Ashley: Karışık. Ne yapmam lazım bilmiyorum. Birşeyler söylesene Grace, susup durma!
Grace: Ne yapmamı bekliyorsun? Olan oldu. Yapacak birşey yok. Hem, sen en azından 1 dersten kaldın. Bu kadar dert etme. Bak bana, hiç takıyor muyum? 4 dersten kaldım.
Ashley: Seni anlayamıyorum. Çok rahatsın. Sanırım internetten bir hoca araştıracağım. Bu dersi geçmem lazım!
Grace: Peki, bu konuda yardımcı olurum. Yarına kalmaz iyi bir hoca buluruz.
Grace iç geçirdi
Grace: Tanrım, üniversite neden bu kadar zorsun?
Bethany onlara ters ters baktı. Çünkü kendisinin böyle bir sorunu yoktu. O bütün dersleri vermişti.
Bethany: Çalışırsanız gayet kolay. Ah, tabi Grace, mükemmel yeteneğinle üniversite sınavında kopya çekip yüksek puan yaptığın ama aslında o puanın çeyreğini bile hak etmediğin için, bu okul sana çalışsan bile zor gelir.
Ashley: Bethany! Her dakika yüzüne vurma. Yaptı bir hata evet ama geçmişte kaldı.
Bethany: Hah, geçmişmiş. Çok komikti. Güleyim bari de boşa gitmesin.
Grace: Ortada gülecek birşeyin olduğunu düşünmüyorum? Benim durumumda olsaydın emin ol sende aynısını yapardın!
Bethany: Okulda başarılı değilim diye ailemden baskı gördüğüm için kopya çekmek? Pff, bu ben olamazdım. Muhtemelen ailemle kavga ederdim. Okumayı bırakır, bir markette kasiyer olarak falan çalışırdım.
Ashley: Tamam, tamam! Uzatmayın artık. Ders almak için hocayı bulduğumda bir sorun kalmayacak. Hem Grace, hem ben dersleri geçeceğiz!
Grace: Umarım...
Bethany gözlerini devirdi ve odadan çıkıp öğrenci yurdunun koridorlarında bahçeye doğru uzaklaştı. Grace ve Ashley bu sırada planladıkları gibi ders almak için hoca aradılar.
Yaklaşık 2,5 saat aradıktan sonra;
Ashley: Sanırım uygun birini buldum. Fiyatı da uygun. Hemen arayacağım.
Grace: Adres yazıyor mu?
Ashley: Evinde veriyormuş dersleri. Evi ile alakalı herhangi bir bilgi paylaşmamış.
Grace: Ara o zaman.
Ashley telefonunu aldı ve bilgisayar ekranında gördüğü numarayı çevirdi. 15 saniye gibi kısa bir süre çaldıktan sonra telefon açıldı.
Hoca: Alo?
Ashley: Merhaba, ben Ashley. Özel ders için aramıştım.
Hoca: Yarın saat sabah 12 gibi gelmen mümkün mü?
Ashley: Evet gelebilirim. Adresinizi alabilir miyim?
Gerekli tüm bilgileri verdikten ve aldıktan sonra Ashley telefonu kapattı.
Ashley: Umarım başıma iş almamışımdır. Arar aramaz hemen kabul etti? Tuhaf.
Grace: Boşver. Aceleci bir insan demek ki. İsmi neydi bu arada?
Ashley: Edgar, Edgar Wallet. Günde sadece bir öğrenci alabileceğini söyledi. Yarın ben gidiyorum. Gittiğimde Ertesi gün için sana randevu alırım.
Grace: Tabi sen memnun kalırsan.
Ertesi gün Ashley erkenden kalkıp hazırlandı. Telefonda Edgar'ın sesi tuhaf gelmişti. Dünden beri düşündüğü tek şey sesinin gerçekten öyle mi, yoksa telefonda mı öyle çıktığıydı.
Ashley: Grace, Bethany! Ben çıkıyorum. Akşama görüşürüz.
Grace: Görüşürüz!
Bethany o sırada dersler bitmiş olmasına rağmen ders çalışıyordu.
Bethany: İyi dersler Ashley! Umarım memnun kalırsın
Ashley yurttan çıktı. Edgar'ın evine gitmesi uzun sürdü. Ev şehirden uzaktaydı. Ashley içinden geçirdi;
Ashley: Bir insan neden bu kadar ıssız bir yerde yaşamak ister ki?
Evin önünde durdu. Etrafta başka bir tane bile ev yoktu.
Ashley: Bu adam gerçekten tuhaf birisi olmalı.
Kapıyı çaldı. *Knock knock* Edgar kapıyı sanki önünde bekliyormuş gibi hemen açtı.
Edgar: Hoşgeldin, Ashley.
Ashley yanılmamıştı. Sesi gerçekten tuhaftı, kendisi gibi.
Ashley: Selam, hoşbuldum.
Edgar: Hemen başlayalım lütfen.
Ashley içinden geçirdi;
Ashley: Grace'in dediği gibi gerçekten çok aceleci birisi sanırım.
Edgar: Salonda çalışabiliriz.
Edgar, Ashley'nin gözlerine baktı. O sırada Ashley, Edgar'ın sadece sesinin değil, gözlerinin de tuhaf olduğunu fark etti. Göz rengi.... Teni? Neden bu kadar beyaz?
Ashley: Evet, o zaman ilk önce bu konudan başlayalım.
Kitaptaki başlığı gösterdi. Edgar, o çok güzel anlatıyordu. Fakat Ashley'nin dikkatini dağıtan bişey vardı; pencerelerdeki siyah uzun perdeler. Gotik bir insan mı acaba diye geçirdi içinden. Bu fikirden vazgeçti. Öyle birisine benzemiyordu.
Ders bittikten sonra Ashley eşyalarını topladı.
Edgar: A-ashley?
Ashley: Evet?
Edgar: B-ben... B-bana... Tanrım dayanamıyorum. Çok güzel kokuyorsun
İşte o sırada Ashley Edgar'ın uzun ve sivri köpek dişlerini gördü. Ashley vampirlerin varlığına inanan birisiydi. Edgar'ın sesi, gözleri, teni; evinin gotik görünümü, kapkara perdeler, eve hiçbiryerden güneş girmiyor olması. Ashley buna inanmak istemese de evet, Edgar bir vampirdi.
Ashley: E-edgar? Ne oluyor...
Edgar: Dayanamıyorum.... hayatım boyunca kokusunu aldığım en güzel... kan.
Edgar Ashley'e doğru yaklaştı. Bu Ashley'nin hayatının sonu muydu?
BINABASA MO ANG
Vampir ve Kurt Okulu
ParanormalAshley, Grace ve Bethany adında üç üniversiteli arkadaş, özel ders almak için evine gittikleri hocanın normal birisi olduğunu düşünüyordu.... Ta ki, Ashley hocanın saldırısına maruz kalana kadar.