4

2.6K 330 158
                                    


atsumu, zil çaldıktan sonra iki dakika bekledi sınıftan çıkmak için. koridorun boşalmış olduğunu görünce sırt çantasının tek kolunu omzuna geçirip çıktı. gri eşya dolaplarını geçip sakusa'nın sınıfının kapısının önünde durdu.

ikizinin sorgulayıcı yüzüyle karşı karşıya gelince sırıttı. "beni mi bekliyordun?"

osamu, bıkkın ifadesini bozmadan işaret parmağıyla arka sırada telefonuyla uğraşan sakusa'yı gösterdi. "şunun çıkmasını bekliyordum."

onu kapının önüne çekti, atsumu iyice. "ne alaka?" diye sordu sonra.

"asıl sen ne alaka?" diye sordu osamu, kaşlarını çatarak. ne zaman başka sınıftaki insanları düşünür olmuştu, atsumu?

"evde anlatırım," dedi atsumu. "sen niye bekliyorsun omi-kun'ın çıkmasını?"

"omi-kun?" diye tekrarladı, osamu. kafası iyice karışmış gibi görünüyordu. ama takılmadı fazla. "onunla konuşacağım da, sınıfın boşalmasını bekliyorum."

"onunla?" diye sordu, atsumu. bugün gerçekten birbirlerini anlayamıyorlardı. osamu, baygın bakışlar atıp eliyle siyah saçlı çocuğu işaret etti bu sefer.

atsumu, "ha, onunla." diye mırıldandı. daha sonra gözleri açıldı kocaman, şaşkınlıkla sordu. "oha, onunla mı? gerçekten mi?"

osamu, ikizinin karnına bir yumruk attı. "sesini alçalt, aptal." atsumu, karnındaki acıyla yüzünü buruştururken mırıldandı. "iyi be! senin için heyecanlananda kabahat! çekil de işimi halledeyim artık."

eliyle ikizini ittirip sınıf kapısından içeri girdi. "omi-kun!" diye seslendi, sakusa'nın sırasına ilerlerken.

kıvırcık saçlı maskeli çocuk, başını kaldırdı telefonundan. tahmin ettiği kişi olduğunu görünce gülümsedi hafifçe, sırasından kalktı. "miya."

"beklettim mi?" diye sordu atsumu, mahçup bir şekilde. "herkesin çıkmasını beklediğini söylemiştin de, böyle daha rahat olur diye düşündüm."

sakusa, hiçbir şey demeden öylece bakmaya devam edince, elini havada salladı atsumu. "omi-kun?"

sakusa gözlerini kırpıştırdı. "ha, hayır hayır. dediğin gibi, böyle daha iyi oluyor." daha sonra çantasını sırtına taktı, "hadi gidelim." dedi gülümseyerek. maskesinden dolayı yüz ifadeleri pek belli olmuyordu, ama yine de gülümsüyordu işte.

atsumu, başını sallayıp sakusa'nın öne geçmesini bekledi. daha sonra onun arkasından ilerledi. kapının önüne geldiklerinde, sakusa ve osamu başlarıyla selamlaştılar.

"çocuğu korkutma." dedi atsumu sırıtarak, ikizinin omzuna vurup. osamu ona evde görüşürüz bakışları atarken sakusa'ya yetişti.

"ee, napalım?" diye sordu, merdivenlerden inerken. sakusa, omuz silkti. "bana fark etmez."

"kolay bir şeylerden başlayalım," diye mırıldandı atsumu, kendi kendine. "sinema?"

"sinema?" dedi sakusa, kaşlarını kaldırarak.

"sinema işte. güzel bir film varsa bakarız. toplum içinde olun dememiş miydi, öğretmen? eğlenceli olan ve toplum içinde olmamızı sağlayan tek şey, sinema." okulun çıkış kapısını ittirdi atsumu, çıkmaları için.

sakusa'nın cevabını beklerken, sakusa cebinden sprey gibi bir şey çıkarmıştı. "aç ellerini."

"ha? ha." atsumu, onun komutuna uyarak ellerini açtı ve küçük şişenin içindeki sıvıyı ellerini ovalayarak dağıttı.

"mikropların nereden geleceğini bilemezsin." diye mırıldandı, sakusa. "eğer kuyruğa girmeyeceğimize söz verirsen, sinemaya gidebiliriz."

"üzgünüm ama geleceği göremiyorum, omi-kun. biraz daha gerçekçi isteklerde bulunursan-" sakusa'nın ona attığı bakışla güldü. "tamam tamam, söz veriyorum. sıra olmayan bir film seçeriz. çizgi film falan izleriz en kötü."


"gerçekten çizgi film izlemek zorunda kalacağımızı düşünmemiştim.." diye homurdandı, atsumu. buraya geleli yirmi dakika oluyordu ve bütün yetişkin filmlerinde kuyruk vardı. evren, onların bu işten zevk alamaması için uğraşıyordu sanki.

"öyle deme, konu ilgi çekici." diye mırıldandı, sakusa.

atsumu, şaşkınlıkla ona baktı. "konu, köpeğini yakalamaya çalışan bir çocuk. ilgi çekici olduğuna emin-" sakusa'nın kısılan gözlerine bakınca, gülümsediğini anladı. kendi aptallığına ufak bir küfür savurdu. "alay ediyordun."

ışıkların kapanmasıyla birlikte, filmin başlayacağını anladılar. sıkıcı bir buçuk saat geçireceklerdi, ama bir şeyler deniyorlardı en azından. rehber hocalarının dediği gibi, birlikte, aynı zamanda da toplum içinde aktivite yapıyorlardı. en arka koltuklardalardı. önlerde oturan çocukların kıkırtıları geliyordu ara sıra kulaklarına.

sakusa toplu taşıma ya da taksi kullanamadığı için yürüyerek gelmişlerdi buraya kadar. iki kilometre yürüdüklerine emindi, atsumu. yorucu bir okul gününden ve ağır sırt çantalarından dolayı, iki kilometre biraz zorlamıştı onu. ama sesini çıkarmamıştı. herkesin biraz fedakarlık yapması gerekiyordu.

yavaş yavaş ağırlaşan göz kapakları onu uyarırken atsumu içinden mırıldandı. az kaldı, filmin bitmesini bekle. şimdi olmaz.

koca ekrandaki rengarenk sahnelere odaklanmaya çalıştı, bir yandan da yumruk yaptığı ellerini sıkıyordu. kendini tokatlayabilirdi, ama bu da insan içinde çok saçma olurdu. tırnaklarının battığı avuç içinin, onu uyanık tutacağını düşünüyordu ama gözlerinin yukarı kaymasını engelleyemiyordu. atsumu, kendi kendine verdiği uyanık kalma savaşını kaybetti. kafası, sakusa'nın omzuna düştü.

çok saçma sapan bir yerde kestim, biliyorum ama diğer türlü bölüm çok uzayacaktı.

vee, öhm. osamu hakkında güzel planlarım var :))))

sizi seviyorumm kendinize iyi davranın <3

no sleep, no touch ✫ sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin