Çakır ellerini belinden çekti ve birini çenesine götürdü. Gözleri kısa bir an projeksiyondan yansıtılan sunum slaytına baktı ve oyalanmadan tekrar Profesör'ü buldu.

"Sigmund Freud," dedi Çakır diliyle dudaklarını yalayarak. "Döneminin anlaşılamayan değişik kişilikli adamı. Keskin ve kalıp dışı tespitleri olan bir zat," dedi kısılan yosun yeşili gözlerini Profesör'e çevirerek. Bilmiş tavrı, aşağılayıcı hatta eziciydi. "Ürettiği kalıp dışı teorilerin altında çocukluğunda geçirdiği olayların ve yaşadığı travmaların olduğu düşünülür. En tepki toplayan teorisi: Oedipus Kompleksi."

Çakır'a baktığımda düz bir yolu görürdüm. Gözünün bebeğine oturan sıradanlığa aykırı iki rengin birleşimi beni yokuşlara atsa da hep onu olduğu gibi görürdüm ama şu an o kalıpları yıkan, talan eden biri olarak kirpik diplerime kadar oturan afallamayı üzerimden atamıyordum.

O sıradandı ama sıradanlığı hiçliğe sürükleyecek, sürüklediği uçurumdan kafanaşağı düşürecek kadar farklılıkları içeriyordu.

Bunu, patadanak girdiğimiz sıradan bir amfinin sıradan bir dersinde öğreniyordum.

"Freud'un meşhur teorisi. Oğlan çocuğunun annesine karşı hissettiği aşırı sevginin sonucunda babasının yerine geçme isteğinin saplantı haline dönüşmesidir. Hatta adam daha da ileri giderek, oğlan çocuğunun babasına karşı biraz daha kızgınlık, nefret hatta ve hatta kıskançlık hislerinin arkasında da bu nedenin yattığını ileri sürüyor."

"Benim dersimi kesintiye uğrattığın yetmemiş gibi bir de işgal mi ediyorsun?

Profesör Barbaros kızgınlıktan uzak sorgularcasına ama daha çok gizleyemediği şaşkınlıkla bu soruyu sorarken, "Nedir bu ego?" diye sormadan alamadı kendini.

Bu soru Çakır'ı güldürdü.

"Sigmund'un bu konuyla da ilgili değişik bakış açısı mevcut. Süperego ve Id." Yosun yeşili gözleri Profesör'den çevrilip amfiye döndüğünde diliyle dudaklarını yaladı. "Freud, Id'i insan kişiliğinin en ilkel parçası olarak tanımlıyor. İnsanın doğduğu ilk andan beri onunla olan ve ahlaki kural tanımayan Id; yemek, içmek, cinsel haz, ızdıraptan kaçmak gibi kavramları kapsar."

Kafasını sol omzuna doğru yatırıp parmaklarını havada şıklattı.

"Süperego ise Id'in tam tersi. Toplum ve ahlak kuralları sınırlarının içinde. Yapmak istediğin ya da olmak istediğin değil yapmakla ya da olmakla yükümlü olduğun şey."

Kafasını tekrar doğrulturken eli boynundaki zincire kaydı. Alışkanlıktan ibaret görünen bu hareket her seferinde dikkatimi çekiyordu.

"Ego bunun neresinde?" diye sordu kendi kendine ve gözleri tekrar Profesör'e döndü. "Freud'a göre ego, süperego ve Id'i dengeler. Bizi ne Id ile ne de süperego ile yaşam sürmekten alıkoyar. İkisinden biriyle sürecek bir hayatın aksine ikisinin de olduğu dengeli bir hayatın katalizörü gibidir."

Duraksadı. Derin bir nefes verdikten sonra ellerini beline koydu ve biçimli kaşları havalandı. "Yani ego bizi yaşatan şeydir." Dudaklarında kibirli bir gülümseme belirdi. "Id neredeyse ego orada olacaktır. Öyle demiş Freud."

DEHARİRWhere stories live. Discover now