1-|MUKADDERAT|

Mulai dari awal
                                    

"Babam geldi, babam geldi."

kapıyı bütün gücümle içimdeki sevinci dışarıya atmak istercesine açtım. O sırada annem de doğum günü pastamı Almaya gitmişti çünkü babam bana söz vermişti. Gelir gelmez kapıda birlikte üfleyecektik mumları ama Karşımda gördüğüm kişiler hayal kırıklığı dedikleri buydu demek ki, bu mihnet dolu hayat beni yine gizilt düşüncelere sürüklüyordu.

Kapıdakiler polisti içlerinde bir umut babamı aradım ama hayal kırıklığı denilen illet yine beni bulmuştu, babam yoktu. Belki de hayatımın dönüm noktası, hazin gidişatı o zaman başlamıştı.

İstediğim yanıtı almak istercesine bir ses tonuyla

"Babam nerede?"

annemin de elinde doğum günü pastamla arkamdan geldiğini farketmiştim. Polisler Anneme doğru bakarak

"Zeliha ER siz misiniz?"

Annem telaşlı ses tonuyla

"Eee evvet bbenim"

"Malesef size açıklamam gereken kötü bir durum var fakat bunu yalnız konuşsak daha uygun olur ."

Annem bana dönerek tizleşmiş sesi ve dolmuş gözleriyle

" Hadi Mavi sen odana git güzel kızım."

Annemin dediğini yapıp odama doğru gittim ama içimdeki merak aklımı kemirirken duramazdım.

merakımla savaşırken aklıma gelen o şeyin olmaması icin yalvararak bütün benliğimle dua ederken çoktan malup olmuştum bile. Anneme belli etmeden Kapının ardına geçip dinlemeye başladım ve polislerin sarfettiği cümleleler Aklımı dondurmuştu. Bu olamazdı ki gözyaşlarım gözlerimden akmaya yeltenirken onu durdurmam zaten imkansızdı.

Onları özgürlüğüne kavuşturmak için bir çaba sarfetmeden usulca yanaklarıma akmışlardı. Hala idrak edemiyordum Polislerin dediklerini,

"Kenan ER son çıktığı seferden dönemedi. Aynı zamanda kendisinin naaşı henüz bulunmuş değil. Gelişmelerden sizi haberdar edicez ancak, bu saate kadar yaşıyor olması ne yazıkki mümkün değil, başınız sağ olsun."

Ama o benim babamdı ölemezdi ki annemin şaşkın ve üzüntüyle karışmış vücudunu acıdan duramayacak durumdayken avuçlarının içinde büyük bir mutlulukla ve mutlulukları hayal ederek yaptığı doğum günü pastamın, kurduğumuz bütün mutlu hayaller gibi avuçlarından kayıp düsmesinin ardından, annemin de her zaman zorluklarla mücadele eden diri vücudu çökercesine yere yığılmıştı. Sonrası bir karanlıkta meşalesiz yürümek gibiydi...

_._._._._._._._._

Annem ise dört yıl önce sevmediği bir adamla evlenmek zorunda kalmıştı bana bakabilmek için, babamın büyük bir emekle büyüttüğü, yönettiği holldingi onun ölümünden sonra yönetememişti. Bir türlü kabullenemiyordu babamın gidişini ve sonunda battı hollding, sadece hollding değildi batan, babamın emekleriydi de, babamın alın teriydi batan.

hep söyler annem keşke o yıllarda üzülmek yerine, yas tutmak yerine babanın emanatine sahip çıksaydım. Keşke onun alın terinin heba olmasına izin vermeseydim derdi.

Ama hep yetindiği birşey vardır. Babamın bir diğer emaneti olan ben, bana bakabilmek için az ter dökmedi annem, az temizlemedi elalemin pisliğini, ona karşı olan borcumu nasıl öderim bilmiyorum. Benim için sevmediği bir adamın kahrını çekip durdu dört sene boyunca. Lakin
Artık anneme çektirdiği acılara katlanmayıp onu hakettiği yere göndermiştim.

SANTRATempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang