Yılan Büyüler, Yılan Zehirler, Yılan Öldürür

ابدأ من البداية
                                    

"Hadi ama Markie, alışkanlıklarımdan hemen kurtulamayacağımı biliyorsun. Sevgilim, hayatımda gördüğüm en yakışıklı erkeklerden birisin bence bu kadar kasma, o kız senin karşında bir hiç."

Mark bir kaşını havaya kaldırdı ama cevap vermedi. Bunun yerine çilekli milkshake'inden bir yudum almayı tercih etmişti. Hyuck'un söyledikleri doğruydu. Lisede tanıştıkları ilk günden beri onun ne kadar flörtöz olduğunu görmüş olsa da Hyuck sadece kendisine bağlıydı. Hatta bağlanmaktan çok takıntılıydı. Mark'ın sevgilisinden çok yapışık ikiziymiş gibiydi. Onun kıyafetlerini giyiyor, onun parfümünü sıkıyordu. Birbirlerinden gizledikleri hiçbir şey yoktu. Onları asla yalnız göremezdiniz, her zaman birliktelerdi.

"Her neyse, hızlı ol da patateslerini bitir. Kalkmamız gerek, bu kasabadan sıkıldım. Gitmemiz gerekli."

Mark endişeyle dudağını ısırdı ve milkshake'inin son yudumlarını büyük bir höpürtüyle bitirdi. Kalkmaya hazırlanıyordu. Hyuck son bir kez daha kıza baktı, kız da ona bakıyordu. Genç çocuktan bir hareket bekliyormuş gibiydi.

"Peki şu kıza ne dersin? Onu almadan mı gideceğiz?"

Dudaklarını büzerek sevgilisine baktı, oyuncakçıda babasına bir ayıcık alması için yalvaran bir çocuktan farksızdı ama koyu renkli gözlerinde tehlikeli bir ışıltı vardı. Masum suratı niyetlerinin gölgesiyle kararmıştı. Akşam güneşinin kızıllığı tozlu pencereden yüzüne yansırken tanrının özenerek yarattığı en güzel meleği şeytandan farksızdı.

Mark başını olumsuz anlamda salladı. Karnında heyecan kıpırtıları kendini belli etmeye başlasa da dürtülerine engel olmak zorundaydı. Başlarına bela açacaklardı. Bu kasaba fazla küçüktü ve tanınmaya başlamışlardı, bu iyi bir şey değildi. Burayı terk etmeli ve yeni bir kasabaya geçmeleri gerekliydi. Mümkünse daha büyük ve kolayca görünmez olabilecekleri bir kasabaya.

Hyuck iç çekti fakat sevgilisine karşı çıkmadı, bir seferliğine kendine hakim olabilirdi. Yakın zamanda Mark'ın içgüdülerinin de onu ele geçireceğini biliyordu ve o günü dört gözle bekliyordu. Sevgilisi şimdiki endişeli gençten bambaşka bir canavara dönüşecekti. Avcı güdüleri tetiklendiğinde ne kadar değiştiğini oldukça iyi biliyordu.

Hyuck yağlı ellerini bir ıslak mendile sildikten sonra masanın üzerine yedikleri tutarında bozukluk fırlattı. Sokaklardaki kancalı peluş yakalama oyuncaklarından birinin kasasını kırıp parayı çalmıştı, bu yüzden neredeyse bütün ihtiyaçlarını bozukluklarla gideriyordu. Hırsızlık da sayısız yeteneklerinden biriydi.

Ayağa kalktı ve sevgilisinin koluna girerek yanağına bir öpücük kondurdu. Normalde toplum içinde dikkat çekmemek için ten temasını olabildiğince engellemeye çalışan Mark bu sefer sadece gülümsemiş ve karşılık olarak sevgilisinin dudaklarına bir öpücük kondurmuştu.

Pekala, yakışıklı olabilirdi, Hyuck'a sahip olabilirdi ama hala onu deliler gibi kıskanıyordu. Esmer tenli güzelliğe yaklaşan herkesi uzaklaştıracak kadar soğuk ve korkutucu bir aurası vardı.

Hyuck onları şaşkınlık ve şokla izleyen kıza orta parmak çekti ve yemek yedikleri izbe kafenin kapısını tekmeleyerek açtı. Hah, al sana beklediğin hareket işte.

"Yola çıkalım bebeğim, rüzgarı yüzümde hissetmeyi özledim."

Kapının hemen önündeki arabalarına bindiler. Eski model, bordo renkte bir arabaydı bu. Dikkat çekmiyordu ve ihtiyaçlarını giderecek seviyedeydi. Mark arabaya bindikten sonra tavanı açtı. Arabanın tavanı geriye doğru katlanarak üstü açık hale gelmişti. Hyuck'un araç içinde kısılı kalmaktan hoşlanmadığını biliyordu. Normalde bir motosiklet çalmayı yeğlerdi ama dağ başındaki bu lanet kasabada bir tane bile kaliteli motosiklet yoktu. Onun yerine garajlardan birinden bu arabayı aşırmıştı. Sonuç olarak bir motosiklet kadar olmasa da Hyuck mutlu görünüyordu. Yüzünde her zamanki sırıtışı vardı, arkasına yaslanmış Mark'ın arabayı sürüşünü izliyordu. Yorgun gözleri gülümserken neredeyse çizgi halindeydi.

Yılan Büyüler, Yılan Zehirler, Yılan Öldürürحيث تعيش القصص. اكتشف الآن