böyle?" dediğini işittim.

Hareketlerimi izlediğini hissediyordum. Gerisin geri ona doğru döndüm. "Eğer cevabın evetse, ailenin de sana ihtiyacı olduğunu bilirsin." Gülümsedim. Geri geri yürümeye devam ettim. "Kapıyı senin için açık bırakacağım ama fazla açık bırakamam. Beş dakika. Belki on dakika. Biliyorsun, evde yeğenin var ve hava soğuk."

Kapıyı dediğim gibi hafifçe aralık bırakarak sessizce içeriye girdim. Aile halkı bıraktığım gibiydi. Yukarıya çıkmadım, merdivenlere yavaşça oturdum ve Alim'in gelmesini bekledim. Yarı yarıya ihtimalim vardı. Meraklı bakışlarımın yeri belliydi. Gelmeyebilirdi ama o geldi. Kapı yavaşça itildi. Bedeni görüldü. Merdivenlerde oturduğumu gören gözleri, bir an duraklar gibi oldu ama sonra toparlandı. Kapıyı kapattı. Ayakkabılarını çıkardı, kabanını askılığa astı.

"Dediğin gibi hava soğuk," dedi salona doğru adımlamadan.

Başımla onayladım.

O salona doğru girerken, salondakilerin sessizleştiğine şahit oldum. Sessizlik fazla uzun sürmedi. Zira annesinin konuşan sesini kulaklarım işitmişti.

"Ah, oğlum. Sonunda geldin."

Yavaşça ayaklanırken, tebessümüm dudaklarımda büyüdü. Alim Polat'ın duvarlarının arkasında kimseye göstermediği bir adam vardı. O hislerini yansıtmamaya seçen bir adamdı. Duygularını duvar arkasına itiyordu ama bu akşam duvarlarından çıkan tek bir duyguya izin vermişti.

Özlem. Anne hasreti.

Benimde yıllardır bildiğim hasret.

***

Diğer bölümün devamı gibi düşünelim. Kısa olduğunu düşünerek, bunu da eklemek istedim. :)

Continue Reading

You'll Also Like

281K 18K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
391K 18.8K 41
0536***; Pişt yakışıklı evlilik düşünür'müsün? Yusuf; Hayır. 0536***;Tutuldum bir kere Kaçışın yok artık. Not: Kısa hikaye tarzındadır.
1.6K 137 8
Genç kız fesleğen kokusunu bir kez daha ciğerlerine çekti.Bu kokuya aşina olan ciğerleri adeta bayram ediyordu. Gözleri yine bir kısmı masanın üzerin...
3.7K 247 38
Olmayacak dua değildik. Sen Amin demesini beceremedin.