2. Bölüm

19 3 7
                                    

Düşüncelerinizi yorumlara bekliyorum, iyi okumalar🍁

——————

"Bay pumpkin?"dedi gülerek.

"Evet. Nesini beğenemedin?" aynı şekilde karşılık verdim.

"Hayır ,ben...çok beğendim."

Yine o sinir bozucu adamın adımı seslenmesiyle sessiz bakışmamız bölündü. Gözlerimi bayarak bana boş bakan adama baktım. Yavaşça yerimden kıpırdarken Barlas'ın bana sırıtarak baktığını gördüm. İçeceğimi alıp tekrar konuştuğumuz yere gittim. Arkasındaki tezgaha yaslanmış, kollarını bağlamıştı.

"Şey..."

"Ney?" O gülümsedikçe içim eriyordu.

"Biraz konuşmak ister miydin acaba?"

Kendimi aşıyordum! Şu an yaşadığım sevincin tarifi yoktu. Aptal kurallar.

Yaslandığı yerden tekrar öndeki tezgaha ellerini koyup yaslanarak bana doğru eğildi. "Hmm, konuşalım."

Verdiği tepkiyle çok şaşırmıştım. Ben kimse benimle konuşmak istemez, istemedi demiştim değil mi?

Ama Barlas istiyordu!

Barlas...

Ne diyeceğimi bilemediğim için elimdeki dandik karton bardağını inceler gibi yaptım. Gözlerimin en derinlerine baktığını hissediyordum. Ona bakmayarak konuştum. "Şey... şöyle oturmak ister misin?" Yan dönüp elimle kafeteryanın önündeki masaları gösterdim. Ben az önce bir erkeğe çıkma teklifi mi etmiştim. Sohbet de bir çıkma teklifi değil miydi?

"Sen nasıl istersen." Gözlerimi gözlerine sabitledim. Gülümseyerek bir süre baktım. Pozisyonunu bozmadan bakmaya devam etti. Gözlerimizi delecek gibi bakıyorduk birbirimize.

Bu sefer bakışmamızı o bölüp işaret parmağının kenarıyla burnuna dokundu ve geri çekilip sinir bozucu adama döndü. "Ahmet, sende."

Adam başıyla onaylayıp bana baktı. Gıcık oldum ben bu adama. Eminim kötü birisi değildir ama gıcıktı.

Barlas beline bağladığı önlüğü çıkartıp kenara koydu. Yanıma gelince giydiği siyah kot ve gri kapşonlusunu gördüm. Neden bu kadar yakışıklı olmak zorunda. Boyu benden rahat 10 cm kadar uzundu. Yukardan bana bakarken ben de aynı şekilde gözlerim ne kadar yukarı tırmanabilirse ona baktım.

Gözlerini benden ayırmadan "Ahmet, bir pumpkin spice latte alabilir miyim?" dedi. Gözlerimizi hiç birbirinden ayırmamıştık. Eliyle dibimizdeki masayı göstererek beni davet etti. Sandalyemi geriye çekip oturmam için yardım etti. Kalbimin atışını engelleyemiyordum. Yüzümdeki saçma sırıtışı engelleyemiyordum.

Ahmet denen adam gelip Barlas'ın da kahvesini koydu. Sonra gitti. Gitsin  zaten. Gereksiz adam. Gerçekten sevemedim bu adamı.

Barlas kahvesinden bir yudum alıp gözlerime bakmaya devam etti. Hiç ayırmıyordu ki zaten. Ben ise ne konuşulur ,ne söylenir, nasıl başlanılır bilmiyordum.

"Ee, kızıl?"

Kızıl mı? Bana kızıl mı demişti?

"Ne konuşacağız?" ardından devam etti.

Ben ise sorularına ne cevap veririm diye düşünüyordum.

"Ben..." kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Çapraz gülüşü hiç silinmiyordu. "Benim...ilk konuştuğum kişisin. Yani ben...ne konuşulur bilmiyorum."dedim mahçupça.

Şaşırır gibi bana baktı. Hala anladığını düşünmüyordum. Alay eder gibi konuşarak "Konuşmayı nereden öğrendin, kızıl?" dedi.

"Ailem dışında kimseyle tanışmışlığım olmadı." Yüzümdeki ifadesizlikten ciddi olduğumu anlamıştı sanırım.

Bay PumpkinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin