Bölüm 8 - GECE AVI

En başından başla
                                    

"Lan Zhan, şuna bak!" hemen elini otun yakınına getirip kelebeği parmaklarının arasına aldı. Ortalama bir boyutta olan bu kelebeğin üzerinde turuncu ve siyah benekler bulunuyordu. Mavi üstünde oldukça güzel duran turuncu benekler, Wei Ying'i mest etmişti. Heyecanla sırıtıp Lan Zhan'a doğru yaklaşırken avucunu ağzına yaklaştırdı ve kelebeğe doğru hafifçe üfledi. Kelebek usulca havalanırken, Wei Ying Lan Zhan'ın yanına gelmişti. "Çok güzel, değil mi?"

"Wei Ying! Dikkat et!" Gözleri anında büyüyen Lan Zhan uzun kol yenini Wei Ying'in suratına siper ederken, kendi de gözlerini ve burnunu kapattı.

Kelebek havalandıktan sonra anında büyümeye başlamış ve etrafa bir toz serpmeye başlamıştı. Lan Zhan durumu anlasa da iş işten geçmişti ve ne yazık ki tozlardan bazıları yüzüne düşmüştü. Hızla Wei Ying'i tutup kulübeye doğru koşmaya başladı. Aynı zamanda nefesini tutmuş ve gözleri kapalıydı.

Kelebek, tozlarını saçtıktan sonra otların arasından farklı renklerde onlarca kelebek fırladı. Hepsi çığlık çığlığa -evet çığlık atıyorlardı- onların arkasından uçarken Wei Ying çoktan kulübeye girmiş ve kapıyı kapatmıştı. Lan Zhan'ı hemen bir kenara oturturken telaşla sordu. "İyi misin? Bir yerine bir şey oldu mu? Tozlar sana geldi mi?" Görünen o ki bu yaratıklar Xue Yang'ın bahsettiği şeylerden başka suretlere de bürünebiliyorlardı. Wei Ying bu yüzden gafil avlanmıştı ve kendine kızıyordu.

"İyiyim, merak etme." Lan Zhan şimdilik iyi görünüyordu. "Yüzüme biraz toz düştüğünü hissettim ama şu an iyi hissediyorum. Muhtemelen beni etkilemeyecektir."

"Lan Zhan, ben..." Wei Ying kendini çok suçlu hissediyordu. "Benim yüzümden geldiğimiz hale bak, daha dikkatli olmalıydım. Özür dile---"

Tam bu sırada yıkık dökük kapı zorlanmaya başladı. Bu zorlanma sesleri bir kelebekten geliyor olamazdı. Ve kulübenin haline bakılırsa saniyeler içinde kapı yıkılacak gibi görünüyordu. Derken ilk çıtırtı sesi duyuldu.

Lan Zhan telaşla ayağa kalktı. "Mühür, kapıyı mühürlemeliyiz yoksa dayanmayacak!" Aceleyle kapıya yaklaşırken adımını atar atmaz kapı ve tahta duvar tamamen kırılmış ve bulundukları kulübe 3 duvara inmişti...

Karşılarında artık yıkık dökük ve eski de olsa bir duvar yoktu. Uzaktaki sarı otları ay ışığı sayesinde görebiliyorlardı. Bu esnada karşılarında 7-8 tane çırılçıplak kadın belirdi. Lan Zhan olayın şokunu atlatmadan aceleyle el mührünü yapmaya başladı fakat tam mühür tamamlanıp önlerinde görünmez bir kalkan oluşurken, az önce mavi bir kelebek olan kadın –muhtemelen o grubun lideri ve en zekileriydi- durumu fark etti ve ağzından var gücüyle polen püskürtmeye başladı.

Neyse ki artık karşılarında az önceki tahta duvardan daha sağlam bir kalkan vardı fakat polenlerden bir kısım yine Lan Zhan'a doğru üflenmişti. Mühür yaparken beş duyusunu kapatamadığı için bu kez biraz fazla polen yutmuştu fakat kendini hala iyi hissediyordu.

Wei Ying rahat bir nefes alırken Lan Zhan'ın kolundan tuttu. "Kendini zorlama, bana bırak." Başını sallayarak durumu kabullenen adam bir köşeye sindi. Polenler az da olsa yüzüyle temas etmişti ve ne olacağını bilmiyordu bu yüzden zorlamanın manası yoktu. Hemen meditasyon pozisyonuna geçti.

Öte yandan Wei Ying kalkana sürtünen ve garip inleme sesleri çıkaran kadınlara bakıyordu. Yüzünü buruşturdu. "Hey, hanımlar... Bölüyorum ama şu an hiç seksi değilsiniz. Gerçekten... biraz bile..."

Lider olan kadın öne çıktı. Bir kolunu kaldırıp kalkana dayarken memeleri önde, kalçası arkada olacak şekilde vücudunu yay gibi gerdi. "Öyle mi dersin, delikanlı..." gözünü kırparken dilini çıkarttı fakat dili upuzun bir ip misali kalkanı yalayıp geçti. Bir yılanın diline benziyordu. Çatallı ve kırmızıydı.

jiào wǒ, gege || wangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin