Büyümüştüm

348 32 0
                                    


Hastaneden taburcu olduğum gün beni eve götürmüşlerdi. Ruh halim karmakarışıktı ve ne düşüneceğimi ne yapacağımı o anda bilmiyorlardı. Kırgınlık, kızgınlık ve hiç uğruna harcanılmış olan bir ilk aşk hikayesi birbirine girmişti. Aslında ben daha önceden hastanede gözlerimi açtığım o zaman kararımı vermiştim. İlk aşkın gözyaşları artık kurumuştu ve ben bir daha canımın yanmasına müsaade etmeyecektim. Kerem hep uzakta durdu. Yanıma gelmeye cesaret edemiyor gibiydi. Bense yine görmezden geldim.

O gün dinlenmem için beni odama çıkardılar. Ama odamda dinlenmek yerine valizimi topladım. Hâlâ tek valizle dolaşıyordum. Kızım benden daha şanslı çünkü onun tek valizi yok. Oyuncakları bile en az iki valizi işgal ediyor. Kızım için seviniyorum çünkü onun bir sürü valizle sığabileceği evi var ama ben hâlâ tek valize mahkûmdum.

İşte minnettarlığın ağırlığı bu. Yanında bulunduğum aileye çok şey borçluyum ve onların sevgisi bir yana minnetinden eziliyorum. Hâlâ bile hiç bir şey olmamış gibi yüzsüz bir şekilde onlara sarılsam bana kapılarını açacaklar. Beni kan bağım olan insanlar bile istemezken onların beni seviyor oluşu ve benim onları terk ediyor oluşum şımarıklık olarak görülebilir. Ama değil, ben aslında o zaman küçük olmayı bırakmıştım. O zamana kadar o eve on beş yaşında giren küçük kız gibi yaşamıştım. Büyümüştüm ve artık daha fazla insanlara yük olmak istemiyordum. İnsanların boşuna kalplerinde yer almak bile bir suç aslında. Onlar o kocaman sevgilerini benim gibi bir kadına harcamamalılar. Çünkü onlar beni sevmek zorunda kaldılar ve başardılar. Yetim bir kızı sevmek onun sevgisini kazanmak çok kolaydı. Belki Kerem bile onun gözünün önünde olmasam beni hiç sevmeyecekti. Onun bana olan merhameti farkında olmadan aşka dönüşmüştü. Keşke bana merhamet etmeseydi ve ben hep onu uzaklarda olan aile yakınının oğlu olarak sevseydim. Ben sevgi konusunda bahtsızım. Birini severken körü körüne seviyorum ve çevremde olan biteni göremiyorum. Üstelik onları hep kaybediyorum. Ailemden sonra ne kadar aile kurmaya çalışsam da başaramadım. Onlarsız bir dünyada tutunamadım.

Bulunduğum odaya son kez uzun uzun baktım. Veda zamanı gelmişti. Artık birilerinin yanına ya da kalbine sığmaya uğraşmayacaktım. Vazgeçmiştim; her şeyden ama en çok kalbimden vazgeçmek ağır gelmişti bana. Arkadaşım Ayşe kapının önünde beni bekliyordu ve ben o kapıdan ilk defa küçük kız olarak çıkmayacaktım. Pencerenin perdesini kapattım ve valizimi alarak odadan çıktım.

Bütün aile salonda oturuyordu. Gülru babasının yanında onunla bir şeyler konuşuyordu. Beni görünce gülümsediler ama elimdeki valizi görünce şaşırdılar. Bellik ki onları yine hayal kırıklığına uğratmıştım. Aslı'nın bana bütün gerçekleri anlattığını biliyorlardı. Ama ondan bile bahsetmediler. Usulca valizim elimde merdivenleri indim. Hala bile hastanenin etkisinden kurtulamamıştım ama fiziki acıdan çok ruhumdaki acı zorluyordu beni. Kızım beni görür görmez yanıma koşmuştu. Onlarda şaşkın bir şekilde ayağa kalktılar. Kızımın elini tutarak önce Erhan babanın yanına gittim. Elini öptüm "Seni gerçekten çok sevdiğimi unutma Erhan amca. İçin rahat olsun arkadaşının emanetine çok güzel sahip çıktın" dedim. Amca diye seslenmem onu şaşırtmıştı hatta çevremdekileri bile şaşırttı. Çünkü ona uzun zamandan beridir baba diyordum ve artık o kelimeyi kullanmıyordum. Bendeki değişimi o an anladılar.

Sonra gözleri dolan Emel anneye yöneldim ve ona sıkıca sarıldım. "Sen gerçek bir annesin Emel teyze. Umarım senin gibi bir anne olmayı başarırım. Bana dua et olur mu? Bir de o küçük kızı hep sev" demiştim.

Ağlıyordu ve konuşamıyordu. Sadece başını sallamakla yetindi. Elini tuttuğum küçük kızıma eğildim. "Gülru, deden ile ninenin elini öpmelisin kızım!" demiş ve saçlarını okşamıştım. Küçük kızım etrafından olan şeylere anlam veremese de dediğimi yapmıştı. Onlar da torunlarından ayrılacaklarını anlayınca ona sıkıca sarıldılar. Onlar Gülru ile birbirlerine sarılırken çantamın içinden çıkardığım DNA raporunu Erhan babaya uzattım. Şaşırmıştı bir an tereddüt etti. Alması için ısrar ettim. "Onunla istediğini yapabilirsin Erhan amca bu sizin hakkınız. Merak etmeyin size zorluk çıkarmayacağım. Asıl sizi zor duruma düşürdüğüm için kendime kızdığımı bilin" demiştim. Beni anlamaya çalışıyorlardı ve ne yapmaya çalıştığımı bir türlü çözemiyorlardı. Belki de benden habersiz arkamdan iş çevirdikleri için mahcup olmuşlardı.

Kalbimin sahibini en sona bırakmıştım. O da zaten olayları uzaktan izlemiş hiçbir tepki vermemişti. Sanki beni anlıyordu sanki gerçekten büyüdüğümü ve olgunlaştığımı görüyordu. Bu yüzden sadece yeşil gözlerini bana dikti ve hiç konuşmadı. Onun karşısına geçtim ve bir süre onun gözlerine baktım. İlk aşkımın son kırıntılarının tadını çıkardım. Sonra onun içinde ayırmış olduğum bir paketi çantamdan çıkardım. Ona uzattım. Bir bana bir pakete baktı. Sonra elimdeki paketi aldı. O an eli elime değmişti ve benim kalbim yine gereğinden fazla kan pompalamaya başlamıştı. Kendimden emin bir şekilde başımı dik tuttum "Kerem! Her şey için teşekkür ederim" demiştim. Beni öptüğü o ilk gün kurduğum cümleyi kurmuştum. Ama abi dememiştim. Çünkü o benim hiç abim olmamıştı ve bunu bilmeliydi. Yine konuşmadı ve başını öne eğerek pakete baktı. Oysa içindeki tahmin edebilirdi. Zeki insandı. Belki de tahmin etmiş bu yüzden açmamıştı paketi. Gülru koşarak yanıma geldi. Gitme vakti geldiğini anlamış gibiydi.

Kerem, elinde benim verdiğim paket eğildi ve kızına sıkıca sarıldı. Küçük kızım da babasına karşılık vermişti. Sonra kızımın elini tuttum ve o evden ardıma bakmadan çekip gittim. Eğer bakarsam geri dönerdim çünkü.

İLK AŞKIN GÖZYAŞLARI (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora