there is a superhero in our s...

Par zdtrbl

19.6K 3.6K 3.7K

onun en büyük ikinci hatası, insanlar için kendini tehlikeye atsa dahi asla bir "süper" kahraman olamayacağın... Plus

giriş⁰
bölüm bir¹
bölüm iki²
bölüm üç³
bölüm dört⁴
bölüm beş⁵
bölüm altı⁶
bölüm yedi⁷
bölüm sekiz⁸
bölüm on¹⁰
bölüm on bir¹¹
bölüm on iki¹²
bölüm on üç¹³
bölüm on dört¹⁴
bölüm on beş¹⁵
bölüm on altı¹⁶
bölüm on yedi¹⁷
bölüm on sekiz¹⁸
bölüm on dokuz¹⁹
bölüm yirmi²⁰
bölüm yirmi bir²¹
bölüm yirmi iki²²
bölüm yirmi üç²³
bölüm yirmi dört²⁴
bölüm yirmi beş²⁵
bölüm yirmi altı²⁶
bölüm yirmi yedi²⁷
bölüm yirmi sekiz²⁸

bölüm dokuz⁹

559 121 109
Par zdtrbl

Bazen sadece etrafımda olup bitenlerin sorumlularını elimi koymuş gibi bulmama yarayacak bir özel güce sahip olmak istiyordum, ya da daha doğrusu; bu not meselesini ortaya çıkaran kişinin kim olduğunu bulabilmeyi.

Parmaklarımın ulaştığı mor boyalı kapağı araladığımda zamanın geçmek bilmediği Tarih dersine ait kitapları açtığım boşluğa bırakmış ve bir sonraki dersin ne olduğunu düşünürken güçlü bir sesin kulaklarıma kadar ulaşmasıyla korkuyla irkilmiştim. Metal dolaplardan gelen bir sese benziyordu. Bakışlarımı sesin geldiği tarafa çevirdiğimde koridorda rastgele dolanan bazı kişilerin de o tarafa doğru yöneldiğini fark ettim. Yutkunduktan sonra dolabımı kilitledim ve insanların gittiği yere adımlarken işittiğim ses tonlarının kime ait olduğunu seçemememle iç geçirdim.

Adımlarım aceleci değildi. Merdivenlere giden koridordan gelen bağırışmaların netliği biraz daha artmışken kafamı hafifçe yana eğerek, toplanmış kalabalığın sebebi olan insanlara odaklandım.

"Seni bir daha etrafımızda görmeyeceğimi
söylediğimi çok çabuk unutmuşa benziyorsun."

Donghyuck. Bu kesinlikle Donghyuck'un sesiydi.

İstemsizce hızlanan kalp atışlarımla beraber birkaç adım daha kalabalığa yaklaştığımda artık tam olarak ne olduğunu anlayabilmiştim. Diğer insanların arasından rahatlıkla görebildiğim bedenlerden biri Donghyuck; diğeri ise Jihoon'du. Donghyuck'un elleri Jihoon'un yakalarındayken buna seyirci kalmak istememiş ve bir adım öne doğru atılmıştım ki Jihoon'un konuşmasıyla duraksamak zorunda kalmıştım.

"Sizin etrafınızda değilim Donghyuck,
benim tek yaptığım Jinu'nun yanında olmak.
Sence de fazla abartmıyor mus-"

Donghyuck, Jihoon'un yakalarını bırakmadan onu yeniden dolaba çarptığında etrafa yayılan ses, az önce koridordan duyduğum sesin nasıl çıktığını anlamamı sağladı.

"Jinu'dan da, ona edeceğin
teklif fikirlerinden de uzak dur,
senin gibi bir pislik bizden kimseyle
tek bir kelime bile edemez bundan sonra."

Aralarındaki konuşma daha da büyüyecek gibi görünüyorken ben, tüm bunları işitiyor ve herkesin bu noktada oluşunun yükünün omuzlarıma bindiğini hissediyordum. Evet, müdahale etmeliydim ancak ne demem gerektiğinden emin değildim.

"Şaka gibi..."

Bakışlarım konuşan Jihoon'a döndüğünde beklemediğim bir şekilde Jihoon'un bana bakıyor olduğunu fark ettim, Donghyuck da bana doğru döndüğünde bu sefer de onunla da göz göze gelmiştim.

Jihoon, kaşlarını çatarken Donghyuck'u kendinden uzaklaştıracak kadar göğsünden ittirmiş ve bedenini bana çevirerek gözlerini gözlerimden ayırmadan hareketlenmişti. Önümdeki insanları tek tek aşarak yanıma vardığı gibi kolumu sertçe yakalamış ve yüzümün yüzüne yaklaşmasını sağlayarak sırıtmıştı ancak bu tamamiyle kin dolu bir tepkiydi.

"Çeneni tutamadın, değil mi?"

Sertçe konuşarak beni sarstığında kalbimin göğsümden fırlamak istiyormuş gibi çarpmaya başladığını fark etmiş, açık tutmaya zorlandığım gözlerimle onun gözlerine bakmayı sürdürmüştüm.

"O çeneni tutamadın ve
muazzam bir dürüstlük sergiledin."

Alayla sesini çocuklaştırmış ve beni bir kez daha sarsarken devam etmişti.

"Aferin sana, Jinu'yu da kullanarak harika bir
intikam aldın ve o Jeno denen herifi gururlandırdın.
Gerçekten bravo, Yifei."

Dudaklarımı açmam için bir sebebim yoktu, ya da söyleyecek bir şeyim kalmamıştı. Tam olarak neye itiraz edeceğimi, neyi açıklayacağımı ya da ilk nereden başlayacağımı bilmiyordum. Sadece onun kin dolu gözlerine bakmaya devam ettim ve kolumdaki acı verici baskıya rağmen yüz kaslarımı tek bir kez bile oynatmadım.

"Bırak, Jihoon."

Ne zaman yanımıza geldiğini bilmediğim Donghyuck Jihoon'un kolunu tutarak konuştuğunda sesindeki ton oldukça garipti çünkü amacı beni Jihoon'dan kurtarmak değil de, sadece Jihoon'a karşı çıkmaya devam etmek gibiydi. Beni umursamıyordu çünkü bir hata yapmış; sessiz kalmak ya da yalan söylemek varken dürüst olmayı seçmiştim.

Ruhum acımaya başladığında göğsümün ortasında büyük bir ağrı oluşmuştu, buna dayanmak; kolumdaki baskıya dayanmaktan daha zordu.

"Bu kız dersini alacak."

Jihoon, kolumu daha çok sıkmaya başladığında dayanabileceğim raddeyi zorladığını hissetmiştim ki o anda Jihoon'un elinin üzerinde bir el daha belirdi. Bu el, Jihoon'un elini o kadar sıkı kavramıştı ki kolumun üzerindeki ağırlıktan bunu hissettiğime yemin edebilirdim. Elin sahibi Jihoon'u tutarak sertçe geriye ittiğinde Jihoon yalpalamış ve zorlukla ayakta durduğunda ise, sadece yarım adım önümde bekleyen bedenin yüzüne bakmıştı.


"Yine olmaman gereken bir yerdesin, Lee Jeno."

Jihoon öfkeli bir şekilde tonladığında parmaklarım kolumdan yukarı çıkıp ağrıyan yeri kavradı. Yutkundum. Titreyen bakışlarım Jeno'ya döndüğünde yüzünün sadece bir kısmını görebildiğimi fark ettim, tek kelime etmiyor ve sadece Jihoon'un yüzüne bakıyordu.

"Dilsiz prensimiz aval aval yüzümüze
bakmaya devam edecek herhalde."

Jihoon sinirle güldü ve Jeno'nun yüzü önünde elini salladıktan sonra bir tepki gelmeyen Jeno'dan bakışlarını çekerek bana dikti.

"Kurtarıcın geldi, mutluluktan
ona sarılmayacak mısın?"

Gözlerim onun karanlık gözlerindeyken yeniden bana bir adım atmıştı ki bu kez onu durduran Donghyuck'tu, elini göğsüne koyup onu geriye ittirdi.

"Yeter Jihoon."

Jihoon, diliyle yanağını şişirerek bana bakmış ve kendi kendine bir şeyler mırıldanarak merdivenlere yönelmişti. Koluma yüklenen acıyla beraber yüzüm buruştuğunda Donghyuck ile göz göze gelmiştim ki hemen bakışlarımı kaçırdım. Sertçe yutkunduğumda hâlâ Jihoon'un indiği merdivenlere bakan Jeno'ya doğru söylemiştim.

"Teşekkürler, Jeno."

Bana doğru dönmek üzereydi ki bir şey demesine fırsat vermeden hızla arkamı döndüm ve lavaboya doğru ilerlemeye başladım çünkü daha fazla bu saçmalığın taşınacağı boyutları görmek istememiştim.

[Ben bir kurtarıcı mıyım?
O zaman neden seni kurtarsam dahi
hem canın yanıyor, hem de
canımı yakıyorsun?]

herkese merhaba💁‍♀️

hepinize sağlıklı, huzurlu ve tüm dileklerinizin
gerçekleşeceği bir sene diliyorum🎆

bu 2020'ye ait son bölümdü,
2021 yılına girdiğimiz anda
bu kurgu için mendil hazırlama
seanlarımız başlayacak, hem mutluluktan
hem kaostan zırlayacağız da hehehe

oy verip yorum bırakmayı unutmayın💘💬

sizleri seviyorum minik
talih kuşlarım

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

Takıntılı Katil Par Aygül

Mystère / Thriller

3.9K 216 15
Takıntılı bir katil onun peşindeyken peki o ne yapacaktı? "Bir iki üç kurtulması güç" "Dört beş altı oyun sona çattı "
5K 234 16
Bahar en yakın arkadaşının düğününe mardine gider ve oraya damadın en yakin arkadaşı olan ateş'i görür ve o yüz bir daha aklından çıkmazsa ve bir ka...
96.6K 6.9K 57
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!
ELIYS (+18) Par Duru

Mystère / Thriller

160K 9.6K 54
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...