there is a superhero in our s...

By zdtrbl

19.6K 3.6K 3.7K

onun en büyük ikinci hatası, insanlar için kendini tehlikeye atsa dahi asla bir "süper" kahraman olamayacağın... More

giriş⁰
bölüm bir¹
bölüm iki²
bölüm üç³
bölüm dört⁴
bölüm beş⁵
bölüm altı⁶
bölüm yedi⁷
bölüm sekiz⁸
bölüm dokuz⁹
bölüm on¹⁰
bölüm on iki¹²
bölüm on üç¹³
bölüm on dört¹⁴
bölüm on beş¹⁵
bölüm on altı¹⁶
bölüm on yedi¹⁷
bölüm on sekiz¹⁸
bölüm on dokuz¹⁹
bölüm yirmi²⁰
bölüm yirmi bir²¹
bölüm yirmi iki²²
bölüm yirmi üç²³
bölüm yirmi dört²⁴
bölüm yirmi beş²⁵
bölüm yirmi altı²⁶
bölüm yirmi yedi²⁷
bölüm yirmi sekiz²⁸

bölüm on bir¹¹

602 125 80
By zdtrbl

Kaç dakika boyunca ona sarıldım, bilmiyordum. Gözyaşları dinene kadar yanında durmak istediğim için harcağım vakti sayma ihtiyacı hissetmemiştim, o ise, kalp çarpıntılarımı duyabilecek uzaklığımda dururken ne yapmak istediğimi biliyor gibiydi. Ya da en azından niyetimin farkındaydı.

Yavaşça hareketlendi. Sesi kesileli çok az bir süre olmuştu. Hareketlerinin devamı gelirken bedenime yaslanmış başını kaldırdı. Onu tutan kollarımı yavaşça kendime çektiğimde yüzünün geldiği hâli merak ettiğim için bekledim, o da kafasını tam anlamıyla doğrulttuğunda gözlerimiz birbirine değdi.

Darmadağındı.

Gördüklerimi karşılayabilecek tek kelime buydu. Gözlerinin beyazları kırmızının en acı verici tonuna bürünmüş, normalde var olan göz altları artık daha şişti. Yüzünün belli yerleri de bu kızarıklığa eşlik ediyorken sanki az önce sarsılarak ağlayan o değilmiş gibi bakıyordu gözlerime. Düzdü ve bir şey anlatmıyorlardı.

"Gidelim mi?"

Gitmek istediğinden beni haberdar eder gibi konuştu çünkü kendi ayaklarıyla geldiği bu yerden şimdi de dönmek istiyordu. Yavaşça yutkunurken kafamı aşağı yukarı salladım. Jeno, benden önce çömeldiği yerden doğrulduğunda dibinde neredeyse ciğerlerini söktüğü bu mezara son kez bakmadı bile, hafif sarsak adımlarıyla birlikte çıkışa yürümeye başladı. Onu böylesine dağılmış görmek içimi acıtsa da, daha fazla arkasında kalmadan peşinden gittim.

Hava daha da soğuyordu. Dakikalarca dibinde durduğum için ısınmış yüzüme çarpan hava beni üşütmüyordu, burnumu çektiğimde adımlarıma biraz hız kazandırıp ona yetişmeye çalıştım.

"Senin burada ne işin var?"

Duyduğum ses Jeno'ya ait değildi, konuşan ben de olmadığımdan gözlerimi mezarın girişindeki kaldırımda duran bedene çevirdim.

Bir erkekti.

Lacivert pantolonu üzerine siyah bir mont giymişti ve fermuarı boğazına kadar çekiliydi. Açık kahve saçları biraz uzun ve dağınıklardı. Gözleri ve dudakları şişmişti. Berbat gözüküyordu ancak kıyaslamam gerekseydi Jeno'dan daha kötü olmadığını söylerdim.

Cümlesini üzerime alınmadım çünkü bana bakmıyordu, bu yüzden, baktığı tarafı takip ettim ve Jeno'yu gördüm. Az önceki soruyu duymaması imkansızdı, bu yüzden ilerleyen adımları çoktan durmuştu. Ayakta zar zor duran bedenini yavaşça arkasına, kendisine bakan çocuğa dönderdi. İfadesiz bakıyordu.

"Ya, Lee Jeno!"

Az önce konuşan çocuk hışımla Jeno'ya yürüdüğünde, ellerim birazdan olacak şeyleri kavramış gibi ceplerimden ayrılmıştı ki çocuk; Jeno'yu kendisine çevirdi ve bir saniye bile tereddüt etmeden yüzüne yumruğunu geçirdi. Şok olmuştum. Jeno, bu sert yumruğun etkisiyle sola doğru sendelediğinde ona uzanıp yakalarından tutan eller öfkeyle sarstı bedenini.

"Hangi yüzle buraya geldin lan?!"

Neredeyse kimsenin olmadığı sokağı daha önce hiç görmediğim bu çocuğun öfkeli bağırışı doldurduğunda adımlarım konuşan çocuğa ilerledi, kalbim korkuyla gümbürdemeye başlamıştı.

"Ne yapıyorsunuz? Bırakın onu!"

Çocuğun sadece öfkesi bile sesimi bastırıyordu, beni duymuyorlarmış gibi hissediyordum ki endişeli bakışlarımı Jeno'ya çevirdim. Dudağının kenarından sızan ince bir kan çizgisi çenesine doğru iniyordu, açık tutmakta zorlandığı gözleriyle karşısındaki çocuğa bakıyor olmasını beklemiştim, bana değil. Gözlerimiz çakıştığında bakışlarım kahveleri arasında gidip geldi, neden üzerimde olduklarını anlayamadığımda yaptığı tek hareket, dudaklarını çok hafif aralamak oldu ancak bir şey duyulmadan başka bir ses araya girdi.

"Yoksa vicdanın mı sızlamaya başladı piç herif?!"

Bir kez daha ona yumruk attığında Jeno daha fazla bu güce karşı gelememişti, üşüşünü yavaşlatmak istese de bedeni sertçe betona çarptığında hızla yumulan gözleriyle ağzından ufak bir inilti kaçtı. Canının ne kadar yandığını sadece tahmin edebilmekle kaldığımda hızla Jeno'ya doğru ilerledim ve dizlerimin kirlenmesini umursamadan yanına çöktüm.

"Jeno..."

Elim onun koluna dokunduğunda elmacık kemiğindeki kızarıklığı fark etmek göğsümün üzerine büyük bir yük bırakıverdi. Jeno ise sadece gözlerini araladı ancak ağzını açmadı. Susuyordu. Her şeye rağmen benden bile daha sakin kalışı çok tuhaftı, bugün diğer günlerden çok daha yorgun ve çok daha güçsüzdü. Öfkelenemiyordu bile.

"Seni... Seni bir daha görürsem geberteceğim, Lee Jeno. Duydun mu? Bir kez daha karşıma çıkacak olursan kendini ölmüş bil."

Konuşan çocuğun sesi kulaklarımı doldurduğunda kaşlarım çatılmıştı, yutkundum sertçe ve ona bakmak için dönmüştüm ki hızlı adımlarla mezara doğru yürümeye başlamış olduğunu fark ettim. Ardından mezarlığa girdi ve görüş alanımdan çıktı.

"Yifei..."

Kulaklarıma ulaşan titrek tonun üzerine yeniden önünde durduğum bedene çevirdim başımı. Sağ dirseğini betona yaslayan Jeno, yerden destek alarak doğrulmaya çalıştığında bir kez daha acıyla gözlerini kıstı. Yüzü çok kötü görünüyordu ve canı çok yanıyor olmalıydı, bunu her hareketinde buruşturduğu yüzünden anlayabiliyordum.

Endişeyle yüzünü incelediğimde doğrulmayı başarmıştı ki sol eli dağılan saçlarına girdiğinde bir süre o şekilde durdu, muhtemelen başı ağrıyor olmalıydı. Gergince yutkundum. Jeno, saçlarını bıraktıktan sonra elini çenesine doğru akmış kana uzattı ve lekeyi umursamazca dağıtıp iç geçirdi. Avuç içini görebildiğim için elinde oluşmuş ufak sıyrıkları fark ettiğimde ise aklıma gelen şeyle konuştum.

"Sana taksi çağıracağım."

Az önceki olanlardan dolayı buz kesmiş ellerimi umursamadan cebimdeki telefona uzandığımda henüz cebime girmiş kolumu tutan el ile duraksadım. Kafamı kaldırdığımda bana bakan onu gördüm.

"Benimle gel."

Güçsüz bir tonda söylese de keskin cümlesi daha çok emir verir gibiydi, gözlerim gözleri arasında gidip gelirken bu isteğine bir anlam veremediğimi anlamış gibi devam etti.

"O çocuk buralardayken seni tek bırakmam,
bu yüzden benimle gel."

Tereddüt etmemi bile istemiyormuş gibi kolumu bıraktığında yavaşça önüne dönmüş ve az önce kanını gelişigüzel sildiği eline bakmıştı. Gözlerimi ondan çektiğimde telefonumu çıkardım, dediklerine uymak zorundaymışım gibi görünüyordu.

Bulunduğumuz yere en yakın taksi duraklarından birini aradığımda ise en kısa zamanda geleceklerini biliyordum, bu yüzden hâlâ yerde oturan Jeno'ya doğru baktım.

"Ayağa kalkabilecek misin?"

Sadece saniyeler içerisinde yaralarla dolmuş vücuduna göz gezdirerek sorduğumda Jeno yavaşça kafasını salladı ve doğrulmak istediğinde ise bir elimle kolunu, diğer elimle de kolunun altından geçirip sırtını tuttum. Beraber yerden doğrulduğumuzda zorlukla sağlayabildiği dengesi ile adımlarını kontrol altına almıştı ki birkaç adım ilerleyerek sokak lambasının direğine sırtını verdi. Kollarım ondan ayrıldığında bana yük oluyormuş gibi hissetmesini istememiştim.

Sadece birkaç dakika içerisinde yanımızda bir taksi durdu. Arka kapıya uzandığımda açmış ve Jeno'nun binmesine yardımcı olmuştum ki Jeno, bineceğimden emin olamamış gibi gözlerini bende tuttuğunda fazla beklemeden yavaşça yanına yerleştim. Kapıyı arkamızdan kapattığımda ise Jeno bir adres mırıldandı taksici adama, o sırada gözlerim mezarlığın girişinde duran bedende olduğu için ne söylediğine dikkatimi verememiştim.

Jeno'ya saldıran çocuktu. Belki de dakikalardır oradaymış gibi elleri ceplerinde, oldukça sert bakan
ifadesiyle bana bakıyordu. Taksi çalışıp hareket etse dahi bakışlarını ayırmadı, öyle ki, mezarlık gözden kaybolana dek arkamızdan bakmayı sürdürdü.

[Belki de kötü biriydim ben, Yifei.
Herkesin söylediğinin
aksine gerçekten de çok kötü biri.]

okuyucular ağlıyordu
bizim yüzümüz hiç gülmeyecek mi
diyorlardı...

herkese selam💁‍♀️

bildirim sorunu beni çıldırtsa da
bu fici kesinlikle bitirmek istiyorum,,

bir sonraki bölüme baya hazırlıklı gelin
kızarmış hellimlerim

yorumlarınızı pusuda
bekliyorum teşekKÜRLER💘

oy sınırı: +30🎉

Continue Reading

You'll Also Like

14.9M 604K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
4K 93 40
Bolca +18 sahne ve biraz şiddet olacak arkadaşlar ona göre okursanız sevinirim "Bana attığın o tokat'ın karşılığı olmayacak mı sandın hemde tüm sını...
Pansuman | TAMAMLANDI By hhy

Mystery / Thriller

4.1K 105 29
Kırmızı... Bana çok mu yakışıyordu? Çünkü hep bedenim kıpkırmızıydı. Koyu kırmızı renginde bir sıvı sarardı hep tüm vücudumu. Sevdiklerim bana yakış...
DOMİNO By Öykü

Mystery / Thriller

7.1K 878 5
Güneş Ulusoy, annesinin isteği üzerine İstanbul'dan Marmaris'e taşınmanın stresi içinde. Oradaki hayatını bırakıp metropolden uzaklaşmak onda nasıl e...