T a n ı t ı m

504 21 13
                                    

Hastanenin soğuk atmosferi içerisinde içeride yatan kızın annesi sinirle başını sağa sola salladı. Elini tehdit eder gibi kaldırdı ve adama tuttu.

"Hayatını yeterince mahvettin. Yetmedi mi?"

Son cümlesi bağırır gibiydi. Karşısında sinirden neredeyse patlayacak olan kadına bir süre bir şey diyemedi adam. Başını eğdi, yutkundu. Damarlarında dolaşan kan değildi, pişmanlıktı. Hüzündü, korkuydu. Gözleri yerde dolandı, yavaşça kaldırdı.

"Sadece siz mi kötü hissediyorsunuz sanıyorsunuz?"

Ukalaca görünme ihtimalini kabul ederek cümlesine devam etti.

"Her geçen saniye onunla ben de ölüyorum. Siz sadece onu kaybetme ihtimalinin korkusunu ve üzüntüsünü yaşıyorsunuz. Ben ise bunların yanında onunla yaşayabilecekken yaşattırmadığım şeylerin üzüntüsünü, pişmanlığını da taşıyorum."

Yaşlı kadın hüzün ve sinirle kısılmış gözlerini daha da kıstı. Bu adamın pişmanlığının, kızı hastane yatağında yatarken onun için hiçbir kıymeti yoktu. Ağzını bozmak üzere açmıştı ki odada kısık, titrek bir ses duyuldu.

"A-anne..."

Gözleri aynı anda kocaman açılan bu iki kişiden, kızın annesi olan koşar gibi kızının yanına yetişti. Elini saçlarında endişeyle gezdirdi.

"Anneciğim... İyi misin?"

Anne kızın bu görüntüsünü içindeki hüzün gitgide büyüyen adam burukça izledi. Nereden nereye gelmişlerdi. Kız yorgunluktan zar zor açabildiği gözlerini güçlükle adama çevirdi. Adam hem korku, hem de merak içerisinde kızın ona ne söyleyeceğini duymak için yavaşça küçüğe yaklaştı.

"Bu adam kim?"

Annesi nefretle bakışlarını adama dikti. Söylemeyecek, söyleyemeyecek olsa da içinden o cümleyi geçirdi. Senin katilin.

Mulberry Tree | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now