Altmış Altıığğ

Start from the beginning
                                    

"Anne yapma istemiyorum." dedim ve masadan kalktım. Tezgaha doğru ilerledim ve üstünden sürahiyi aldım. Üstteki dolabı açıp su bardağı aramaya başladım.

"Kör müsün önündeler."

Arkamı dönmemle abimi dibimde görmem bir oldu.

"Tövbe bismillah! Bu halin ne?" dedi abim şaşkınlıkla.

Darmadağınık saçlarım ve solmuş tenimle biraz korkunç gözüküyordum sanırım.

"İyiyim ben." dedim ve önümdeki bardaklardan birini alıp dolabı kapattım. Bardağa suyu doldurup içtim ve pencereye doğru ilerledim.

Annem ofladı ve abim de peşimden yanıma geldi.

"Ne düşündüğünü biliyorum. Bak hepimiz çok üzgünüz ama sen kendine zarar veriyorsun. Yemek yemeden olmaz. Bak yemeğini ye odama gel seni bekleyeceğim tamam mı?" dedi ve yanağımı sıktı.

"Tamam." dedim ve masaya oturdum tekrardan. Abim de mutfaktan çıktı.

Bir önümdeki madımak çorbasına bir  anneme baktım. Annem "Hadi artık." der gibi bıkkın ama tebessüm eden bir ifade ile bana baktı.

Ben de daha fazla beklemeden çorbamı yemeye başladım.

Çorbayı yiyordum ama her yudum boğazımda kalıyordu sanki.

Emre'yi düşünmeden edemiyordum. Teyzem bize telefonla haber vermişti ve o andan itibaren ben yıkılmıştım.

O kanserdi.

O illet hastalığa yakalanmıştı.

Ama hastalığı da şifayı da veren Yüce Rabb'imdi ya isyan olmazdı hiçbir zaman. Nankörlük etmemeliydik.

Allah bize onca nimeti vermiş, bizi açta açıkta bırakmamış, müslüman bir ailede doğmamızı nasib etmiş ve biz de bir hastalıkta hemen "Oo bu ne ya?" mı diyecektik? Asla. Her zaman halimize şükredecektik elbette.

E insan bu. İster istemez sorgular neden diye.

Ben de öyleydim, gözümden yaşlar aktıkça neden diye soruyordum. İçim parçalanıyordu.

Ama biliyordum. Bu bir sınavdı. Öyle hemen yenilemezdim. Güçlü durmalıydım.

Çorbamı bitirdim ve "Elhamdülillah." diyip ayağa kalktım. Tabağımı alıp tezgaha bırakırken "Ellerine sağlık anne!" demeyi unutmadım ve bir anda gelen üşüklenme ile hırkama daha çok sarıldım.

Yavaş adımlarla mutfaktan çıktım ve salona geldim. Hira elinde kalemle uyuyakalmıştı. Yine şiir yazmıştı anlaşılan. Şiir yazmaya bayılırdı. Baya da güzel yazardı hani.

Tam yanına eğilip ne yazdığına bakacakken abimin beni beklediğini hatırladım ve hızlı adımlarla onun odasına doğru ilerledim.

Yavaşça kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Yatağında oturmuş telefonunu karıştırıyordu. Kesin yengemle mesajlaşıyordu. Yengemin de okulda toplantısı vardı. Birazdan gelirdi.

Abim beni görünce telefonunu kapattı ve

"Gel." diyip yanını işaret etti. Ben de kapıyı kapattıktan sonra gidip yatağa yanına oturdum. Başımı omzuna yasladım. Her zaman yaptığım gibi winxli perdeyi incelemeye başladım. Annem diğer perdeyi bulamadığı için mecbur bunu takmıştı buraya ilk taşındığımızda ve öyle kalmıştı.

Çarpılcan | Texting Where stories live. Discover now