you're not my homeland anymore

178 10 7
                                    

(eski ismiyle fear of the water)

Nisa'yı yazmaya katlanamayacağım için psiko dönemini atlıyorum, kopukluk için üzgünüm. final gecesinden, Barış.

•••

Camın ardında, aylar boyunca gözlerimi kapattığımda hatırlamaya çalıştığım karanlık sahil dururken, beyaz örtülerin altında kaskatı kesilmiş, yatıyorum. Odadaki tek ses, durulmayan bir deniz gibi gürüldeyen kalbimin yankısı. Üç dört dakikada bir, yalnız bir arabanın otelin önündeki yoldan geçtiğini duyuyorum, geçen zamanı takip edebilmek için sayıyordum onları ama otuza yaklaştığında dikkatim dağıldı, bıraktım. Perdeler açık. Daha birkaç ay önce oda kapkaranlık olmadan gözüme uyku girmezdi, şimdi ay ışığının gözlerimin arasından sızdığını hissetmeden uykuya dalamıyorum. Beni altı ay önce İstanbul'un sabırsız kalabalığı arasında kaybolmuş, medeniyetin bağlarına hapsolmuş olan o adama bağlayan ne kaldı ki zaten? Belki kalan tek benzerliğimiz, hala güneşe bakamıyor oluşumuzdur, ki onda bile çok yol katettim bence.

Bedenimin altındaki zemin yumuşak, başımı koyduğum yastık buluttan farksız hissettiriyor ama rahatlayamıyorum. Tahtanın kemiklerime batışını özlemek çok mantıksız. Kaç saat kaldı? 15? 16? Arabaları saymaya devam etmeliydim. Bir kez daha her şeyin değişeceği an yaklaşıyor, dün de kendime bunu söyledim, ondan önceki gün de. Bu uzun serüvenin sonunun o günlerde gelmesini beklemiştim. Ellerim terliydi, gözlerim yarı dolu, ama hazırlıklıydım, belki huzurlu. Karşımda duran adamın adımı söylemesini bekledim. Evet, Barış, hikayen burada bitti. Çok iyi savaştın, harika bir yarışmacıydın, falan filan, herkese sarıl, aslında elenen onlar değil de sen olduğun için çok mutlular, meşaleni al ve git. Bir yıl sonra kimse adını hatırlamayacak. Bazıları donuk gözleriyle ekranı deldi, seni parçalara ayırıp yarım yamalak birleştirdi. Bazıları gözlerinin ardındaki hüzünlü ışığı görüp, bir hayat ipi gibi ona tutundu. Fark etmez. Önemsiz hatıraların tozlu sayfalarına yazılan adın gün geçtikçe silikleşecek, ve yalnızca başarısız olmuş bir başkası olarak kalacaksın.

Bunu kabul edip kendimle barışmam, aç karınla uyumaktan, sevdiğim herkesten uzakta kalmaktan, iliklerime kadar hissettiğim nefreti sırtlanmaktan daha zordu. Kaybetmek lügatımda yoktu. Tırnaklarımla kendi derimi çizip, yenilgiyi oraya kazımak zorunda kaldım. Bunu yapmazsam, son darbeyi vurduklarında tuzla buz olacağımı biliyordum. Şimdi buradayım, daha yenilmemiş halde. Ne kazanmanın, ne de kaybetmenin yükünü kaldırabileceğimi sanmıyorum. Doğan güneş neler getirecek bilmiyorum, ve titrek bacaklı, başı öne eğik dakikaların sonunda yine başa dönmekten korkuyorum. Yalnız kalmak istemiyorum.

Duydun mu beni? Galiba duydun, çünkü şimdi kapımı çalıyorsun. Yatak çok sıcak, ben çok ağırım. Bedenimi sürükledim ve kapıyı açtım. Bu saatte başka kimseyi bekleyemezdim zaten. Kumral saçların birbirine girmiş, iri, yeşil gözlerin benimkiler gibi şişmiş. Tanıdık bir sıcaklık damarlarımda dolaşıyor. Nasıl yaptığını hiçbir zaman anlayamadım ama, varlığın insanlara böyle hissettiriyor, sanki kalbinden altın huzmeler çıkıyor ve raydan çıkmış olan her şeyi yoluna sokuyor. Mutluyum, inan bana, kazanan sen olacağın için gerçekten mutluyum. Başka türlüsünü istemezdim.

Şimdi içeri giriyorsun. Uyuyamamışsın, öyle söyledin. Yarın birimizin hayalleri yerle bir olacakken nasıl uyuyabilirsin ki? Pardon, gerçek olacakken. Bardağın dolu tarafından bakmayı öğrenmiştik beraber, bir an için eski Barış'a döndüm. Yatağa otur, oturacak başka yer yok. Yanına kıvrılacağım, saatlerdir huzursuzluğumla göçük açmakta olduğum yere. Yalnız değilim, artık daha rahatım o yüzden. Haydi, kötü hisleri bastıralım ve ağzımızdaki metalik tadı yutalım, son adımlarını atmakta olduğumuz yolu hatırlayalım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 18, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

exile // cembarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin