two

1.9K 153 277
                                    

Oyundaki son konuşmanın aksine ikili  gece olanları unutmuş gibi günlük atışmalarına devam etmişlerdi. Hiçbir şey olmamış gibi davransalar da bir şeyler olmuştu, bunu ikisi de biliyordu. 

Her zaman oturdukları bankta yine oturan üçlü birbirleriyle şakalaşıyordu, daha doğrusu Tay ikisiyle şakalaşıyor desek daha doğru olurdu. Win ve Bright'ın gülümsemeleri her göz göze geldiklerinde soluyorlardı. Birbirlerine baktıklarında Win'in o gün gülümsemesi son kez solmuştu, o andan hemen sonra Win gülümsemesini asla solmamasına sebep olan bir haber almıştı. 

Win telefonu çalınca sıkıntıyla telefonunu çantasından çıkarmış ve ekrana bakmıştı. Ekranda  yazan isim bile aptal aptal sırıtmasına sebep olurken heyecanlı bir şekilde telefonunu açtı. 

"Alo, Luke?" Güldüğünü belli etmemek için dudaklarını ısırdı. Bright dün akşam Win'i öpmediği için biraz daha pişman oldu. 

"NE? BURAYA MI GELİYORSUN? HEM DE AYNI BÖLÜMDE Mİ OLACAĞIZ?" Bu sefer sevincini saklamayarak sevinçle bağırmış ve ayağa kalkıp yerinde zıplamıştı. 

"Tanrım, şükürler olsun Luke... O kadar mutluyum ki." Sakinleşip yerine otururken gülümseyerek söylemişti. 

"Beni sevdiğini biliyorum." derken gülümsemesi en sevimli halini almış, başını yana doğru eğmişti. 

"Pazartesini iple çekiyorum, görüşmek üzere!" deyip telefonu kapattı. 

Tay aldığı haberle hala gülümsemekte olan Win'e garip garip bakarken Bright'ın içini tek bir soru kemiriyordu. 'Win'i bu kadar mutlu eden bu çocuk kim? Kim bu çocuk? Kim bu Luke?'

"Kim bu Luke?" Sinirli bir şekilde düşüncesini dışarıya vurmuş, kaşları çatılmıştı. Kendisi de bu söylediğine şaşırmıştı ancak bozuntuya vermedi. Zaten bu sorunun da içini kemirmesini istemiyordu. 

"Luke mu?" diye sordu Win, ve ekledi. "Arkadaşım." 

Bright tatmin olmuş bir şekilde geriye yaslandı. Arkadaşı olduğunu duyduğunda ister istemez gülümsemişti. 

"Sıradan bir arkadaş gibi durmuyordu Win, ne tür bir arkadaş bu?" Tay soru sorarak onun üstüne gidiyordu. 

"Eski sevgilim türünden bir arkadaş."

Bright, Win'in bu cevabından sonra içinde bir şeylerin koptuğunu hissetti. Belki de kıyametti bu, içinde kötü olayların yaşandığını biliyordu. Kalbi kırılmış, etrafa saçılıyordu ve Win de kalbinin kırıklarının üzerine gülerek basıyordu sanki. 'Win gülecekse kalbimin sonsuza kadar kırık olmasına katlanabilirim' diye geçirdi içinden Bright. 

Kaşları tekrar saçılmıştı ve hızlı hızlı bankın üzerinde duran Americano'sunu içiyordu. Bilmediği bir şey varsa o da kalbinin daha çok acıyacağıydı. 

--------------------------------------------------------

Sonunda haftasonu geçmiş Pazartesi gelmişti ve Win, Luke geleceği için çok heyecanlıydı. Bu yüzden sabahın erken saatinde kalkmış güzelce hazırlanmıştı. Saate baktığında Luke'un gelmesine daha üç saat vardı, yine de erken gitmenin daha iyi olacağını düşündüğü için Win evden çıkmış arabasına doğru ilerlemişti. Heyecanlı bir şekilde arabasını çalıştırsa da defalarca denemesine rağmen araba bir türlü çalışmamıştı. "Şansımı sikiyim ya!" diyerek arabanın direksiyonuna sertçe vurdu. Bright ya da Tay ikilisinden biri bugün kendine yardım etmek zorundaydı. Bright ile araları limoni olduğundan dolayı önce Tay'i aramak istese de Bright hiçbir zaman isteklerinde kendisini geri çevirmediği için Bright'ı aramaya karar verdi. 

I LOVE YOU 3000 || BRIGHTWINWhere stories live. Discover now