1 ~ S A H İ P S İ Z N O T

En başından başla
                                    

"Ben birkaç saate dönerim. Arkamdan kapıyı kilitle, tamam mı?"

Tuana başını sallayarak beni onayladığında tekrar dış kapıya yönelip kapının yanındaki vestiyerden spor ayakkabılarımı alarak hızla giydim. Ardından vestiyerin askılığındaki ince hırkalarımdan birini elime aldım ve kendimi hızla dışarı attım. Mart ayında olsak da İstanbul hala soğuktu ve tek bir tişörtle hastaneye gidene kadar donmam muhtemeldi.

Bir yandan hırkamı giyerken bir yandan da ön bahçeye park ettiğim arabama doğru koşturmaya başladım. Arabama bindikten hemen sonra torpidodaki kumandayı çıkararak üzerindeki düğmeye bastım ve bahçenin otomatik kapısı açıldığında arabayı çalıştırarak yola çıktım. Kumandaya tekrar basarak kapının kapanmasını sağladığımda gaza yüklenerek hastaneye doğru yol aldım. Şanslıydım ki çalıştığım hastane, evime arabayla 10 dakikalık bir mesafedeydi.

Hastaneye vardığımda arabamı neredeyse bomboş olan otoparka park ettim ve hızla inerek hastaneye doğru koştum. Hastane kapısından girer girmez beni karşılayan Sevda hemşireye bakarak "Acil doğum için aramışsınız," diye konuştum. Nefes nefeseydim.

Sevda hemşire kaşlarını hafiften çatarak "Evet ama biz Yasemin Hanım'ı bekliyorduk?" diye mırıldandığında, "Evde tekmiş, Sare'yi yalnız bırakamadı," diye açıklama yaptım. Yasemin, küçük prensesini bu hastanede doğurduğu için herkes Sare'yi tanıyordu.

Sevda hemşire hızla başını sallayarak "İkinci doğumhaneye aldılar, gebenin suyu gelmişti," dediğinde gözlerimi büyüttüm ve daha fazla geç kalmamak için odama koştum. Odaya girip hızla üzerimdekileri çıkardıktan sonra formamı giyerek saçımı daha uygun bir pozisyona soktum ve geldiğim hızla odamı terk ettim.

Doğumhaneye geldiğimde hızla içeri girip ellerimi yıkadım ve önlüğümü giydirmelerine izin vererek ıkınan gebenin yanına geçtim. Çok acı çektiği her halinden belli oluyordu. Biraz olsun sakinleşebilmesi için onunla konuşmaya çalıştım.

"Merhaba, ben Doktor Tamay. Adını öğrenebilir miyim?"

"B-buse."

Henüz yirmilerinin başında gibi görünen genç kadının boncuk boncuk terleyen yüzüne bakarak hafifçe elini sıktım ve "Korkmana hiç gerek yok Buse," diye mırıldandım. "Sakin olmaya çalış, lütfen."

Hızla Buse'nin bacaklarının arasına geçerek başımı eğdim ve rahim ağzının ne durumda olduğuna baktım. Ah, doğum başlamıştı!

"Buse, doğumun başlamış ve şu an her şey iyi görünüyor. Senden derin nefesler almanı ve ıkınmanı rica edeceğim. Tamam mı?"

Derin bir nefes aldığını işittim. "Ta-tamam."

"Çok güzel, şimdi ıkın!"

Buse'nin kendini zorlaması ve benim takiplerim sonucunda bebeğin başını gördüğümde heyecanla atıldım. "Harika gidiyorsun Buse, bebeğin başını görüyorum. Hadi, canım. Biraz daha kuvvetli ıkın."

Dakikalar sonra çığlıklar atarak dünyaya ilk selamını veren bebeği kucağıma aldığımda dudaklarımda oluşan gülümseme gerçek bir gülümsemeydi.

"Tebrik ederim, güzeller güzeli bir kızın oldu."

Doğumhaneden çıktığımda yorgun ama bir o kadar da huzurluydum. Sanırım mesleğimde en sevdiğim şey, dünyaya yeni gelen meleklerin yüzünü gören ilk kişi olmaktı. Bebeklere bayılıyordum. Onlarla ilgilenmek, onların doğumlarında bulunmak içimde tarif edilemez duyguların oluşmasını sağlıyordu.

DOLUNAYIN VECHİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin