Bölüm 4/👨‍✈️👩‍✈️

65.3K 4.4K 918
                                    

BÖLÜM 4

Gözlerimi açtığımda yoğun beyaz ışık beni rahatsız etmişti. Sonra olanları hatırladım, beynime yoğun bir baskıyla birlikte tek tek düştü anılar. Vurulmuştum.

"Semih Bey kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diyen sesle başımı yan tarafa çevirdim. Kırklı yaşlarındaki gözlüklü adama baktım.

"İyiyim," dedim tek nefeste.

"Şanslıymışsınız ki kurşun hiçbir organa zarar vermeden karın boşluğunuza denk gelmiş. Kurşunu çıkarttık. Durumunuz ve değerleriniz gayet iyi," dedi doktor tebessüm ederek.

"Ailem?" dedim sorarak. Uzun cümleler kuramıyordum, boğazım ağrıyordu.

"Dün gece geç saatlerde geldiniz ailenize henüz haber verilmedi. Böyle istemişsiniz," dediğinde Emre'ye yolda 'Kimseye haber verme' dediğimi hatırladım.

"Su," dediğimde doktorun bana uzattığı su bardağını alıp içtim. Şimdi daha iyi hissediyordum, boğazımdaki kuruluk gitmişti.

"Emre gelsin," dedim doktora başım yastığa düşerken.

"Peki, beş dakikalığına gelebilir. Kendinizi yormayın yarın normal odaya alınacaksınız," diyen doktor daha sonrasında çıktı.

Sol tarafımı fazla hareket ettirmeden yatakta biraz doğruldum. Kapı açılınca Emre girdi içeriye. Hali benimle yarışır nitelikteydi. Hiç uyumamıştı muhtemelen ve dağılmıştı.

"Sen mi vuruldun beni mi? Ne bu hâl?" dedim sesimin düz çıkması için kısık bir şekilde.

"Sana bir can borcum var," dedi yüzündeki yorgun gülümsemeyle.

"Dert ettiğin şeye bak oğlun olursa ismini Semih koyarsın ödeşiriz," dedim Gamze'nin sürekli söylediği gibi. İkimizde gülmüştük.

"Bizimkilere söylemediğin için sağ ol. İyiyim bilmelerine gerek yok." Bu durumu bizimkilerden saklayacağımı özellikle belirttim.

"Senin kararın, ben hep yanındayım," dedi Emre.

1 Ay Sonra

"Semih telefonun çalıyor!" Ercan'ın içeriden bağırmasıyla telefonumun melodisini duydum.

"Geldim!" dedim elimdeki dosyayı bırakıp ortak oturma alanına geçerek.

Telefonu elime aldığımda "Nazenin Ablam" yazısını görünce gülümsedim. Kapıyı açıp askeriyenin arkasında kalan bahçeye çıktım. Telefonu açtığım da cıvıl cıvıl sesiyle hiç durmadan konuşmaya başladı miniğim.

"Dayıcım seni çok özledim, ne zaman geliyorsun?"

"Sana da merhaba miniğim. Ben de iyiyim, sen nasılsın?" dedim. Büyük ablam Nazenin'in kızı Sadem sekiz yaşına daha yeni girmişti ve bu aralar sıkıldığında beni aramak en büyük hobisiydi.

"Ya dayı ben de onu soracaktım ama bu sorudan sonra." Sanki oyununu bozmuşum gibi mızıkçı bir ses tonuyla konuşuyordu ki bu hâli çok tatlıydı.

"Yine annenden gizli mi aradın sen?" dedim gülerek.

Yeğenlerimin hepsini sevsem de Sadem'e karşı ayrı bir sevgim vardı. Doğumunda, bebekliğinde yanındaydım, belki de bundandı. Sadem'in de bana ayrı bir düşkünlüğü vardı, ne zaman telefon eline geçse beni arardı. Diğer yeğenlerimin hiçbirinin doğumunda ya da ilk adımlarını attığında yanlarında değildim. Yılda bir ya da iki kere gördüğüm için onlar da beni pek tanımıyordu. Uzaklarda bir yerlerde dayıları vardı işte.

"Dayı annem, anneanneme gitti ama çok üzgündü. Sabah Sema ablanın annesi gelmiş size, annem de babamı arayıp çağırdı Eren ile yanımızda durması için. Giderken o kadar hızlıydı ki telefonu unutmuş," dedi Sadem hızlı hızlı konuşurken.

Nöbet Başında Aşk (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now