- Bilmediğin bir şey yok Tarık. Bu gün üçüncü gün ve sen hiçbir şey hatırlayamıyorsun. Gittikce umudumu kaybetmeye başlıyorum.

Dürüstçe itiraf ettiği şeyler genç adamın da kafasını karıştırıyordu yine de umutluydu.

- Ne olur ki hiçbir zaman hatırlayamazsam, beni böyle kabul etmez misin?

Kadın hüzünle başını iki yana salladı, gözleri dolu doluydu.

- Sen de beni böyle kabul etmezsin. Annenler haklı biz farklı dünyaların insanlarıyız. Atmosferimiz boğar zehirler diğerini.

- Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun, ben seni kabul ederim. Ettim bile şimdiden.

- Sen ucuz pantolon fikrinden nefret ettin, benim de eski hayatına dönmeyi istemenden ödüm kopuyor. Nasıl olacağız ki böyle.

Adam öfkelenmeye başlıyordu

- Ne var ki eski dediğin hayatımda Esma. Yalan söylemem, hakkım olmayanı istemem, insanlara yardım ederim. Kötü biri değilim ki ben, hiç kıymeti yok mu bunların. İlla namaz mı kılayım? İki yüzlü değilim ki , sen istiyorsun diye gözünü boyasam.

- Namaz seninle Rabbin arasında. Ben sana namaz kılan biri ile evleneceğimi söylediğim zaman, benim için namaza başla dememiştim ki. Buna sen karar verdin. Şu saatten sonra böyle bir seçeneğinin olmadığını biliyorum. Olan oldu artık.

- Pişman mısın?

-Olmamak istiyorum. Nasıl yapacağımı bilmiyorum sadece.

- Tanıt kendini bana Esma, ben tanıdığım kadarını sevdim, daha çok tanıdıkça daha çok severim. Sayarım seni, kırmam.

- Biliyorum sevgilim. Senin hamurun güzel. Problem bu değil ki. Ben eski Tarığı tanımıyorum, fakat ailenin yaşantısını biliyorum. Sen eğer bu hayata geri döneceksen bizim devam etme şansımız yok.

- Neden, nesi var ailemin yaşantısının?

- Evinizde bir dolap dolusu içki var. Ben alkol satılan markete bile girmiyorum. Sırf ailenden geri kalma diye gitmeye devam ettim o eve. Ama sen ne kadar tiksindiğimi biliyordun, babandan rica etmişsin. Cam kapakları ahşapla değiştirmişler. En azından yemek yerken gözüm görmüyor artık. Ben de varlıklarını unutmaya çalışıyorum.

Genç adam karısının sözlerini zihninde tarttı. Babasının gururla sergilediği bir koleksiyonu vardı. Demek karısının hatırına gizlemişti kaç yıllık servetini. Masaya da koymuyorlardı demek. Çünkü bu kadın belli ki alkol olan masaya da oturmuyordu. Kendisi düşkün bir içici değildi, saysa beş parmağını geçmezdi içmişliği. Karşı değildi ama hoşlanmıyordu da şuurunu kaybetmek fikrinden, ertesi günkü baş ağrısından. Çok özel bir durum olmadıkça içmezdi zaten.

- Evimize bar kurmam, eğer bundan korkuyorsan.

Ciddi mi konuşuyor, şaka mı yapıyor anlayamayan karısı şaşkın şaşkın bakarken haline güldü.

- Tamaaaam korkma, içmem de. Sevmiyorum zaten. Beş kere ancak içmişimdir. Bundan sonra hiç içmem.

Karısının gözleri sevinçle parlasa da tam olarak rahatlayamamıştı.

- Peki alkollu ortamlardan da uzak durur musun?

- Hmmm, bunu bir düşünmem lazım. Ben içmem orası kolay. Sevmediğimi biliyor herkes. Ama akrabalarım, arkadaşlarım sever.

- Beş yıldır hiç birini görmedin. Babanın pasladığı işleri bile kabul etmiyordun o çevreden birini görmek istemediğin için. En son birkaç ay önce çok sevdiği bir dostu illa senle çalışmak istemiş. Onu kabul ettin, ilk kez.

SerencâmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin