Gözleri dolu dolu olurken arkası dönük olan Arslan'ın olduğu tarafa baktığında ne olduğunu anlamadığını soracaktı. Fakat Parmağı fotoğrafın üzerinde gezinirken altında hissettiği şeyle kaşları çatıldı.

Cüzdanın iç cebine parmaklarını soktuğu an ise hissettiği şey bir zamanlardan tanıdık gelen soğuk bir metaldi. Tüyleri diken diken olurken öylece kalakaldı. Sonra yavaşça, kalbi kulaklarında uğuldayarak yüzüğü dışarı çıkardı.

Şimdi karşısında gördüğü bu yüzük, hayatında gördüklerinin en güzeli olabilirdi. Ne tasarımıydı böyle düşünmesine neden olan ne de fiyatı. Sadece, Arslan sahiden onun için mi almıştı bunu? Lanet olası saçma bir sebep yüzünden mi o kendisine bunu getirmek için gittiğinde onu beklememişti?

Yavaşça yandaki koltuğa çöktüğünde elleri parmaklarının ucundaki yüzükle birlikte kucağına düşüverdi. "Özür dilerim." derken hem onu beklemediği için, hem de neden gerçekte neden gittiğini açıklayamadığı için yapıyordu bunu.

Arslan duyduğuyla gözlerini yavaş yavaş açtı. Özür dilemesi hiçbir şeyi değiştirmezdi. Gün doğup da uçak iniş için alçalana dek ağzından tek kelime dahi çıkmadı.

İkisi de toparlanıp uçaktan inerlerken Feride sessizce Arslan'ın arkasındaydı. Piste inerken gözüne vuran ışıkla gözlerini kıstı. Tam o esnada Arslan suskunluk yeminini bozarak konuşamaya başlamıştı.

"Toplantı iki saate başlıyor. İlk önce onların sunumlarını dinleyip anlaştıktan sonra sözleşme imzalayacağız. Öğleden sonra da bir seminerde ortak sunumumuz var. Onların adına görevli olan kişiyle sen beraber yapacaksınız."

Bu kadardı. Sadece işle ilgiliydi. Feride onun söylediklerinden çok kendini nasıl affettirebilir onu düşünüyordu daha çok. Arslan bir anda durup kendisine bakınca afalladı.

"Duydun mu?"

"Hım, evet. Seminer diyordun."

"Burada patronun olduğumu unutma. İnsanların yanında daha resmi konuş."

Feride gözlerini devirerek adımlarına yetişmeye çalıştı. Gerekli kontrollerden geçtikten sonra bir araba onları alarak otele bıraktı. Resepsiyona geldiklerinde Arslan'ın akıcı ingilizcesiyle iki ayrı oda rezerve ettiklerini söylemesiyle hayal kırıklığıyla omuzları çöktü. Ama o da Feride'yse bir yolunu bulurdu.

Odasına çıktığında kendini yatağa bırakarak tavandaki desenleri incelerken aklı tamamen yüzükteydi. İlk gördüğü an şoka uğramıştı ama şimdi dudaklarında aptal bir sırıtmanın asılmasına mani olamıyordu. Demek Arslan ona evlilik teklifi edecekti.

Elini kalbine sıkıca bastırıp sakinleşmeye çalıştı. Elbette ki hala bir umut vardı. Kendini affettirmeden buradan dönmemek için elinden geleni ardına koymamaya söz verdi.

Hızlıca bir duşun ardından üzerini giyinerek saçını ve makyajını yaptı. Ayağına da topuklularını geçirdiğinde hazırdı, tek bir şey hariç. Hemen yatağın üzerine bıraktığı hırkasının cebinden bugün Arslan'ın cüzdanından çıkan yüzüğü aldı.

Parmağına onun takması şansını kaybetmişti. Eh, ama bu yine de takmasına engel değildi. İnce parmağına bu sefer taşımak için can attığı zarif yüzüğü geçirince kocaman gülümseyerek sunum için gerekenleri de el çantasına tıkıştırdı.

Tam çıkmak üzereyken kapı da çaldı. Açtığı an karşısında jilet gibi giyinmiş Arslan'ı görünce yine içinde o özlem baş gösterdi. Şimdi toplantıya gitmemek, onu da kravatından tuttuğu gibi çekerek yatağa atmamak için neler vermezdi ki?

TENİ TENİME |Yeni Özel Bölüm|Where stories live. Discover now