13. bölüm: keşke

Start from the beginning
                                    

Annem bir şey diyeceği sırada babam, "Gina," diye seslendi, "artık çıkmamız gerek!"

Annem bana söyleyeceği her neydiyse söylemekten vazgeçip çantasını aldı ve ben henüz ona, Seth'e Luke'un da geleceğini söyleyip söylemediğini bile soramadan, Yesterday şarkısını mırıldanarak yatak odasından çıktı. Onun peşinden giderken moral olarak çökmüş bir vaziyetteydim. Başka bir gün olsa Seth'in bize gelecek olmasından azıcık bile rahatsızlık duymazdım, ama şimdi durum çok daha farklıydı. İçinde Luke'un bulunduğu bir durum nasıl farklı olmazdı ki zaten?

"Bir şey olursa bizi ararsın Prudence," dedi babam, yanına, salona gittiğimizde. "Telefonum her zaman ulaşılabilir olacak."

Annem babamın kravatını düzeltmek için karşısına geçti. "Bunu zaten biliyor Daniel."

"Evet," dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. "Siz eğlenmenize bakın."

Babam kısmış olduğu gözlerini gözlerime dikti. "Evde yalnız kalacak olman hiç hoşuma gitmiyor."

"Bunun üstesinden gelebilir bence," dedi annem ve babamın kravatını bıraktıktan hemen sonra bana dönüp göz kırptı. Babamın bilmediği şeylere -ki babam tabii ki de eve misafir çağırdığımı bilmiyordu- atıfta bulunan bir göz kırpıştı bu. Normal şartlarda annemle sır paylaşmak hoşuma gittiği için şimdi ona gülümseyerek karşılık vermem gerekirdi, ama ikimiz de biliyorduk ki, kesinlikle normal şartlar altında değildik. Bu yüzden ona gülümsemedim.

Annemle babam bana zar zor veda edip evden ayrılmayı başardıklarında saat sekiz buçuk olmak üzereydi. Luke'a en geç bu saatte gitmiş olacaklarını, ona göre gelmesini söylemiştim. Yani muhtemelen çok geçmeden burada olurdu. Seth'in ise ne zaman geleceği meçhuldü. Çaresizce Luke'tan önce gelmesini ve onunla anlaşarak Luke gelmeden gitmesini sağlayabilmeyi umuyordum. Sonra ise bunu ummanın beni kötü biri yapıp yapmayacağını düşünmeye başladım. Sonuçta Seth'in annesiyle tartıştığını biliyordum. Bunu bilirken sırf Luke ile yalnız kalabilmek için ondan gitmesini istemek beni korkunç bir arkadaş yapmaz mıydı? Ama düşününce, ben Seth'in birçok kötü anında yanında olmuştum. Bir seferlik yanında olmasam, bağışlanamaz mıydım?

Öf, beynim patlayacaktı gerçekten! Elimle yüzümü ovuşturdum. Sanırım eğer Seth erken gelirse, ondan gitmesini rica etmek en mantıklısıydı. Ve sonunda zil çaldı.

Annemler gittiğinden beri dış kapının yanı başında durduğum için, hemen uzanıp kapıyı açtım. Merakla dışarı baktığımda, gözlerimin gece mavisi gözlerle buluşması pek de uzun sürmedi. Bu bilgiden açıkça anlaşılacağı üzere, gelen Seth'ti.

"Selam Sarışın," dedi gülümseyerek. "Beni özledin mi?"

"Pek sayılmaz."

Elini uzatıp sertçe yanağımı sıktı. "Şakacı şey seni."

"Bıraksana," dedim yanağımı sıkan elini kendimden uzaklaştırmaya çalışarak. "Acıyor."

Elini yanağımdan çekmeden önce sıktığı yeri nazikçe okşadı. "Pardon, çok tatlı olduğun için dayanamadım sadece." Ve hiç vakit kaybetmeden yanımdan süzülüp içeri girdi.

Bir süre yaptığı ile söylediği şeylere anlam veremeyerek orada öylece dikildim. Neyse ki kendimi toparlamam kısa sürdü. Kapıyı hızla kapattım ve mutfağa yönelmiş Seth'in peşinden gittim.

"O kadar uzun zamandır pencereyi kullanıyordum ki, sizin eve kapıdan girmek epey tuhafıma gitti," dedi mutfağa girerken. "Yine de güzel bir değişiklik olduğunu itiraf etmeliyim."

Mutfağın ortasındaki masanın yanında durduğunda, ben de onun dört-beş adımlık ötesinde, önüne geldiğim mutfak tezgâhına yaslandım. Bu sırada Seth masanın üstündeki meyve tabağından meyve seçmeye çalışıyordu. "Annenin arayıp beni çağırması sürpriz oldu. Pek de dışarı çıkma havamda değildim, ama partiye katılacaklarını ve sana göz kulak olmamı istediği söylediğinde gelmemin mantıklı olacağına karar verdim."

Prudence, just like an étoileWhere stories live. Discover now