9.Bölüm - Yıldızlardan Düşen Melek

En başından başla
                                    

"Yaralı olduğunu, ruhunun kararmış olduğunu hissettim. Nefretten değil, kötülükten değil Alaz. Ruhun acıdan, yalnızlıktan kararmış. O dakika hissettim ruhunun, ruhumu okşadığını. Senin o kendini diri diri gömdüğün yalnızlık çukurundan çekip çıkartmam gerektiğini, sana merhem olmayı o dakika anladım. Bana öyle bakma Alaz, seni ilk gördüğümde dağıldım ben. Seni ilk gördüğümde anladım senin için uğraşmam gerektiğini." Bana baktı, o dakika cenazem kalktı. Gözlerini gözlerime gömdü. Hıçkırdı, hıçkırdık. Yine koyuverdim kendimi ama bu sefer yalnız değildim. Bu sefer beni kanatları altına almış beyaz meleğim vardı.

Kendi göz yaşları yanaklarından boynuna süzülürken, titrek parmakları ile kanlı gözlerime uzandı ve gözyaşlarımı sildi. "Artık yalnız değilsin, artık yükün ağır değil. Benimle paylaş her şeyi. Bu duyguları daha önce hiç yaşamadım Alaz. Sen ilkimsin, senle tadıyorum bu duyguları. Eğer aşksa bu, sende yaşıyorum. Erit buzlarını, yık duvarlarını. Ruhunu karartan iblislerini içinde yanan cehennemde yak, oraya göm onları."

Nurbanu. Benim için gözyaşı döken, benim yerine kendi ruhunu asan kadın. Çabalamadım, konuşmadım. Sadece gözlerinin içine baktım. Ben çoktan bitmiştim. Ben çoktan kül olmuştum.

İblislerim çoktan içimdeki cehennemde kendi kardeşleri tarafından işkence görüyordu.

Yaşadığım travma, buz tutan tüm duygularım, duvarlarım. Çok eskiydi, ellerini ellerimin arasına aldım.

"Benden hissetmeyi unuttuğum duyguları, tövbe ettiğim hisleri sana karşı bu kadar kolay beslememi bekleme. Kendime sözüm geçmez biliyorum. Ama sana ölüyorum beyaz meleğim... Gözyaşlarım içimdeki ateşi harlıyor. Bana şafaklar sökmüyor. Kaç intihar mektubu yazdım, kaç ölüm şekli düşündüm bilmiyorsun. Bana bunları yapan geçmişim, geçmişimdekiler.

Tanrı beni affetmez biliyorum. Ama onlardan zamanı gelince o yerde, hepsinden hesap soracağım. Beni daha küçük bir çocukken, bırakıp giderken bu içimdeki cehennemi yarattığı için annemden.O cehenneme, o iblisleri saldığı için babamdan. Ve beni kendi cennetine alıp daha sonra o cenneti başıma yıkan Bengü'den." Nurbanu hiç kıpırdamadan beni dinliyordu. Bengü'yü de sormadı.

"Baksana bana. Ruhuma. Senin bende gördüğün kendi cennetinin yansıması. Bana neler yaptıklarını görsene. İblisler hala içimde. Hala göğüs kafesimde prangalara vurulmuş ruhumun acı çığlıklarını duysana. Ben her gece duyuyorum. Her gece kan çanağı gözlerle şafağı bekliyorum. Her şafak boğazım düğümlü doğan güneşi izliyorum. Seni bile bile kendi cehennemime almak istemiyorum ama yanmaya hazırsan buyur gir."

"Alaz. Ben hazırım, senin için senin ateşlerinde yanmaya hazırım. Senin için içimdeki cenneti yıkmaya hazırım. Sen buna değersin, ruhun buna değer. Kalbini bulup yerine koymam gerek."

Benim için cennetten vazgeçen bir melek.

O an nefesim kesildi. Ellerim titredi, bunu fark etti. Uzanıp bana sarıldı. O şekilde suyun altında dakikalar geçti. Tek kelime etmedik. O şekilde sımsıkı sarıldık. O benim için, ben onun için. Sadece biz vardık.

Her şeyin canı cehennemeydi. Hayatımda o vardı. Ne cennet ne cehennem ne de iblislerim onu benden alabilirdi. Kokusunu içime çektim ve nefesimi tuttum. İçime sindirdim. Ruhumun çığlıkları kesildi. Cehennem çöktü. İblisler boğuldu. Ve ruhumun çatlayan kalbinden çok küçük bir ışık süzüldü. Sevgi.

Ve bir daha asla karanlıkta kalmadım, bir daha asla ateşlerde yanmadım. Bir melek kanatları altına almıştı beni.

Hıçkırıklarım boğazıma düğümlenirken, göklerdeki tanrıya onu bana verdiği için şükrettim.

ALAZ (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin