|t h i r t e e n|¹³

2.5K 143 46
                                    

Nisa|

Gece gördüğüm kabus ile sıçrayıp uyanmıştım. Nefes nefese doğrulduğumda alnımdaki teri sildim. Gözlerim dolmuştu bile. Ayağa kalkıp üstüme hırkamı giydim ve nehir kıyısına gittim. Bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Çok kötü bir rüyaydı. Gözlerimi silip barakaya yürüdüğümde erkekler barakasına gözüm takılmıştı. Barışın barakanın sonunda duvar kenarında yattığını biliyordum. Ve şuan onunla uyumak istiyordum. Tek başıma uyumaya çalışmak istemiyordum. Ağlamaya başlardım. Erkekler koskoca barakada 4 kişiydi zaten. Barış Berkan Cemal ve Sercan. Aklıma dolan kabus ile gözlerim dolmuştu yine. Barakaya girdiğimde ayakkabılarımı barışınkilerin yanına bırakmıştım. Hırkamı da hırkasının üstüne atıp yanına gittim. Korkmadan uyandırmam gerekiyordu. Yavaşça elimi yanağına koydum.

"Barış. Barış."

Fısıltı ile söylediğim şeylerde top patlasa uyanmayacak barış uyanmıştı hemen.

"Nisa? Bir şey mi oldu iyi misin?"

Korku ve uykulu sesine tebessüm ettim.

"Sadece kabus gördüm tek uyuyamıyorum seninle uyuyabilir miyim?"

Yüzündeki şaşkınlık ve tebessümü gördüğümde bende gülümsedim. Kafa salladığında battaniyesini açmıştı. Tam yatacağım sırada barakanın çıkışına doğru yatan sercanı farketmişti.

"Sen bu tarafa yat. Sırtın duvara gelir hem."

Kafa sallayıp üstünden atlayıp sırtım barakanın duvarına gelecek şekilde uzanmıştım yanına. Battaniyesini bana sardığında ikimize yetmesine şaşırmıştım. Ama yağmur başlayınca kalkıp kendi hırkasını bana giydirmiş kapüşonu kafama geçirmişti. Yüzlerimiz arasında az mesafeden dolayı ikimizin de nefesi hızlanmıştı. Kafamı göğsüne koyduğumda tişörtünün yakasına tutunmuştum. O da kollarını bana sıkı sıkı sarınca bacaklarımı kendime çekmiştim. Ve şuan görünmüyordum. Barışta kaybolmuş gibiydim. Bu düşüncem yüzümde bir tebessüm oluşturmuştu. Şimşek çakınca barışın yakasını daha sıkı kavramıştım. O da irkildiğimi fark edince kollarını sıkmıştı. En huzurlu uykumu uyuyacağım kesindi.

Bir şeyler içimde netti. Ben barışı arkadaş dost görmüyordum. Çok korktuğum için onu inciteceğimi düşündüğüm için ondan kaçmış daha çok onu incitmiştim. Barışın gözlerinde hüzün vardı. Barışın gözlerinde yaşanmışlığın yorgunluğu vardı. Kalbinin güzelliği acının çiçekleriydi. Ve içindeki çocuk çok heyecanlıydı. Birini sevip dışarı çıkmak için çok heyecanlıydı. Yalnız kaldığımız da ya da Berkan yanımızda olduğunda içindeki çocuk gözlerine ışıltılar ile içimize karışıyordu. Belki dışarı karşı kaskatı olabilirdi. Ama onu buna iten geçmişiydi. Hiç bilmediğim sormaya korktuğum geçmişi.

'Denedim gitmeyi birçok kez ama
Sensiz kalır kalmaz
Büküldü ciğerlerim sıkıntıyla
Kabul edilemezdi sensizlik.'

Rupi kaur |Güneş ve onun çiçekleri|

Birinin beni dürtmesi ile uyanmıştım. İrkilerek uyandığımda parmaklarım hâlâ barışın tişörtünün yakasındaydı. Karşımda bana sırıtarak bakan bir Berkan ve kaşları çatık bir şekilde bakan Sercan vardı. Önüme döndüğümde kedi gibi uyuyan bir barış vardı kollarını sımsıkı bana dolamıştı. Ve çok tatlıydı. Neden uyandırmışlardı ki beni?

"Noldu?"

"Ne bu halleriniz ya? Sizin aranızda ne var?"

Sercanın bağırarak söylediği şey ile kaşlarım iyice çatılmıştı. Barışında irkilmesi ile gözlerini açmıştı. Kollarının benim etrafımda olduğunu görünce yavaşça çekti ve doğruldu.

Dark with moonlight. ||NisBar||Where stories live. Discover now