ilk karşılaşma

939 107 20
                                    

Sessizlik. İçinde ilerlediğim koca ormana sessizlik hakimdi ve bu iyiye işaretti. Koku alamıyordum. Son yarım saattir yürüyordum ve yarım saat önce ormanın girişinde aldığım o koku yoktu. Buradan bir sürü geçmişti. Koku çok yoğun değildi bu yüzden birkaç hafta önceye ait olduğunu düşündüm. Yine de ilerledikçe yok olan koku beni şüphelendirmişti. Bu, bu topraklara ilk gelişimdi. Ortama yabancıydım ve rüzgâr ile birlikte duyumsadığım vahşi hayvan izlerine göre öylece ilerliyordum.

Sonrasında bir gürültü koptu. Hemen arkamda bana doğru yuvarlanan bir kütük parçası görmem ile birlikte burnuma da bir koku ilişti. Kalabalık bir sürüye ait koku.. Koşmaya başladım. Genç yaşım ve dinç bedenim sayesinde hızlıydım fakat yolun sonundan emin değildim. Kokuları etrafımı sardığından yönü ayırt edemiyor ya da fikir yürütemiyordum. Zayıf noktam koku alma duyum olsa da kulaklarım keskindi ve farklı tonlardaki hırıltılar, toprakla birleşen pati sesleri sayesinde sayılarını tahmin ediyordum. Peşimde en fazla beş kurt vardı ve aynı sürünün parçalarıydılar. Hiçbir saldırıda bulunmuyor, beni öylece kovalıyorlardı. Koştuğum güzergahtan çıkmama izin vermemeleri beni korkutuyordu çünkü burası onlarındı ve yolun sonunda her ne varsa beni iyi şeylerin beklemediği kesindi.

Öyle de oldu. Ormanın sonu küçük bir araziden ibaretti ve sonrası ise koca bir yamaçtı. Kenara fazla yaklaşmadan önce hızımı düşürdüm ve arkamı uçuruma döndüm. Tahmin ettiğim gibi beş kurt vardı. Saldırıya hazır bir şekilde etrafımı sarmış, keyifli hırıltılar çıkartıyorlardı. Beyaz kürküm onları günaha sürüklüyordu ama aynı zamanda topraklarına girdiğim için de bir o kadar öfkelilerdi. Çiftleşmek için can atan beş kurt ile baş edebilirdim ama toprakları adına savunmaya geçmiş beş kurt beni korkutuyordu. Bakışlarımı keskin tutup korkumu gizlemeye çalıştım. Asil duruşumun onları rahatsız ettiğini biliyordum. Uçsuz bucaksız ormana bir uluma bahşettim. Bu bir çeşit meydan okumaydı ve kabul edilmişti.

Saldırıya geçtiler.

Savsak saldırısı ile henüz toy olduğu belli olan kurdun ilk hamlesini boğazına geçirdiğim pençelerim ile başlamadan bitirmiş, kürkünde onu kıvrandıracak büyük bir yara bırakmıştım. Bir diğeri ile uzunca bir süre boğuşmuştuk. Beni zorluyor, her hamlemi tahmin ediyordu. Onu üzerimden sendeleyerek attığımda arka bacağımda bir sızı hissettim. Daha sonrasında ise diğerlerinin saldırısını. Kendimi darbelerden korumaya çalışıyordum ama yeterli değildi. Yarattığım bir boşluk ile o karmaşada birisini de karnından yaralamıştım. Saldırısını o an etkilemese de enerjisi çabuk tükenmiş, hareketleri yavaşlamıştı. Daha sonra bir iç titreten başka bir uluma yükseldi batan güneşin altında. Üzerimdeki tüm saldırı son buldu. Hepsi geri çekilmişti. Başımı kaldırdığımda farkettim. Bu bir geri çekilme değil, yol açmaydı.

Gelen bir alfaydı. Bunu diğer kurtların çıkardığı korku dolu mırıltılardan anlamakta zorlanan biri, onun yaydığı auradan hissedebilirdi. Gücünü, esen rüzgar size taşıyordu. Ne adımları ne de bakışları benden ayrılmadı. Yorgun düşmüştüm. Vücudum epey hasar almıştı ve arka bacağımı bedenimle birlikte yerde sürüyordum. Bana yaklaştıkça uçuruma biraz daha yaklaştım. Heybetli cüssesi ve alfalığı karşısında ezilip büzülmemek elde değildi. Yolun sonuna geldiğimde sakat bacağımı uzatarak oturdum. Bakışlarımız hala birbirimiz üzerindeydi ve ona bu kadar bakmamdan rahatsız olurcasına kaba bir ses çıkardı. Benimle birlikte durdurduğu adımları bana doğru devam etti. Gözlerim kapanıyordu ve gördüğüm son şey yine o heybetli kürk ile asil bakışlar oldu.

🐺🐺🐺

Gözlerimi açtığımda odaya giren ışıkla birlikte kalkmama engel olan o keskin ağrıları hissettim. En son bir yamaçtaydım ve saldırıya uğramıştım. Hissettiğim acı, yaraların sandığımdan daha derin olduğunu gösteriyordu. Açtığım gözlerimi sıkıca yumup zihnimi toparlamaya çalıştım. Bir süre bekledikten sonra gözlerim odayı taradı. Boğazım kurumuştu. Gözüme ilişen komidindeki bardağı kavradım. Bir bardak suyu içmek bile eziyet haline gelmiş, epey zamanımı almıştı. Dakikalar sonra odanın kapısı aralandı ve içeriye kapı aralığından bir kafa uzandı. Anlıktı, küçük çocuk hemen geri kapadı fakat saniyeler sonra gürültüyle tekrar açıldı.

"Sonunda uyanabildin?!" dedi sitem edercesine. Cevap verecek gücü hâlâ toparlayamamıştım. İçeri gelen kişi bana saldıranlardan birisiydi. Kahverengi kürklü, olayı en az hasarla atlatan. "Bir omega nasıl olur da topraklarımıza girmeye cüret eder!?" diye kükredi bu sefer. Yersiz öfkesi komikti. Sesimi bulduğumda cevap verdim.

"O berbat kokunuzu saklamakta bu kadar iyi olmasaydınız ormana girmezdim. Ayrıca bir omega değilim. Hele ki senin gibi alfasını gördüğünde kuyruğuna basılmış enik gibi öten bir omega hiç değilim." dedim sakince. Benim sakinliğim onu daha da kızdırmış soluğu yanımda almıştı. Elleri çoktan boğazıma sarıldığında yabancı bir ses duyuldu.

"Dışarı."

Sese itaat etti ve başı önünde çıkışını izledim. Bu oydu. Alfa gelmişti. Onun evindeydim. Ellerinde ölmeyi beklerken evinde misafir edilmiştim. Gözleri insan formundayken bile asaletini kaybetmemişti. Kürkününün ihtişamını büyük ihtimalle esmer teninden alıyordu.

"Hangi sürüdensin?"

Kalçasını odadaki masaya yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi. Yatakta olabildiğince sırtımı dikleştirdim.

"Sürüm yok."

"Yalan söylemeye devam edersen seni evimde bu kadar hoş karşılamaya devam etmem."

"Sürüm yok." diye tekrarladığımda kaşları çatıldı.

"Aşağıda seni parçalamak isteyen bir sürü var. Şimdi doğruları söyle." Gözlerimi devirdim. Bu, bir alfaya saygısızlıktı ama sabırlı birine benziyordu. "Ben de doğruları söylüyorum zaten."

"Bir beyaz kürkün omega olduğuna kim inanır?"

"Bu beni omega yapmaz."

Omega değildim. Bir alfa hiç değil. Ben de kim olduğumu bilmiyordum. Birbirimize kendinden emin soru ve cevaplar sunarken kapı tekrar açıldı. Yine o çocuktu.

"Abi onu hâlâ neden tutuyorsun? Kuralları ihlâl etti!" Sinirle soludu.

"Anlaşılan pek kural ihlâli gibi görünmüyor Luhan çünkü bu kaniş henüz kürkünün taşıdığı anlamı bile bilmiyor." dedi. Odadan çıkmadan önce son söylediği olmuştu. Geri kalan zamanda akşam yemeğine davet edilene kadar yatakta kürkümü düşündüm. Daima başıma iş açmasına yüklediğim tek anlam güzel ve cezbedici görünmesiydi. Şimdi ise kafam karışmıştı.

white wolf || kaihunOnde histórias criam vida. Descubra agora