Biz şimdi uzunca bir yoldayız, adımlıyoruz.
Ne bileyim işte ben yine çok konuşuyorum,
Ağaçları anlatıyorum, bulutları gösteriyorum.
Bir kahinin ölümü konu arasında kaynıyor, ölüden, doğuma giriyor.
Bazen kekeliyorum, kıvrılıyor yol.
Çıkarıp bi sigara içiyorum,
Çok içtiğimden yakınıyorsun, Duymazdan geliyorum,
Malum yol uzun bazen duymazdan gelmek gerekiyor
Diye geçiriyorum dışımdan hemen kayboluyor.
Kaç yaşındayız biz şimdi seninle?
Boylarımız bir duruyor oysa,
Dudaklarımız eşit gibi, kıvrımı çok gözüne batıyor.
Kayısı seviyor musun? Ben sevmiyorum mesela.
Ama çekirdeğini kurutup taşla ezmeye bayıldığım zamanlarım olmuştu hatırlıyorum.
Bazen çok eski şeyleri hatırladığım oluyor anlatıyorum,
Uzunca bir yoldayız.
Ne biliyim işte ben yine çok konuşuyorum.
Sen hep şarkı söylüyorsun.
Söylemezsen olmaz çünkü buna inanıyorum.
Ben sana inanıyorum zaten.
İmanım öyle bağlı hani desen gel yanalım,
Olmadı sen bir yan ben sana öyle yanarım,
Ki zaten yandığım külden öte sen bunu da biliyorsun.
Bakma öyle sen bana öyle bakınca ben geceleşiyorum.
Kırmızı kuşlar tünüyor omuzlarımıza,
Yaralı yamalı kekik kokuyor gagaları.
Duruyoruz .
Durduk...
Biz şimdi zamanın neresinde sevişiyoruz?
Sevişelim yani, sen sevişirken çiçek açıyorsun o yüzden diyorum.
Hani böyle koluma girip bana bir sarılıyorsun ya,
Ben de başımı sana devirip mırıldıyorum sevişmenin bu olduğunu düşünüyorum işte.
Bir kadın sık sık sarılıyorsa,
Bir adam sarılırken ağlayabiliyorsa,
Sevişmek bu diye düşünüyorum.
Şarap içelim biz seninle.
Ekmek arası domates yiyelim mesela.
Onlar ayıp ayıp sevişsin biz sarılmayı sevişme sayıp duralım böyle.
Biz şimdi uzunca bir yoldayız, adımlıyoruz.
Sen varsın şarkılar var, konuşuyoruz işte.
Ne biliyim öpüşelim bence, sigara bitimine bırakalım.
Kahin ölsün, kahin doğsun.
Bu yol uzunca bir yol sahi ben ne anlatıyordum bu sarılışlar aklımı alıyor da.
Öpüşelim hadi...
