-21- Christmas Dinner

Start from the beginning
                                    

Lucius ile konuşmamızın üzerinden geçen iki gün boyunca her şey yolundaymış gibi davranıyor, kılık kıyafetime ekstra özen gösteriyordum.

Tina bu tavrıma fazlasıyla şaşırmış hatta yeniden ilk tanıştığı kıza döndüğümü söylüyordu.

Yemeğin yapılacağı yere girdiğimde büyük ve yuvarlak bir masanın etrafına yerleştirilmiş 12 tane sandalye olduğunu gördüm.

Sandalyelerden dördü şimdiden kapılmıştı, biri Adonis tarafından.

"Hoş geldin kızım." diyen Slughorn'un neşeli sesiyle bakışlarımı ona çevirdim "Hoş buldum, profesör."

"Geç otur lütfen." diye eliyle masanın olduğu tarafı işaret ettiğinde başımı aşağı yukarı sallayıp iki yanı da boş olan sandalyelerden birine yerleştim.

Kollarımı göğsümün altında birleştirip bakışlarımı masada öylesine bir yere diktim ve beklemeye başladım.

Birkaç süre sonra masa neredeyse dolmuştu ve sol tarafıma Slytherin'den Alecto Carrow oturmuştu. Ablam Bella kadar deli olmasa da onun kadar kötüydü.

Son olarak Profesör Slughorn'da tam karşıma oturduğunda masada gözlerimi dolandırdım.

Masada iki kişi eksikti ve bunlardan birisi okulumuzdan atılan Melinda diğeri ise Lucius'tan başkası değildi.

Slughorn "Afiyet olsun, çocuklar." dedi ve ellerini iki yana açtığı gibi önümüzde yemek dolu tabaklar ortaya çıktı.

Herkes sessizce önündekileri yemeye başladığında bende derin bir nefes aldım ve Lucius'un neden gelmediğini düşünmemek için ortama uyum sağladım.

Çatal bıçak seslerinden başka bir şey duymadan geçirdiğimiz dakikalar ardından sonunda yemek faslı bitti.

Partiler ne kadar eğlenceli geçiyorsa yemekte o kadar sıkıcıydı.

Slughorn  neşeli sesiyle "Mulciber Avery Junior." dediğinde bakışlarım benden dört sandalye uzaktaki kumral çocuğa kaydı. Aklıma geçen gün ki salak tavrı geldiğinde gözlerimi devirdim.

"Efendim, profesör?"

"Baban nasıl?"

"Gayet iyi, efendim. Sizden sık sık bahseder." dediğinde bakışlarımı ona diktim. Babasının okuldan beri Karanlık Lord'un sıkı bir takipçisi olduğunu herkes biliyordu.

Hatta bazıları koluna dövmeyi yaptıran ilk kişinin o olduğunu söylüyordu.

"Geç kaldığım için üzgünüm, profesör."

Lucius'un sesiyle tüm düşüncelerimden sıyrılıp bakışlarımı kapı tarafına çevirdim.

Siyah gömleği, ceketi, pantolonu ve tüm bu karanlığın arasında ışık gibi parlayan sarı saçlarıyla bir ölüm meleğine benziyordu.

Soğuk mavi gözleri beni bulduğunda birkaç saniye daha ona bakmaya devam etsemde daha sonra kaşlarımı çatıp Slughorn'a döndüm ve arkama yaslandım.

"Hiç önemli değil, Malfoy. Tatlıya yetiştin." diye gülerek konuştu ve ellerini masanın üzerinde birleştirdi "Abraxas hiçbir zaman hiçbir yere geç kalmazdı. Öylesine bir disiplin bilincine sahip çok az kişi tanıdım."

Yemeğe gelmeden önce olmasını istemediğim şey oldu, Lucius Adonis'in yanına oturmaktansa benim yanıma oturmayı tercih etti.

Onun olduğu tarafa bir kere bile bakmazken otokontrolümü elden bırakmamak için dişlerimi birbirine kenetledim.

Blonde BlackWhere stories live. Discover now