2. Bölüm - Sonraki Gün

4.6K 356 882
                                    

2. Bölüm – Sonraki Gün

Ne olduğunu bilmiyordu. Belki yataktandı, ya da oda fena halde küçük ve klostrofobik hissettiği içindi, veya evin çıkardığı her bir tıkırtı sesini duyabiliyor olmasındandı, ama Harry bir türlü uyuyamadı. Rahatsızlıkla yatakta, on yaşındaki bir çocuğa son derece uygun olan yatakta, azıcık dönse yere düşecekmiş gibi hissederek yattı. Gözleri karanlık tavanda bir oraya bir buraya dolaşarak odanın onun için çok küçük olmadığına kendini ikna etme çabasıyla odanın köşelerini ayırt etmeye çalıştı.

Aptallık ettiğini biliyordu. Yatak da oda da her şey de iyiydi. Tek nedeni ona dört kat büyük gelen bir yatakta yatarak ve Godric's Hollow'un tamamı büyüklüğünde bir odaya sahip olarak büyüdüğü için şu durumdan rahatsızlık duyuyordu. Yatakta tuhafça kıpırdandı, dikkatli bir manevrayla yüz üstü, her zaman uyuduğu pozisyona döndü. Gözleri açık, kulakları evin gece vakti çıkardığı tuhaf sesleri duymaya çalışarak yattı.

İlk sabah ışıkları perdeden sızarak odasını doldurduğunda memnun oldu. Kalkıp oturdu ve hemen ev cinlerinin kahvaltısını getirmesi için parmaklarını şaklatıyordu ki aklına geldi. Parmaklarından çıkan yüksek ses sessiz odada çınlarken irkildi. Hani olur da gerçekten ebeveynlerinin ev cinleri vardır belki diye bekledi. Ama ayaklarının dibinde, başları yere değecek kadar yerlere eğilen kimse belirmemişti. Karanlık Prens'in bu sabah kahvaltısında ne istediğini soracak kimse yoktu. Kimse çocuğun yemeğini tam istediği gibi getirebilmek için gerginlikle kulaklarını sıkarak bir pop sesiyle ortadan kaybolmuyordu.

Harry yatağının kenarında, gözleri boşluğa bakarak ve yalnızca uyuyan evin sessizliğini dinleyerek oturmaya devam etti. Duvardaki saate baktığında sabahın beşi olduğunu gördü. Kalbi hafiften yalpaladı. Hala evde olsaydı, bu saatte kalkmış antrenmanına başlıyor olurdu. Gözlerini sımsıkı kapayarak başını salladı. 'Ev değil, orası senin evin değil. Burası senin evin!' diye hatırlattı kendine.

Gözlerini ovuşturarak ayağa kalktı. Çıplak ayaklarla, kapıya gitti ve hafif bir gıcırtıyla yavaşça araladı. Ev sessizdi, sakinlerinin kalanı hala uyuyordu. Harry odadan çıktı ve etrafına bakındı. Bu evi hatırlıyordu, 'hayır, gerçekte bu ev değildi' diye düzeltti kendini, Voldemort'un onu Godric's Hollow diye kandırdığı sahte olanı hatırlıyordu. Hafızadan, tuvaletin iki kapı sonra olduğunu biliyordu. Sessizce yüzünü yıkamak için oraya döndü.

Ancak banyodaki aynanın önünde durduğunda fark etti; burada bir diş fırçası bile yoktu. Riddle Malikanesi'nde bırakmıştı. Sahip olduğu her şeyi, geride bırakmıştı; kıyafetlerini, ayakkabılarını, asasını, silahlarını, kitaplarını, Draco'yla eskiden oynadığı satranç takımını, hatta Draco'yu bile geride bırakmıştı. Hepsinden uzağa çıkıp gitmişti, tek gecede; Draco, Lucius, Bella ve...Harry duraksadı, bir zamanlar Babası olanın, Lord Voldemort'un yalnızca hatırası karşısında bile kalbi bir atışı kaçırdı.

Gözlerini kapadı ve burnunun kemiğini sıkmak için uzandı. Voldemort bugün uyanıp da Harry'nin gittiğini öğrendiğinde ne yapacaktı? Voldemort genelde her sabah kahvaltı için Harry'e altı gibi katılırdı. Bir saat içerisinde, Harry'nin onu terk ettiğini fark edecekti.

Başını kaldırıp aynaya baktı ve saçını kenara çekerek şimşek biçimli yara izini ortaya çıkardı. Lord Voldemort ne kadar kızardı? Ne yapardı? Harry sert bir hareketle saçını tekrar yara izinin üstüne bıraktı. Düşünmeyecekti. Zorunda kalana dek bunu düşünmeyecekti. Yara izinin acıyacağını biliyordu, Voldemort'un uzağında bile olsa acıyacaktı. Karanlık Lord'un ortadan kaybolmasına duyacağı kızgınlığın yara izini harekete geçirecek boyutta olacağını biliyordu. Ama bunun hakkında onun yapabileceği hiçbir şey yoktu, o yüzden endişelenmenin ne anlamı vardı?

Bir Hatayı Düzeltmek / To Correct A WrongTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon