hissiz çiçekler

189 32 51
                                    

renjun'in fools coverıyla okumanızı tavsiye ederim, umarım hoşunuza gider ve yorumlarınızı bırakırsınız, iyi okumalar...

gözlerimi odayı dolduran güneş ışığıyla araladığımda nerede olduğumu kavrayamamış ve açılmakta zorlanan gözlerimi aralayabilmek için daha çok zorlamıştım. bulunduğum yeri kavramak çok güçtü ancak tek kişilik yatakta, başım biraz daha yüksekte yatmaktaydım. göz bebeklerimle etrafa bakmaya çalışırken sağ tarafımdaki pencerenin önündeki iki kişilik koltukta tanıdık iki beden uyukluyordu. odaklandıkça koltuktaki iki bedenin jeno ve renjun olduğunu fark edebilmiştim.

koltuktaki ikiliyi incelerken neden burada olduğumu düşünüyordum. boynumu hareket ettirmekte zorlanıyor, sadece gözlerimi hareket ettirebiliyordum. vücudumun çeşitli yerlerinde giren ağrıları hissetmeye başladıkça kaşlarımı çatmıştım. göz bebeklerimi beyaz odanın çevresinde gezdirirken bu kadar sade olmasını sinirimi bozmuştu. burdan kurtulup eve gitmek istiyordum. gözlerimle odayı turlarken, kolumda gördüğüm serumla kalp atışlarımın hızlandığını hissetmiştim. adeta konuşacak gücü kendimde bulamıyordum. neden bu beyaz ve sade odada serumla uyandığımı düşünmeye çalışırken aklıma yavaş yavaş gelmeye başlayan kazayla nefes alışverişlerim bozulmaya başlamıştı.

çok sevdiğim yağmurlu sonbahar gününde yürüyordum. üstelik oldukça dikkatliydim. bedenime çarpan yağmur damlaları beni kendime getirirken gelen o mesajla üzerime düşen yağmur damlaları tekrardan kurşun etkisi yaratmıştı. derin bir nefes alıp o anı tekrardan aklıma getirmeye devam etmiştim. mesajda yazan şey ise aklıma geldiğinde aklım tamamen karışmıştı. 

bu ağrılarımın sebebi olan mesajda bir hafta içerisinde stüdyo için aylık ödediğimiz parayı denkleştiremezsek orayı boşaltmamız gerektiği yazıyordu ve içinde olduğum bu durum yüzünden bu iş bir hayli zor olacak gibiydi. stüdyomuz elimizden giderse hazırladığımız yıl sonu etkinliği boşa gitmiş olacak ve önümüze açılacak olan tekliflerden de yararlanamamış olacaktık. her ay parayı bir şekilde denkleştirip öderken bu ay biraz aksatmış, hatta fazla denilebilecek miktarda eksiğimiz vardı.

ağlamak istiyordum. deli gibi oturup ağlamak istiyordum ancak gözlerim buna da izin vermiyor, yalnızda hızlı hızlı nefes alabiliyordum. elimdeki tek şans dans edebilmemdi ve onun gözlerimin önünde kayıp gitmesine izin veremezdim. ne yapıp ne edip bulunduğum bu saçma odadan kurtulmalı ve her şeyi arkadaşlarıma anlatmalıydım. her ay gerek sokak dansçılığı gerekse küçük etkinliklerde sahne alarak paramız denkleşirdi ancak bu ay bunu başaramamıştık. bu hafta parayı denkleştirmek için daha çok asılmalıydık.

düşüncelerim nefes alışverişlerimi hızlandırmaya devam ederken bulunduğum yağmurlu an gözümün önüne tekrar gelmiş ve gözlerime yansıyan ışıkları tekrardan şiddetli bir şekilde hissetmiştim. bağırmak istiyor, birinin beni bu durumdan kurtarmasını çaresizce bekliyordum. tüm algılarım tekrardan kapanmışken kan akışımın tekrardan hızlandığını ve vücut ısımın arttığını hissettim. anımdaki araba aynı o andaki gibi üzerime doğru gelirken sesli bir soluk vermiş ve gözlerimi sıkıca yummuştum. başımı sağ tarafa doğru tüm gücümle çevirebildiğimde gözlerimi hafifçe aralamış ve gözlerini ovuşturan jeno'yu farketmiştim.

ellerini gözlerinden çektiğinde şaşkınca karşısındaki duvara doğru bakmış çok geçmeden bana doğru dönmüştü. uyandığımı farkedince gözlerini şaşkınca büyültmüş ve yanında bir bebek gibi uyuklayan renjun'i sarsmıştı. sarsılmayla afallan renjun, gözlerini açabildiğinde bana doğru bakmış ve ardından o da gözlerini büyültüp jeno'ya doğru dönüp konuşmuştu.

"çabuk doktoru ve jaehyun hyung'u çağır, çabuk!" jeno başıyla onaylayıp koşar adımlarla odadan çıkmıştı. renjun ise oturduğu yerden kalkıp yanıma hızlı adımlarla ulaşmıştı. kapının açılmasıyla içeriye dolan temiz hava biraz olsun rahatlatmış ve yaşadığımı tekrar hissettirmişti bana.

apricity, nahyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin