Bölüm 7

1.3K 71 23
                                    

*Grace'in tarafı*

"Ödevleri yapmayı unutmayın! Haftaya görüşmek üzere" Dedi hoca zilin çalmasıyla. Bütün ders yaptığım tek şey boşluğa bakıp kendime kızmaktı. Justin Drew Bieber'in bana bakacağına inanmak hayal dışında başka hiçbir şey olamazdı zaten. Herkes beni akıllı sanıyor ama bu dünyadaki en büyük aptalım. Napacağıma dair tek bir fikir yoktu aklımda. Sadece kendime sinirlenip göz yaşlarımı tutmakla geçti bütün günüm. Doğru zamanda doğru şeyleri o kadar iyi yapıyordu ki o pislik, etkilenmemek için kalpsiz bir odun olmak gerekir.

"Grace nasılsın?" Edward masamın tam karşısında durmuş bana bakıyordu.

"İyiyim Edward sen nasılsın?" Dedim içten olmaya çalışarak.

"Hiç öyle durmuyor. Sevgilinle bir şey mi oldu?" Dedi gözlerini benden kaçırarak.

"Sevgili mi? Justin'den bahsediyorsan sevgilim olması için ayrı bir evrende yaşamamız gerekir."

"Kimse öyle düşünmüyor ama." Nasıl yani? Herkes çıktığımızı mı düşünüyordu? Aklımdan bir sürü soru geçse de havamı bozmak istemedim açıkçası. "Neyse, müsaitsen öyle yemeğini beraber yiyelim diyecektim" Stresli olduğu parmaklarıyla oynayışından belli oluyordu. Onu kıramazdım, çok iyi ve saf birine beziyordu.

"Neden olmasın?" Masamdan kitabımı alıp Edward'ı kantine doğru takip etmeye başladım.

_____

Tabağıma köfte ve ıspanak alıp Edward'ın yanına geçtim. Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyordum, söylediklerine otomatiğe bağlamışım gibi cevaplar veriyordum. Her zaman aklımın bir yerinde olmayı ne kadar iyi biliyordu bu pislik. Edward kadar iyi birine onu dinlemeyerek haksızlık yaptığımı biliyordum ama, kendimi kontrol edemiyordum, adeta o çocuğu düşünmeye hapsolmuştum.

"Matematik hocasının geçen günkü şakası neydi öyle?" Dedi konu bulmaya çalışan zavallı çocuk. Gülmediğimi görünce beni güldürmek için gülmeye başladı, ben de güldüm. Yemeğimi yemeğe devam edicektim ki Edward'ın dediği dikkatimi çekti.

"Seninki oturduğumuzdan beri gözlerini burdan ayırmıyor. Derdi ne acaba?" Demesiyle Justin'e baktım. Tepeden tırnağa her zamanki gibi muhteşem giyinmişti. 'Destroy' yazılı siyah bir bereyle 1 numaralı basket sweaterını giymişti. Yeşil giymek için yaratılmış olmalıydı. Renkli olan tek parça oydu, geriye kalan her şey siyahtı. Kıyafetine hızlıca göz attıktan sonra göz göze geldik. Düşündüğümün aksine, bana bakmaya hala devam ediyordu. Hipnotize olmuş gibiydi, yüzüme adeta kitlenmişti. Aynı anda, yumruğuyla oynayıp dişlerini sıkıyordu. Yanında ismini tam hatırlayamadığım takım arkadaşı onu sakinleştirmeye çalışıyora benziyordu.

"Neyse ya, meyve alıcam ben, bi şey istiyo musun?" Kafamı hayır anlamında salladım. Gitmesiyle Justin masadan kırmızı görmüş bir boğa gibi bizim masaya hızlı adımlarla yürümeye başladı. Ne olup bittiğini sorgulayamadan Justin yumruğunu masaya geçirdi ve bana baktı.

"Yoksa dayak yeme sırası bende mi?" Dedim kafamı çevirerek. Kendini sakinleştirmek için sağ sola biraz baktıktan sonra ağzını sildi ve bana yeniden odaklandı.

"Bu akşam spor için kalacağından emin olmak için geldim" Dedi kendini hala sakinleştirmeye çalışarak.

"Evet" O anda aklımdan bir şey geçti ve ikinci bir kez düşünmeden hemen konuşmaya başladım. "Yalnız umarım ikinci bir kişi seni rahatsız etmez. Sadece bugünlük." Surat ifadesinden kim olduğunu tahmin etse de kafasının karıştığını anlayabiliyordum. "Edward'dan bahsediyorum." Alaycı bir kahkaha patlattı.

"O yemek yediğin sıçan mı? O daha yürümeyi bilmezken nasıl spor yapıcak merak ettim şimdi." Dedi hala yüzünde ironik ve iğrenç bir gülümsemeyle. Justin'in gerçek yüzünü yavaş yavaş keşfediyordum sanırım. Kimsenin hislerini umursamayan, çıkarcı, bencil ve özgüven patlaması yaşayan biri.

Unexpected Love (Justin Bieber Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin