𝒕𝒉𝒆𝒓𝒆 𝒊𝒔 𝒏𝒐 𝒐𝒕𝒉𝒆𝒓 𝒍𝒐𝒗𝒆

6.2K 707 97
                                    

ve söylediğin her şarkı, sen ve ben hakkındaydı,

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ve söylediğin her şarkı, sen ve ben hakkındaydı,

cigarette after sex, you're all i want

⚛️

Gömleğinin düğmelerini iliklerken aklı oldukça karıştıktı, aldığı itirafın ardından ne yapacağını bilemez halde odasına kaçmıştı ve ertesi sabah erken uyanmış olan Taehyung'un hazırladığı kahvaltıyı sessizce etmenin ardından geri dönmeyi teklif etmişti.

O andan beri Taehyung'u görmüyordu ve ne yaptığı konusunda hiçbir fikri yoktu.

Aklı ve kalbi bu kadar karışıkken daha da karıştırmasına gerek var mıydı diye düşünmeden edemiyordu, kendini yeni sorgulamaya başlamış ve daha tam bir cevap alamamıştı bile.

İç geçirerek kravatını da bağlamanın ardından ceketini eline almış, işe gitmek için odasından çıkmıştı. Merdivenleri indiğinde geniş yemek masasının üzerinde ne bir tabak, ne de etrafında oturan insanlar vardı. Jeongguk her zaman yalnız bir çocuk olmuştu ve onu mutlu eden, yalnız hissettirmeyen kişiydi Taehyung.

Siyah BMW'nin önünde bekleyen kendisini gördüğünde hiçbir tepki vermeden arka kapıyı açmış ve binmesi için beklemeye başlamıştı. Üzerine giydiği siyah takım elbisesinin içinde oldukça şık duruyordu ve Taehyung, her zaman ondan daha asil dururdu.

Arka koltuğa yerleşmesinin ardından kapı kapanmış, sakin adımlarla arabanın ön kısmını geçerek şoför koltuğunun kapısını açmıştı. Ceketinin iç cebinde duran telefonunu çıkararak ana ekranı açtığında gördüğü on beş yaşındaki Jeongguk ve Taehyung onu gülümsetti, araba hareket ettiğinde telefonu kapatarak yerine koydu.

Sabah trafiği oldukça yorucuydu, Taehyung dirseğini açık camın kenarına yaslamış ve başını da o yöne çevirerek eline koymuştu. Onun yüzünü göremiyor olsa da yüzünde sıkkın bir ifade bulunduğuna emindi.

"Kruvusan ve kahve istiyorum."

Arabadaki rahatsız edici sessizliği bozarak konuştu, "Tabii, Bay Jeon." Yanıtını aldıktan sonra gözlerini kısa süreliğine kapadı, açılmış olan trafikte biraz ilerledikten sonra arabayı sağa çekti Taehyung ve favori kahvecisine gitmek için onu arabada yalnız bıraktı.

Taehyung'un telefonunun melodisi arabada duyulduğunda sabahın bu saatinde kimin aradığını merak etti. Ekranda "Younha-ssi" yazıyordu, "Alo?" diyerek açtı telefonu, karşı taraf sesin farklı olduğunun fark etmiş olacak ki kısa bir an sustu. "Taehyung'u aramıştım." dedi kız sesi, tedirgin çıkıyordu. "Kendisi şu an müsait değil, acil bir şey mi vardı?" diye sordu bu kez, "Ah, hayır. Sadece bu öğlen olan randevumuzla ilgili konuşacaktım." Parmakları dizine sinirle vururken, "Ben Kim Taehyung'u. patronuyum, bu öğlen müsait olamayacak, sanırım randevunuz iptal oldu." dedikten sonra telefonu kızın suratına kapadı ve aldığı yere bıraktı.

Kesedeki kruvasanı ve kahveyi ona uzattıktan sonra yerine yerleşti Taehyung, kruvasandan bir ısırık aldıktan sonra kahvesinden içti,"Younha aradı." diye mırıldandı, Taehyung'un kendisine dikiz aynasından baktığını gördüğünde garip hissetti. "Ona bu öğlen işin olduğunu ve randevunun iptal olduğunu söyledim." Taehyung bir şey demeden kafasını salladığında o da sustu ve elindekini yemeye odaklandı.

