Bölüm 1: ❝Ruhe.❞

233K 10K 47.1K
                                    

16. 01. 2021

ADALET ÇIKMAZI

Bölüm şarkısı: Perdenin Ardındakiler, Kalbinde Birileri Var

1. Bölüm: ❝RUHE.❞

❝Zenginler fakirlere Tanrı'dan başka şey bırakmadılar.❞

Bugün beş tane şeker kamışı aldım, ikisi çilekli, üçü limonluydu. Okuldan koşarak geldim, düştüm, dizim acıdı ama üfleyince hiçbir şeyi kalmadı. Acıları hafızanızdan silerseniz ölürlerdi. Rüzgâr gülü penceremde dönüyordu, rengi siyahtı. Bahçıvan efendi geçen gün diktiği çiçeklere bakıyor, şeker kamışları masamın üzerinde duruyordu. Üçe kadar saydım. Önce bulutlar titreşti, sonra şimşek çaktı. Yağmurlar yeryüzüne düşene kadar şeffaftı, yeryüzüne düştüğündeyse ayaklarımızın altındaki kirdi.

Yağmurlar hakkında konuşmayacağım. Zaten herkes bir şeyler dedi, ben demesem de olur.

Rüzgârgülü dönmeyi bıraktığında, onu boyadığım siyah rengin aktığını görerek içsel bir üzüntü yaşadım. Tüh, baya da emek vererek boyamıştım. Elimi camdan dışarıya uzattım ve rüzgâr gülünün sapına dokunarak kendi saflığıma kızdım. Bu rüzgâr gülünü, sonbaharda, yağmurun yağacağını bildiğim halde buraya koymam kabahatti.

Ruhe kasabasına sık sık yağmur yağardı.

2950 kilometre karelik, elli bin nüfuslu hayalet kasaba.

Elimi geriye çektiğimde boyanın parmak ucuma bulaştığını gördüm ve kendime göz devirip arkamı döndüm. Koyu kestane rengindeki saçlarım benimle beraber havada tur atarken, kahverengi gözlerim de odamda arayışa geçti. Kendi zevkime göre döşediğim, siyah ve koyu renklerden oluşan bir odaydı. Çok fazla aksesuar, duvar halısı, ışıklarım, haritalarım vardı. Akşam odamdaki ışıkları yakıp camdan dışarıyı, kasabayı izlemeyi severdim. Çalışma masama yürüyüp üzerinde olan ıslak mendili aldım ve elimi silerken saate baktım.

Altıyı biraz geçiyordu.

Yedide burada olurdu.

Elimi silip bir daha camdan dışarıya, kasabaya baktım. Buraya taşınalı aylar olmuştu ama görünen o ki sık sık olan yağmur yağışına alışamamıştım. Ben küçükken babam yağmurlar hakkında, onlar bulutların hapşırması derdi, bu yüzden yağmur başladığında kendimi gülümserken buluyordum. Ama bu kasaba, ülkenin kuzey batısında ve yüksek rakımlı bir yerde olduğu için yağan yağmurlar çoğu zaman uzun süreli ve sağanak şeklinde olurdu.

Adımlarımı kıyafet dolabına sürerken önünden geçtiğim boy aynasından kendime göz attım. Üzerimdeki tayt yerine siyah, yüksek bel bir pantolon ve beni üşütmeyecek bir kazak giyebilirdim. Zaten bir metre altmış yedi santimetre boyum vardı, iyi bi pantolon seçimi yaparsam bacaklarımı daha uzun gösterebilirdim.

"Ahu, partiye kaçta gideceksin?"

Adım Ahu, Ahu İlhan

İşte adımı da annemden öğrendiniz.

Koridordan geçerek sorusunu soran annemin sesiyle beraber kendimi süzmeyi bıraktım. "Yedi de çıkacağım."

"Tamam tatlım. Sıkı giyin, yağmur yağıyor."

Annemin sesi azalarak kaybolduğunda dolabıma iyice yaklaşarak kapaklarını açtım ve aynı zamanda yüzüme aldığım darbeyle sıçradım. Yüzüme binen ağır şeyin etkisiyle ani bir çığlık atıp elimi suratıma götürdüm. Gözlerim aniden sulanmıştı, oysa ki ağlamaktan zerre hoşlanmazdım. Gözümü açıp kapatıp ne olduğunu seçmeye çalıştım ve dolabımın içinden bana bakan yumruk şeklindeki oyuncakla karşılaştım. Baş belası! "Elif, Elif, Elif..."

ADALET ÇIKMAZI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin