BÖLÜM İKİ

14 0 0
                                    

Yazmaya daha yeni başladığım için bazı hatalarım olabilir. Lütfen acemiliğime verin. Yeni bölüm ekliyorum.

Okuyanlar umarım beğenirler...

Ne için sabırlı olmam gerekiyordu? Bu adamda beni çeken şey ne olabilrdi? Acaba öğreneceğim şey her neyse bunu duymaya hazır mıydım? 

'Sana güvenebileceğimi de nereden çıkardın?' Bu soruyu duymaya hazırmış gibi bir ifade vardı yüzünde.

'Çünkü beni tanıyorsun.'

'Seni daha önce hiç görmedim.' Kendini ne sanıyordu. Bu özgüven nereden geliyordu böyle.

'Beni gördüğünde hiç birşey hissetmedin mi? Beni tanımıyor olsan neden böyle birşey hissedesin ki? Senden alınan bazı şeyler var ve bende onlardan biriyim.'

'Sana birşey hissettiğimi düşündüren şey ne? Sen bir yabancısın seninle burada konuşuyor olmam bile yanlış' Bunu söylüyor ve uygulamıyor olmam ne kadar yeni birşeydi.onunla konuşmamın yanlış olduğunu söylüyor ama arkamı dönüp gidemiyordum. Sanırım benim aptal falan olduğumu düşünüyordu. Haksız da sayılmazdı.

'İçerdeki ışık patlaması senin yüzünden olan birşeydi. Daha önce böyle birşey yaşamış mıydın?' Ne diyordu bu. Ben neden ışık patlamasına neden olacaktım ki. Özel güçleri falan mı vardı. Yoksa birazdan süpermen gibi uçmaya falan mı başlayacaktım. Biraz daha konuşursam aklımı kaybedebilirdim. Burada olanların gerçeklik payı olamazdı.

'Ben daha fazla dayanamayacağım. Sen aklını kaçırmışsın. Ben gidiyorum ve bir daha karşılaşmak istemiyorum.' Yoksa istiyor muydum. Yanından ayrılmak istemiyordum. Birşeyler vardı ama mantıkla açıklanamayacak şeyler. Bunu daha fazla sürdürmemeliydim. Son bir kez baktım. Arkamı dönüp gidecektim ki bileğime bir sıcaklık yayıldı.Çok kısa bir süreliğine vücudumdan bir akımın geçtiğini hissettim ve yan tarafımdaki otel girişinde bulunan lamba cızırdadı sonra söndü. Bu bir tesadüf müydü. Bileğimdeki sıcaklık yavaş yavaş çekildi. Heykel-adamın bileğimi bıraktığını gördüm. Bu olaya gerçekten ben mi sebep oluyordum. Bakışlarımız bir saniyeliğine buluştu.

'Bunu da hissetmediğini ya da görmediğini söyleme bana.'

'Hissettim ve aynı zamanda gördüm de. Ama bu bir tesadüf falan olmalı ben sıradan bir insanım. Böyle bir olayla benim bir alakam olamaz.' Aklım mantığım bunu kabul etmiyordu. Heykel-adam tam konuşacaktı ki Lisa ve David salondan dışarı çıktı. Lisa endişeli gözüküyordu. Endişeli olması da normaldi çünkü az önce ödül salonunda yere yapışmıştım ve kalkıp hiç birşey olmamış gibi gitmiştim. Şimdi de bir yabancıyla konuşuyordum. David'in yüzündeki gerilimi de farkedebiliyordum. Arkamı döndüm Apollon'a gitmesini söyleyecektim ki kimseyi göremedim. O çoktan gitmişti. Bir daha karşıma çıkar mıydı bilmiyorum ama bugün burada yaşanan şeyler çok karmaşıktı.

'Lizzy bize ne olduğunu anlatacak mısın? Neler oluyor sen iyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş. Sakın bayılayım falan deme.'

'Abla ben iyiyim o kadar kişinin önünde yere yapışınca utandım ve bir an önce oradan çıkmak istedim. Herkes güldü değil mi?' Aslında şuan en son düşündüğüm şey içerdekilerin ne düşündüğüydü. Onlara az önce ve salonda neler yaşandığını anlatamazdım değil mi?

'Kimin güldüğü ya da ne düşündüğü umrumuzda değil Elizabeth sen iyi misin önemli olan o canım.'

'Endişelenme David sorun yok. Hadi artık gidelim burada daha fazla durmak istemiyorum.' Evet bir an önce buradan gitmeliydik. Hemen arabaya atladığımız gibi evin yolunu tuttuk. Yolda herkes çok sessizdi. Bu sessizliği bozan kişi David oldu.

'Akşam yemeğe gidiyoruz değil mi? Planda bir değişiklik yok. '

'Tabiki gidiyorsunuz öyle değil mi Lizzy?'

'Evet gidiyoruz.' Aslında ne kadar gitmek istemesem de eve gidince bugün olanları düşüneceğim için gitmenin daha mantıklı olduğuna karar verdim.

Ancak işler istediğim şekilde yürümedi. Tüm yemek boyunca David konuştu ama ben bir türlü odaklanamadım. Aklımda gizemli heykel-adam vardı. Gerçekten de o ışık olayını biz yapmış olabilir miydik. Aramızda nasıl bir akımın geçtiğini o bileğimi tuttuğunda hissetmiştim. Bu daha önce başıma gelen birşey değildi. Onu ilk görmemden itibaren içimde tarif edemediğim garip duygular vardı. Ama o gidince duygu kaybolmuştu. Bunu o olmadan açıklayabilmem mümkün değildi. Sanırım bir daha onu görme fırsatım da olmayacaktı. Yani Lizzy artık bunu düşünmemelisin yoksa aklını kaçırabilirsin.

'Sen beni dinliyor musun? Ödül töreninden beri sanki bizimle değilsin sana neler oluyor Elizabeth?' David sonunda sormuştu.

'Önemli birşey değil yalnızca bugün olanları düşünüyordum. Dalmışım üzgünüm sen devam et.' Yalan sayılmazdı. Bugün olanları düşünüyordum. Ama önemsiz dediğim kısmı kesinlikle yanlıştı.

'İstersen eve gidelim dinlenmeye ihtiyacın olduğunu düşünüyorum.' Gerçekten dinlenmeye ihtiyacım vardı. 

'Çok iyi olur. Başka bir zaman telafi ederiz olur mu?'

'Tabi ki Elizabeth yorucu bir gündü.' 

Kısa bir süre sonra eve vardık. David beni bıraktıktan sonra kendisinin de yorgun olduğunu söyleyerek eve gitti. Benim birileriyle konuşmaya ihtiyacım vardı ama Lisa da çoktan uykuya dalmıştı. Bu durumda beni her zaman dinleyecek arkadaşım Elena'yı aramam gerekiyordu. Onunda uyuma ihtimaline karşı telefonu fazla çaldırmadım. Malesef oda uyumuştu.

En iyi kararın yatağa girmek olduğunu düşündüğüm sırada mutfaktan çıtırdı geldiğini duydum. Korku filmlerinde ses duyduklarında bakmak için gidenlere hep kızmışımdır. Ama bende aynı şeyi yapmaktan alıkoyamadım kendimi.

Ortalıkta bir şey gözükmüyordu. Arkamı dönüp odamın yolunu tuttuğum sırada bileğimdeki sıcaklığı yeniden fark ettim. Ağzımı açıp çığlığı basacaktım ki karşımda o vardı. Heykel-adam yani Apollon.

'Senin burada ne işin var? Evimi nereden öğrendin?' Sesimin fazla çıkmamasına özen gösterdim. Lisa'nın kalkıp bu sahneyi gördüğünü düşünemiyordum. Benim basamadığım çığlığı basar anında polisi arardı. Aslında yapılması gereken buydu ama birşey beni durduruyordu.

'Öğrenmeme gerek yok seni her yerde bulabilirim.' Çip falan mı takmıştı bana. Beni nasıl her yerde bulabiliyordu ve bugüne kadar neden karşıma çıkmamıştı.

O derin mavi gözleriyle bana bakıyordu. Gerçekten Dünya dan olamayacak kadar yakışıklıydı. Midem bakışına karşılık harekete geçti ve kelebekler uçuşmaya başladı. Bana neler oluyordu böyle. Daha önce yaşamadığım ve bilmediğim hislerdi bunlar.

'Benimle yemeğe çıkmanı istiyorum.'

'Bunu neden yapayım ki seni tanımıyorum ve gecenin bir vaktinde bei yemeğe davet etmek için mi evime gizlice giriyorsun?' Bay gizemli heykel-adam sınırlarını fazla zorluyordu.

'Evet ama bundan etkilenmediğini söyleyemezsin bence bu konuyu bir düşün. Yarın seni Çeşmenin önünde bekliyor olacağım. Saat tam 8 de.'   

     

'

Sonsuz AşkWhere stories live. Discover now