Odasına girdiğinde gerçekten delirecek gibi hissediyordu, üzerindeki ceketten kurtularak ayaklı askılığa astı, kravatını gevşetti ve yeni yapılmış siyah saçlarını eliyle dağıttı. Açılmış bilgisayarında hızlı mail akışı dönüyor olmasına rağmen hiçbirine bakmak istemiyordu.

İki gecedir düşünmekten rahat bir uyku çekemediği için oldukça kötü de hissediyordu. Başını yama çevirdiğinde Taehyung'un bir sandalyede oturmuş, elindeki telefonu ile ilgileniyor olduğunu gördü.

Kim Taehyung gibi biri nasıl olur da onu severdi?

Taehyung olgundu, ilgi alanı her zaman sanat olmuştu ve felsefe kitapları okumaya bayılırdı. Jeongguk resim yapmayı seviyor olsa da oturup sanat hakkında bir şey okumaktan ya da konuşmaktan hoşlanmazdı, felsefe ona göre değildi ve tek zevk aldığı şey, bilgisayar oyunlarıydı. Tamamen çocuk ruhlu, istediğini alamadığında mızmızlanan ve sürekli azarlanan biriydi.

Öğle yemeği için odasından çıktığında Taehyung da ayaklandı, sessiz bir şekilde asansörden indiler. "Öğle yemeğinizi nerede yemek istersiniz, Bay Jeon?" diye sordu Taehyung kapıyı açtığında, "Sen seç." dedi Jeongguk ve kapı kapandı.

Han Nehri'nin kenarında, iki sandviç ve iki muzlu süt ile kalçalarını arabaya yaslamışlardı. Jeongguk son anda ayakta yemekten vazgeçerek elindekileri yanındaki adama vermiş ve arabanın kaputuna oturarak ayaklarını sallandırmıştı. Taehyung'un belli etmeden onun bu çocuksu hareketine gülmesi, onu da mutlu etmişti.

Sandviçinden bir ısırık aldıktan sonra başını salladı, tadı oldukça hoştu ve nehrin kokusu ile kendini huzurlu hissediyordu. "Bu yüzden mi benden uzaklaştın?" diye sordu birden, babası her zaman nerede ne konuşulacağını bilmediğini söylerdi ve Jeongguk ona hak verirdi.

"Başka seçeneğim yoktu."

Uzun bir süre sessiz kalınca cevap alamayacağını düşünmüştü. "Hyung..." diye fısıldadı, Taehyung gözlerini nehirden çekerek ona çevirdi, "Beni asla bırakma." Taehyung'un gülümseyerek başını salladı. "Sana karşı hislerimin ne olduğunu bilmiyorum ama çözeceğim, sana söz veriyorum. Sadece yanımda olmanı ve beni bırakmamanı istiyorum çünkü beni olduğum gibi sevecek senden başka kimsem yok." Taehyung bakışlarını onun gözlerinden çekti ellerinde duranları Jeongguk'un yanına bıraktı.

Parmakları onun yanağında gezindiğinde karnının ezildiğini hissetti Jeongguk, dudakları parmaklarının gezindiği yere değdi ve oturuyor olduğu için dua etti, yoksa bayılırdı. "Seni asla bırakmam, Jeongguk." Dedi gözlerinin içine bırakarak, parmağı yanağından dudaklarına indi ve gülerek orada kalmış kırıntıları topladı.

"Pasaklı bir çocuksun."

Bu kez dudakları hemen Jeongguk'un dudaklarının kenarına değdiğinde küçük olanın birden hıçkırması onu gülümsetti, bir kez daha hıçkırdığında tekrar öptü aynı yeri ve Jeongguk'un hıçkırması durdu. "Demek ki nefes almadığında hıçkırmanın durması doğruymuş." dedi Taehyung, Jeongguk nefes alması gerektiğini hatırladığında kalbinin hızı korkuttu onu. Yüzü hemen yakınında olan Taehyung'a uzandı ve burnundaki beninden öptü, "Ben kalp krizi geçirmeden gidelim." dedi onu iterek ve kaputtan aşağıya atladığında belki aylar sonra Taehyung'un içten kahkahasını duydu.

once in a lifetime' taekookWhere stories live. Discover now