Bölüm 1

20 2 1
                                    

Multimedya Eylül Cengiz 🖤

Babam kollarını sıkıca boynuma dolarken annem elinin tersiyle gözyaşlarını siliyordu. Ecrinde pek farksız sayılmazdı. Babamın yanağına sulu bir öpücük kondurup anneme hayıflandım. "Ya yeter ama anne illa benide mi ağlatacaksın?" Annem hıçkırarak sarıldı sıkı sıkı. "Ara annecim tamam mı her gün." Yanaklarını öptüm."Tamam annecim arayacağım her gün. Ağlama artık lütfen" Annemden ayrılıp Emre'ye sarıldım. "Dikkat et kendine güzelim." Kafamı salladım hızlı hızlı. Emre Anıl'a baktı gözlerini kısarak. "Kardeşim sana emanet duydun mu lan!" Esma Hanım ve Ferit Bey Emre'ye kahkahalarla gülerken Ecrine sarıldım. "Kendine iyi bak kuzum tamam mı?" Onada sulu bir öpücük kondurup Anıl'ın yanına gittim. Anıl gülmekten kısılmış gözleriyle bana baktı. Bende ona... Her şey güzel olacak der gibi bakarken, onunla sadece göz göze gelince bile birbirimizi anlamamız bir lütuf gibiydi. Bende baktım güvenle gözlerine. Ömrümü ömrüne adayacağım güzel adam her şey çok güzel olacak. Anın büyüsünden Emre'nin sesi ile ayrıldık."Kızım bak önümde bakışıp bakışıp benim asabımı bozmayın." Omuz silkip kahkaha attım. "Hadi sevgilim" Ellerimle öpücük yollayıp arabaya bindim. Camdan kafamı uzatıp mutlu aile tablosuna baktım bir kez daha."Sizi çok seviyorumm" El salladılar hep birlikte. Annem Nilüfer Cengiz babam Arif Cengiz ve ikiz kardeşlerim Emre Ecrin Cengiz. Beş kişilik bir aileydik. İkiz kardeşlerim benden üç yaş büyüklerdi. Ve hayatımı paylaşmaya niyetlendiğim adam.. Anıl Sönmez babası aynı zamanda babamın ortağı hayli yakın arkadaşı Ferit Sönmez ve eşi Esma Sönmez. Mutlu musmutlu bir aile tablosu. Bende Eylül. Eylül Cengiz. İçinde bulunduğum hayatın hakkını vermek için elimden ne geliyorsa yapmaya çalışan bir kız. Siz gibi işte, birçoğunuz gibi. Birkaç güne açılıyordu üniversite. Anılla birlikte kalacaktık bu süreçte. Üniversite üçüncü sınıf öğrencisiyim hukuk okuyorum. Anıl da kaldığı dersleri bitirecekti bu yıl. Derslerini fazla önemsemiyor baba parası yiyordu itiraf etmek gerekirse. Antalya'dan İstanbul'a dönmek şimdi o kadar zor geliyordu ki. Oysa ilk başlarda ne kadar heveslenip İstanbul yazmıştım listenin en başına. Kafamı koltuğa yasladım. Anıl hareketli bir müzik açınca bende imkan nisbetince dans etmeye başladım. O da bana eşlik ediyor ellerini bir ileri bir geri sallıyordu.

 O da bana eşlik ediyor ellerini bir ileri bir geri sallıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Önüne bak sen Anıl boşver dansı" gülerek önüne döndü. Sekiz saatlik bir yolculuk bizi bekliyordu. Dans etmektende sıkılınca kafamı geri yaslayıp gözlerimi yumdum. Uyumadan önce şunları mırıldandım. "Yorulunca sıkılınca haber ver ben sürerim." Yola çıkmadan defalarca tembih ettiğim için sıkılmış görünüyordu. "Tamaaam" Kendimi uykunun kollarına bıraktım çok geçmeden.

***
"Eylül kalk hadi" Anıl'ın sesiyle açtım gözlerimi. Araba durmuştu."Geldik mi?" Anıl mahçup bir ifadeyle baktı gözlerime."Uyuklamaktan korkuyorum Eylül. Biraz konuş benimle aç uykumu ya da sen sür." Gülümsedim. Hızlıca yanağını öpüp geri çekildim. "Geç hadi geç uyu sen biraz ben süreyim." O da alnımı öpüp indi arabadan. Yüzüme şişedeki suyu çarptım uykumun tamamen açılması adına. Daha sonra sürücü koltuğuna geçip çalıştırdım arabayı. Anıl koltuğu geri yatırıp uyur pozisyona geçmişti çoktan. Saatin geç olmasının etkisi vardı yollar bomboştu. Bu yüzden gece yolculuğunu tercih etmiştik. Yolun boş olmasını fırsat bilerek gaza iyice yüklendim. Anıl uyumuş olmalıydı. Bu yolcuklar cidden fazla yorucu oluyordu. Bir gün öncede adam akıllı dinlenme fırsatı bulamamıştık. İki saatin sonunda parmaklarım uyuşmaya göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı. Gözlerimi sıkıca açıp kapadım. Biraz sonra evimize varacaktık. Parmaklarıma da aynı işlemi uygularken boynumu sağ sol yapıp kıtlamasını sağladım. İçinde bulunduğum gafletten yolun solunda aniden önümeze karşı gelen arabayla çıktım. Her şey saniyeler içinde gelişirken freni sıkmam da hiçbir şeyi değiştirmedi. Gürültülü bir şekilde arabaya çarpmıştım. Kafam direksiyona çarpmaktan kıl payı kurtulmuş sıkıntısız bir şekilde atlatmıştım. Ama ben atlatmıştım. Ellerimin titremesine engel olamazken soğuk terin sırtımdan aşağı aktığını hissediyordum. Anıl istifini bozmadan uyuyordu. Uykusu fazlasıyla ağırdı. Bağırmak istedim uyandırmak istedim lakin biri ses tellerimi kesmiş gibiydi. Karşı arabadan biri çıksın istedim biri çıksın bana bağırsın küfürler yağdırsın ama çıksın. Kıpırdamadan öyle ki nefes bile almadan yan kapısı hurdaya dönmüş arabaya baktım bir süre. Ve Allah'a sonsuz şükürler olsun ki kapı açıldı. Öfkeyle arabadan inip bize doğru gelen adama kısa bir bakış atıp kapıyı açtım bende titreyen ellerimle. Hızlıca arabadan indim. Öfkeyle bağırdı genç adam. "Ya bu ne cüret araba sürmeyi bilmiyorsanız yola çıkmayın!" Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kafamı arkaya çevirip Anıl'a baktım. Her şeyden bihaber uyumaya devam ediyordu. Açıklama gereği hissediyordum omzumu düşürüp konuşmaya başladım."Çok özür dilerim beyefendi. Yedi saattir yoldayız. Ben nasıl oldu anlamadım." Yumruk yaptığı elini ztn hurdaya dönmüş arabasına vurdu."Sizin gibi trafik canavarları yüzünden kaç kişi hayatını kaybediyor biliyor musunuz?" Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım kafamı öne eğip sessiz kalmayı tercih ettim. Bir süre ondanda ses gelmedi. Ortamda hüküm süren sessizliği Anıl'ın sesi bozdu. "Eylül! Noldu burda iyimisin?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Beyefendinin arabasını mahvettim Anıl." Anıl'ın bakışları genç adama çevrildiğinde sertçe yutkundu. Ellerini anlık bir şekilde yumruk yapıp serbest bıraktı. Bir sorun var gibiydi anlayamadığım bir sorun. Bakışlarımı farketmiş olacakki burun kemerini sıkıp hemen toparladı. "Gerekçesi neyse hallederiz kusura bakmayın." Adam kafasını sallayıp telefonu cebinden çıkardı. Biz Anılla arabanın önüne geçip beklemeye başladık. İstemsizce bakışlarım o adama kaydı. Karşı tarafla hararetli bir şeyler konuşuyordu. Arabamızın önü mahvolmuştu. Anıl buz gibi sesiyle konuştu. "Sen iyi misin?" Cevap vermeden boynuna sarıldım. Bu en iyi cevap olmalıydı onun için. O da sıkı sıkı sararken vücudumu mırıldandım kedi gibi. "Çok korktum Anıl." Saçımı okşadı bir eliyle. "Geçti güzelim geçti. Biraz sonra evimize varacağız." Çok geçmeden polisler gelmiş gerekli işlemler yapılmıştı. İşlem boyunca bakışlarını bir kere bile ayırmadı ismini bile bilmediğim genç adam. Huzursuz hissettiriyordu. Hurdaya dönen arabalarımız ve polisler gözden kaybolduğunda ben Anıl o ve babası olarak tahmin ettiğim adam kalmıştı. İkisi aralarında bir şeyler konuşup babasının arabasına binip gözden kayboldular. Anıl da İstanbul'daki arkadaşlarından birini aradı. Yarım saat beklemenin sonunda Ertuğrul gelmiş arabadan indirdiğimiz eşyaları arabasına taşımakta yardımcı olmuştu. Teşekkürlerimi iletip rahat bir nefes verdim arabanın arka koltuğuna otururken. "Sizde bir hasar yok değil mi?" Anıl çok rahat görünüyordu. Kahkaha eşliğinde cevap verdi Ertuğrul'a. "Kaza olduktan on dakika sonra uyanmışım ki ben." Konuşmalarına daha fazla kulak asmak istemediğimi farkettim. Aklım sadece o adamdaydı. Acı çeker gibi bakan gözlerinde. Bir şeyler anlatmaya çalışır gibi ama bir o kadar da öfkeli bakışlarında. Kalbimdeki ince sızının ne olduğuna anlam veremesemde kollarımı önüme bağlayıp bir an önce eve gitmeyi diledim.

SilinmişWhere stories live. Discover now