Bölüm 2: Fotoğraf

17.5K 419 151
                                    

Arkamı döndüm ve sesin sahibine baktım. Buz mavisi gözleri, mermer kadar beyaz teni, siyaha çalan saçları ve biçimli yüzüyle Levent'in yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir çocukla karşı karşıya gelmiştim. Boyu en az Levent'in boyu kadar uzundu. Tepemde dikiliyor olduğundan kendimi onun yanında daha da küçük hissetmiştim.

Buz mavi gözleri, cehennem ateşi kadar yakıcı bir biçimde Batu'ya kilitlenmişti. Yüzünde kas seğirmiyordu. İstemsizce nefesimi tuttum. Duraksayan Batu'nun da parmaklarını yumuşattığını fark etmiştim.

Çocuk bir anda Batu'nun bileğini kavradı. Ani hareketi benim dahi irkilmeme sebep olmuştu. "Bir hanıma böyle davranılmaz."

"Git Batu..." diye mırıldandım "...ayıldığında konuşuruz."

Batu'nun kolumu bıraktığını hissedene dek gözlerimi bu çocuğun üzerinden alamamıştım. Onda tuhaf bir şeyler vardı. Aynı anda bir melek kadar güzel ve bir şeytan kadar korkutucuydu.

Batu elini kurtararak benden uzaklaştı. "Özür dilerim..." diye mırıldandı ve gitti.

"Süper kahraman gibi yani!" Simay'ın canlı sesi zihnimde bir film şeridi gibi oynayan dün gecenin anılarını bir bıçak misali bölmüştü. Simay dün geceyi bizde geçirmişti. "Adı neymiş peki?"

Çocuğun sesi bir kez daha zihnimde yankılandı. "Demir... Demir Alkan." Ona gülümseyerek elimi uzatmıştım. "Hilal Sancar."

"Demir Alkan." diye mırıldandım zihnimdeki sesini tekrar ederek. "Demir Alkan..." diye yineledi Simay sanki ismini tartıyormuş gibi. "Sonra ne oldu?" diye sordu hemen ardından. "Biraz konuştuk. Numaramı aldı-"

"Numaranı mı aldı?" Simay yatakta doğrularak elini uzattı. "Telefon! Hemen!" Komidinime uzanarak üzerinden telefonumu aldım. Simay'a döndüğüm an Simay hayatı buna bağlıymışçasına telefonu elimden kaptı. "Kaç yaşındaymış? Sonra ne oldu?"

Kucağımdaki peluş fokumu biraz daha sarmaladım. "On dokuz yaşında olduğunu söyledi. Sayısal sınıflarından bir kızın kavalyesi olarak gelmiş. Biraz sohbet ettik. Sonra sana yara bandı bulma görevini başarıyla tamamlayan Levent kendilerinden yaşça büyük birini görünce sulanan kızların istilası arasından çıkıp geldi." Ekrana bakan Simay'ın yüzü düştü. "Hilal..." dedi soru sorar bir tonda. "...bu çocuk bana pek de on dokuz yaşında görünmedi."

"Biliyorum!" dedim kendimi yastıklarımın üzerine atarken. "Sanki Levent'le yaşıt gibi. Yirmili yaşların ortalarında görünüyor!" Simay'ın gözlerinde Demir'in çekiciliğini kaybettiğini görebiliyordum. Başlarda ona DC kahramanları anlatıyormuşum gibi bakarken, şimdi beni sorguluyordu sanki.

"Ne var?" dedim sessizliği beni rahatsız etmeye başlayınca. Sıkıntıyla nefesini dışarı üfledi ve yanıma uzandı. "Bilemiyorum Hilal, bana biraz yaş geldi bu durum."

"Haklısın..." dedim. "...başta beni de korkuttu. Fakat sonra, yani Batu gittikten sonra, bana öyle sıcak gülümsedi ki! Sanki bütün endişem bir toz bulutuna dönüşüp yok oldu..."

"Batu alkolü nereden bulmuş?" diye sordu Simay bu kez konuyu değiştirmeye çalışarak.

"Ne bileyim ben? Belli ki partide alkol olmadığını görünce dışarıda içip içip geldi." dedim tiksinmiş bir ifadeyle.

"Sonrasında konuştunuz mu?"

"Hayır. Saat şu an sabah dokuz. Batu'nun uyandığından bile şüpheliyim. Kesin akşamdan kalma olacak. Ondan sonra da konuşacağımızı sanmam."

BUZWhere stories live. Discover now