1

1.5K 105 15
                                    

"Hyungum nerde Mini? Ve seni nasıl böyle gönderdi?" Seokjin hyung, Hyunshik hyungun verdiği partiye bizi de soktuğundan beri Jungkook bir yanımda hareket ediyor, Jimin diğer yanımda koluma sarılmış nereye gidersem oraya geliyordu.

Şikayetçi değildim. Siyah ve deri pantolonunun üstüne pembeli turunculu giydiği kısa kollu gömleği ve boynundaki, hyungla birlikte aldıkları ucunda minik, kırmızı bir taş bulunan kolyesiyle Jimin nefes kesici görünüyordu.

Bu yüzden gözlerim hyungumu arıyordu. Sevgilisine sahip çıkmalıydı.

"Yoongi hyung aradı yolda. Kihyun hyungla ilgili bir şeyler olmuş herhalde. İlk başta beni kendiyle götürecekti ama sen ve Kook'a bakmam gerektiğini söyledim. İçmememi, 1 saat içinde döneceğini söyledi ve gitti." Jungkook, Jimin'i kolumdan ayırmak için çekiştirmeye başladığında bize doğru gelen Seokjin hyungu görmüştüm.

"Bıraksana be. Namjoon hyunga söyleyeceğim. Sevgilinin gözü Taehyung'da diyeceğim ki. Görürsün o zaman." Jungkook'a baktığımda gözlerimi ondan tekrar çekip de sonuda yanımıza ulaşmış Seokjin hyunga bakmam zaman almıştı.

Jungkook'la da Jimin'le de çok uzun zamandır arkadaştık ama arkadaş olduğumuz her anda Jungkook bir şekilde etkileyici olmayı başarmıştı.

Bir çok defa dış görünüşüyle ilgi toplayanın ben olduğumu savunsada ben hep Kook'u daha iyi bulmuştum.

İlk tanıştığımız zamanlarda büyük gözleri, tavşan dişleri ve gözlerinin üstüne kadar dökülmesine izin verdiği saçlarıyla öyle sevimliydi ki ona tanıştığımızın ikinci günü, hala odasında tuttuğu, pembe tavşan tacını hediye etmiştim.

Büyüyene kadar her zaman benim tatlı tavşanımdı.

Büyüse de hala benim tatlı tavşanım olmaya devam ediyordu. Bana düşkün olması da benim hoşuma gidiyordu.

Yine de Kook'un nasıl inanılmaz gözüktüğünü, olgunlaştığını genelde aniden fark eder, sonra yeniden unuturdum.

Fark ettiğim anlardan birindeydim.

Giydiği siyah tişörtü pantolonunun içine sıkıştırmış, eskitilmiş siyah kotuna taktığı kemer yüzünden beli olduğundan da ince duruyordu.

Bende olan minik göbeğin aksine Jungkook'un sadece kasları vardı. Tişörtün üstündeki duruşundan bile bunu anlayabiliyordum, kaldı ki bin defa falan da görmüştüm.

Ben de istediğimi söylediğimde göbeğimi sevdiğini söyleyerek ben vazgeçene kadar uğraşmıştı ama ona her baktığımda kaslarının ne kadar iyi göründüğünü fark etmeden duramıyordum.

Kısa kollu tişörtü yüzünden görünen kolları bile güçlü olduğunu haykırıyordu. Geniş omuzları, tişörtün yakası açık olduğundan köprücük kemiklerinin başlarının gözükmesine izin veriyordu.

Vücut ölçüleri böyle düzgün olan başka birini daha gördüğümü sanmıyorum.

Keskin çene hattı, kahverengi farla belirginleştirdiği büyük kahverengi gözleri, yanağındaki yara izi ve siyah, dağınık saçlarıyla her zamankinden olgun gözükmüştü gözüme Jungkook.

En azından Mini'yle uğraşmayı bırakıp da bana tavşan gülümsemesiyle bakana kadar öyle gözükmüştü.

"Gelebilmenize sevindim çocuklar!" Seokjin hyung, Hoseok hyungun olduğunu bildiğim açık mavi ceketini içerisi sıcak olmasına rağmen üstünden çıkarmamak için kollarını katlamıştı.

Hoseok hyung, büyük beden giydiği için şanslıydı. Başka hiçbir şekilde Seokjin hyungun omuzlarına bu ceket olmazdı.

"Ceketin güzelmiş hyung." göz kırptığımda koluma yediğim yumruğu yüzünden Mini arkamda kıkırdarken Jungkook, kolumu okşamıştı.

Kiss /TaekookWhere stories live. Discover now