Doğan sabah erkenden geldiğinde bize kahvaltılık bir şeyler aldırmıştı. Öğlene doğru Kartal'i kontrole gelen doktor fazla tedirgindi. On iki saati çoktan geçmesine rağmen hala Kartal uyanmadı. Kartal'ı başka bir  odaya aldıklarında yanina gitmek istesemde izin vermemişlerdi.

Doktor  bir sonraki kontrolünde Kartal'ın uyandığını söyledi.  Normalde şu saate kadar uyanmasi gerekiyormuş. Ayaklarım yerden kesilir gibi olunca Raşit beni sıkıca tuttu. Doğan ne olacak diye sorduğunda içten içe o da korkmuştu.

"Uyanmasını bekleyeceğiz."

"Kocamı görmek istiyorum. Lütfen bir kere dahi olsun yanina girmeme izin verir. Belki sesimi duyarsa uyanır. Benim yanımda olduğumu bilirse uyanır."

"Kartal Beyin uyanmamak için savaştığı ortada bence uyanmak istemiyor.  Eğer  söylediğiniz doğruysa sesinizi duyması etkili olabilir."

Doktora teşekkür ederek yanlarından ayrıldım. Kartal'ın odasına girdiğimde  başı sargılı ağzında ise solunum cihazı vardi. Onu öyle görünce hıçkırıklarım duyulmasın diye elimle ağzımı kapattım. Vakit kaybetmemek yanina yaklaştığımda elini tutarak  yüzüne bakmıştım.

"Kartal ben geldim güzel karın... Ah ben yine kendini beğenmiş  gibi  konuştum değil mi? Kartal  biliyor musun? Buradaa yalnızca  ben yokum ağabeyin Doğan ve Raşit'e burada. Bak benden söylemesi  Doğan abin  ondan gizli  saklı işler  çevirmene çok  kızmış. Sen uyandığında  kulağını  çekecektir."

En küçük  hareket  yoktu. Ağlayıp onu kahretmek istemesem de gözyaşlarımi tutamiyordum. Elimle yine agximi kapattığımda ya hiç uyanmazsa diye düşündüm. "Kartal  ben sensiz  yaşayamam sen benim yaşama  sebebimsin. Sen olmazsan bu kalp kimin için atacak lütfen  uyan... Lütfen  uyanıp  seni seviyorum de. Senin sevgine muhtacım..."

Neden ölü gibi  yatıyordu? Bu normal bir şey mi? "Kartal sen katil değilsin. Bebeğimizin ölümünde senin günahın yok..." Ben neden seni bırakıp  kaçtım. Ben bunca zaman sensiz nasıl  yaşadım ki?

"O gün... Vurulduğum gün aslında  kötüydüm. Belki sen vurmasan bile  düşük  yapacaktım. Nerden biliyorsun diye sorarsan, hani o gün  beuaz pantolon  giymistim. Sen o adamları silah doğrultunca korkudan aklım  çıktı. Korkudan kasıklarıma ağrı  girdi. Elimi pantolonuma götürdüğümde kan vardı. Buna  rağmen  önüne  atlayıp  yalvarırım dedim. Eğer o gün birazcıkta olsa aklımi kullana bilseydim  kendimi  yere atardım. Bense bunun yerine senin önüne  atlamayı tercih ettim."

Yere diz çökünce başımı  ellerinin üstüne  koydum. "Ben bütün  günahı  üstüne atmakla büyük suç  işledim. Sen ne kadar suçluysan nende o kadar  suçluyum. Eger sen beni affedersen ben seno affetmeye hazırım."

Ne kadar konusursam konuşayım. Konuşmalarım boşunaydı. Ne beni duyuyor ne de tepki veriyordu.

"Madem kocam uyanmamakta kararlı bende uyanana kadar ona hikayeler anlatıp uyanmasını bekleyeceğim. Ilk hikâyem şöyle kulaklarını  aç  ve iyi dinle tamam mı? "

Çok genç yaşta amansız bir hastalığa yakalanmıştı genç adam. Bütün ümit kapıları ardına kadar kapanmıştı. Umutsuzluk öylesine sarmıştı ki hayatını, kapatmıştı bütün kapılarını hayata ve umutlara. Evde hala nefes aldığını hissettiren bir annesi vardı başka da hiçbir şeyi yoktu.

Bir sabah gözlerini açtığında güneşin tenini okşadığını hissetti. Adeta onu dışarıya çağıran bir şeyler vardı. Ama genç adamın dışarıya çıkmaya ne takati vardı ne de cesareti. Kaybettiği umutların peşi sıra bütün pozitif duygular yerini karanlığa bırakmıştı.

Yine de parçalanmış zihninin ücra köşelerinde gizlenmiş yaşam kırıntılarının peşi sıra dışarıya doğru yöneldi adımları. Bir anda kendisini evin bahçesinde bulmuştu. Attığı bu ilk adım onu cesaretlendirmiş ve yaşama arzusu bu kez zihnini saran karanlığa karşı galip gelmişti. Bahçe kapısından dışarıya doğru attığı adımlar onu bir anda savunmasız bırakmış ve uzun zaman aradan sonra ilk defa evinden uzaklaşmaya başlamıştı.

Kaldırımdaki çizgileri takip eden gözleri bir anda cd satan bir dükkanın tezgahtarına takılmıştı. Tezgahtar kendi yaşlarında genç bir kızdı. Öylesine güzel bir yüzü vardı ki gözlerini genç kızdan ayıramamıştı. Kalbindeki çarpıntı göğüs kafesini yırtarcasına sarsmıştı bedenini. Titreyen bakışlarla girdi dükkandan içeri. Alelade bir cdyi gösterdi ve sonunu tamamlamakta güçlük çektiği sözlerle ‘’ Şu cdyi alabilir miyim ?’’ diye sordu. Tezgahtar kız ‘’ Bu cdyi mi istiyorsun ? ‘’ diye bir cd gösterdi. Tezgahtarın hangi cdyi gösterdiğine bile bakmadan ’’ Evet, o cdyi bana paketler misiniz ?’’ diye sordu.  Tezgahtar arka tarafta cdyi paketleyerek kendisine verdi. Genç adam cdyi hiç kullanmadan evdeki dolabına koydu. Ertesi günü sabırsızlıkla bekledi.

Ertesi gün tekrar gitti cd dükkanına. Yine bir cd aldı ve dolabına attı. Uzunca bir süre tezgahtar kızı görmek için cd almaya devam etti. Ama bir türlü cesaret edemedi,  içinde kopan fırtınanın savurduğu duyguları kelimelerle buluşturmaya.

Sonunda bir gün olağanca cesaretini topladı ve bir not yazdı. Kız arka tarafta cdyi paketlerken notunu telefonun altına koydu. Notta ‘’Bir gün beraber dışarı çıkabilir miyiz ?Eğer istersen telefon numaram … ’’ diye yazıyordu.

Üç dört gün sonra tezgahtar kız notu gördü. Telefona sarıldı ve çocuğu aradı. Telefonu açan çocuğun annesiydi. Annesinden genç adamı telefona vermesini istedi. Annesi bir an sessiz kaldı. Cevap verememişti. Sonunda ‘’ Oğlum dün gece rahatsızlanarak vefat etti.’’ dedi. Kız bir anlık şaşkınlıkla ne diyeceğini bilemedi ama derin bir üzüntü hissetti. Sanki çok uzun zamandır tanıdığı birisini kaybetmişcesine acımıştı içi.

Birkaç gün sonra genç adamın annesi ancak girebilmişti odasına. Dolabın kapağını açtığında cdler dökülmüştü önüne. İçlerinden bir tanesini açtığında kağıda yazılı bir not buldu.

Notta ‘’ O kadar şirin bir insansınız ki sizi daha yakından tanımak isterdim. Eğer dilerseniz bir gün iş çıkışında beraber bir şeyler yapabiliriz. ‘’ yazıyordu.

Genç adamın annesi başka bir cd daha açtı. Yine bir not daha vardı.

Notta ‘’ Hadi ama oku artık şu yazdığım kağıtları ! Hala bir adım atmanı ve beni davet etmeni bekliyorum.’’ yazıyordu.




BIR KAÇ AY DAHA HIKAYELERE DEVAM MI?







YARA İZİ  🚬 BIZE SEN KALA 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin