2. Kolları arasındaki cennetim

En başından başla
                                    

"Şşt, ağlama tamam." dedim yanaklarına akan yaşları silerken. Oysa ben de ağlıyordum. Ama bu işe yaramadı ve daha şiddetle ağlamaya başladı. "Tamam, geçti bebeğim. Ben buradayım, ağlama." dedim onu kendime çekip sarılırken annemin ben ağladığım zaman söylediği sözleri tekrar ederek. Bende işe yarıyordu, bu yüzden onun da ağlamasını durdurması gerekiyordu.

Küçük kollarımın arasına aldığım minik bedeni anında sarılışıma karşılık verdi. Alnını omzuma yaslayarak ağlamaya devam ettiğinde elimi saçlarına atmış, yine annemin bana yaptığı gibi saçlarını okşamıştım.

"G-gitmeyeceksin?" diye sordu normalden daha farklı bir ses tonuyla. Sarsıla sarsıla ağladığı için ikimizin de bedeni titriyordu. Benim gözyaşlarım onun sırtına, onunkiler ise benim omzuma dökülüyordu.

"Hayır, gitmeyeceğim."

"Söz mü? Bir daha beni yalnız bırakıp gitmeyeceğine söz ver." Doğru düzgün kuramamıştı bile cümlesini. Hıçkırıkları kelimelerini yarıda kesiyor, yaşlar hâlâ omzuma damlıyordu. Ama anlamıştım işte ne dediğini.

"Söz, benim güzel TaeTae'm. Bırakmayacağım seni. Sen de söz veriyorsun, değil mi?" dedim geri çekilip yüzüne bakarken. Yüzü ağlamaktan tamamen kıpkırmızıydı, yanakları yaşların etkisiyle parlıyor, Taehyung çok üzgün gözüküyordu. Yine de kendi halini önemsemeden ellerini uzatıp benim yanaklarımdaki yaşları silmişti. Bu yüzden ben de aynısını ona yaptım. Sonra da heyecanla başını sallayıp ikimizi birden gülümseten o sözleri dudaklarından döktü.

"Söz, Kook. Seni hiçbir zaman bırakmayacağım. Artık gitmene de izin vermeyeceğim. Gidersen bile seninle geleceğim."

...

2010, İngiltere, Londra

Çok heyecanlıydım. İçim içime sığmıyor, ayağa kalkıp bağırmak, oturup sessizliğe gömülmek, karşımdaki Taehyung'a sarılmak, annemleri öpmek ve daha bir sürü şeyi aynı anda yapmak istiyordum. Karmakarışık olmuş, heyecanım mantıklı düşünme yetimin önüne geçmişti. Koşmak istiyordum. Ciğerlerimde hava kalmayana, bayılana, kurtarıcım Taehyung gelip beni kolları arasına alana kadar koşmak istiyordum.

Hayalimiz gerçek olmuştu.

Taehyung'la kurduğumuz yüzlerce hayalden biri daha bugün gerçek olmuştu.

Şöyle ki sabah günlük rutin haline gelen bir alışkanlık olarak gözlerimi Taehyung'un yanında açmıştım. Yıllardır onunla uyanıyor, onunla uyuyordum. Bazı istisnaları saymazsak, ayrı uyuduğumuz günler yok denecek kadar az olmuştu. İkimiz de yatağımızda birbirimizin varlığının olmasına alışmıştık. Hatta ben o kadar alışmıştım ki, Taehyung'suz başlayan bir günün iyi geçeceğini kesinlikle düşünmüyordum. Ki Taehyung'un yanımda olmadığı günler de bana bunu kanıtlamak istiyormuş gibi berbat geçiyorlardı genelde. Bilmiyorum belki de kendimi fazlaca inandırdığımdan böyle oluyordu, fakat oluyordu işte. Sebebini kim ne yapsın.

Taehyung uyurken bir şeylere sarılmayı sevdiğinden kolları sıkı sıkı belime dolanmış, saçları kuş yuvasına dönmüş, yüzü gözü hamur gibi şişmişti. Başkalarında çirkin görünecek bu görüntü, onda hayat bulduğu zaman en güzel sabah manzarası oluvermişti. Benim ellerim onun göğsünde dinleniyordu. Yüzlerimiz fazlasıyla yakındı, öyle ki nefeslerini yüzümde hissediyordum. Ergenlikte olan biri için bu, nefes kesici bir pozisyon olsa bile, Taehyung'la sahip olduğumuz ilişki aramızdaki sınırları her açıdan yok edebiliyordu işte. Bunun gibi; dışarıdan bakınca bizi sevgili sanabileceğiniz bu görüntü gibi. Bu yüzden fazlasıyla rahattım. Ellerimden biri göğsünden ayrılıp yüzüne uzanırken de, onun biçimli kaşlarını parmak uçlarımla okşarken de, tüm yüzünü parmaklarımla severken de fazlasıyla rahattım. Ve de huzurlu.

stop the world, i wanna be with you forever // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin