6.seninle mutlu olmak

En başından başla
                                    

-Sıcak seversin ya zaten. Yani tanıştığımızdan beri öyleydi. Sonradan kazandığın bir özellik olsa hatırlamazdın tabi ama öğrencilikten kalma o huyun. Sıcak seversin, biraz bile soğusa içmezsin, ziyan olmasın diye çoğu kez buz yaparım ben de.

-Kaveden buzları ne yapıyorsun?

- Frape?

Daha ne yapabilirdi ki donmuş kahveyi.

-Sever misin?
- Neyi?
- Frapeyi.

- Dondurma falan ekleyince güzel oluyor. Ben çok tercih etmiyorum, sen seviyorsun.

- Senden içmek isterim.
- Neyi?
- Buzlu... Kahveyi..

Adam sürprizlerle dolu kadına hipnotize olmuş gibi bakarken ne konuştuğunun yada ne dinlediğinin bir önemi yoktu. O bir kaç dakika önce yaşadıkları şeyde tutuklu kalmıştı. İçgüdüleri, hormonları her ne haltsa mıknatıs gibi kadına çekilmesini sağlarken, kadın karşısında rahatca oturup ayak ayak üstüne atmış, kahvesini yudumluyordu.

Arada bir uçları altın tozu dökülmüş gibi ışıl ışıl parlayan bukleli turuncu saçlarına elini daldırıp yatıştırıyor, önüne gelen perçemleri arkaya savuruyordu.

Adam bunun gerçek bir şölen olduğuna karar verdi. Sadece kendisine özel bir sanat harikası. Hakikaten "saklı cennet" hiç de abartılı bir yakıştırma sayılmazdı.

Kadın sakin sakin bitirdiği kahvesinin bardağını çalkalayıp adama döndü

-İçmeyeceksen alayım.

Adamın sesi içine kaçmıştı sanki. Birşey söylemeden uzattığı bardağı alırken eline dokunan parmakları karıncalanıyordu. Elektrik aldım, verdim dedikleri bu muydu acaba. Sanki tüm gücü çekilmişti de ancak kadına yapışık durursa tekrar şarj olacak gibiydi.

Kadın usul hareketlerle ikinci bardağı yıkarken şimdi ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Kocasına yakın davranmalı mıydı, kafasını toplayana kadar mesafe mi koymalıydı. İtmek istemiyordu, ama onu sevmediğini, başkasını sevdiğini açıkca ifade eden adama kendini vermek de gururuna dokunuyordu.

Yanlış şeyler yapmaktan Allah'a sığınıp yerine oturdu.

Mahir'in getirdiği dosyalara bakarak oyalanabilirdi belki. Dolaptan çıkarıp oturacağı esnada kocasının serumunun bitmiş olduğunu gördü.

Kişisel alanına girdiğinde yine alev almaktan korksa da derin nefesler alarak kendini odakladı. Beş yıllık kocasıydı, normaldi böyle şeyler. Aralarındaki çekim hiçbir zaman azalmamıştı ki zaten.

Tam önüne gidip durduğunda kocası ne yaptığını anlamaya çalışır gibi baktı. Kadın serumu kapatıp iğnesini çıkardığında ancak hatırlayabildi serumun bitmesini beklediğini.

Şaşkınlığı geçmeden kokusunu bırakıp kanepeye geri oturan kadın elinde birkaç dosya tutuyor, bir kez bile yüzüne bakmadan sayfaları çeviriyordu.

Söz veriyorum demişti, sabret demişti, bunun için miydi yani.

-Şeyy ben birkaç adım yürüsem mi. Oturmaktan yatmaktan yoruldum.

Kadın başını kaldırmadan konuştu.

- Kendini iyi hissediyorsan yürü tabi.

Kalkıp koluna girmeyecek miydi, yüzüne bile mi bakmayacaktı!

- Yaniii o kadar iyi değilim, kalktığımda dengemi kaybedebilirim belki.

- Otur sevgilim o zaman.

Hah! Sevgilimmiş. Yüzüne bile bakmadığı adama sevgilim diyordu, portakal cadısı.

- Sıkıldım dedim ya. Oturmak istemiyorum.

SerencâmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin