1

1.1K 66 28
                                    

8 yıl önce...

Tony zarfı korkarak açtı, içindeki kağıdı alıp okumaya başladı;

"Tony, bu mektubu bulduğunda yanında olmayacağım biliyorum. Senden tek isteğim ona iyi bak... O çok özel biri, ne pahasına olursa olsun onu koru. İlerde ne demek istediğimi anlayacaksın. Sadece dediğimi yap, ona kardeşinmiş gibi davran, kardeşinmiş gibi sev, kardeşinmiş gibi koru... Gerçekleri ona hissettirme."

H.S.

Duvarın köşesine çöküp elleriyle yüzünü kapattı ve ağlamaya başladı. Annesiyle babası havaalanına giderken kaza yapmıştı ve ikisi de... ölmüştü. O haberi aldığında hissettiği duyguları açıklayamazdı, onu anlayabilecek kimse yoktu. Jess gece boyu ağlamıştı. Daha çok küçüktü. Öz kardeşi olmasa da içinde ona karşı hep bir sevgi olmuştu. Şimdiyse babasının bu mektubu. Ona bundan sonra gözü gibi bakacaktı. Artık sadece ikisi vardı. İki kardeş.

Günümüz...

Tony'nin mutfaktan gelen sesiyle gözlerimi açtım "Jess hadi kahvaltı yapıp dışarı çıkmamız gerek acele et!" diye bağırdı. Yavaşça yataktan kalktım ve tuvalete girip Tony'nin yanına masaya oturdum. "Günaydın" dedim hala uyanamamış bir şekilde. O sırada aklıma dün gece geldi "Pepper ile aranızda ne oldu" diye sordum ağzıma zeytin atarak. Tony yutkundu ve "Biz... biraz ara verdik" dedi. Kaşlarım kaldırdım "Neden? Aranız çok iyidi" dedim. Tony iç çekerek "Benim yüzümden hayatı tehlikeye giriyordu, şuan ikimiz için de en iyisi bu" dedi.

Kahvaltıdan sonra üstümü değiştirip çıktık. Arabayı Happy sürüyordu. Alışveriş merkezine gelince ilk birkaç parça kıyafet aldım sonrada aradığım kitapları almak için kitapçıya koştum. Kitap okumayı gereğinden çok seviyordum ama bu sefer alma sebebim başkaydı. Son bir haftadır tuhaf şeyler yaşıyordum. Yaşadığım şeylerle ilgili olabilecek kitapları aldım sonra da birkaç normal kitap alıp Tony'nin yanına Starbucks'a gidip kendime bir kahve söyledim.

"Neler aldın?" diye sordu Tony kahvesinden bir yudum alarak. Omuz silktim "Kıyafet ve kitaplar almaktan bıkmıyacağım şeyler" dedim.

Kahve içtikten sonra tekrar arabaya bindik ama Avengers Kulesine gitmiyorduk. "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. Benim birkaç görüşmem var Happy seni eve bırakır" dedi. "Yine biriyle flört mü ediyorsun?" dedim göz devirerek. Tony kaşlarını çattı "Nerden çıkarttın bunu?! Süper kahramanlık işleriyle ilgili!" dedi. Omuz silktim "Zengin, zampara, playboy olduğun için sormuştum" dedim. Göz devirdi.

Tony'i "görüşmesi" için bıraktıktan sonra Happy beni Avengers kulesine götürdü bende hemen odama gidip aldığım kitapları yere yaydım ve hepsini karıştırmaya başladım. 3 saat boyunca kitapları karıştırmıştım ama hiçbirşey yoktu. Hepsi saçma uydurma şeylerdi. Birden sinirlenip kitabı duvara fırlattım. O an kapıya bakınca Tony'nin kapıda dikildiğini gördüm.

İç çekerek fırlattığım kitabı yerden aldı ve yanıma oturdu. "Bu ne böyle? Neden bir kitap seni bu kadar sinirlendirdi?" dedi bana bakarak. "Önemli birşey değil" dedim omuz silkerek. "Senin hiçbir kitaba böyle davrandığın görmedim, anlat" dedi bana dönerek. "Ben- neredeyse bir haftadır tuhaf şeyler oluyor. Herhangi birşey yaparken sanki- sanki birden ordan soyutlanıyorum ve başka bir yere gidiyorum" dedim gözlerimi yerden ayırmayarak. Kaşları çatılmıştı "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Ben, bilmiyorum. Bazen sanki geçmişten bir anı bazende tamamen günümüzden farklı bir yer" dedim emin olamayarak. Tony birden ayağa kalktı. "Bekle beni, hemen geleceğim" diyerek odadan çıktı.

Bunu kendi içimde saklamam gerektiğini en başından beri biliyordum. Şimdi ne olacaktı? Yavaşça ayağa kalkıp Tony'nin odasının önüne gittim. Kapı aralıktı, telefonla konuşuyordu. Dinlemeye başladım.

"Stephan biliyorum!"

"Hayır"

"Sen bu konularda uzman değilmisin?! Git araştır, ustana sor, kitaplara bak nerden bilebilirim?!"

"Hayır, sanırım başka birşey yok..."

"Yarın mı?"

"Tamam seni arayacağım"

Telefonu kapattığını anladığımda hızla odama koşup yerime oturdum. Stephan dediği kişi Doktor Strange miydi? Tony kapının önünde durdu ve "Yarın birkaç test yapmamız gerek, başka şeyler oluyormuydu?" diye sordu. "Hayır, başka birşey olmadı" dedim. Başını salladı.

Tam içeri giderken "Korkuyorum" dedim sesim titreyerek. Bir ana bana baktı, sonra yanıma oturdu ve beni kendine çekerek sarıldı "Biliyorum, bende bazen korkuyorum. Söz veriyorum sana birşey olmıyacak. Ben hep senin yanında olacağım. Her zaman" dedi. Bende ona sarıldım.

Ailemizin yokluğundan beri sadece ikimiz vardık. Avengers ile vakit geçiriyordum. Natasha bana kendimi zor durumda savunmayı öğretmişti, Clint ok atmayı, Bruce sinirlerime hakim olmayı (Gerçi beceremediğim tek şey buydu) ve diğerleri sayesinde de çok şey öğrenmiştim. Hepsi ailem olmuştu. Ama Tony, o benim abimdi. Birbirimizden hiçbirşey saklamazdık (benim bu hafta yaptığım dışında), birlikte film gecesi yapardık, ps oynardık. Şuana kadar hiç okula gitmemiştim ve hiç kendi yaşlarımda arkadaşım olmamıştı ama Tony o boşluğu hep kapatmıştı. Haftada 3 kez özel ders için öğretmenler geliyordu. Sınavlarımı internetten yapıyorduk, eksik dersim olduğunda veya anlamadığım birşey olduğunda bana hep o yardım etmişti.

Yarın neler olacağını bilmiyordum, en ufak fikrim bile yoktu. Tek bildiğim şey herşey değişecekti.

Lightbreaker | MarvelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin