Tanıtım

102 5 6
                                    

Dört buçuk ay...

O günden sonra onu dört buçuk ay boyunca göremedim. Dört buçuk ay önce dünyadaki en mutlu adamdım, sabah onu yanımda göremeyince tüm büyü bozulmuştu.

O an aklıma gelince yumruğumu sıkmaktan kendimi alamadım. Onunla hayatımın en güzel anlarımı yaşamıştım şu an ise ortaklık için kızın biriyle evleniyordum.

Şu an gelinlik seçen kişi sen olmalıydın İstanbul.

Eda' nın da evlenmek istemediğini biliyordum. Amerika da mastır yapmak istiyordu ve ikimizin de hayatı bir alışveriş merkezi projesi için yerlebir ediliyordu.

Mücadele edebilirdim ama etmem için bir sebep yoktu, o gitmişti. Onu o kadar çok aramıştım ki. Taşındığını duyunca ise yıkılmıştım, benden bu kadar çok mu nefret ediyordu?

Şuan onun yanında olmalıydım...

" 36 beden bir gelinlik verin hanımefendi. Modeli önemli değil." Son kısmı söylerken onay beklercesine bana bakıyordu, kafamla istediği cevabı verdiğinde şaşkınlıkla bize bakan kadının elinden gelinliği aldı ve hiç deneme zahmetine girmeden direk kasaya yöneldi. Aslında Eda iyi bir kızdı, ona değer veriyordum. Küçüklüklerinin beri tanıyordum onu ama asla evlenceğim kadın gözüyle bakamazdım ona. O da bunu istemiyordu zaten, Selim adında bir çocuğa aşıktı. Hatta çocukla tanışmıştım bile, birbirlerini gerçekten seviyorlardı. Aynı bizim gibi...

Ve şimdi sadece %5'lik bir hisse için dördümüzün de hayatı mahvediliyordu.

Parayı ödedikten sonra arabaya doğru gidecekken Eda'nın sesiyle durdueuldum. "Evde açlık grevi yapıyorum. Burada yemek yiyelim de öyle gidelim." Dediği şey üzerine istemsizce gülümsedim. Gülümserken dudaklarımda hissettiğim sızı bana en son ne zaman gülümsedim ile ilgili bir soruyu hatırlatırken benimde yankılanan cevap canımı yaktı, dört buçuk ay önce.

Başımla onayladığım Eda'yı takip edip yemek bölümünün olduğu üst kata çıktım. Salata aldığında ise cidden şaşırmıştım, bu kız çok aç değil miydi? Istanbul olsa kocaman bir king menü almadan asla rahat etmezdi. Menünün hepsini yiyemese de hep king menü alırdı, önce gözü doymalıymış. Aklıma dolan onunla ilgili görüntülerle buruk bir şekilde gülümsedim, bütün şehri karış karış aramıştım ama ondan bir iz bulamamıştım. Okulunu bile dondurmuştu, halbuki bir an önce mesleğini eline alıp çalışmak istiyordu.

Babası kumarbazın tekiydi ve üç yıl önce ortadan kaybolmuştu. Annesi kanser hastasıydı ve ona İstanbul bakıyordu. Ne kadar ısrar etsem de part time çalışıyordu, ben de çalıştığı vakit boyunca kafede oturup binbir çeşit kahvelerin hepsinin tadına bakıyordum. Ilk başta biraz kısa bile sonradan alışmıştı. Ona onu hiç bırakmayacağım söylediğimde gözlerinde gördüğüm parıltı aklıma geldi. 'Söz mü?' diye sormuştu, keşke ben de sorsaydım. Ben 'Söz' cevabını verirken onun beni bırakmasını aklımın ucundan bile geçirmemiştim.

" Doydum. Hadi kalkalım." Ne yedin ki?

Başımla onaylayıp ayağa kalktım. " Ben Selim ile buluşacağım. " dedi telefonuna gelen mesajı okuyarak. " Ben bırakırım." Evet müstakbel karımı sevgilisinin yanına bırakacağım. Sonra da sevdiğim kadını aramaya devam edeceğim.

" Selim bu işe ne diyor? "

" Mecburi olduğunu biliyor. Şu iş bitsin boşanalım zaten. Selim de evlilik planları yapmaya başladı zaten. "

" Anlamadığım şey niye düğün yapıyoruz? Nikah yeterli. "

" Sen yine iyisini. Damat soğuk biri derler kurtulursun. Benim bütün gece yalandan olsa gülümsemem lazım. Off. "

Evet, çok iyiyim.

SarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin