Hızlı adımlarla mutfağa ilerleyip tezgahın önünde durdum. Tezgaha tek elimi yaslayıp kafamı eğip duraksadım. Tansiyonum düşmüş gibi hissediyordum. Başıma bir sancı girdiğinde elimi şakaklarıma götürerek titrek bir nefes aldım. Gözlerime yaşlar hücum ettiğinde kafamı hızla kaldırıp derin bir nefes doldurdum ciğerlerime. Hasta olmaya hakkım yoktu. Eğer hasta olursam anneme bakamazdım diye düşündüm ve hızla kendimi toparlamaya çalıştım.

Annemin bu haline dayanamıyordum. Öyle zordu ki onu böyle görmek. Onun için daha zordu biliyordum ve bunu bilmek canımı daha çok yakıyordu. İyiymiş gibi davranması, utanmıyormuş gibi davranması kalbimi sızlatıyordu. Keşke onun yerinde ben olsaydım diye düşündüm defalarca. Başlarda hep, beni bi bakım evine yerleştir, sana yük olmak istemiyorum, zamanında altını bezlediğim evladım şimdi benim altımı mı bezleyecek diyip ağlardı. O anlar gözümde canlanınca, zihnimdeki görüntüyü silmek ister gibi kafamı iki yana salladım. Göz yaşımı elimin tersiyle hızlıca silip buzdolabına yaklaştım.

Neşeli bir sesle içeride yatan anneme seslendim. "Canan teyze bugün gelecek mi kahve içmeye annecim?"

"Gelir kızım." dedi annem güçsüz ve kısık bir sesle. Görmediğini bilmeme rağmen kendimce kafamı tamam anlamında aşağı yukarı salladım.

Dolaba hızlı bir şekilde göz gezdirip kahvaltılıkları çıkardım. Tepsiye bir tabak koyup içine peynir, zeytin, domates, kahvaltılık her şeyi doluşturdum. Yumurtasını da haşladıktan sonra onu da özenle kesip tabağına ekledim. Portakal suyunu sıktıktan sonra en sevdiği bardağa döküp onu da tepsiye koydum.

Annemin odasına hızlı adımlarla ilerlerken kapısında duraksadım ve derin bir nefes alıp suratıma neşeli bir ifade takındıktan sonra içeri girdim. Tepsiyi masaya koyup, annemin yatağını doğrulttum. Altındaki hasta bezini çekip orada ki çöp kutusuna attım ve yeni bir bez yerleştirdim. Bunları yaparken onunla göz teması kurmamaya çalışıyordum. Çünkü biliyordum ki gözlerine bakarsam, hüznünü görüp yine kalbime bir ateş düşecekti. 

Yıkadığım bezle bacaklarını silerken sessizliği bölmek adına ve daha fazla utanmasın diye konuştum. "Şimdi sen kahvaltını et. Ben de Canan teyzeyi çağırayım. Kahve içersiniz, bende o sırada marketten mutfak alışverişi yaparım. Bir de defter alacağım kendime."

"Peki kızım." dedi usulca. Gözlerine baktığımda tepkisizdi. Benimle göz göze geldiğinde dudakları yana doğru genişleyip hafif bir tebessüm bahşetti. Zoraki gibiydi. Beni iyi hissettirmek için. "Teşekkür ederim kızım."

"Ne için demek bile istemiyorum." dedim masadaki tepsiyi önüne çektiğim hasta masasına koyarken. "Lafı bile olmaz." Arkamı dönüp ona tebessüm ederek odadan çıktım.

Üzerimdeki pijamalardan kurtulup üstüme bir tişört, altıma da bir pantolon geçirdikten sonra komşumuz olan Canan ablanın, annemin tek arkadaşının kapısının önünde durdum. Kapıyı nazikçe tıklatıp sağa sola bakındım. Kapı gürültü bir şekilde açıldığında Canan abla'nın kızı Eylem ile göz göze geldim. Yüzünde içten bir tebessüm ile, "Hoş geldin Milena gel." diyerek kapının önünden çekildi ve içeri girmem için bir hamle yaptı.

"Yok Eylem hiç girmiyim. Canan ablayı çağıracaktım bize." dedim sesim sonlara doğru kısılırken. Açıklamak ister gibi, "Şey market alışverişine gideceğim de annem evde tek. Canan abla ile annem kahve içer belki."

"Tamam tamam." dedi Eylem içeriye geçip annesini çağırırken. Başımı öne eğip gözlerimi yere diktim ve ensemi ovuşturdum.

"Geldim yavrum geldim," diyen Canan ablanın sesini duyduğumda kafamı kaldırıp bir tebessüm takındım yüzüme.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 17, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SANRI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin