Dare For More | Taekook

By pinkcloudswhiteroses

4.6K 541 147

Mini minnacık bir Taehyung gelmiş, Jungkook'un kalbinin üzerine konmuştu... - Eski hesabıma (@reveiove) giriş... More

| Giriş
| Acıyla Birlikte Gelen Mutluluk
| Benim Ailem Sensin
| Kıskançlık
| Beni Kırdın, Beni Hala Kırıyorsun
| Yeşeren Korku Tomurcukları
| Artık Anlıyorsun
| Beni Değersiz Kıldın
| Çok Geç Kaldın
| Oyundan Doğan Tehlike
| Acı Gerçekler
| Siz, Benden Kardeşimi Aldınız
| İtiraf
| Kendine İyi Bak, Jungkook
| Veda
| Koruyucu Melek
| Benimle Birlikte Yaşa
| Ailemiz İçin

| İstersen Dünyanın Öbür Ucuna Git, Yine Bulurum Seni

136 15 0
By pinkcloudswhiteroses

Vedalar her zaman zordur. Hem giden kişi için, hem de arkasında bıraktıkları için. Fakat bu kez, giden için biraz daha zordu.

Taehyung hayatında sahip olduğu güzel ne varsa, arkasında bırakmaya mecbur kalmıştı. Aslında buna kendisini zorlayan oydu. Kaldığı yerden devam edebilir, hiçbir şey olmamış gibi yaşayabilirdi hayatını. Fakat kabullenmek zordu. Küçüktü ve ağır geliyordu. Yaşadıkları onun kaldırabileceğinden çok daha fazlasıydı ve bu zamana kadar bile oldukça iyi idare etmişti. Bu yüzden olaylar onun açısından daha da zorlaşmadan vazgeçmesi, şu anda alabileceği en doğru karardı.

Etrafındaki insanları üzdüğünü biliyordu ama en az onlar kadar kendisi de üzülüyordu. Bu yüzden sessizce gitmeye karar vermişti. Daha fazla insan duymadan, yeni bir düzen kurmaya ve alışmaya ihtiyacı vardı.

Nasıl yapacağı konusunda tereddütleri olsa da en azından hala olan destek olan Bay ve Bayan Jeon vardı... Onlara her seferinde daha da minnettar oluyordu çünkü onlar olmasa, şu anda evsiz ve yapayalnız kalmış olacaktı. Neyse ki teklifini kabul etmişlerdi ve ona istediği yeni düzen konusunda yardım etmekten çekinmiyorlardı.

Taehyung'un onlarla konuştuğu günden sonra, Bayan Jeon onun için uygun olabilecek ufak bir daire araştırmaya başlamıştı. Bu sırada Bay Jeon ise Taehyung'un naklini aldırabileceği iyi bir okul bulmuş ve kayıt işlemleriyle ilgilenmişti.

Evden gitmek istemesine bir şey diyemiyorlardı, elbette ki içlerine sinen bir durum değildi ama küçük oğulları böyle yapmak istiyorsa, ona destek olmak zorundaydılar. Taehyung'un gerçekleri öğrenmiş olması, var olan düzeni ve gerçekleri degiştirmeyecekti. O hala, Jeon ailesinin minik ve sevimli oğluydu.

Yaşanan en büyük değişim Jungkook ve Taehyung arasında olacaktı. Aralarındaki bağ tamamen kopacaktı çünkü Taehyung böyle olmasını istemişti. Jungkook'u kendinden uzaklaştırmazsa eğer, işleri daha da çıkmaza sürüklerdi. Bu yüzden olur da o evden ayrıldıktan sonra kendisini aramaya çalışırsa diye, herkesi uyarmış ve kaldığı yeri ona söylememelerini rica etmişti.

Onunla tekrar görüşeceği gün, ancak ikisinin de olmaması gereken o duyguların yok olduğu zaman olabilirdi. Aksi halde, sonsuza kadar ayrı kalmaları gerekirdi. Bunu istemezdi.Jungkook, hayatında varlığını hissetmeye en çok ihtiyaç duyduğu kişiydi.

Evden ayrılalı, yaklaşık bir hafta gibi bir süre geçmişti. Bu süre içerisinde, minik dairesini düzenlemekle uğraşmıştı. Okula gidecek vakti olmamıştı fakat yarından itibaren, yeni okulundaki hayatına adım atmış olacaktı.

Aynı zamanda bu bir hafta içerisinde, Bayan Jeon onu kontrole geldiğinde birlikte alışveriş yapmaya da çıkmışlardı. Yanına kıyafetlerinden hiçbirini almadığı için giyecek yeni kıyafetlere ihtiyacı vardı. Yeni bir tarz yaratmak istiyordu kendine.

Madem hayatında yeni bir sayfa açıyordu,yeni biri olmak istiyordu. Ne hayatında ne de üzerinde geçmişe dair izler taşımak istemiyordu. Kendisine baktığında, eskilerden birer parça görmeye katlanabileceğini sanmıyordu. Bu işleri onun için daha da zorlaştırırdı.

Bir an önce alışması gerekiyordu ve yalnızlığa nasıl alışacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Şimdiden o eski, sıcacık ev ortamını özlemişti. Birlikte yapılan kahvaltı ve akşam yemeklerini, yaramazlik yaptıklarında onları azarlayan anne ve babasını, Jungkook'a sataşmayı... Her şeyi çok özlüyordu.

Okulu bile özlemişti. Onunla alay eden onca kişi olmasına rağmen, sürekli yanında olup elinden tutan Jimin'i özlemişti.

Acaba Jungkook o günden sonra, eve uğramış mıydı ? Ya da okuldaki yokluğunu hissedip meraklanmış mıydı? Onu deli gibi merak ediyordu ama buna alışmak zorundaydı. Bayan Jeon'a sormak istese de yapmamıştı.

Bencil olmamalıydı. Bu kararı Jungkook için almıştı ve şimdi, daha başındayken pes edemezdi. Duygularını gösermemeliydi.

Eğer kendisini aradiysa bile bundan haberi olmayacaktı çünkü eski telefonunu, eski hayatının yanında, o evde bırakmıştı. Bay ve Bayan Jeon'un ona ulaşabilmesi adına, yeni bir telefon almışlardı ve farklı bir numara kullanıyordu. Bu numarayı Jungkook'a vermemelerini de özellikle rica etmisti.

Beyninde dolanan düşünceleri susturup gözlerini usulca kapatmış ve kendini uykuya bırakmıştı. Uyandığında, asıl her şeyin daha yeni başlıyor olduğunun farkındalığı ile, kendini daha da gergin hissetmeye başlamıştı. Okula gitmeye ve yeni insanların arasına girmeye hazır değildi.

Eski okulunda yaşadıklarını düşününce yine aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordu. Hem bu sefer, ona destek olacak ve yüzünü güldürecek bir arkadaşı da olmayacaktı.

İstemeyerek de olsa, sıcak yatağından çıkmış ve banyoya doğru yol almıştı. Banyodaki işlerini hallettikten sonra hızlıca kahvaltısını etmiş ve eşyalarını da alıp kendini evden dışarı atmıştı.

Yürürken yüzüne çarpan rüzgar, yürüdüğü sokaklar ve hatta üzerindeki kıyafetler bile kendine o kadar yabancıydı ki kötü hissetmekten alıkoyamıyordu kendini. Bu ben değilim, diyordu içten içe. Kendini kandıramazsın Taehyung. Bu sen değilsin, hiçbir zaman da olmayacaksın. Herkesi kandırabilirsin ama kendini asla...

İç sesine aldırmamaya çalışarak, günün planını yapmaya koyulmustu bile. Çok fazla insana ihtiyacı yoktu. Yanında bir kişi olsa ona yeterdi. Onun dışında, gerekmedikçe kimseyle muhattap olmayacak ve tüm dikkatini derslerine verecekti. İnsanların dikkatini çekmek istemiyordu. Kendi halinde,okul hayatını yaşamayı planlıyordu.

Tabi her zamanki gibi, hayatın onun için planladıkları, onun planıyla celişiyordu.Okula ilk adımını attığı anda, gözler ona çevrilmişti. İnsanlar ilk defa gördükleri simanın kim olduğunu merak edercesine onu süzüyorlardı. Bakışları görmezden gelmek adına, cebinden çıkardığı kulakliklarını takmış ve okul içerisine doğru ilerlemişti.

Müdürün yanına uğrayıp sınıfını ve ders programını öğrendikten sonra, sınıfının bulunduğu kata doğru ilerledi. Şanslıydı ki, henüz öğretmen gelmemisti. İçeri girdiğinde boş olan bir köşe bulup, hemen oturdu. Sınıftakilerin bakışlarını üzerinde hissetmesine rağmen, Taehyung'un onlara bakmaya niyeti yoktu. Zaten kısa bir süre sonra içeri öğretmen girmiş ve herkes önüne dönmüştü. Umuyordu ki, öğle arasında kimse onu rahatsız etmez ve günü hızlı bir şekilde bitirip eve dönebilirdi.

Yeni öğrenciyi fark eden öğretmen, kısaca kendini tanıtmasını isterken bu sırada Jungkook, bu bir hafta içerisinde şok üstüne şok yaşamıştı. Hye Jin ile ayrılmaları, Taehyung'a olan duygularını fark etmesi, kardeşi olmadığını öğrenmesi... Tüm bunlar yetmezmiş gibi hareketli hayatı daha da karmaşık bir hal almıştı.

Kendine yeni bir düzen kurmuş ve bir şekilde idare ediyorken, gözüne ilk çarpan Taehyung'un okula üst üste birkaç gün boyunca gelmemesi olmuştu. Annesini aradığında ona iyi olduğundan bahsedip durmuştu fakat sınavları olduğundan eve bir türlü uğrayamamıştı.

Biliyordu ki bir şeyler doğru değildi, en azından hissedebiliyordu. Bayan Jeon ile ne zaman konuşsalar, annesinin sesinden hüzün akıyordu. Normalde aşırı neşeli olan kadının, tüm enerjisi gitmiş gibiydi.

Sınavlarının bittiği gün, eve uğramaya karar vermişti Jungkook. İlk tuhaf gelen şey, evin aşırı sessiz olmasıydı. Sonrasında ise annesinin dolu gözleriyle karşılaşmıştı. Oğlunu gördüğü gibi sarılan Bayan Jeon, daha fazla kendini tutamamış ve ağlamaya başlamıştı.

"Anne, iyi misin ? Neden ağlıyorsun ?" Diye sordu Jungkook endişeli bir şekilde.

Bayan Jeon ise cevap vermemiş ve bir süre daha o şekilde kalıp, ağlamaya devam etmişti. "Üzgünüm Jungkook, üzgünüm bebeğim..."

Jungkook annesinden ayrılıp, onu oturma odasına doğru ilerletmiş ve oturmasına yardımcı olmustu. Ardından mutfağa gidip ona bir bardak su getirmişti. "Sakin ol ve yavaş yavaş anlat bana, anne. Ne oldu ? Beni endişelendiriyorsun."

Bayan Jeon oğlunun elindeki bardağa uzanırken, mırıldandı. "Bize kızacaksın ama biz onun için, en iyisini yapmak zorundaydık. Bizden yardım beklerken onu geri çeviremezdik..."

Jungkook kaşlarını çattı. "Kimden bahsediyorsun, anne ?" Ardından sessiz odanın içinde, bakışlarını gezdirmişti. "Ve Taehyung nerede ? Normalde bu saatte evde olması gerekirdi."

Bayan Jeon'un ağlaması duyduğu isimle, daha da şiddetlendi. Taehyung'un teklifini kabul ettikleri için pişman olmuştu. Bunu gün geçtikçe, daha iyi anlıyordu. Ona öyle bağlılardı ki, ayrı kalmak çok zor geliyordu. Yokluğunun verdiği o hissiyatın yeri, başka türlü dolmuyordu.

"Taehyung... O gitti, Kook" dedi kendini biraz daha toparladığında. Jungkook duyduğu cümleye inamamıştı çünkü bu saçmalıktı. Taehyung'un gidebileceği bir yeri bile yoktu ki?

Annesinin önünde çömelip, ellerini ellerinin arasına aldı. "Ne demek gitti, anne ? Onun gidebileceği bir yer yok ki... Hem o çok küçük, tek başına ne yapabilir ki ? Ya başına bir şey gelirse ? Nereye gitti ? Siz biliyorsunuz, değil mi? Bana söyle, onu geri getireceğim."

Hızlıca sözlerini tamamladıktan sonra, umutla annesine baktı genç oğlan. Fakat Bayan Jeon, kendisini toparlanmış ve ciddi bir tavra bürünmüştü. "Nerede olduğu biliyorum ama sana söylemeyeceğim. Taehyung'a bir söz verdim. Sözümü tutmak zorundayım."

"Bu da ne demek oluyor ?"

"Taehyung gitmek istedi ve bunu istemesinin sebebi, sendin. Onun yüzünden evden ayrıldığını düşündü. Seni, bizden ayırmak istemedi. Bu yüzden doğru olanın, kendisinin gitmesi olduğuna karar verdi. Sırf sen evine geri dön diye... O buradaki hayatından vazgeçti. Sen daha fazla zorlanma diye." Jungkook duydukları ile birlikte başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissetmişti.

Asıl o Taehyung rahatsız olmasın diye, bu evden taşınma kararı almıştı. Kendi duygularıyla, onu rahatsız etmemek için... Ama şimdi duyduklarıyla ne hissedeceğini şaşırmıştı. Bir yandan da kızgındı.

Bir veda bile etmeden gitmesi onu kırmıştı. Bu kadar kolay mıydı ?

Ardından Bayan Jeon hatırladığı ayrıntı ile, hızla ayaklanmış ve sehpanın üzerindeki not defterine bir şeyler yazmaya başlamıştı. Ardından defterden yırttığı kağıdı, Jungkook'a uzattı. "Burada yazan yere git. Orada, Taehyung'un sana bıraktığı bir hediye var."

Jungkook hala bir anlam veremese de sorgulamadan kağıdı almış ve evden ayrılmıştı. Yoldan bir taksi çevirerek, adresi taksiciye uzatmıştı. Geldikleri yeri gördüğünde, ürpermeden edememiş ve yavaş hareketlerle taksiden inmişti.

Bir mezarlıkta, Taehyung'un ona ne gibi bir hediye bırakmış olma ihtimali vardı ki ? Sorgulamayı daha sonraya bırakarak, ilerlemeye devam etti.

Ardından hedefine ulaştığında, adımlarını durdurmuş ve önünde duran mezara uzunca bir süre bakmıştı. Ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu şu an. Ellerinin titrediğini hissedebiliyordu.

Mezarın üzerindeki çiçek buketinin, oraya bırakılmasından sonra fazla zaman geçmediği belli oluyordu. Biraz daha yaklaştığında, bukete iliştirilmiş minik zarfı fark etti. Zaman kaybetmeden zarfı açtı ve içindeki kağıtta yazanları okumaya başladı.

'Merhaba Kook,

Sana böyle veda edeceğim hiç aklıma gelmezdi ama karşına çıkıp, ben gidiyorum diyecek cesareti kendimde bulamadım. Gitmeden önce de sana bir hediye bırakmak istedim. Muhtemelen şu an, neden bir mezarlıkta olduğunu sorguluyorsun ama okumaya devam et, anlayacaksın.

Bugün, senin de benim gibi koruyucu meleğim ile tanışmanı istiyorum. Bana bu yaşıma kadar, oldukça yardımcı oldu. Bundan sonra, onun varlığını senin de hissetmen ve bilmen gerekiyor diye düşünüyorum.

O senin kız kardeşin, hyung. Yıllarca yerini aldığım ve senin ondan bihaber yaşadığın kız kardeşin. Belki bugün burada olsaydı, sen ve ben birbirimizi tanımayacaktık ama onun zalim kaderi, bizi bir araya getirdi ve yaşaması gereken hayatı, bana verdi.

Onun öldüğü gün, ben de ölebilirdim ama senin ailen, bana sahip çıktı. Yıllarca beni, öz oğullarından ayırmadan büyüttüler. Hayal ettiğimden çok daha fazlasına sahip oldum hep...

Her şey için minnettarım. En önemlisi de, senin gibi birinin varlığını hayatımda hissettim. Bu, benim için büyük bir nimetti. Fakat artık, sonuna gelmiş bulunmaktayız...

Eğer şimdi ikimizden biri durmazsa, biliyorum ki hoş olmayan şeyler yaşanacak. Dediğim gibi, sana ve ailene minnettarım. Bu yüzden de onlara ihanet edemem. Umarım beni anlarsın...

Ben senin duygularına karşılık veremem ama kalırsam, sana kapılmaktan korkuyorum. Kendime bile bu mektupla duygularımı itiraf ediyor oluşum ne kadar tuhaf, değil mi ?

Sana olan duygularım değişiyor ve ben, bunları kaldıracak kadar güçlü değilim. Bir insanı sırf kendi rahatım ve mutluluğum için, ailesinden koparacak kadar da bencil olamam.

Bu yüzden, gidiyorum. Lütfen, beni arama. Bay ve Bayan Jeon'u zorlama. Onlardan rica ettim,bilmelerine rağmen sana söylemeyecekler.

Beni unut, ben iyi olacağım. Şimdi, sadece kız kardeşinle kaybettiğin zamanı telafi etmeye çalış. Onu sık sık ziyaret etmezsen eğer, sana gerçekten kızarım. Sevgisiz kalmanın ne kadar korkunç olabileceğini en iyi ben biliyorum çünkü...

Seni seviyorum Kook-ah... Keşke yollarımız farklı şekilde kesisseydi de, o gece sana farklı şekilde cevap verebilseydim. Yine de, sorun değil. Eğer kaderimizde varsa, elbet bir gün yeniden bulusacagiz. Kendine dikkat et.

Minik güzelliğin,

Taehyung'

Mektubun sonuna geldiğinde gözünden firar eden bir damla yaş, kağıdın üzerine denk gelmiş ve Taehyung'un o güzel el yazısının bir kısmının dağılmasına neden olmuştu.

Ağlaması şiddetlendikçe, elindeki kağıdı daha da sıkıyordu. Bir süre orada öylece oturmuş ve ağlamaya devam etmişti. "Bana canımdan bir parçayı geri verirken, daha büyük bir parçayı benden aldığın için seni affetmeyeceğim, Jeon Taehyung... Biliyorum, seni unutmamı istemiyorsun. Eğer isteseydin bana böyle bir mektup bırakmazdın."

Cebinden çıkardığı telefonunun rehberine girip,hızlıca annesini aramıştı. "Bana hemen, Taehyung'un adresini yolla."

Bayan Jeon itiraz edecekken, Jungkook onu susturdu. "Boşuna uğraşma, anne. Bana adresi yolla dedim sana. Benim Taehyung'tan ayrı geçirebileceğim tek bir gün daha yok. Eğer yollamazsan, babamdan almayı denerim. Eğer o da karşı çıkarsa, yemin ederim ki eve bir daha dönmem. Şimdi bana adresi yolla,hemen."

Annesinin böyle bir tehdite karşı tepkisiz kalmayacağını biliyordu. Zaten Jungkook da sırf adresi alabilmek adına, blöf yapmıştı. Kendini toparlayıp, kardeşinin mezarına bir kez daha bakmıştı.

Güzel bir karşılaşma olmasa da, Taehyung meselesini hallettikten sonra ilk işi, kardeşini ziyaret etmek olacaktı. Taehyungla birlikte...

Telefonunun titremesi birlikte, gelen mesaja bakmış ve ardından bir taksi çağırmıştı. Önce tren istasyonuna gitmesi gerekiyordu çünkü Taehyung şu an Busandaydı.

İstasyona ulaştığı gibi, hızla içeri girmiş ve en yakın zamandaki trene, bilet almıştı. Acele ediyordu çünkü bir an önce Taehyung'a kavuşmak istiyordu.

Keşke evi daha önce ziyaret etseydim diye düşündü. Belki o zaman gitmesine engel olabilirdim.

Birkaç saatlik tren yolculuğunun ardından, Busan'a varmıştı Jungkook. Şimdi ise, Taehyung'un okulunu bulması gerekiyordu çünkü annesi bu saatlerde okulda olduğundan bahseden bir mesaj atmıştı. Neyse ki şansına, okul istasyona yakın bir mesafede sayılırdı.

Taehyung'u çok özlemişti. Acaba o da, Jungkook'u özlemiş mıydı ? Bir anda aklına mektubunda yazanlar gelmiş ve ardından yüzüne bir gülümseme yerleşmişti.

Yeni yeni idrak etmeye başlamıştı. Taehyung da ona karşı boş değildi.

Sadece korkuyordu. Hayatlarının mahvolmasından korkmuştu. Jungkook onun fikrini değiştirecekti, kararlıydı. Eğer değiştiremez ise bile, onu bu saatten sonra bırakmaya niyeti yoktu.

Okul yakın olduğundan yürümeyi tercih eden Jungkook, okulun girişine geldiğinde adımlarını durdurdu.

Bu civarları iyi biliyordu çünkü eskiden yaz tatillerinde Busan'da kalırlardı. Tabi zaman geçtikçe, babasının iş yoğunluğu yüzünden eskisi gibi gelemez olmuşlardı. O sıralar küçük olduğundan fazla bir şey anımsamıyordu.

Bakışlarını yavaş yavaş dağılmaya başlayan öğrenciler arasında gezdiriyordu ana henüz tanıdık simadan bir iz yoktu. Acaba bugün okula gelmemiş miydi?

Tam düşüncelere dalmak üzereyken, çıkış kapısına yaklaşmakta olan gri saçlı genci gördü. Taehyung'u görmesiyle birlikte, okulun bahçesine girmek için bir saniye bile kaybetmemişti.

Taehyung ise bu sırada dalgın bir sekilde, önüne bakarak yürümeye devam ediyor ve içinden günü sorunsuz atlattığı için şükrediyordu. Birkaç adım sonra başı öne doğru eğik olduğundan, sert bir yere çarpmış ve başını kaldırmadan etrafına sarılmış kollarla şok olmuştu.

"Benden gerçekten kaçabileceğini mi sandın, Taehyung ? Bendeki bu sevgi varken, istersen dünyanın öbür ucuna git. Yine bulurum seni."

Duyduğu sesle birlikte gözleri dolan Taehyung, başını kaldırmış ve karşısındaki gence bakmıştı. "Jungkook... Beni buldun." Ardından gözyaşlarını tutamayıp, büyük olanın beline kollarını sıkıca sarmıştı.

Beni bulacağını biliyordum, Jungkook. Teşekkür ederim, benden vazgeçmediğin için...

Continue Reading

You'll Also Like

44.4K 2.3K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
31.3K 2.3K 27
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
199K 8.2K 37
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
123K 13.6K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...