12. Bölüm

2.1K 187 29
                                    

"Hemen çık buradan!"

Duyduğumuz sesle birlikte başımızı kapıya çevirdik. Canavarın annesi oradaydı. Elindeki tepsiyi sımsıkı tutarken gözlerinden resmen ateş çıkıyordu. Öfkeli bakışlarının hedefinde canavar oğlu vardı. "Sana söylüyorum Damir. Defol!" diye sesini yükselttiğinde yanımdaki varlığı yok oldu.

İkisinin bakışları birbirine kenetlenmişti ve annesi, canavara çok kötü bakıyordu. Aynı şekilde canavarın da ondan aşağı kalır bir yanı yoktu. "Sakın bir daha bana ne yapacağımı söyleme!" dedi ve annesinin elinde tuttuğu tepsiyi tek eliyle çekip aldı. Ardından boşta kalan eliyle onu dışarı itip kapıyı yüzüne çarptı. Yuvanın içindeki anahtarla kilidi çevirdi.

Kilit sesinden sonra kadın kapıyı yumruklamaya başlamış olacak ki kapı hem sallanıyor hem de büyük bir gürültü çıkarıyordu.

"Aç şu kapıyı. Yoksa polis çağıracağım."

"Anne..." dedi tehlikeli bir sesle. "Oğlunu polise verecek değilsin."

Kapının yumruklanması kesildi. Annesinin "Sakın Damir, sakın ona bir kere daha dokunmaya kalkma." dediğini duyduktan sonra tepsiyle beraber yatağın kenarına oturdu. "Bu kadının.." dedi oldukça kısık çıkan sesiyle "senin, benim olduğunu öğrenmesi gerekecek."

"Ben, senin değilim."

Elindeki çatalı tabaktaki haşlanmış patatese batırdı. Kendi ağzına götürüp yarısını ısırdıktan sonra kalan parçayı bana uzattı. Başımı iki yana salladım. İstemiyordum. Kaşlarını çatarak "Ağzını aç." dedi. Başımı yine iki yana sallayınca boşta olan eliyle yüzümü kavradı. Baş parmağı bir yanağımı geriye kalan dört parmağı ise diğer yanağımı sıkarak ağzımı zorla araladı.

Her şeyi bana zorla yaptırıyordu. Hep bana zor kullanıyordu. Ve ben bundan ölesiye nefret ediyordum. İstemediğim şeyleri bana yapmasına engel olamıyordum.

Beni korkutuyordu. Bana karşı olan davranışları bir yana annesine bile kötü davranan bir adamdan başka ne beklenirdi? Zorbalıktan başka bir şeyden anlamıyordu.

Onunla uğraşacak durumda olmadığımdan tabaktaki yemeği bana yedirmesine ses çıkaramadım. Zaten bu süreçte elini suratımdan çekmediği için başka çarem de yoktu.

Son olarak bana su içirirken "Şimdi güzelce uyuyup dinlenme zamanı." dedi. Neden normal gibi davranmaya devam ediyordu? Bu adam içinde bulunduğumuz durumun farkında değil miydi?

Gözlerimi kapattığımda önce onun adımlarının ardından ise kapının kilidinin açılma sesini duydum. Hemen sonra ise "Bisera uyuyor. Onu rahatsız etme." dedi. Bunu annesine söylüyor olsa gerekti.

"Ona Bisera diyip durma."

Kimdi bu Bisera, artık ben de merak etmeye başlamıştım.  Neden bana sürekli Bisera diyordu defalarca uyarmama rağmen?

Kapı tekrar kapanınca dünya ile olan bağımı kesip uykunun kollarına kendimi teslim ettim. Ancak uykum hiç de rahat geçmedi. Gördüğüm kabusların etkisiyle kan ter içerisinde uyanıp durdum. Uyandığımda ise hiç bir kabusumu hatırlamadım.

Ertesi sabaha uyandığımda başımda bir ağrı vardı. Yüzümü yıkayarak kendime gelmek istedim. Bu nedenle alçıda olan koluma dikkat ederek yataktan kalktım. Tam karşımdaki aynalı dolaptan kendi yansımamı gördüğümde aklımda kalan tek rüyayı anımsadım. Bu yatakta Damir ile sarılarak uyuyordum ve boynumda yıllar önce kaybettiğim kolyem asılıyordu. İçim ürperdi. Annemden yadigar kalan fakat yıllar önce kaybettiğim kolyenin onda ne işi vardı? Beni çok önceden tanıyor olma ihtimali onun ne kadar psikopat olduğunu gösterirdi. Belki de kafayı bana takmıştı. Ama nasıl ve nereden, bilmiyordum.

KALBİN ESİRİ(Tamamlandı)Where stories live. Discover now