12. bölüm: tuhaflıklarla dolu bir piknik

Start from the beginning
                                    

"Endişelenme Prudence, ben çoktan hazırlandım bile."

"Pekâlâ, kapatıyorum o zaman."

"Tamamdır, birazdan görüşürüz."

"Görüşürüz," dedim ve çağrıyı sonlandırıp telefonu cebime soktum. Mutfaktan çıkmadan önce poşetimi, evden çıkmadan önce ise ceketimi alıp kendimi dışarı attım. Seth'in arabasına binmem yalnızca birkaç dakika sürdü. Koltuğa yerleşip hızlı bir şekilde arabanın kapısını kapattıktan sonra Seth'e döndüm. "Merhaba."

Bana gülümsedi. "Merhaba Sarışın." Ardından eliyle emniyet kemerini işaret etti. "Güvenli bir yolculuk için lütfen kemerimizi bağlayalım."

Utanarak kemere uzandım ve kucağımdaki poşete dikkat ederek kemeri taktım. Bakışlarımı tekrar Seth'e çevirdiğimde, bakışlarının poşette olduğunu gördüm.

"O ne?" dedi merakla. "Poşetin içinde ne var?"

"Kek," diye yanıtladım kısaca.

Kaşları çatıldı. "Sen mi yaptın?"

"Evet."

Yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. "Yumurta bile kıramıyorsun sanıyordum?"

"Yumurta kırabiliyorum," dedim yüzümü buruşturarak. "Ve harika bir limonlu kek yaptım."

Gülerek arabayı çalıştırdı. "Limonla ne alıp veremediğin var senin?"

"Limonla bir alıp veremediğim yok. Neye dayanarak böyle bir soru sorduğunu hiç anlamadım gerçekten."

Hazel'ın evine doğru yola çıktığımızda, Seth'in suratında kocaman bir gülümseme vardı. "Birbirimizi yıllardır tanıyoruz Prudence. Ailelerimiz birlikteyken bizim de bir araya geldiğimiz bir sürü zaman oldu ve şimdiye kadarki gözlemlerime dayanarak çekincesizce söyleyebilirim ki, sen bir limon bağımlısısın."

"Ne?" dedim neredeyse haykırarak. "Nerden çıkarıyorsun bunu?"

"Eğer belirli örnekler istiyorsan, sana hemen birkaç tane vereyim." Sesi kulağa oldukça kendinden emin geliyordu. "Mesela hava sıcakken gittiğimiz restoranlarda limonata dışında bir şey içmezdin. Dondurma yenilecekse limonlu olup olmadığını kontrol ederdin –ki dondurma seçmenin senin için neden bu kadar uzun sürdüğünü anlayabilmek biraz zamanımı aldı. Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam limonlu bir elbisen bile vardı."

Şaşkınlıkla ona baktım. "Bütün bunlara dikkat etmiş olduğuna inanamıyorum! Oysa o yemeklerde çoğu zaman beni görmezden gelirdin."

"Evet, biliyorum." Gülümsemesi solarken gözlerini yoldan hiç ayırmadı. "Çok aptalmışım."

"Sanırım benden pek hoşlanmıyordun. Bunun için de sana aptal demek doğru olmaz. Sonuçta kimse kimseden hoşlanmak zorunda değil."

Göz ucuyla bana baktı. "Senden hoşlanmamak nasıl mümkün olabilir bilmiyorum."

Söylediklerine güldüm. "Sen böyle konuştuğun zaman benimle dalga geçiyormuşsun gibi geliyor bazen."

"Ama geçmiyorum," dedi dikkatini tekrar yola verirken. "Gayet ciddiyim."

"Peki." Başımı salladıktan sonra konuşmaya devam ettim. "Limon konusuna dönecek olursak... Söylediklerinde haklısın. Elimde olmayan bir şekilde limonlu her şeye bayılıyorum."

Yüzünde tekrar bir gülümseme belirdi. "Bir insan neden limona bayılır ki? Evet, sevebilirsin, ama bayılmak limon için gereğinden fazla tutkulu oluyor."

Omuz silktim. "Bence tutkulu olmakta hiçbir sakınca yok. Hem kim bilir, belki limonlu kekimin tadına baktıktan sonra sen de böyle düşünürsün."

Prudence, just like an étoileWhere stories live. Discover now