2.0

83 10 4
                                    



      Genç adam koşarken istemsizce arkasına bakıyor ve etrafı kolaçan ediyordu. Kaçtığı kişi kendinden başkası olmasa da eğer nefesi kesilene kadar koşarsa bu yoğun, yine de bomboş hissettiren şeyden ancak arınacağını ve böylece sadece birkaç saat bile olsa uyuyabileceğini çoktan öğrenmişti.

Önceki gün tam tersine bir şeylere yetişmek için koşar gibiydi. Şimdi ise kaçar gibi. Daha fazla koşamayacağını anladığında kaldırıma çöktü ve ağaçların hışırtısını dinlerken mayıştığını hissetti. Yorulduğuna göre derhal eve gidip uyumayı denemeliyim diye düşündü.

----------------

Gözlüğümü çıkarıp kenara atarken saatin çok da geç olmadığını fark ettim. Yeni bir şeyler üstünde çalışmak, öncekilerden çok daha bunaltıcı bir hal almaya başlamıştı. Son yazdığım yazılar tamamen duygularımı boşaltmaya yönelik ve bana göre asla okunmaya değer şeyler değildi. 

Yaklaşık bir yıldır verimsiz geçtiğinin çok farkında olduğum kariyerim, tam da şu an biraz daha tıkanmıştı. İlk defa olan bir şey değildi fakat önceki zamanlarıma göre çok daha yoğun duygularla geçiriyordum bu dönemi. Anlatabileceğim sadece bir arkadaşım vardı ve onu da bunaltmak istemediğim için çareyi yine yazmakta buluyordum. Çalan telefonla irkilirken arayanı az çok tahmin edebiliyordum. Biricik ve tek arkadaşım Yunho. 

Telefonu açar açmaz rüzgarını bile hissettiğim heyecanlı bir bağırış aldım.

"Yeosangie, sana harika haberlerim var derhal buraya gelmen gerek. Bu fikrin seni heyecanlandıracağından eminim."

"Derhal oraya gelmem gerekecek kadar acilse telefondan da söyleyebilirsin. Çıkmak istediğimi sanmıyorum."

"Bu... Kariyerin için harika bir adım, kesinlikle heyecanlanacağın yepyeni bir yol gibi. Bu kadar ipucu yeter. Gel ve konuşalım."

"Sen bir yö..."

Suratıma kapanan telefon sinir bozucuyken yine de bu kadar heyecanlandığı şeyin ne olduğunu merak ediyordum. Bu yüzden gitsem iyi olacaktı.

Telefon konuşmasından kısa süre sonra hızlıca hazırlanmıştım. Açıkçası bir an önce Yunho ile işleri halledip konforlu evime dönmek istiyordum. Üstüme siyah gömlek ve siyah pantolonumu geçirip kabanımı da aldıktan sonra evden çıkmaya hazırdım. Anahtarlarım her zaman giydiğim kabanın cebinde olurdu. Bir de yazılarımı taşıdığım çantamda bulundururdum her ihtimale karşı.

 Evim metroya yakın olduğu için ehliyetim olsa da araba ihtiyacı hissetmiyordum. Zaten metroya, vapura ve trene binmek oldum olası hoşuma giderdi. Yaklaşık yarım saatlik bir metro ve on dakikalık bir yürüyüşten sonra Yunho'nun yanına ulaşmıştım. Ofisi yerine, ofisin hemen altındaki kafede buluşmak istediğine göre söyleyeceği şey gerçekten de keyfini yerine getirmiş olmalıydı. İçeri girdiğimde, yerinde kıpırdandığını ve içeceğiyle oynadığını görebiliyordum. Geldiğimi gördüğünde koşup boynuma atladı.

"İstemiyor olmana rağmen hızlı geldin Sangie. Otur ve siparişini ver hemen, konuya çabucak girmek istiyorum."

"Yunho, sakin olur musun? Yoksa yüzyılın yazarı mı seçildim?"

"O da olacak ama ondan önce bir sus bakalım salak herif. Imm şöyle ki bir yapımcıdan teklif aldım ve işin içinde sen de varsın. Bu sefer biraz farklı bir işleyişi olacak ama."

" Söyle artık, Bayılıyorsun süründürmeye."

"bak şimdi, bildiğin gibi ekip olarak bir film yapımı için uzun süredir uğraşıyorduk ve senaryoyu senin yazmanı istiyorlar. Melankolik bir havan varmış ve konuyu güzel işleyeceğini düşünmüşler. Ayrıca genç olmana rağmen kitapların başarılı bulunuyor."

"Yunho, kitap ve senaryo yazmak arasındaki farkı bildiğinden emin değilim. Hem bilemiyorum yani son zamanlarda hiç yazamadım, iyi ilerleyemiyor gibiyim. Bir de çeviri veya editörlük bile değil kocaman bir film senaryosu."

Yunho karşımda heyecanla kıpırdanırken en son isteyeceğim şey hevesini kırmaktı. Fakat son bir yılı düşününce bu işin altından kalkabilir miydim emin değildim. Hem kitaplarla senaryonun arasında ne gibi bir benzerlik görmüşlerdi de melankoliyi güzel işleyeceğimi falan düşünmüşlerdi. Gerçekten güzel bir teklifti ama aniydi ve bu sıralar bir türlü yazamıyordum. 

Ya kabul ettikten sonra işin içinden çıkamazsam. Duraksayan kariyerim yerleri boylayabilirdi. Gerçekten bir süre düşünmem gerekiyordu ama Yunho'nun bunu kabul edeceğinden emin değildim. Çok büyüttüğümü düşünüyordu ve ona kesinlikle katılmıyordum.

"Hey, yine kafanın içinde evirip çeviriyorsun düşünceleri. Bana söyle ve birlikte halledelim."

"Bilemiyorum. Senaryo ve kitap yazmak çok ayrı şeyler. Hem son zamanlarda ilerleyemediğimi biliyorsun, nasıl olur emin değilim. Hem ya yazdığımı beğenmezlerse ya film izlenmezse ya da ne bileyim beklentileri karşılayamazsam?"

"Öyle düşünmeni istemiyorum. Yeni bir bakış açısı gibi düşünebilirsin mesela. Yine sevdiğin veya nefret ettiğin karakterler yaratacaksın. Sadece... nasıl desem biraz daha farklı yazılacak. Daha önce senaryo yazmış veya kitapları senaryolaştırmış yazarlarla atölye de yaparız senin için. Hem başrolle de tanışabilirsin. Çünkü eğer kabul edersen birlikte üstünden geçecek ve oyuncuya uygun şekillendireceksiniz. Kendisi için de yeni bir yol bu. Yanında sürekli ben de olacağım, son ayarlamaları da birlikte yapacağız. Lütfen lütfen, birlikte çalışmak harika olacak. Hmm... "

"Yani diyorsun ki tanımadığım biriyle her an birlikte çalışmalıyım hem de aylarca. Yani senaryo işleri yönetmenle falan konuşulmaz mı, sadece seninle halledemez miyiz? Biliyorsun ki insan ilişkilerinde hiç iyi değilim. Filmin olacağı varsa da olmaz."

Karşımda oturan adamın hevesinin istemesem de yavaş yavaş kırıldığını görebiliyordum ama kendimden emin olmadan bu işe giremezdim. Yunho ne kadar yanımda olursa olsun eninde sonunda senaryoyu yazacak kişi ben olacaktım ve devam edemezsem iş benim başıma patlayacaktı. İçimde ufacık, çok ama çok ufacık bir parça kabul etmemi istese de temkinli yaklaşmak adına görmezden geldim. İç geçirip dışarıyı izlemeye başladığımda Yunho, kabul etmeyeceğimi çoktan anlamış gibiydi. Yavaşça arkasına yaslanırken tek eli kahve bardağının kulpunda kalmış, dışarıyı izlerken dudaklarını dişliyordu. Gerildiği belliydi. İç geçirdikten sonra bana döndü.

"Tamam, çok ani oldu biliyorum ama en azından bir süre düşünsen olmaz mı? Teklifi hemen reddetmeyeceğim ama bu işi yapmayı çok istediğimi bil. Bana kesin cevabını daha sonra iletirsin."

"Değişeceğini sanmıyorum ama yine de düşüneceğim."

Her zaman umut dolu yanını önde tutan Yunho tabi ki düşünecek olmama da umutlanmıştı. Gözlerimi devirip çayımdan bir yudum daha alıp ayaklandım. Yunho'nun aksine kahveyi hiç sevmiyordum. Deniz kenarına gittiğim zamanlarda -ki genelde tek giderim- yanıma termosla çay alır düşüncelerime çayımla eşlik ederdim. Sahi ne zamandır gidememiştim. Hesabı Yunho'ya bırakarak sarılıp oradan ayrıldım.

Hazır dışarı çıkmışken ve hava da soğukken yürüyüş yapabilirdim. Özellikle sevmediğim bir hava veya mevsim yoktu ama soğuğu daha çok seviyordum. Bir kere, en sevdiğim kıyafetlerimi üst üste giyip yumuşak atkılar takabiliyordum. Bazen ceplerime jelibon da doldurup yürüyüş yaparken ağzıma atıyordum. Kısacası böyle zamanlarda varlığımı hissediyor ve kendime geliyorum denilebilirdi.

Gülümsememin yüzüme yayıldığına emindim. Düşünmek başlı başına işimin bir parçası olmuşken artık zihnimi susturmam imkânsız hale gelmiş durumdaydı. Bu yüzden en yakın arkadaşım zihnim oluyordu çoğu zaman. Boş boş yürüyüp yapacak daha fazla bir şey bulamayınca gözüm saate kaymıştı. Hala o kadar geç sayılmazdı ama yine de artık eve gidip kanepemde uzanırken kanalları gezmek ve bu işlemden içim sıkıldığında balkona çıkıp dışarıyı ve insanları izlemek istiyordum. Böylece yeni karakterlerim sokaklardan beni selamlayacaktı belki de. 

Takane No Hana / SeongSangWhere stories live. Discover now