Karanlık • [b×b]

By mavigollge

2M 164K 86.3K

[Tamamlandı] Ayaz, yıllardır tek başına yaşayan, kendi halinde bir adamdı. Şimdiyse karşısında bir ay boyunca... More

-1- Tanışma
-2- Yakışıklı
-3- Kıskanç
-4- Kaza
-5- Banyo
-6- Çorba
-7- Kütüphane
-8- Yemek
-9- Dalga
-10- Market
-11- Kayıp
-12- Vicdan
-13- Hazırlık
-14- Hayal
-15- Davet P1
-16- Davet P2
-17- Yardım
-18- Heyecan
-19- Dilek
-20- Öpücük
-21- Ateş
-22- Trip
-23- Kahvaltı
-24- Farklı Duygular
-25- Utangaç
-26- Benimki
-27- Sabır
-28- Veda
-29- Hüzün
-30- Özledim
-31- Kahraman
-32- Şefkat
-33- Sevgilim
-34- Kontrol
-35- Yolculuk
-36- Tatil
-37- Bar
-38- Yalnız
-39- Gönül Almak
-40- Telefon
-41- Bebek
-42- En Değerlim
-43- Hissetmek
-44- İstek
-45- Tüm Kalbimle
-46- Gergin
-47- Civciv
-48- Planlar
-49- Hayallerimden Güzel
-50- Sevimli
-51- Bambaşka Dokunuşlar
FİNAL

-52- Gökkuşağı

30.3K 2.4K 1.4K
By mavigollge

Medya- Yankı

30 bin oy...ben ömrümde böyle bisi görmedim...Yıldıza tıklayan bebekler, sizler bu ülkenin aydınlık yüzüsünüz...

"Dünyanın en yakışıklı insanı olmak nasıl bir his?" yumruk yaptığı elini dudaklarıma yaklaştırdı. "Bu kadar yakışıklı olman-" 

"Yankı'm." derin bir nefes vererek gözlerine baktım. "Abartmıyor musun?" 

"Neyi?" hiç bıkmadan, usanmadan, sürekli 'yakışıklı' olduğumu söylüyordu Yankı...sürekli.

"Yorulmadın mı sen?" hafta sonunu geçirmek için geldiğimiz yerde, gölün biraz uzağına kurduğumuz çadırın içinde oturuyorduk. Böyle şeylerden pek anlamazdım ama işin içinde Yankı'nın hevesli ısrarları olunca değişiyordu. İçinde hiç ukde kalmasın, yaşamak istediği her şeyi yaşasın istiyordum.

"Ne yorgunluğu?" göğsümden kalkarak bedeninin bir kısmı üzerimde olacak şekilde uzandı. "Yorgun değilim." dudaklarını çeneme bastırınca beklemediğim hamlesi karşısında tüm vücudum gerilmişti. Küçük parmaklarını yanağıma getirip usul usul okşamaya başladı.

"Yankı." yanağımdaki elini kavrayarak avuç içini öptüm. Parlak mavilerinde pek alışık olmadığım bir parıltı vardı. Sabırsızca gülümsüyor, burnunu boynuma değdiriyordu. 

"Ayaz ya." boynumu uzunca öptü, dudaklarının değdiği yerin yandığını hissettim. "Çok yakışıklısın." dudağımın bir kısmı keyifle yukarı kıvrıldı. Ne yakışıklılıkmış anasını satayım, bir bırakmıyordu şu kelimenin yakasını.

"Üşümüyorsun değil mi?" 

Dilini damağına bastırıp "Cık." sesini çıkartırken tamamen boynuma gömülmüştü. Parmaklarımı yumuşak saçlarının içine daldırdım, serin hava yüzünden giydiğim kapüşonun fermuarını yavaşça aşağı indirdi. Aynı zamanda utangaç bakışlarını gözlerimden kaçırıyordu. 

Yanağımdaki elini ayırmadan, dudaklarını tekrardan boynuma bastırdı. Bıraktığı ıslak öpücükle vücudum çoktan uyarı göndermeye başlamıştı. Öptüğü yerde dilini gezdirince dudaklarımın arasından kaçan inlemeye engel olamadım. Dokunuşları her zaman iyi hissettirmişti.

"Ayaz." boynumun her bir karesine kondurduğu küçük öpücüklerini sonlandırarak gözlerimizi birleştirdi. Söyleyeceği şeyi bekleyemeden dudaklarına uzandım. Gülümseyerek kendini geriye çekti ve tamamen kucağıma oturdu. Doğrulmama fırsat tanımadan yanaklarımı kavrayarak dudaklarımızı birleştirdi.

Hiç beklemediğim kadar istekle öpüyordu Yankı, küçük bedenini bana bastırıyor, hafifçe sürtünüyordu. Belini sıkıca tutup tadına doyamadığım dudaklarına daha sert asıldım. Hakimiyeti elinden almama izin vermiyordu.

Aralanan dudaklarımdan içeri dilini gönderdi, hissettiğim sıcaklık havanın tüm serinliğine rağmen içimi ısıtmıştı. Üst dudağımı çekiştirerek ayrıldı ve nefesini düzene sokmayı beklemeden yanağıma bastırdı dudaklarını.

Yüzümün her noktasına kondurmaya çalıştığı öpücükleri çene hattım boyunca devam edip tam kulağımın altında durdu. Kulağıma vuran titrek nefesi bendeki tüm ipleri koparmıştı. Bedenini altıma almak istesemde ellerini omuzlarıma bastırarak engel oldu. "Çok yakışıklısın." istemsizce gülümsedim, cüretkar bakışları kalbimi hızlandırıyordu.

Parmakları pantolonumun düğmesine gidince hafiften doğruldum. Gözlerimi irice açmış, Yankı'nın alt dudağını ısırarak üzerimdeki kumaş parçalarından kurtulmaya çalışmasını izliyordum. Elleri boxerımı bulduğunda hırlamaya benzer bir ses çıkardım. Keyifle kıkırdadı, beni bu kadar etkilediğini görmek hoşuna gitmişti.

İç çamaşırımı çekmeden önce eğildi, dudaklarını tam üzerinde hissetmek büyük bir sızlamaya sebep olurken "Yankı..." diye inledim. "Bebeğim, bunu yapmak zorunda değilsin." ne ara tuttuğumu anlamadığım elini kurtarıp boxerımı aşağı indirdi. 

"Yapmak istiyorum ama."

Küçük elleriyle erkekliğimi kavrarken dilini dudaklarında gezdiriyordu. Ellerinin titremesini, yanaklarının kızarmasını falan beklemiştim ama hayır...Yankı'nın yüzünde gördüğüm tek şey saf arzuydu.

Dilini tam ucunda hissettiğimde başımı geriye yatırdım. Sıcacık ellerini usul usul hareket ettirmesi beni yeterince delirtmemiş gibi, bir kısmını yavaşça ağzına aldı. Kendimi tutmaya çalışsam da çadırın içerisine büyük bir inleme bıraktım. Mavilerini gözlerimle birleştirip, büyük bir kısmını ağzına aldı. 

"Siktir..."

Ağzına sığmayan kısımları elleriyle okşarken acemi hareketlerle erkekliğimi emiyordu. Hissettiğim bu ıslaklığın, bu sıcaklığın Yankı'ya ait olması bile etkilenmem için yeterli bir sebepti. Nefes alışverişim gittikçe hızlandı ve vücudum zevkle kasıldı...alt tarafımda hissettiğim sızlamayla gelmeye yakın olduğumu fark edip Yankı'nın saçlarını kavrayarak aletimden ayırdım.

"Sen naptığının farkında mısın?!" 

Konuşmama fırsat tanımadan dudaklarıma kapandı. Sıkıca kavradığı yanaklarımı bırakmadan, altıma yerleşti. Bulunduğu yere iyice yerleşen bedenindeki kıyafetleri bir çırpıda çıkarttım. İstekle süzdüğüm göğsüne uzanıp dudaklarımı bastırarak sertçe öptüm. 

"Delirttin anasını satayım, delirttin." göğsünü, boynunu, çenesini, dudaklarını...bembeyaz vücudunun her bir noktasını öpebildiğim kadar öpüp pantolonunu aşağı indirdim. Dayanacak gücüm kalmamıştı...boxerını çıkarttığımda ortaya çıkan görüntüyü büyük bir iştahla izledim. Bu çocuk nefesimi kesiyordu, her anlamda.

"Hadi Ayaz..." kollarını boynuma sardı. "Seni istiyorum." ve tekrardan dudaklarıma kapandı.

Dudaklarının enfes tadında kaybolurken, dizlerini kırmasını sağladım. Parmağımı girişine bastırdığımda hafifçe inledi. İçinde hareket ettirdikçe belini kıvırıyor, bedenini yükselterek boynuma daha sıkı sarılıyordu.

"Ya..." başını geriye yatırdı ve gözlerini sımsıkı kapattı. "Onu değil..." dedi küçük inlemeleri arasından. "Seni hissetmek istiyorum."

Yankı'nın kadifemsi sesiyle ısrar etmesi,  derince inlememe sebep olurken parmağımı çıkartarak yerine kendim geçtim. Belinden aldığım destekle kendimi bastırırken alt dudağını ısırmış, hafifçe gülümsüyordu. Yavaş yavaş içine giren aletimle yüzünü buruştursa bile genel olarak acı çekmiyordu, alışmıştı.

"Bebeğim." vücudunu havalandırıp göğüslerimizi birbirine yapıştırdım. "Çok güzelsin." tamamen içindeki yerimi aldığımda omuzlarıma tırnaklarını geçirerek inledi Yankı. Kısacık bir süre alışması için bekleyip, dışarı çıkarak tekrardan girdim. Belirli bir tempoya soktuğum hareketlerim hızlandıkça bacaklarını belime dolamış, kendini tutmadan derin derin inlemeye başlamıştı.

"A-Ayaz..." yüzümü kavrayıp dudaklarımızı birleştirdi. Her seferinde ilk kez öpüyormuş gibi hissettiğim dudaklarını büyük bir iştahla emerken, gelmeye yakın olduğumu hissettim. Son birkaç vuruşun ardından Yankı'nın içinden çıkıp çadıra akıttım sıvılarımı. Bu sırada rahatlamış olan sevgilim utanarak gözlerini kapatmış, yanımızdaki örtüyü üzerine çekmişti.

"Sikeyim." hala zevkten sızlayan vücudumun toparlanması için kendime biraz zaman verdim. Az önce beni baştan çıkartan, bu muhteşem zevki yaşatan çocuk, şimdi örtünün altına girmiş benden saklanıyordu.

Akıllara zararsın Yankı...akıllara zararsın.

**

"Daha yeni dindi yağmur. Koku çok güzel değil mi?"

"Evet, güzel kokuyor." belini kavrayıp burnumu boynuna bastırdım. "Ama sen daha güzel kokuyorsun."

Aşina olduğum utangaç tebessümü yine yüzündeki yerini almıştı. "Ayaz ya..."

Bir şey söylemeden mavilerine odaklandım, hafif hafif atıştıran yağmurun altında, bu güzel gölün çevresinde yürümek,  saatler öncesinde yaşadığımız zevkin üzerine inanılmaz iyi gelmişti.

Tam zihnimde cümlelerimi toparlayıp, söyleyeceğim şeyleri gözden geçirmeye çalışırken "Ayaz!" diye bağırdı Yankı. Hemen yanımda olmasına rağmen bir anlık telaşa kapıldım. "Şuraya bak!" belime sarılıp işaret parmağını yukarı kaldırdı. 

Sabırsızca bana göstermeye çalıştığı şey gökkuşağıydı. Tam üstümüzde açmış olan, dudaklarını ısırarak izlediği, koca bir gökkuşağı. "Harika değil mi?" uzun süre sonra gökkuşağına kavuşmanın heyecanıydı bu.

"Harika güzelim." benim için bu manzaradan bile daha güzel olduğunu bir bilsen..."Eskiler der ki, her gökkuşağının bittiği yerde bir hazine saklanırmış." gökyüzündeki renklerden ayırabildiği gözlerini gözlerimle birleştirdi.

"Gökkuşağını takip edip sonuna bakmalıyız o zaman."

"Takip ettim." gömleğimi kavramış ellerini ayırıp sıkıca tuttum. "Sona erdiği yerde karşıma sen çıktın." aralanan dolgun dudaklarının dikkatimi dağıtmasına izin vermeden, ceketimin cebindeki siyah kutuyu çıkartım. "Benim hazinem sensin." onun için özenle seçtiğim yüzüğü ince parmağından geçirdim. "Tamamen birbirimize ait olalım istiyorum, benim saklı hazinemin sen olduğunu herkes bilsin."

"İnanamıyorum sana...bu çok güzel! Çok teşekkür ederim, seni çok seviyorum. Çok yakışıklısın, dünyanın en yakışıklı-"

Hem bir daha o kelimeyi duymak istemediğimden, hem de tatlılığı karşısında daha fazla dayanamayacağımdan, boynumdan ayırdığım çocuğun dudaklarına kapanarak sözünü yarıda kestim.

Süslü sözlerden, uzun konuşmalardan ya da romantik anlardan pek anlamazdım ama Yankı'yı mutlu edebilmek için kendi kalıplarımın dışına çıkmaya çalışıyordum. 

Bir anlık iltifat için sıraladığım sözler değildi az önce söylediklerim. Yankı, benim en değerlimdi. Bunu o hayranlık duyduğu gökkuşağının altında, gökkuşağının efsanesini anlatarak tekrardan dile getirmiş, onun için haftalar öncesinde aldığım yüzüğü hediye etmek istemiştim o kadar...

Sevgiyle öptüğüm dudaklarını dudaklarımdan ayırıp, kısaca etrafa bakındı. "Benim yüzüğüm var, peki seninki?" sol elimi kaldırarak birkaç dakika önce parmağıma geçirdiğim yüzüğü gösterdim. "Biz şimdi..." iki kolunu da boynuma sardı. "Evlenmiş gibiyiz." güzelliği karşısında nefesimi tutarken "Hem de gökkuşağının altında." diye devam etti.

"Yankı Kıraç olacağın günlerin geleceğini söylemiştim."

"Yankı ve Ayaz Kıraç." alt dudağını ısırarak gözlerini yukarı kaldırdı. "Bu çok güzel."

İnan bana, senin kadar değil.

**

- 1 gün sonra -

"Dur bebeğim, dikkatli ol."

"Ya Ayaz!" muhtemelen bana kızmak için çattığı kaşlarına bakarken gülmemek için kendimi zor tutuyordum. "Ben yapabiliyorum." dirseğiyle beni itip koskoca tezgahın tam ortasında durdu. "Bıçağın nasıl tutulduğunu da biliyorum."

Bir an için Yankı'nın koca adam olduğunu, ciddi anlamda bir bebek olmadığını kendime kabullendirmeye çalıştım ama hayır...uyarmakta oldukça haklıydım.

"Bak, bunu çırp sen. Ben onları doğrarım." 

Omuzlarını düşürüp başını geriye yatırdı. "Volkan'ın dediği kadar varsın." dedi bana dönerek. "Hep tedirgin, hep gergin bakıyorsun." bıçağı triple bırakıp kenara kaydı. Büzdüğü dudaklarına bakarak hafifçe sırıttım.

"Ağzını yerim senin." hızlıca saçlarına bir öpücük bıraktım. "Acıktık, hızlı ol."

"Hızlı mı olayım?" dedi kızgınca. "Sabahtan beri neye elimi atsam o tehlikeli dediğin için yavaşlamış olabilir miyiz?"

"Öpmemek için zor duruyorum Yankı'm, en iyisi işine odaklan."

Bir iki saniye yüzüme bakakaldıktan sonra tüm gerginliğini bir kenara bıraktı. Dudaklarında tatlı bir tebessüm oluştu ve önündeki kek hamurunu çırpmayı bırakıp bana yaklaştı. Daha dokunmadığı halde kasılan bedenime sardı kollarını. "Ayaz ya." sırtıma dudaklarını bastırıp yanağını sürttü. "Neden bu kadar yakışıklısın?"

"İşten mi kaçıyorsun sen?" bileklerini tutup önüme çektiğim çocuğu tezgahla arama aldım. "Kek orada seni bekliyor, sen de benimle oynuyorsun...bir cezayı hak ettin." söylediklerime kıkır kıkır gülerken belinden tutup kaldırdım. Önümdeki şeyleri bir kenara itip tezgaha oturttum Yankı'yı. Bu çocukla ne yapmak istesem sonunda kendimi onu öpmek isterken buluyordum.

"Güzelim." yanağını avucumun arasına aldım. "Öpebilir miyim?"

"Ayaz...sorma."  utançla birbirine bastırdığı dudaklarını rahat bıraktı. "İzin almana gerek yok."

Mavilerini kapattığında uzun kirpiklerinin yanağına düşen gölgesine hayranlıkla baktım. Yankı yıllar boyu benimle de kalsa, bu güzellik karşısında daima şaşıracaktım. 

Pembe dudaklarını usul usul öpüp kucağıma çektim. Bacaklarını belime dolamış, sıkıca boynuma tutunmuştu. Keyifle öptüğüm dudaklarından ayrılarak boynuna yöneldim. Bu koku...kesinlikle muhteşemdi. 

"Ayaz." dedi sakince, "Yemek yapacaktık."

"Doğru." boynuna birkaç öpücük bırakıp yavaşça kucağımdan indirdim. "Rahat durmadığın için yapamadık."

"Sadece sarıldım!" sahte bir sinirle konuştu Yankı, onunla uğraşmayı sevdiğim için gülümsemekle yetindim. "Yemekten sonra şu çok önemli yere gidecek miyiz?"

Göğsümün içinde o kadar büyük bir mutluluk vardı ki, Yankı'nın yanıma olduğunu bilmek, mutlu olduğunu görmek o kadar huzur vericiydi ki, onu götüreceğim yeri hatırladığımda eskisi gibi dolmadı gözlerim. Sadece yüzümdeki gülümseme buruklaştı ve o koca mutluluğun yanına küçük bir hüzün dalgası yayıldı.

Artık kendimi yıpratmıyor oluşum üzülmediğim için değildi. Bu eve girdiği ilk andan itibaren hiçbir şey yapmasa dahi, bir şekilde  içime oturan karamsarlığı çekip almıştı. Bambaşka birine dönüştüğümü hissediyordum ve bu tamamen Yankı'nın eseriydi.

"Gideceğiz güzelim."

"Çok heyecanlıyım." sonunda çırpma işlemi biten keki kalıba döktü. "Bak sen sevmiyorsun diye kakaolu yapmadık, umarım güzel olur."

"Sen yaparsın da güzel olmaz mı?" bana yandan bir bakış atıp gülümserken, fırını açtı. Kalıbı içine bırakıp kapattıktan sonra ocaktaki yemeklerin başına ilerledi.

"Tavuk çorbasına gerek yoktu ki Ayaz." aslında haklıydı, yaptığımız hiçbir şeyle uymuyordu. 

"Seviyorsun işte, içersin."

Alt dudağını ısırıp utangaç gülümsemesini bastırmaya çalıştı. Elimden gelse, her şeyi en başa döndürür, eve geldiği ilk günden itibaren, her istediğini yapardım.

"Bunu alıyorum." altını kapattığı tencereyi alarak tezgahtaki boş alana bıraktı. "Salatayı yaptın mı?" ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum, hiç yol katetmeyişime bakılırsa Yankı'yı izlemeye dalıp gitmiştim.

"Bitmek üzere bebeğim." doğranmayı bekleyen sebzeleri kapların arkasına ittim. Salata az olsa da sıkıntı olmazdı. "Bak, sonuncuyu doğruyorum." hızlıca doğradığım sebzeyi diğerlerinin içine döküp, karıştırdım. Bu sırada dolaptan sosları getiren Yankı salatayı benden devralmıştı.

"Biraz az olmamış mı?"

"Bu kadar çıktı." yalandan kim ölmüştü değil mi?

"Çok acıktım!"  soslamayı bitirdiği salatayı büyük cam kaseye döktü. "Buradan yersin di mi? Tabakları ayırmıyorum."

"Sorduğu soruya bak ya." ben çocuğu öpmeye doyamıyorum, o aynı kaseden yemenin rahatsız edip etmeyeceğini sorguluyor.

Yemeklerin hepsi hazır olduğunda ikimiz için servis açtı Yankı. Bu sırada neden yemekleri bölmesine ve fırını kontrol etmesine izin vermediğimi söyleyerek şikayetleniyordu. Elimde değildi...yorulmasını istemiyordum. Parmağını yaktığı düşüncesi bile beni rahatsız ediyordu. Fazla abartıyor olsam bile durum buydu.

Sandalyesini çekip oturmasına yardımcı olacağım sırada gülümsedi, kendisi yerleşti yerine. Hala alışamadığım şeyler vardı tabii.

"Ayaz, çok güzel olmuş!" yemeklerden değil, kekten başlamıştı. "Baksana." kendi çatalıyla bir parça uzattı. "Dur." sıcak olduğu için yanacağımı düşünmüş, üflemeye kalkmıştı ki elini tutup keki direkt ağzıma aldım. Beni de kendisi gibi sanıyordu.

"Fena değil."

"Fena değil mi?" kaşlarını çattı. "Çok güzel olmuş, desene."

"Çok güzel olmuş."

Yüzünde oluşan gülümseme, kucağıma alıp yanaklarını binlerce kez öpme isteği uyandırsa da, kendimi tutmak zorundaydım. Kalbimi aşan bu sevgiyi kontrol etmek günden güne zorlaşıyordu. "Tatlılığa bak." kucağında duran elini tutup uzunca öptüm. İçim akıyordu anasını satayım, başka açıklaması olamazdı.

**

"Güzelim, elimi tut." arabadan indikten sonra adımlarıma yetişemeyen Yankı, koşarak gelip elimi kavradı. Onun varlığını hissetmek, her adımımda  yavaş yavaş göğsüme yerleşen sızıyı rahatlatmıştı.

Bana doğru yaklaşıp "Ayaz." diye fısıldadı. "İyisin değil mi?"

Mavilerine sevgiyle bakarak başımı aşağı yukarı salladım. Bu koca yerin içine girdiğimiz andan itibaren izleniyormuşuz gibi bir his doldu içime. Sanki annem benim geldiğimi, yanımda daha önce görmediği birini getirdiğimi, fark etmişti ve bizi izliyordu.

Etraf taşlıydı, eski bir mezarlık olduğu için bakımsızdı. Takılmaması için "Dikkat et." diye mırıldandım. Düşüp bir yerini yaralamamalıydı.

Uzun zamandır gelmediğim yerlerde yürüdükçe bir suçluluk duygusu kapladı içimi. Sık sık ziyaret etmem anneme iyi gelirdi belki, ama bana iyi gelmiyordu. Unutmak istediğim için değildi, aklımda olmadığında hayatıma daha rahat devam edebiliyordum sadece. Her an düşünmek insanı yoruyordu.

"Burası mı?" işittiğim kadifemsi sesle, önünde durduğumuz mezar taşına bakarak başımı salladım. Farkında olmadan kendimi kastığım için Yankı'nın elini sıkmıştım. Narin parmaklarını rahat bırakıp annemin adının yazdığı taşı sessizce izlemeye devam ettim. Ne demem gerektiğini bilmiyordum, bu yüzden yanımdaki güzelliğe dönüp gülümsemedim.

"Ailemden birileriyle tanışmak isteyip duruyordun ya." 

Samimiyetle gülümsedi Yankı, ben bıraktığım halde o benim elimi bırakmamıştı. "İyi ki geldik." utana sıkıla önünde durduğumuz mezara bakarak "Merhaba." dedi. "Ya Ayaz...annen beni sever mi acaba?"

"Benden bile çok sevmiş olabilir." 

Güç vermek istercesine elimi biraz daha sıktı. "Çiçeğimizi bırakıyorum." diğer elinde duran gülleri toprağın üzerine bıraktı. 

Dışımdan söyleyemiyorum ama beni hissettiğini  düşünüyorum anne.

Okuduğun kitaplardaki gibi büyülü bir tanışma yaşamasak da, büyülü bir çocuk buldum kendime.

Varlığına inanmam için uzun uzun anlattığın kader sayesinde karşıma çıktığına tüm kalbimle inanıyorum artık.

Ama en önemlisi, hissettirdiği şeylerin, senin hissettirdiklerinle aynı olması. Yankı, senden sonra sevgisini hissedebildiğim tek insan. 

Bu yüzden onu sevmelisin, çünkü ben çok seviyorum.

**

Arkadaşlar...Yankı bebeğime bunu nasıl yaptık ya  adşsldsldkjşl

Ayrıca romantizmden hoşlanmayan biri olarak bu bölüm fazla romantizme maruz kaldım:( 

Yorumlarınızı inceledim ve hemen her şeye yer vermeye çalıştım, umarım beklediğimize değdi diyebileceğiniz bir bölüm olmuştur

Continue Reading

You'll Also Like

TREN By Khalesi

Teen Fiction

537K 34.1K 14
[TAMAMLANDI] Uzun bir tren yolculuğu...
93.7K 9.6K 11
Öğretmen ve öğrenci konulu kitap. -texting-
859K 69.4K 36
[Tamamlandı] Anıl, boşanma aşamasındayken hamile olduğunu öğrenir. -Mpreg- 🌈 Herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünyada geçmektedir.
1.1M 77.1K 26
[TAMAMLANDI] Öğretmen Yusuf ve Eşkıya Yılmaz'ın hikayesi...